blackweb
10-01-2014, 08:48
Üyesi olduğum bir sözlükte okumuştum. Ders verici nitelikte :)
Benim arkadaşım oluyor maalesef. maalesef diyorum, çünkü başına gelmeyen kalmadı. parasını ütüledikleri yetmezmiş gibi neredeyse hapse düşecekti oralarda. anlatmam gerekiyor, bu aralar bu tür vak'alar çoğaldı ve herkesin başına gelebilir. ne de olsa bir ****** için beylikdüzü'nden tuzla'ya gideni anlarız, erzurum' a gideni de anlarız ama kazakistan nedir birader.
neyse bizim bu KERİZTOF kolomb, facebook'tan ekliyor bu hatunu. hatun kazak mazak değil bu arada. orada öğrenci olduğunu söylüyor bizimkine. kız aslen kanadalı. ama babası fransız. zaten kanada'da bir zamanlar fransız sömürgesi olduğu için bunlar da çatır çatır fransızca konuşuyorlar. olayın ilginç yanı bizim esas oğlan fransız dili ve edebiyatı mezunu olduğu için fransızcayı türkçe kadar iyi biliyor. zaten birbirleriyle kaynaşmalarına sebep olan en etkili faktör bu.
bizim eleman gün geçtikçe muhabbeti artırıyor. ilk başlarda en fazla yarım saat süren skype konuşmaları artık tüm güne yayılmış durumda. dışarıda, içeride, evde, tuvalette telefon elinden düşmüyor. tango programında online olmadığı dakika neredeyse yok. sürekli muhabbet, kakara kikiri. ben durumdan biraz tırsmaya başlıyorum ama belli etmiyorum. çünkü kız ısrarla çocuğu kazakistan'a çağırıyor. bizim esas oğlan durumu bana açıklıyor. 'abi bir aylığına astana'ya (kazakistan'ın başkenti) gideceğim' diyor. kızın adı melanie. melanie'yle buluşacak güya.
aklım yatmıyor. 'astana'da ne b*k yiyecekler, kazakistan nedir ki, yenir mi amk?' düşünürken bu keriztof kolomb birkaç gün içinde konsolosluk işlemlerini hallediyor. bileti alıyor, bir hafta sonra gidecek kızın yanına. kız buna demiş ki 'beraber kalırız'. o yüzden rahat. konaklama masrafı olmayacağı için de bu ziyaretinin aslında ne kadar düşeş olacağından bahsediyor. hem fena mı ülke görürüm, falan diyor. kazakistan amk, görsen ne olacak ki?
kızı da birkaç kere skype'ta konuşurlarken görüyorum. tatlı kız aslında. yani kötü birine benzemiyor. ama nedense kazakistan'da olması canımı sıkıyor. böyle bir kızın kazakistan'da olması bana rahatsız edici geliyor. belçika dese, çek cumhuriyeti, beyaz rusya ya da malta, eyvallah. ama kazakistan ne alaka amk?
uçuş günü geliyor. bizim comolokkoyu havalimanından uğurluyorum. kerizim gülerek biniyor tayyareye. uzun bir uçuşun ardından astana'ya iniyor. havalimanında kızı beklerken birden rusça konuşan iki erkek bunun koluna giriyor. zebellah gibi adamlar. bu içine doğru sıçarken arabaya bindiriyorlar. Yan bastığını o an fark ediyor. aklına ben gelmişim. sözümü dinlemeyerek büyük hata etmiş, geldiğinde öyle anlattı. ne işi varmış kazakistanlar'da. lakin sokma akılla olmuyor. seve seve öğrenecek abisi.
meğer kız, kazakistan'da kaldığı 3 senenin sonunda bir elemanla tanışmış. eleman italyan. sevgili oluyorlar. adam kumarhane işleriyle uğraşıyor. melanie'yi tavlıyor bir güzel. birkaç el poker atalım derken kıza sağlam bir fatura dayıyorlar. eleman kem-küm para bulacağım derken italya'ya toz oluyor. kız zük gibi kalıyor. kumarhanenin alacaklıları kızın belasına çorap öreceklerken bir ay süre istiyor. işte tam o esnada bizim kerizle tanışıyor. bizim kerizle on günde işi ilerlettikten sonra, kumarhane sahiplerine gidip 'türkiye'den abim gelecek, abim parayı getirecek' diyor. güya kardeşi olan bizim salağın fotoğrafını da adamlara veriyor. bizim malın astana'ya ineceği gün belli olunca havayolu firması, iniş saati ne varsa adamlara söylüyor. ve acı netice, az evvel yukarıda bahsettiğim olay gerçekleşiyor. adamlar bizimkini alıp götürüyorlar.
