Orijinalini görmek için tıklayınız : Arkadaslar bu resimler fotoshop mu?
Hayal mi gerek mi? (http://www.sabah.com.tr/fotohaber/yasam/bu_fotografin_sirri_cozuldu)
Bu fotograflar fotoshop mu arkadaslar?
Sercan K.
19-01-2011, 09:56
Bana pek inandırıcı gelmiyo böle şeyler ya..shop sanki..:beuj:
flexamin
19-01-2011, 10:00
bildiğim kadarıyla uzun yıllar boyunca paranormal durumlar, pisişik güçler üzerine çalışmalar yapılmış fakat kesinliği kanıtlanamamıştı. Nette araştırırsanız bu tür fotoğrafalara çok rastlarsınız ve üzerine yapılan çalışmalara ait bilgilere ulaşabilirsiniz.
flexamin
19-01-2011, 10:01
Hayaletler ile Karşılaşma
Hayaletlerin tarihçesi hakkında kesin bir bilgimiz yok. Ama her toplumda görüldükleri rapor edilmiştir. Son yıllarda özellikle batıda bu konu enine boyuna araştırılıyor. Hayaletlerin davranış biçimlerinden, görünümlerinden ve insan üzerindeki fiziksel etkilerine kadar geniş bir yelpaze ele alınıyor. Bütün bu çalışmalar hayaletlerin bilimsel açıklamasına olduğu kadar, ölüm ve ölüm ötesine, ölüm ötesi yaşama da cevaplar getiriyor.
Batıda yapılan çalışmalar o denli kapsamlı bir şekilde ilerlemektedir ki hayaletlerin hayvanlar üzerindeki etkilerini bile araştırma konusu yapmışlardır. Bu alanda yapılan araştırmalarda kedilerin köpeklere nazaran hayaletlerden korkmadığı ama sinirlendiği tespit edilmiştir. Kedilerin hırçınlaştıkları, buna karşın köpeklerin korkup bir yerlere saklanmak istedikleri görülmüştür.
Köpek, hayaleti fark ettiğinde kuyruğunu bacaklarının arasına alıp kanepenin altına saklandığına birçok kişi şahit olmuştur. Yurt dışında yapılan çalışmalarda hayaletlerin tespit edilmesinde köpeklerin bu özelliklerinden faydalanarak hayalet bulucu olarak kullanıldıkları görülmüştür.
BEDENSİZ VARLIKLARIN ETKİSİ
Türkiye'de yaşanan bu sıradışı olaylar, dünyanın hemen her köşesinde de yaşanmaktadır. Bu nedenle her yıl çeşitli ülkelerde toplanan Uluslararası Resmi Parapsikoloji toplantılarında örneklerin bilimsel değerlendirmeleri yapılır ve ortak bildiriler kamuoyuna sunulur.1999 yılında Cenevre'de yapılan toplantının hemen sonrasında bedensiz varlıkların etkisi adlı açıklama şöyledir:
Bedeni terk ettikten sonra "Öte Aleme" tam uyum sağlayamayan ve dünyadan kopmakta tereddüt gösteren bazı varlıkların, bu tür olayların meydana gelmesine sebebiyet verdikleri bilinmektedir. Bu tip varlıklar, kendilerini insanlara duyurabilmek ve bazı isteklerini yerine getirebilmek için bazı olayları meydana getirebilmektedirler.
Her ne kadar ileri seviyeli varlıklar olmasalar da yine de meydana getirdikleri bu olaylar, insanları düşünmeye ve araştırmaya sevkettikleri için büyük bir önem taşır. Dünyanın çeşitli yerlerinde bu tip olaylarla karşılaşılmıştır. Ve bu bütün gelişmeler ruhun ölmüş olduğuna ve ölümden sonra da yaşamın devam ettiğinin en büyük kanıtlarından biri olarak kabul edilmiştir.
Öteki Dünyadan Sesler
THOMAS EDİSON yaşadığı yüzyılın en önemli bilginidir. Amerika'ya ilk elektrik ışığını getirmesi, ününe iyice ün kattı. 73 yaşındaki mucit, üzerinde çalıştığı son aletin ölülerle konuşmak için çok önemli olduğunu bir radyo kanalında açıklayınca yer yerinden oynadı.
EDİSON'un açıklaması şöyleydi: "Eğer kişiliğimiz ölümden sonra da yaşayabiliyorsa, dünyada kazandığımız bilgiyi, anıyı ve zekayı saklaması mümkün ve mantıklıdır. Bu nedenle ölüm dediğimiz olaydan sonra da kişiliğimiz devam ediyorsa dünyada bıraktıklarımızla ilişkiye geçmek isteyecektir. Bu kişiliğin maddeyi de etkileyeceği düşüncesindeyim; bu mantık doğruysa yeterince duyarlı bir alet yaparsam bu ilişkiyi kaydedebilirim.
TEYBE KONUŞAN ÖLÜLER
THOMAS EDİSON'un ölümünde sonra yaşanan bir tesadüf, büyük bilim adamının son çalıştığı aleti ve sözlerini ispat eder nitelikteydi. Ünlü İsveçli ressam, müzisyen ve flim yapımcısı FRİEDRİCH JÜRGENSON, ıssız bir yerde kuşların sesini teybine almıştı; evine dönüp çalışmalarını dinlemek için teybini çalıştırdığında kuş seslerinin yanında zayıf insan sesleri de geliyordu; bu sesler Norveç ve İsveççe konuşarak aralarında kuşları tartışıyorlardı.
