ef186
12-09-2006, 01:51
Arkadaşkar 11 eylülde usa da ne yazıkki bende o toz duman içnde kalanlardanım ve öz dayımın yazdığı gazete köşesinde bu yazıya rastladım sizlerle paylaşmak istedim .....
Ilık bir Eylül sabahı saat 9’a doğru, her sabah arabayla geçip Manhattan’daki ofisime gittiğim George Washington Köprüsü’ne yönelmiştim. Trafik kilitlenmişti. Radyoyu sürekli yol durumu veren kanala çevirdiğimde George Washington’un o sabah neden geçit vermediğini anlamam uzun sürmedi. Bir yolcu uçağı Dünya Ticaret Merkezi’ne çarpmıştı. Eve dönüp haberleri izlemeye karar verdim. U dönüşü yaparken kavşaktaki polisi kolluyordum ki radyo spikeri bağırmaya başladı, “Aman Allahım! Aman Allahım! İnanılmaz! Olamaz! Bir uçak daha! İkinci uçak ikinci kuleye çarpti. Ateş topu ve dumanlar! Aman Allahım! Olamaz!” Ve tüm dünyada milyarlarca insan canlı yayında izlemeye başlamıştı New York'taki terörü.
Evet olan olmuştu, maalesef!. Az sonra da üçüncü uçak Pentagon’a çarpacaktı. Eve döndüm, televizyonu açtım ve eşimi aradim. Onlar da New Jersey’deki işyerinde birkaç yüz kişi bir televizyonun başına toplanıp olan biteni canlı olarak izliyorlardı. “Cengiz, Bursa’yi ve İstanbul’u ara, bizi merak etmesinler” diyordu Tendü. Arka balkonda gözüm New York’ta, telefon kulağımda, babama ve anneme iyi olduğumuz haberini iletirken -pufff- diye yükselen bir duman bulutu içinde kayboldu kulelerden biri. Kurgu-bilim bir filmlerindeki gibi. Az sonra da ikincisi çökecekti binlerce masum insanı yutarak.
Beş yıl aradan sonra Tyler Radkey(13), “Yüzü iyice kızarmaya başladı.”diyordu Başkan Bush için. “Şahsen tuvalete gitmesi gerektiği için sıkıştığını ve kızardığını düşünmüştüm”. Natalie Jones-Pinkney (12) ise,“Yüzü her an ağlayacak gibiydi”diyor şimdi. Başkan Bush, “Amerika terrorist saldırı altında.” haberi kulağına fısıldandıktan sonra, Sarasota, Florida’daki Emma Booker İlkokulu’nda bir oda dolusu çocukla, 7 dakika daha “Evcil Keçi” hikayesini dinlemeyi sürdürmüştü o gun.
İslamiyeti bayrak edip “terörist” emellerine rehin alan Osama Bin Laden ve El-Kaide Örgütü, 3 bin masum can almış, binlerce çocuğu öksüz, ve bir o kadar kadını dul bırakmıştı. 270 milyon Amerikalı yasa boğuldu aylarca. Kimi analar, babalar, eşler, çocuklar beş yıl sonra hala yasta. Oysa ne Amerika doğrudan bir cephede savaştaydı, ne de hedef askeri ve ölenler asker. Ama Amerikan tarihine, “Pearl Harbor” kadar derin bir yara açılmıştı. Bin Laden ne yaptığının dünyayı ve insanlığı nasıl değiştireceğinin farkında mıydı?
Felsefeci Dr.Deepak Copra’ya göre Bin-Laden ile Bush’un kafa yapıları birbirine çok benziyordu. İkisi de kişisel tutkularını, inançlarını ve kararlarını herşeyin üstünde tutuyordu. Bundan diğer insanların nasıl etkileneceğini pek dikkate almıyorlardı.11 Eylül 2001 ve sonrasında insanlığın başına gelenler sanıyorum bu konuda fazla tartışmaya yer bırakmıyor.