vurmadılar, işkence etmediler, diyor ama bazı noktaları anlatmaktan kaçınıyor. 'doğru söyle tecavüz ettiler mi?' diye sordum da beni boğacakmış gibi baktı. özür dilerim biraz güleriz diye düşünmüştüm yanlış anlama dediysem de bozuldu biraz bana. e haklı gerçi. olayın şoku hala üzerinde. çırılçıplak soyup sürekli kovayla soğuk su dökmüşler bunun üstüne. bizim hıyarto kızın aslında kardeşi olmadığını, kandırıldığını anlatana kadar 3 gün geçmiş. adamlar bizim totoşun cidden kızla hiçbir alakasının olmadığını anladıklarında bunu astana'nın dışında bir araziye bırakmışlar. işin ilginç yanı kızın eski italyan sevgilisi bizim elemanı bırakmalarından bir gün önce kumar borcunu gelip ödemiş. fakat kız sanırım italyan sevgilisinin korkusundan bizim çocuktan hiç bahsetmemiş. bildiğin ayazda kalmış bekçi anüsü gibi kimsecikler umursamamış bunu.
anadan üryan soyup soğuk suyla yuğaladıklarından biraz ciğerlerini üşütmüş. sağlam bronşit olmuş yani. keh keh öksürüp duruyor şimdi. şakasına 'yarın kızlarla kadıköy'de olucaz, sen de gel' diyorum ama 'yan tarafta çırılçıplak adriana lima beklese kılımı kıpırdatıp bu odadan o adaya geçersem anüsüm, ben dersimi aldım' diyor.
gerçi kınamamak, ayıplamamak lazım. ola ki hatunun teki de beni bir gün moğolistan'a çağırır, hani gitmeye kalkarız, aman diyim, tahtaya vurayım. tık tık tık.
dikkat edin lan, biri sizi kazakistan'a çağırırsa sakın gitmeyin ha. hahahahaha.
-Alıntı
Benim arkadaşım oluyor maalesef. maalesef diyorum, çünkü başına gelmeyen kalmadı. parasını ütüledikleri yetmezmiş gibi neredeyse hapse düşecekti oralarda. anlatmam gerekiyor, bu aralar bu tür vak'alar çoğaldı ve herkesin başına gelebilir. ne de olsa bir ****** için beylikdüzü'nden tuzla'ya gideni anlarız, erzurum' a gideni de anlarız ama kazakistan nedir birader.
neyse bizim bu KERİZTOF kolomb, facebook'tan ekliyor bu hatunu. hatun kazak mazak değil bu arada. orada öğrenci olduğunu söylüyor bizimkine. kız aslen kanadalı. ama babası fransız. zaten kanada'da bir zamanlar fransız sömürgesi olduğu için bunlar da çatır çatır fransızca konuşuyorlar. olayın ilginç yanı bizim esas oğlan fransız dili ve edebiyatı mezunu olduğu için fransızcayı türkçe kadar iyi biliyor. zaten birbirleriyle kaynaşmalarına sebep olan en etkili faktör bu.
bizim eleman gün geçtikçe muhabbeti artırıyor. ilk başlarda en fazla yarım saat süren skype konuşmaları artık tüm güne yayılmış durumda. dışarıda, içeride, evde, tuvalette telefon elinden düşmüyor. tango programında online olmadığı dakika neredeyse yok. sürekli muhabbet, kakara kikiri. ben durumdan biraz tırsmaya başlıyorum ama belli etmiyorum. çünkü kız ısrarla çocuğu kazakistan'a çağırıyor. bizim esas oğlan durumu bana açıklıyor. 'abi bir aylığına astana'ya (kazakistan'ın başkenti) gideceğim' diyor. kızın adı melanie. melanie'yle buluşacak güya.