Olayı tesadüf olarak kabul eden JÜRGENSON, bir radyo dalgasının karıştığını düşündü ve tekrar bir deneme yapmaya karar verdi. Bu kez daha değişik sesler duydu; bu sesler ona sesleniyor, kendilerinin ölmüş akraba ve arkadaşları olduklarını söylüyorlardı. Uzun çalışmalar ve deneyimlerden sonra 1968'de (KAİNATTAN SESLER) adlı kitabını yazdı. Bu kitap, bütün dünyada büyük yankılar yarattı; Alman hükümeti FREİBUR Üniversitesi parapsikoloji başkanının bulunduğu bir ekibe harcamalarının hükümet tarafından karşılanacağını söyleyerek profesör ve bilim adamlarının konuyla ilgili araştırmalar yapmasını istedi.
Alınan sonuçlarda bilim adamlarının raporlarında şunlar yazılıydı: Fabrikadan yeni çıkmış kasetle sessiz ortamlarda kayıt yapılıyor; kaset dinlendiğinde tanımlanan kelimelerle konuşan insan sesleri duyuluyor; bu seslerin kökeni çağdaş bilimce açıklanamıyor ve bu seslere "hiçbir yerden gelen sesler" adı veriliyor. Alman profesör HANS BENDER, bu raporun sonuna şunu ekleyerek deneyleri hükümet yetkililerine teslim ediyor: "Bu olay insanlık için nükleer fizikten bile önemlidir."
NASA DA HABERDAR
Olay Nasa'nın da ilgisini çekiyor. CAPE KENNEDY'den iki mühendis, görevlendirilmiş bilim adamlarını ziyarete geliyor; ekibin çalışmalarını, aletlerini ve yapılan deneylerini inceleyen ziyaretçiler, sorular sorduktan ve akıl da verdikten sonra hiçbir açıklama yapmayarak Amerika'ya geri dönüyorlar.
Görevli ekip şöyle düşündü: NASA'dakilerin konuyla ilgili bilgileri vardı, kim bilir onlar o etkin kayıt aletleriyle ne sesler alıyorlardı. Nereden köken alırsa alsınlar, profesör ve bilim adamlarından kurulu bu ekibin kainattan aldıkları sesler parapsikoloji alanında adeta çığır açtı
Kaynak:Fenomen
flexamin
19-01-2011, 10:02
DNA ile İlgili Keşifler Paranormal Olayları Açıklıyor
Ezoterik ve spritüel öğretmenler asırlardır ‘’bizim bedenimizin lisan, kelimeler ve düşüncelerle programlanabileceğini’’ biliyorlardı.
İnsan DNA sı biyolojik bir internettir ve yapay olana kıyasla pek çok üstünlüğü vardır. Rusya da ki bilimsel araştırmalar doğrudan veya dolaylı olarak pek çok spritüel konuya açıklama getirmiştir. Bunların arasında gelecekle ilgili bilgiler vermek, sezgiler, ilham, yakından, uzaktan ve ani olarak yapılan şifacılık uygulamaları, kendi kendini tedavi, olumlu olma teknikleri, özellikle spritüel guruların etrafındaki olağanüstü ışıklar/aura, zihnin hava durumu üzerindeki etkileri ve benzeri konular vardır.
Buna ek olarak DNA yı kelimelerle etkileyip yeniden programlayabilecek yeni bir ilacın bulunduğuna dair deliller de vardır. Bu ilaç kullanıldığı zaman alışılmışın aksine değiştirilmesi gereken genleri kesip çıkartmaya gerek yoktur.
DNA’mızın ancak %10 u protein yapmakta kullanılır. Batıdaki araştırmacılar işte DNA’nın bu bölümüne konsantre olmuşlar ve incelemişlerdir. Geriye kalan %90’lık bölümü ise ‘’işe yaramaz’’ diye nitelendirmişlerdir.
Buna karşılık Rus araştırmacılar tabiatın aptal olmadığından emindiler ve bu yüzden lisan uzmanları ile genetik uzmanlarından DNA’nın ‘’işe yaramaz’’ olarak nitelendirilmiş %90 lık bölümünü keşfetmelerini istediler. Elde edilen sonuçlar ise devrim yaratacak nitelikte idi!
Uzmanların bulgularına göre DNA’nın görevi sadece bizim bedenimizi inşa etmek değildi aynı zamanda bilgilerin depolanmasını ve bilgi iletişimini de yapıyordu. Rus lisan uzmanlarının bulgularına göre özellikle ‘’işe yaramayan’’ %90 lık bölümdeki DNA’lar insanların konuştuğu bütün dillerle aynı kurallara sahipti. Uzmanlar, syntax kurallarını (kelimelerin kalıpları ve cümleleri oluşturmak için ne şekilde bir araya getirildiği), semantikleri (lisan formları üzerinde yapılan anlam çalışmaları) ve temel gramer kurallarını incelediler. Sonuçta bizim DNA’mızdaki alkalin maddesinin belirli bir grameri ve aynen diğer lisanlarda olduğu gibi belirli kuralları olduğunu tespit ettiler. Bu yüzden insanların konuştukları lisanlar tesadüfen ortaya çıkmamıştır; lisanlar bizim DNA’mızın bir yansımasıdır.
Buna ek olarak Rus biyofizikçi ve moleküler biyolog Pjotr Garjajev ve meslektaşları DNA’nın titreşimsel bir davranışı olduğunu da tespit ettiler. Bunun özeti şuydu ‘’Yaşayan kromozomlar aynen endojen (içsel) lazer radyasyonu kullanan holografik bir bilgisayar gibi çalışır.’’