Waşington’dan gelen son haberlelr arasinda, Irak işgali öncesinde Saddam Hüseyin ile Osama Bin Laden ve örgütü arasında hiçbir ilişki olmadığı, Amerikan Haber Alma kaynaklarınca Başkan’a sunulan raporlarında açıkça belirtiliyordu. Buna karşın Başkan ve çevresindeki savaş orkestrası Saddam’in teröristlerle işbirliği yaptığını ve Irak’a “terörizmle savaş” kapsamında girilmesi temasını işliyordu kamuoyunun zihnine. Kongre Komisyonu, Bush yönetiminin kasıtlı olarak halka yanlış bilgi verdiğini ve savaşa yönlendirdiğini raporuyla duyuruyordu. 11 Eylül saldırısında ikiz kulelerin çöküşüne, Pentagon’a çarpan ve Beyaz Saray hedefine ulaşamadan Pensilvanya’da düşen uçaklara ilişkin duzinelerce “komplo teorisı” ortaya atıldı sonra. Bazılarını duymuşsunuzdur. Duymadiklarimiz da var suphhesiz. Bazilari curutuldu, bazilarinin ortaya attigi sorular hala yanit bulamadi. Vebali yazanların boynuna ama her biri ayrı ayrı insanı düşündürmeye ve kaygılandırmaya yetecek inandırıcılıkta.
Eylul 1994. Yer: Birlesmis Milletler Ticaret Konseyi. Konusmaci : David Rockefeller. Ekonomi doktorali milyarder banker Rockefeller, Konsey’e hitaben yaptigi konusmada soyle diyordu: “Kuresel boyutlu, buyuk bir degisimin esigindeyiz. Dunya ulkelerinin Yeni Dunya Duzeni’ni kabul etmeleri icin dogru zamanda ve buyuk bir facia olmasi gerekli.” Bu konusmadan tam yedi yil sonra 11 Eylul 2001’de Dunya Ticaret Merkezi’ne iki yolcu ucaginin carpmasi ve iki gokdelenin uc bin masum insani yutarak cokmesiyle baslayan olaylar dizini tam da Rockefeller’in 1994’te tanimladigi gibi tum dunya ulkelerinin “Yeni Dunya Duzeni”ni kabullenmesiyle sonuclandi. Renk yelpazesi adeta siyah ve beyaz’a indirgendi. Ya teroristlerden yanaydiniz, ya da Yeni Dunya Duzeni’nden. Iste bu yeni duzende ABD, Ingiltere ve birkac yakin batili muttefik G-8’ler diye adlandirdiklari seckinler klubunde, “savaşmadan” paylaşım kararlarını alıyorlar, zengini daha zengin, fakiri daha fakir kılan “küreselleşme”nin çarklarını döndürüyorlardı.
Cengiz YAKUT, 10 Eylul, 2006
Ilık bir Eylül sabahı saat 9’a doğru, her sabah arabayla geçip Manhattan’daki ofisime gittiğim George Washington Köprüsü’ne yönelmiştim. Trafik kilitlenmişti. Radyoyu sürekli yol durumu veren kanala çevirdiğimde George Washington’un o sabah neden geçit vermediğini anlamam uzun sürmedi. Bir yolcu uçağı Dünya Ticaret Merkezi’ne çarpmıştı. Eve dönüp haberleri izlemeye karar verdim. U dönüşü yaparken kavşaktaki polisi kolluyordum ki radyo spikeri bağırmaya başladı, “Aman Allahım! Aman Allahım! İnanılmaz! Olamaz! Bir uçak daha! İkinci uçak ikinci kuleye çarpti. Ateş topu ve dumanlar! Aman Allahım! Olamaz!” Ve tüm dünyada milyarlarca insan canlı yayında izlemeye başlamıştı New York'taki terörü.
Evet olan olmuştu, maalesef!. Az sonra da üçüncü uçak Pentagon’a çarpacaktı. Eve döndüm, televizyonu açtım ve eşimi aradim. Onlar da New Jersey’deki işyerinde birkaç yüz kişi bir televizyonun başına toplanıp olan biteni canlı olarak izliyorlardı. “Cengiz, Bursa’yi ve İstanbul’u ara, bizi merak etmesinler” diyordu Tendü. Arka balkonda gözüm New York’ta, telefon kulağımda, babama ve anneme iyi olduğumuz haberini iletirken -pufff- diye yükselen bir duman bulutu içinde kayboldu kulelerden biri. Kurgu-bilim bir filmlerindeki gibi. Az sonra da ikincisi çökecekti binlerce masum insanı yutarak.