aklım yatmıyor. 'astana'da ne b*k yiyecekler, kazakistan nedir ki, yenir mi amk?' düşünürken bu keriztof kolomb birkaç gün içinde konsolosluk işlemlerini hallediyor. bileti alıyor, bir hafta sonra gidecek kızın yanına. kız buna demiş ki 'beraber kalırız'. o yüzden rahat. konaklama masrafı olmayacağı için de bu ziyaretinin aslında ne kadar düşeş olacağından bahsediyor. hem fena mı ülke görürüm, falan diyor. kazakistan amk, görsen ne olacak ki?
kızı da birkaç kere skype'ta konuşurlarken görüyorum. tatlı kız aslında. yani kötü birine benzemiyor. ama nedense kazakistan'da olması canımı sıkıyor. böyle bir kızın kazakistan'da olması bana rahatsız edici geliyor. belçika dese, çek cumhuriyeti, beyaz rusya ya da malta, eyvallah. ama kazakistan ne alaka amk?
uçuş günü geliyor. bizim comolokkoyu havalimanından uğurluyorum. kerizim gülerek biniyor tayyareye. uzun bir uçuşun ardından astana'ya iniyor. havalimanında kızı beklerken birden rusça konuşan iki erkek bunun koluna giriyor. zebellah gibi adamlar. bu içine doğru sıçarken arabaya bindiriyorlar. Yan bastığını o an fark ediyor. aklına ben gelmişim. sözümü dinlemeyerek büyük hata etmiş, geldiğinde öyle anlattı. ne işi varmış kazakistanlar'da. lakin sokma akılla olmuyor. seve seve öğrenecek abisi.
meğer kız, kazakistan'da kaldığı 3 senenin sonunda bir elemanla tanışmış. eleman italyan. sevgili oluyorlar. adam kumarhane işleriyle uğraşıyor. melanie'yi tavlıyor bir güzel. birkaç el poker atalım derken kıza sağlam bir fatura dayıyorlar. eleman kem-küm para bulacağım derken italya'ya toz oluyor. kız zük gibi kalıyor. kumarhanenin alacaklıları kızın belasına çorap öreceklerken bir ay süre istiyor. işte tam o esnada bizim kerizle tanışıyor. bizim kerizle on günde işi ilerlettikten sonra, kumarhane sahiplerine gidip 'türkiye'den abim gelecek, abim parayı getirecek' diyor. güya kardeşi olan bizim salağın fotoğrafını da adamlara veriyor. bizim malın astana'ya ineceği gün belli olunca havayolu firması, iniş saati ne varsa adamlara söylüyor. ve acı netice, az evvel yukarıda bahsettiğim olay gerçekleşiyor. adamlar bizimkini alıp götürüyorlar.
vurmadılar, işkence etmediler, diyor ama bazı noktaları anlatmaktan kaçınıyor. 'doğru söyle tecavüz ettiler mi?' diye sordum da beni boğacakmış gibi baktı. özür dilerim biraz güleriz diye düşünmüştüm yanlış anlama dediysem de bozuldu biraz bana. e haklı gerçi. olayın şoku hala üzerinde. çırılçıplak soyup sürekli kovayla soğuk su dökmüşler bunun üstüne. bizim hıyarto kızın aslında kardeşi olmadığını, kandırıldığını anlatana kadar 3 gün geçmiş. adamlar bizim totoşun cidden kızla hiçbir alakasının olmadığını anladıklarında bunu astana'nın dışında bir araziye bırakmışlar. işin ilginç yanı kızın eski italyan sevgilisi bizim elemanı bırakmalarından bir gün önce kumar borcunu gelip ödemiş. fakat kız sanırım italyan sevgilisinin korkusundan bizim çocuktan hiç bahsetmemiş. bildiğin ayazda kalmış bekçi anüsü gibi kimsecikler umursamamış bunu.
anadan üryan soyup soğuk suyla yuğaladıklarından biraz ciğerlerini üşütmüş. sağlam bronşit olmuş yani. keh keh öksürüp duruyor şimdi. şakasına 'yarın kızlarla kadıköy'de olucaz, sen de gel' diyorum ama 'yan tarafta çırılçıplak adriana lima beklese kılımı kıpırdatıp bu odadan o adaya geçersem anüsüm, ben dersimi aldım' diyor.
gerçi kınamamak, ayıplamamak lazım. ola ki hatunun teki de beni bir gün moğolistan'a çağırır, hani gitmeye kalkarız, aman diyim, tahtaya vurayım. tık tık tık.
dikkat edin lan, biri sizi kazakistan'a çağırırsa sakın gitmeyin ha. hahahahaha.
-Alıntı