Bu söylemi şu deneyle açıkladılar :- Bilim adamları, örneğin, ses gibi belirli frekans desenlerini (patterns) lazere benzer bir ışına modüle ettiler (modulate:kiplemek ) ettiler ve bu da DNA frekansını dolayısıyla da genetik bilginin kendisini etkiledi. DNA-alkaline çiftlerinin ve insanların konuştuğu lisanların daha önce açıklandığı gibi yapısı aynı olduğundan ayrıca bir kod çözümlemesi yapmaya da gerek yoktu. Bu işlemde insanların konuştuğu lisanının kelime ve cümleleri rahatlıkla kullanılabilir ve yapılan deneyde bunu ispatlamaktadır.
Şayet, uygun ses frekansları kullanılırsa canlı bir dokuda yaşayan DNA maddesi her zaman için lisanla etkilene lazer ışınlarına ve hatta radyo dalgalarına reaksiyon gösterecektir. Bu prensipte bilimsel olarak olumluluk, onay belirten sözlerin, hipnozun ve benzeri şeylerin insanlarda ve onların bedenlerinde neden çok güçlü etkileri olduğunu izah etmektedir. Bizim DNA’mızın lisana reaksiyon göstermesi çok doğal ve normaldir.
Batılı araştırmacılar DNA strandlerinden (iplik-zincir) teker teker genleri kesip çıkartırlar ve başka yerlere yerleştirirler, buna karşın Rus araştırmacılar ise hücre metabolizmasını değişken radyo ve frekans dalgaları ile etkileyen cihazları büyük bir zevkle geliştirmişler ve genetik bozuklukları bu şekilde tamir yoluna gitmişlerdir.
Öyle ki daha da ileri giderek belirli bir DNA dan bilgi desenlerini yakalayarak başka birine aktarmışlar ve bu şekilde hücreleri başka bir genome için yeniden programlamışlardır. Böylece kurbağa embriyonlarını başarıyla salamender (bir tür sürüngen) embriyonlarına dönüştürmüşler ve bunu da sadece DNA bilgi desenlerini aktarma yoluyla yapmışlardır. Bu yöntemle bilginin tümü herhangi bir yan etki veya uyumsuzluk olmadan nakledilebilmiştir. Hâlbuki, tek başına bir gen kesilip çıkartıldığında veyahut yeni bir yere nakledildiğinde yan etkiler ve uyumsuzluklar olabiliyordu. Bu inanılmaz ve dünyayı değiştirecek bir devrim gibidir. Genleri kesip çıkartmak yerine sadece titreşim, ses frekansları ve lisan kullanılarak sonuca varılmıştır.
Bu deney, dalga genetiğinin muazzam gücüne işaret eder. Dalga genetiğinin organizmaların oluşmasında alkaline sekanslarının (Adenin-timin-guanin-sitozin bazlarının oluşturduğu bilgi bankası) biyokimyasal işlemlerinden daha etkili olduğu kesindir.
Asırlardır ezoterik ve spiritüel öğreticiler bizim bedenimizin lisan, kelimeler ve düşüncelerle programlanabildiğini bilirler. Şimdi ise bu gerçek bilimsel olarak da ispat edilmiştir.
Ancak bunun gerçekleştirlebilmesi için doğru frekansın kullanılması gereklidir, işte bu nedenle herkes bu işi aynı güçte başaramayabilir. DNA ile ilgili şuurlu bir iletişim sağlayabilmek için kişinin önce kendi içsel prosesleri ve gelişimi üzerinde çalışması gereklidir.
Rus araştırmacılar bu faktörlere bağımlı olmayan, ancak SÜREKLİ işlevselliğini koruyacak bir metot üzerinde çalışmaktadırlar, burada en temel şart doğru frekansın kullanılmasıdır. Kişinin şuuru/farkındalığı ne kadar gelişmişse herhangi bir araca olan gereksinimi de o derecede azalır ve kişi kendi başına sonuç alabilir. Eninde sonunda bilim bu fikirlere gülmekten vazgeçecek ve sonuçları teyit ederek izah edecektir. Ama, her şey bununla bitmiyor!
Bunlara ilaveten Rus bilim adamları DNA’nın bir vakumda (boşlukta) rahatsız edici özellikler gösterdiğini ve manyetize solucan/kurt delikleri ürettiğini tespit etmişlerdir. Bu kurt delikleri yanmış yıldızların kara deliklerde bıraktıkları ve Einstein-Rosen köprüleri olarak anılan kurt deliklerinin mikroskobik benzerleridir.
Evrende bu delikler uzay ve zamanın dışında tümüyle farklı alanlar arasında bilgi akışını sağlayan tünellerdir. DNA bu bilgi parçacıklarını yakalar ve bizim şuurumuza nakleder. Bu tür hiper-iletişimin (telepati, channeling) en etkili yaşandığı zaman istirahat halidir.
Stres, kaygılar, korkular veya hiperaktif bir zekâ başarılı bir hiper iletişimi engeller veya gelen bilginin tamamen bozulmasına veya işe yaramaz bir şekle dönüşmesine sebep olur. Böceklerin yaşamının organize ve düzenli bir şekilde akışı bunun en güzel ispatıdır. Modern insan ise bunu daha sübtil (latif) seviyelerde ‘’altıncı his’’ olarak bilir. Bizlerde yeniden bu yeteneği kazanabiliriz.
