gurcell
18-05-2010, 10:29
Bir seminerler silsilesi için 1 haftalığına Berlin'deyim. Normalde çok iyi İngilizce konuşurum fakat duyduğum efsanelere göre Almanlar ingilizce bilseler bile konuşmazlarmış ya, bende en azından havalimanında ve ilk bindiğim takside kullanmak için kırık almancam'ı biraz geliştirdim ve cümleleri kafama yazdım.
Neyse indik tegel havalimanına, kendimi Almanca konuşmak için hazırladım, geldim pasaport deskine, Yaa Allah dedim, Guten Morgen dedim adama (bu arada kara kuru bir tipti, pek alman'a benzemiyordu) adam yüzüme baktı , Almanca bişiler söyledi, Aha dedim zıçtık, Was dedim , gene bişiler dedi. Bende I don't understand German, do yu sipik ingliş dedim, Türk müsün? dedi. Höö dedim , hoşgelmişin Almanya'ya, ne için geldin ? dedi, ilk şoku atlattım, IBM'in davetlisiyim, toplantıya geldim dedim. Hoşgeldin dedi bastı damgayı girdim ülkeye.
Sonra taksiye bineceğim, gene söyleyeceğim cümle aklımda : "Guten Morgen, ich mochte zu Hotel Berlin gehen , bitte" yani Hotel Berlin'e gitmek istiyorum, lütfen. Hatta adresi de ezberledim, Lütsowplatz ziebsehn yani lütsowplatz 17. Neyse adama bunu söyledim, adam "Hocam Türksün deel mi ?" dedi. Aha gene mavi ekran verdim. Kardaşş ben Türküm, Hotel Berlin'e mi gidicen dedi, he gardaş dedim, başladık sohbete. Sivaslıymış, 25 yıldır burdaymış, TR'yi de takip ediyor bir yandan. Baykal'ın zina iddiasına kadar konuştuk. 25 eur tuttu, adam toprağım benim dedi 20 eur aldı :)
Neyse otele geldik, girdim resepsiyona. Mal bir bebe düştü bana. Zaten stajer yazıyor rozetinde. Dedim ki ingilizce "Adım Gürsel, buyrun voucher kağıdım, tüm işlemlerimi acente halletti" bebe mal mal yüzüme baktı "Waaas" dedi , türkçe "olm sen anlama özürlü müsün" dedim, "waaas" dedi, "hay ben senin kulağına da sana da taaa" diye söverken resepsiyona biri girdi, "buyrun ben yardımcı olayım onun ingilizcesi iyi değil" dedi, fakat bunu türkçe söyledi :) Aha gene dumur oldum, adımın adı taner çıktı, tüm işimi türkçe gördüm, hallettim. Ulan dedim şansa bak, polis türk, taksici türk, resepsiyonist türk dedim :)
Odama çıktım, Çıkarken baktım Kat Görevlisinin isimliği türkçe, merhaba dedim, merhaba dedi :) Artık şaşırmayı bıraktım zaten.
Bu arada ulan ben yanlış uçağa mı bindim lan, acaba Bodrum'a mı geldim diyorum kendi kendime.
Otel Potzdamplatz denen merkezi bir yerde, dedim bişiler yiyim, çıktım dışarı, köşe başına geldim, ulan sanki taksim'de gibi oldum. Bildiğin "Döner Kebap" , Lahmacun Shoppe gibi dükkanlar var, girdim birine babalar gibi dönerimi yedim çıktım. Adamların türk olduğunu söylemiyorum zaten.