Beş yıl aradan sonra Tyler Radkey(13), “Yüzü iyice kızarmaya başladı.”diyordu Başkan Bush için. “Şahsen tuvalete gitmesi gerektiği için sıkıştığını ve kızardığını düşünmüştüm”. Natalie Jones-Pinkney (12) ise,“Yüzü her an ağlayacak gibiydi”diyor şimdi. Başkan Bush, “Amerika terrorist saldırı altında.” haberi kulağına fısıldandıktan sonra, Sarasota, Florida’daki Emma Booker İlkokulu’nda bir oda dolusu çocukla, 7 dakika daha “Evcil Keçi” hikayesini dinlemeyi sürdürmüştü o gun.
İslamiyeti bayrak edip “terörist” emellerine rehin alan Osama Bin Laden ve El-Kaide Örgütü, 3 bin masum can almış, binlerce çocuğu öksüz, ve bir o kadar kadını dul bırakmıştı. 270 milyon Amerikalı yasa boğuldu aylarca. Kimi analar, babalar, eşler, çocuklar beş yıl sonra hala yasta. Oysa ne Amerika doğrudan bir cephede savaştaydı, ne de hedef askeri ve ölenler asker. Ama Amerikan tarihine, “Pearl Harbor” kadar derin bir yara açılmıştı. Bin Laden ne yaptığının dünyayı ve insanlığı nasıl değiştireceğinin farkında mıydı?
Felsefeci Dr.Deepak Copra’ya göre Bin-Laden ile Bush’un kafa yapıları birbirine çok benziyordu. İkisi de kişisel tutkularını, inançlarını ve kararlarını herşeyin üstünde tutuyordu. Bundan diğer insanların nasıl etkileneceğini pek dikkate almıyorlardı.11 Eylül 2001 ve sonrasında insanlığın başına gelenler sanıyorum bu konuda fazla tartışmaya yer bırakmıyor.
Waşington’dan gelen son haberlelr arasinda, Irak işgali öncesinde Saddam Hüseyin ile Osama Bin Laden ve örgütü arasında hiçbir ilişki olmadığı, Amerikan Haber Alma kaynaklarınca Başkan’a sunulan raporlarında açıkça belirtiliyordu. Buna karşın Başkan ve çevresindeki savaş orkestrası Saddam’in teröristlerle işbirliği yaptığını ve Irak’a “terörizmle savaş” kapsamında girilmesi temasını işliyordu kamuoyunun zihnine. Kongre Komisyonu, Bush yönetiminin kasıtlı olarak halka yanlış bilgi verdiğini ve savaşa yönlendirdiğini raporuyla duyuruyordu. 11 Eylül saldırısında ikiz kulelerin çöküşüne, Pentagon’a çarpan ve Beyaz Saray hedefine ulaşamadan Pensilvanya’da düşen uçaklara ilişkin duzinelerce “komplo teorisı” ortaya atıldı sonra. Bazılarını duymuşsunuzdur. Duymadiklarimiz da var suphhesiz. Bazilari curutuldu, bazilarinin ortaya attigi sorular hala yanit bulamadi. Vebali yazanların boynuna ama her biri ayrı ayrı insanı düşündürmeye ve kaygılandırmaya yetecek inandırıcılıkta.
Eylul 1994. Yer: Birlesmis Milletler Ticaret Konseyi. Konusmaci : David Rockefeller. Ekonomi doktorali milyarder banker Rockefeller, Konsey’e hitaben yaptigi konusmada soyle diyordu: “Kuresel boyutlu, buyuk bir degisimin esigindeyiz. Dunya ulkelerinin Yeni Dunya Duzeni’ni kabul etmeleri icin dogru zamanda ve buyuk bir facia olmasi gerekli.” Bu konusmadan tam yedi yil sonra 11 Eylul 2001’de Dunya Ticaret Merkezi’ne iki yolcu ucaginin carpmasi ve iki gokdelenin uc bin masum insani yutarak cokmesiyle baslayan olaylar dizini tam da Rockefeller’in 1994’te tanimladigi gibi tum dunya ulkelerinin “Yeni Dunya Duzeni”ni kabullenmesiyle sonuclandi. Renk yelpazesi adeta siyah ve beyaz’a indirgendi. Ya teroristlerden yanaydiniz, ya da Yeni Dunya Duzeni’nden. Iste bu yeni duzende ABD, Ingiltere ve birkac yakin batili muttefik G-8’ler diye adlandirdiklari seckinler klubunde, “savaşmadan” paylaşım kararlarını alıyorlar, zengini daha zengin, fakiri daha fakir kılan “küreselleşme”nin çarklarını döndürüyorlardı.
Cengiz YAKUT, 10 Eylul, 2006