Doğadaki örneklere baktığımızda kraliçe karınca kolonisinden ayrı kalınca gerideki işçi karıncalar mevcut plana göre hızla çalışırlar. Fakat, kraliçe ölürse koloni içindeki bütün çalışma durur. Karıncaların hiçbirisi ne yapacağını bilemez. Bu da açıkça gösteriyor ki kraliçe karınca uzakta bile olsa elemanlarına grup şuuru aracıyla çalışma planlarını aktarabilmektedir. Bu işlem kraliçe sağ olduğu sürece ne kadar uzakta olursa olsun devam eder.
İnsanlarda ise hiper-iletişim en çok kişi kendi veri tabanından farklı bir bilgiye rastlandığı zaman ortaya çıkar. Böyle bir hiper iletişim ilham veya sezgi veya trans halinde yaşanır. Örneğin, İtalyan kompozitör Giuseppe Tartini bir gece yatağının yanında şeytanın oturup violensel çaldığı bir rüya görür. (Besteci bu rüyayı 1765 yılında görmüştür. Kendi ifadesine göre bu müzik o zamana kadar duyduğu hiçbir şey benzemiyordu, son derece akıllı, akıcı ve heyecan verici idi) Aynı gecenin sabahında Tartini çalınan parçayı hafızasından aynen notaya dökmüş ve bu esere ‘’Şeytanın Heyecanı Sonatı’’ ismini vermiştir.
Yıllar boyunca 42 yaşında bir erkek hastabakıcı ise rüyasında bir çeşit bilgi CD-Rom’una takılı olduğunu ve kendisine hayal edebileceğiniz bütün konularla ilgi bilgi ulaştırıldığını görüp durdu. İşin ilginç tarafı sabah uyanınca rüyasında gelen bu bilgilerin tümünü de hatırlayabiliyordu. Rüyalarında öylesine bir bilgi seli vardı ki sanki bir gecede bütün bir ansiklopedi kendisine iletiliyordu. Ayrıca, gelen bilgilerin çoğu o zamana kadar kendi edinmiş olduğu kişisel bilgilerinden çok farklı idi. Öyle ki, hakkında hiçbir şey bilmediği teknik konuların detayları bile ona ulaşıyordu. İşte, bu örnekte görüldüğü gibi hiper iletişim olduğu zaman hem DNA da hem de insanda olağan üstü algılamalar olabilir.
Rus bilim adamları DNA örneklerini lazer ışını ile aydınlattıkları zaman ekranda belirli bir dalga formu oluştu. DNA örnekleri geri çekildiğinde ise dalga formu kaybolmadı ve olduğu gibi kaldı. Aynı olay daha pek çok kontrollü deney de görülmüştür. Geriye çekilen ve enerji alanı kendi başına kalmış DNA örneğinden aynı dalga formu gelmeye devam etmiştir.
Bu etkiye hayalet DNA etkisi denmektedir. Uzay ve zamanın dışından gelen enerji DNA’nın geri çekilmesine rağmen harekete geçirilmiş kurt deliklerinden akmaya devam etmektedir. Bu tip yan etkiler çoğunlukla insanlar arasındaki hiper-iletişimde görülür ve çoğu kez ilgili kişilerin etrafında izah edilemeyen bir elektro manyetik alan tespit edilir.
Böylesi durumlarda CD çalar ve benzeri elektronik cihazlar etkilenir ve saatlerce çalışmayabilirler. Bu elektromanyetik alan yavaşça yok olduğunda ise cihazlar tekrardan normal fonksiyonlarını yapmaya başlarlar. Pek çok şifacı ve medyum bu olaya yaptıkları işlerden dolayı tanık olmuşlardır. . Enerji ve atmosfer ne kadar iyi ise kayıt cihazları içinde durum o kadar rahatsız edicidir. Tam bu dakikada cihazların çalışması durur. Çoğu kez ertesi gün sabah her şey normale döner.
Belki de pek çok kişinin bu konuya inanması için bu yazılanları okumaları yeterli olacaktır. Bu kişiler daha fazla detaylı teknik bilgiye belki de anlayamayacakları için ihtiyaç duymayacaklardır. Bu da onların hiper iletişimde çok başarılı olduklarını gösterir. Alman yazarlar Grazyna Gosar ve Franz Bludorf ‘’Vernetzte Intelligenz’’ isimli kitaplarında bu bağlantıları çok açık ve net bir biçimde anlatmaktadırlar.
Yazarlar, ayrıca bazı kaynaklara dayanarak verdikleri bilgilerde ilk çağlarda insanların aynen hayvanlar gibi çok kuvvetli bir şekilde grup şuuruna bağlı olduklarını ve sürekli grup halinde, toplu olarak hareket ettiklerini belirtirler. Birimselliğimizi geliştirmek ve uygulayabilmek uğruna biz insanlar hiper iletişimi tümüyle unutmuş bulunuyoruz.
Ancak, şimdilerde artık birimsel şuur seviyemiz oldukça dengeli bir hale geldiği için bizler yeni bir grup şuurunu yaratabiliriz. Kısacası bütün bilgilere DNA’mız vasıtasıyla başkaları tarafından zorlanmadan veya uzaktan kumanda edilmeden ulaşabiliriz. Şimdi artık biliyoruz ki interneti kullanırken bizim DNA mız bu iletişim ağına bilgi yükleyebilir veya bu ağdan bilgi alabilir ve de bu ağı paylaşan diğer kişilerle temas kurabilir. Uzaktan şifa vermek, telepati veya birinin durumunu ‘’uzaktan hissetme’’ olaylar bu şekilde izah edilebilir. Örneğin, bazı hayvanlar sahipleri uzakta iken onların ne zaman eve dönmeyi planladıklarını hissedebilirler.