Dün akşam alışveriş yapmak için otelden taksiye bindim Saturn'e gitmek için, taksici gene türk çıktı, bol bol konuştuk. Neyse gittim saturn'e , motosiklet için su geçirmez navigasyon alacaktım, buldum Becker marka, 187 eur fiyatı vardı, oha dedim ucuz :) Yalnız birinin kutusu açıktı, bide Low Price yani düşük fiyat diyordu, bende onu da aldım, gittim kasaya. Bu sefer Alman bir kadına denk geldim. Böyle katana gibi bişey. Dedim du yu sipik ingliş , kadın döndü No Sipik ingliş dedi, aha dedim yandık. Dedim bu low price ne ayak, no ingliş dedi, senin ben taa aq dedim, güvenlik görevlisi vardı, döndü bana bende aha şimdi zıçtık derken "Kardeş bu karı mal ingilizce bilmez, sen reyona git düşük fiyat formu doldursunlar " dedi. Gittim reyona bir görevli bir almana radyolu saat anlatıyor. Bildiğin 10 dakika mal alman her saati tek tek sordu, tabii bende şalter attı, yanımda da arkadaşım var, olm dedim ben bu almanın dötüne sokacam şimdi bu saatleri tek tek, oha lan eni konu radyolu saat lan dedim, arkadaş güldü, gittim demin bana yardım eden güvenliğin yanına, dedim sizin görevli bakmıyor çok işi var başka ingilizce bilen var mı dedim, adam ne dese beğenirsiniz "sizi yolladığım zaten herr bülent, türk o " dedi :) Yani demin benim küfrettiğim almana yardım eden görevli Türkmüş :)
Gittim yanına bu arada Alman hala esir almış zavallıyı, kardeş kolay gele dedim, sağol şu düdükten bir kurtulayım bakıcam sana dedi :) Biz tabi yerlere yattık :D
İşi bitti geldi yanımıza derdimizi anlattık, siz o açık kutuluyu bırakın, 2 tane normal al, 187 eur'du , ben sana 160 yapayım dedi :) Nasıl lan burası Saturn değil mi nasıl oluyor o dedim, indirim yapma hakkım var dedi :) Bu sefer bide reyonda Archos 9 tablet vardı. Bildiğiniz ipad'in büyük rakibi ve bir sürü özelliği var. TR de 1000 dolardan ucuz değil, neyse bu kaça olur dedim, 578 , sana 489 olur dedi :)
Aha dedim süper :) Gittik kasaya, tek dumur olduğum nokta alışveriş için kredi kartımı uzattım, no credit card dediler. Kredi kartı geçmiyormuş. :( Banka kartı geçiyormuş, onunla ödedim bende.
İşimiz bitti çıktık orada, otele dönecez, yaw dedim burda taksiler el gösterince durur mu dedim, birine el ettik, eliyle arkayı gösterdi, müşterisi varmış. Bekledik 2 dakika hala gelen olmadı, sağa bir döndük taksinin biri geri geri geliyor. Adam bizi aldı, ingilizce otelin adresini söyledim, sonra arkadaşıma döndüm "ohh lan dedim bunda türk tipi yok bu hintli kesin" dedim, taksici döndü bana, Abi ben türküm, adım özkan, tatilden geldim de çok yanmışım, Hint Prensi gibi oldum A.Q dedi :D Biz gene yerlerdeyiz tabii. Bizi otele bıraktı, akşam yemeği için de Hasır diye bir türk lokantası önerdi. Gittik oraya, bildiğin taksim veya kızılaydaki kebapçı. Dizaynı, garsonlar direk paketlenip türkiyeden gelmiş. Adam direk Hoşgelmişsiiiz ne verek diye başladı zaten konuya. Dedik döner ver, bide pilav üstü kuru ver :) Ben dalga geçmiştim ama masaya hepsi geldi , cin biber bile geldi.
Yedik yemeği, çıktık dışarı , otele dönüyoruz artık, dedim bir marketten su alayım, bide bira alayım. Dükkancılar türke benziyordu , içeri girince merhaba abim dedi :)
Tabii biz artık normal karşılıyoruz türk olayını, dedim bana erikli su ver, bide smirnoff ice var mı dedim, var da sıcak var Aq , olur mu, bizim ipne çırak dolaba komamış aq , bıktım bundan aq dedi :) TR de bile bu kadar AQ küfürünü bir arada göremezsiniz :)
Daha 4 gün daha burdayım, bakalım başıma neler gelecek... :D
Neyse indik tegel havalimanına, kendimi Almanca konuşmak için hazırladım, geldim pasaport deskine, Yaa Allah dedim, Guten Morgen dedim adama (bu arada kara kuru bir tipti, pek alman'a benzemiyordu) adam yüzüme baktı , Almanca bişiler söyledi, Aha dedim zıçtık, Was dedim , gene bişiler dedi. Bende I don't understand German, do yu sipik ingliş dedim, Türk müsün? dedi. Höö dedim , hoşgelmişin Almanya'ya, ne için geldin ? dedi, ilk şoku atlattım, IBM'in davetlisiyim, toplantıya geldim dedim. Hoşgeldin dedi bastı damgayı girdim ülkeye.
Sonra taksiye bineceğim, gene söyleyeceğim cümle aklımda : "Guten Morgen, ich mochte zu Hotel Berlin gehen , bitte" yani Hotel Berlin'e gitmek istiyorum, lütfen. Hatta adresi de ezberledim, Lütsowplatz ziebsehn yani lütsowplatz 17. Neyse adama bunu söyledim, adam "Hocam Türksün deel mi ?" dedi. Aha gene mavi ekran verdim. Kardaşş ben Türküm, Hotel Berlin'e mi gidicen dedi, he gardaş dedim, başladık sohbete. Sivaslıymış, 25 yıldır burdaymış, TR'yi de takip ediyor bir yandan. Baykal'ın zina iddiasına kadar konuştuk. 25 eur tuttu, adam toprağım benim dedi 20 eur aldı :)
Neyse otele geldik, girdim resepsiyona. Mal bir bebe düştü bana. Zaten stajer yazıyor rozetinde. Dedim ki ingilizce "Adım Gürsel, buyrun voucher kağıdım, tüm işlemlerimi acente halletti" bebe mal mal yüzüme baktı "Waaas" dedi , türkçe "olm sen anlama özürlü müsün" dedim, "waaas" dedi, "hay ben senin kulağına da sana da taaa" diye söverken resepsiyona biri girdi, "buyrun ben yardımcı olayım onun ingilizcesi iyi değil" dedi, fakat bunu türkçe söyledi :) Aha gene dumur oldum, adımın adı taner çıktı, tüm işimi türkçe gördüm, hallettim. Ulan dedim şansa bak, polis türk, taksici türk, resepsiyonist türk dedim :)
Odama çıktım, Çıkarken baktım Kat Görevlisinin isimliği türkçe, merhaba dedim, merhaba dedi :) Artık şaşırmayı bıraktım zaten.
Bu arada ulan ben yanlış uçağa mı bindim lan, acaba Bodrum'a mı geldim diyorum kendi kendime.
Otel Potzdamplatz denen merkezi bir yerde, dedim bişiler yiyim, çıktım dışarı, köşe başına geldim, ulan sanki taksim'de gibi oldum. Bildiğin "Döner Kebap" , Lahmacun Shoppe gibi dükkanlar var, girdim birine babalar gibi dönerimi yedim çıktım. Adamların türk olduğunu söylemiyorum zaten.