Bütün bunlar grup şuuru ve hiper iletişim kavramları ile açıklanabilir. Hiçbir dönemde kollektif şuur bireylerde belirli bir kişilik olmadan kullanılamaz, aksi halde bizler tekrar kolayca yönlendirilen ilkel sürü içgüdüsüne geri dönebiliriz. Yeni milenyumda hiper iletişimin anlamı kesinlikle çok farklıdır.
Araştırmacıların düşüncesine göre şimdi tamamen bireysellikle yoğrulmuş insanlar tekrardan grup şuurunu kazanırlarsa o zaman onlar sanki tanrısal bir yaratıcı güce sahip olacaklar ve dünya üzerinde değişiklikler ve yeniden şekillendirmeler yapabileceklerdir. Ve şimdi insanlık böyle yeni bir çeşit kollektif şuura doğru yol almaktadır.
Çocukların %50 sinde okula başladıktan hemen sonra sorunlar görülmektedir, çünkü sistem herkesi bir araya yığarak bu kişilerden uyumlu olmalarını istemektedir. Ancak, bugünkü çocuklarda o kadar güçlü bir bireysel kişilik vardır ki kendilerinden istenen bu uyumu red etmektedirler ve çevreye tuhaf gelen davranışlarından vazgeçmemek için direnmektedirler. Aynı zamanda gün geçtikçe daha fazla sezgileri açık bebek doğmaktadır. Bu çocukların içinde bir şey sürekli olarak yukarıda bahsettiğimiz yeni grup şuuruna yönelmek için çabalamaktadır ve artık bu baskılanamaz bir hale gelmiştir.
Örneğin, kural olarak tek bir kişinin hava durumunu etkilemesi zordur, bu ancak grup şuuru (kolektif düşünce, kolektif şuur) ile mümkün olabilir (bu nosyon bazı kabilelere hiç de yabancı değildir.) Hava durumu dünyanın rezonans frekanslarından ile çok güçlü bir şekilde etkilenir (Schumann frekansları). Ancak, bu frekansların aynısı beynimiz tarafından da üretilir, dolayısıyla pek çok kişi bir araya gelip aynı konu üzerinde düşüncelerini senkronize ederlerse veya bazı özel kişiler (spirituel öğreticiler) düşüncelerini lazer ışını gibi yönlendirirlerse onların hava durumunu etkilemeleri hiç de sürpriz olmaz.
Modern dünya medeniyeti şayet grup şuurunu geliştirebilirse ne çevresel sorunlar ne de enerji kıtlığı ile karşılaşacaktır, çünkü birleşik bir uygarlık olarak böylesine zihinsel güçleri kullanırsa doğal olarak kendi evi olan gezegenin enerjisini de kontrol edebilecektir.
Çok sayıda insan, örneğin, barış fikri üzerinde konsantre olup düşünürlerse o zaman dünyada var olan şiddet potansiyeli de yavaş yavaş kaybolur.
Açıkça görülüyor ki DNA aynı zamanda organik bir süper iletken olup normal vücut ısısında çalışabilmektedir. Buna karşılık yapay iletkenler ancak -200 ve -140 santigrat derece gibi düşük ısılarda çalışabilmektedirler. Ayrıca, bu süper iletkenler ışığı ve buna bağlı olarak bilgiyi depolayabilmektedirler. İşte bu gerçek DNA’nın bilgiyi nasıl depoladığını daha detaylı açıklamaktadır.
DNA ve kurt delikleri ile ilgili başka bir ilişki daha vardır. Normal olarak bu süper kurt delikleri oldukça dengesizdir ve bir saniyenin dörtte biri kadar bir süre korunabilmektedir. Belirli şartlarda ise dengeli kurt delikleri kendilerini öylesine organize ederler ki belirgin vakum (boşluk) alanları oluştururlar. Örneğin, böyle bir alanda yer çekimi elektriğe dönüştürülebilir. Vakum alanları kendinden ışın veren iyonize gaz toplarıdır ve içlerinde yüklü miktarda enerji barındırlar. Rusya da öyle bölgeler vardır ki buralarda ışık saçan toplar oldukça sık görülür.
Bu topları gören insanların kafası karışır. İşte bu yüzden Ruslar bu konuda etkin araştırmalar yapmışlar ve sonuçta yukarıda bahsedilen bazı keşiflere ulaşmışlardır. Pek çok insan boşluk alanlarını gökteki parlak toplar olarak bilir ve bunlara bakıp kendi kendilerine bunların ne olduğunu sorup dururlar.
Ben bir seferinde böyle bir parlak top gördüm ve aklımdan şöyle bir düşünce geçti ‘’Merhaba, sen yukarıdaki, şayet bir UFO isen üçgen şeklinde uç’’. Bunun üzerine ışık topları hemen bir üçgen şeklini aldılar. Bazen de gökyüzünde ki hareketleri buz hokeyi sopalarının vuruşunu andırır. Gökte sessizce kayıp giderken sıfır hızdan inanılmaz yüksek hızlara ulaşırlar.