Dün akşam alışveriş yapmak için otelden taksiye bindim Saturn'e gitmek için, taksici gene türk çıktı, bol bol konuştuk. Neyse gittim saturn'e , motosiklet için su geçirmez navigasyon alacaktım, buldum Becker marka, 187 eur fiyatı vardı, oha dedim ucuz :) Yalnız birinin kutusu açıktı, bide Low Price yani düşük fiyat diyordu, bende onu da aldım, gittim kasaya. Bu sefer Alman bir kadına denk geldim. Böyle katana gibi bişey. Dedim du yu sipik ingliş , kadın döndü No Sipik ingliş dedi, aha dedim yandık. Dedim bu low price ne ayak, no ingliş dedi, senin ben taa aq dedim, güvenlik görevlisi vardı, döndü bana bende aha şimdi zıçtık derken "Kardeş bu karı mal ingilizce bilmez, sen reyona git düşük fiyat formu doldursunlar " dedi. Gittim reyona bir görevli bir almana radyolu saat anlatıyor. Bildiğin 10 dakika mal alman her saati tek tek sordu, tabii bende şalter attı, yanımda da arkadaşım var, olm dedim ben bu almanın dötüne sokacam şimdi bu saatleri tek tek, oha lan eni konu radyolu saat lan dedim, arkadaş güldü, gittim demin bana yardım eden güvenliğin yanına, dedim sizin görevli bakmıyor çok işi var başka ingilizce bilen var mı dedim, adam ne dese beğenirsiniz "sizi yolladığım zaten herr bülent, türk o " dedi :) Yani demin benim küfrettiğim almana yardım eden görevli Türkmüş :)
Gittim yanına bu arada Alman hala esir almış zavallıyı, kardeş kolay gele dedim, sağol şu düdükten bir kurtulayım bakıcam sana dedi :) Biz tabi yerlere yattık :D
İşi bitti geldi yanımıza derdimizi anlattık, siz o açık kutuluyu bırakın, 2 tane normal al, 187 eur'du , ben sana 160 yapayım dedi :) Nasıl lan burası Saturn değil mi nasıl oluyor o dedim, indirim yapma hakkım var dedi :) Bu sefer bide reyonda Archos 9 tablet vardı. Bildiğiniz ipad'in büyük rakibi ve bir sürü özelliği var. TR de 1000 dolardan ucuz değil, neyse bu kaça olur dedim, 578 , sana 489 olur dedi :)
Aha dedim süper :) Gittik kasaya, tek dumur olduğum nokta alışveriş için kredi kartımı uzattım, no credit card dediler. Kredi kartı geçmiyormuş. :( Banka kartı geçiyormuş, onunla ödedim bende.
İşimiz bitti çıktık orada, otele dönecez, yaw dedim burda taksiler el gösterince durur mu dedim, birine el ettik, eliyle arkayı gösterdi, müşterisi varmış. Bekledik 2 dakika hala gelen olmadı, sağa bir döndük taksinin biri geri geri geliyor. Adam bizi aldı, ingilizce otelin adresini söyledim, sonra arkadaşıma döndüm "ohh lan dedim bunda türk tipi yok bu hintli kesin" dedim, taksici döndü bana, Abi ben türküm, adım özkan, tatilden geldim de çok yanmışım, Hint Prensi gibi oldum A.Q dedi :D Biz gene yerlerdeyiz tabii. Bizi otele bıraktı, akşam yemeği için de Hasır diye bir türk lokantası önerdi. Gittik oraya, bildiğin taksim veya kızılaydaki kebapçı. Dizaynı, garsonlar direk paketlenip türkiyeden gelmiş. Adam direk Hoşgelmişsiiiz ne verek diye başladı zaten konuya. Dedik döner ver, bide pilav üstü kuru ver :) Ben dalga geçmiştim ama masaya hepsi geldi , cin biber bile geldi.
Yedik yemeği, çıktık dışarı , otele dönüyoruz artık, dedim bir marketten su alayım, bide bira alayım. Dükkancılar türke benziyordu , içeri girince merhaba abim dedi :)
Tabii biz artık normal karşılıyoruz türk olayını, dedim bana erikli su ver, bide smirnoff ice var mı dedim, var da sıcak var Aq , olur mu, bizim ipne çırak dolaba komamış aq , bıktım bundan aq dedi :) TR de bile bu kadar AQ küfürünü bir arada göremezsiniz :)
Daha 4 gün daha burdayım, bakalım başıma neler gelecek... :D