Bu vakum alanlarının sık görüldüğü bölgelerde Ruslar bu ışık toplarının yerden gökyüzüne doğru yükseldiklerini tespit etmişler ve ayrıca bu ışık toplarının düşünce gücü ile yönlendirilebildiklerini de bulmuşlardır.
Bu noktadan itibaren vakum alanlarının düşük frekanslı dalgalar yaydıkları ve bunların aynı zamanda bizim beyinlerimizde de üretildiğini tespit etmişlerdir. İşte bu dalga benzerliği nedeni ile ışık topları bizim düşüncelerimize karşılık vermektedirler. Tabii, buna karşılık toprak seviyesinde gördüğünüz bir ışın topuna doğru heyecanla koşmak çok iyi bir fikir olmayabilir, çünkü bu ışık toplarında genlerimizi dahi mutasyona uğratabilecek güçte muazzam biyoenerji vardır.
Pek çok spritüel öğretici derin düşünce sırasında veya enerji çalışmalarında böyle görülebilir ışık topları veya ışık sütunları üretebilirler. Bu bilinçli olarak zevkli duyguları tetiklemek için yapılır ve hiçbir zararı yoktur. Tabii bu iş aynı zamanda vakum alanının içindeki düzene, kaliteye ve bu alanın kaynağına bağlıdır. Örneğin, genç bir İngiliz spritüel öğretici olan Ananda’ da olduğu gibi önce hiçbir şey görülemez, ama oturup konuşurken ve hiper iletişim sırasında bir fotoğraf çekilirse bu resimde sandalyenin üzerinde öğreticinin yerinde sadece beyaz bir bulut görülür.
Dünyaya şifa vermek için ortaya konan projeler sırasında çekilen resimlerde de böyle ışık etkileri görülür. Kısacası, bu fenomen yer çekimi ve anti yerçekimi kuvvetleri ile ilişkilidir ve kurt deliklerinin daha dengeli bir formudur ve de bizim zamanımızın ve uzayımızın dışında ki enerjilerle hiper iletişim halindedir. Böyle bir hiper iletişimi ve vakum alanlarını yaşayan ve tecrübe eden eski nesiller önlerinde bir meleğin ortaya çıktığını belirtmişlerdir. Sonuç olarak bizlerde hiper iletişim aracıyla hangi şuur formlarına ulaşabileceğimizi bilemeyiz.
Her ne kadar bunların gerçek var oluşu ile ilgili olarak bilimsel bir ispat yoksa da bu konuda tecrübeleri olan kişilerin hepsi de halüsinasyon görmezler. Bizler bu araştırmalarla kendi gerçeğimizi anlamak yolunda dev bir adım atmış bulunuyoruz. Bilim dünya üzerinde yer çekiminden kaynaklanan anormalliklerin vakum alanları yaratılmasına katkıda bulunduklarını söylemektedir. Yakın zamanlarda Roma’nın güneyinde Rocca di Papa bölgesinde yer çekimi anomalilerine (aykırılık) rastlanmıştır.
Kaynak : Paranormal Olaylar ve DNA - BiLiNmEyEnLeR (http://www.bilinmeyenler.org/genel/paranormal-olaylar-ve-dna.html)
Greentiger01
19-01-2011, 10:06
Böyle şeylerle kafanızı bulandırmayın Kuran-ı kerimde herşey yazıyor. Şeytan iş bunlar.
Bana Gayet İnandırıcı Geldi Resimler :/
Hadi güvenlik kamerası falan tamam diyelimde, o diğer fotoğraflardaki hayalet denilen cisimleri çıkarın, o fotoğrafların ne amaçla çekildiğini merak ediyorum ben. Saçma sapan görüntüler, yatağımın direğini neden çekeyim ki...
zorbeykesman
19-01-2011, 10:15
Bence herşey araştırılmalı ve insanın yapamayacağı şey yoktur.
Ben inanıyorum inşallah kanıtlanır.
karsiyakaliozi
19-01-2011, 10:23
bence gercek yanlız olmamalıyız bu evrende
fotograflara kolay mudahele edilebilir ama bedensiz canlilari merak edenler EVP olayini arastirsin ;)
nitrO_Oxide
19-01-2011, 10:26
Çok kolpa :)
çıplak gözün göremediğini fotograf makınesının görebilmesi imkansıza yakın bir şey bir de resımlerın arasında 1940 larda çekilmiş olan bile var o zaman slr bile yoktu :D
banada pek ınandırıcı gelmedi ki kitapta zaten neyip olup olmadıgı açıkça yazıyor.
çıplak gözün göremediğini fotograf makınesının görebilmesi imkansıza yakın bir şey bir de resımlerın arasında 1940 larda çekilmiş olan bile var o zaman slr bile yoktu :D
banada pek ınandırıcı gelmedi ki kitapta zaten neyip olup olmadıgı açıkça yazıyor.
emin misiniz?
http://www.taunusreiter.de/Cameras/SLR_History.html
Yok inanmayuk..
Diyerek geçmemek, araştırmak lazım.. Araştırma sonunda tatmin olmazsak inanmamak lazım. Şahsen şu aşamada ben ne inanıyorum ne de inanmıyorum, araştırma aşamasındayım.
Hepsini geçtimde bu felaket :D
http://i.sabah.com.tr/sb/fotohaber/yasam/bu_fotografin_sirri_cozuldu/10_d.jpg
Samet aboneliklere ekledim kanka nedendir bilmiyorum ama gercek gibi gelebiliyor hersey olabilir çözümlenmemiş milyonlar sır olaylar var dünyamızda....
emin misiniz?
Early History of Single Lens Reflex (SLR) camera (http://www.taunusreiter.de/Cameras/SLR_History.html)
Bilgilendirme için teşekkürler ama demek istediğim inanmadığım,bugunun teknolojisi ile bile fotolamak bunların gerçek olduğuna inanmak zor.(Şahsi fikrim)
Ölen insanların ruhları belirli günlerde (mubarek günler) bir nevi serbest bırakılır ama her ruh buna nail olamaz-mış bu kuranı kerimde de geçer.
Görüntülere gelirsek bir çoğunun safsatadan başka bir şey olmadığını düşünüyorum,zaten bir çoğunun açıklamayı okuduğum halde espirisini anlayamadım.
Cinler olsun hayaletler olsun bu tip varlıklar fotoğraflarda yada kameralarda görünebilirler arkadaşlar bununla ilgili oldukça bilimsel bir yazı vardı elimde temelinde frekans olayı yatıyor yazıyı bulabilirsem ekleyeceğim.
yiğit205
19-01-2011, 13:10
hiç ınandırıcı değil....hepside poz vermıs sankı...
çıplak gözün göremediğini fotograf makınesının görebilmesi imkansıza yakın bir şey bir de resımlerın arasında 1940 larda çekilmiş olan bile var o zaman slr bile yoktu :D
banada pek ınandırıcı gelmedi ki kitapta zaten neyip olup olmadıgı açıkça yazıyor.
Fotoğraflar gerçek midir değil midir bilmem.
Ancak şöyle bir gerçek var.
Eski model tüplü monitörünüzün karşısına bir kamera koyun ve çekime başlayın. Çektiğiniz görüntüyü izlediğinizde çıplak gözle göremediğiniz şeyleri göreceksiniz.
Frekanslar farklıdır, gözün göremediği şeyler kamerada görülebilir.. Kamera tipi değiştirildiğinde bu değişim çok daha artar..
buna benzer bişey benimde başıma geldi olay şöyle :D
fotoğrafı çektim analog makineyle fotocudan resimleri aldım arka tarafta bembeyaz giyinmiş bi kadın :eek:
sonuç : filmi aldıgım er önceden kullanılmış film vermiş :D
buna benzer bişey benimde başıma geldi olay şöyle :D
fotoğrafı çektim analog makineyle fotocudan resimleri aldım arka tarafta bembeyaz giyinmiş bi kadın :eek:
sonuç : filmi aldıgım er önceden kullanılmış film vermiş :D
puhaha..:D:D:D
Ben daha resimleri göremedim !
Linke tıklıyorum, resimler açılmıyo.
buna benzer bişey benimde başıma geldi olay şöyle :D
fotoğrafı çektim analog makineyle fotocudan resimleri aldım arka tarafta bembeyaz giyinmiş bi kadın :eek:
sonuç : filmi aldıgım er önceden kullanılmış film vermiş :D
guzelmis :)
suprolla
19-01-2011, 16:53
Hepsini geçtimde bu felaket :D
http://i.sabah.com.tr/sb/fotohaber/yasam/bu_fotografin_sirri_cozuldu/10_d.jpg
çığlıktaki herife benziyo lan bu :D
Bence çoğunlu shop bazılarıda normal foto yani hayalletlerle alaksı yok inandırıcı deyil dikkat çekmk amaç..
dragon07
19-01-2011, 17:08
çıglıktaki heriflerde bu resimden etkilenmiş olabilirlermi beyler ?
eskı tıp pozlu foto makınalarında şerit bazen sarmıyor ve pozun aynı bolumune ıkı kez cekıp yapıldıgında buna benzer durumlar cıkıyor.
bende var hatta bole bı fotograf.
:icon_tup:
Böyle şeylerle kafanızı bulandırmayın Kuran-ı kerimde herşey yazıyor. Şeytan iş bunlar.
18000 alem oldugu riwayet edilir bunuda bakmak lazım:beuj:
hiç birine bişey demicem de. ya 30 la 31 beni benden aldı. resimleri haber yapmaya calısanların bök yemesi baska bıse deıl yanı suraya bakın :D
bu ıkısı hesapta aynı resım :)
http://i.sabah.com.tr/sb/fotohaber/yasam/bu_fotografin_sirri_cozuldu/33_d.jpg
http://i.sabah.com.tr/sb/fotohaber/yasam/bu_fotografin_sirri_cozuldu/34_d.jpg
Bad-Fast
19-01-2011, 18:59
kovboy şapkalı , takım elbiseli hayalet komik geliyor bana :) bazı arkadaşların dediği gibi kur'an okumak lazım ;)
redbaron
19-01-2011, 19:07
How to make a fake ghost photo! (http://www.ghoststudy.com/main/fakepage.html)
gerçek olsada olmasada bize faydası ne çözemedim :D
Hepsini geçtimde bu felaket :D
http://i.sabah.com.tr/sb/fotohaber/yasam/bu_fotografin_sirri_cozuldu/10_d.jpg
ibretlik, nette bende denk gelmiştim 30lu yıllarda canlı canlı goruntulemisler boyle bi yaratıgı araastırmacılar hala ne oldugunu cozememis.
Yetkililer sabah gazetesinden yanıt bekliyorlarmis bunun ne oldugunu anlamalari için.
gercekten tüyler ürpertici.
http://www.vindir.org/video/fimage/img-221120962.jpg
Video= insanın kanını donduran goruntu herkes bunu konusuyor (http://www.youtube.com/watch?v=X8kIWrHqm2I)
OnurÖzden
19-01-2011, 19:46
fotoşoook fotoşook
fotograflara kolay mudahele edilebilir ama bedensiz canlilari merak edenler EVP olayini arastirsin ;)
Yapma abi yapma sonra uyuyamıyorum telefonun ses kaydedicisini açıp yatıyorum sonra :D
Fotoğraflar gerçek midir değil midir bilmem.
Ancak şöyle bir gerçek var.
Eski model tüplü monitörünüzün karşısına bir kamera koyun ve çekime başlayın. Çektiğiniz görüntüyü izlediğinizde çıplak gözle göremediğiniz şeyleri göreceksiniz.
Frekanslar farklıdır, gözün göremediği şeyler kamerada görülebilir.. Kamera tipi değiştirildiğinde bu değişim çok daha artar..
Abi ciddi misin burada? Yahu hem tüplü kullanıyorum, hemde masamın üstünde cep telefonu var. Akşam akşam yamulmiym?
Abi ciddi misin burada? Yahu hem tüplü kullanıyorum, hemde masamın üstünde cep telefonu var. Akşam akşam yamulmiym?
:D:D:hahaha:
Denesem mi?. :D
Bi gün evde bi film açtım oğlum geldi yanıma ve dedimki:oğlum istersen içeri git korku filmi hayaletler falan var dedim.el cevap:ya baba bırak bu işleri adı üstünde HAYAL-ET.:D
BU işler,hikayeler zaten hep fotolarda kalmıştır ne hikmetse.
TolgaEsentepe
19-01-2011, 21:47
yalnız değiliz buna inanıyorum ama ne derece bunu bilmek isterdim.. her an her saniye mi yoksa arada sırada uğramalar mı ? ...
ınanmam boyle seylere
bı uc harflıler olur oda gozukmuyorlar dıye blıyorum sadece etkı yapıyorlar
Abi ciddi misin burada? Yahu hem tüplü kullanıyorum, hemde masamın üstünde cep telefonu var. Akşam akşam yamulmiym?
Bişi olmaz korkma :)
Mesela televizyon seyrederken, filmdeki ya da televizyonda o anda ne varsa
Bir monitör gösteriliyorsa genelde monitör böyle çizgi çizgi görünür. Evde oturmuş Televizyon izlerken televizyondaki monitörü öyle görürsün.
Ama kameradan uzat kafayı normal bak, çizgileri görmezsin. :)
Al bu da benden sana gelsin
http://www.facebook.com/#!/video/video.php?v=133250746739826&comments
işemeyesin altına aman dikkat :)
ben inanıyorum hatta bu varlıklar iki evren arasında geçiş yapabilen varlıklar diyebiliriz kısaca.
baya uzun konuşmuştuk bu konuyu bi gece biz , ama cidden anlatmak uzun sürüyo. hatta mesela biz 2. boyuttaysak 3-4-5. vs boyutlarda mevcut, bizim şuanki yaşadığımız alanda başkaları da yaşıyor ama ne biz onları nede onlar bizi göremiyorlar bu görülenler o boyutlardan geçebilen yada 2 boyut arasında sıkışmış olan yani öldükten sonra uyum sorunu çeken varlıklar bunu yapabiliyor diyebilirim kabaca. fikrim bu yönde, tavsiyemse fazla takılmayın uykunuzdan ve aklınızdan eder..
Emir_b16a
19-01-2011, 22:31
ee gerçek olsa naapçaz :D benzin döküp kendimizimi yakalım :D yada hayalet arayıp konuşmayamı çalışalım :D
benim bizzat uzaylıyla sevişen arkadaşım var ben sana onuda getiricem :cool:
PPR engineering
19-01-2011, 22:45
gece gece helal olsun arkadaşlar 3.5'un tavan noktalarını yaşıyorum...:D
halilkarakas
19-01-2011, 22:47
samet böyle şeylerle içimize korku salma bi daha please :D
Al bu da benden sana gelsin
Willkommen bei Facebook (http://www.facebook.com/#!/video/video.php?v=133250746739826&comments)
işemeyesin altına aman dikkat :)
hassssssss:D:D:D:D:D:D:D:D:D:D:D:D:D
kanalturk de bu konu var..
Serkan06
19-01-2011, 23:21
gerenk yok böle şeylere , dünyada yeterince kalabalığız zaten :D
TolgaEsentepe
19-01-2011, 23:28
kanalturk de bu konu var..
:D tv de bişey yok mecbur sardırcaz buna :D
Bişi olmaz korkma :)
Mesela televizyon seyrederken, filmdeki ya da televizyonda o anda ne varsa
Bir monitör gösteriliyorsa genelde monitör böyle çizgi çizgi görünür. Evde oturmuş Televizyon izlerken televizyondaki monitörü öyle görürsün.
Ama kameradan uzat kafayı normal bak, çizgileri görmezsin. :)
Al bu da benden sana gelsin
Willkommen bei Facebook (http://www.facebook.com/#!/video/video.php?v=133250746739826&comments)
işemeyesin altına aman dikkat :)
İyide bunda korkacak bir şey yok ki, ctr monitör yada tüplü televizyonun tarama hızını bizim gözümüz göremez, ama kamera bu hızı yakalayabilir. Yeni nesil dijital gösterge yada ledlerdede aynı durum ömürlerini uzatmak için kullanılır. Gözümüzün seçemeyeceği kadar yüksek frekansta tarama şeklinde yanıp sönerler.
Uzaktan kumanların infrared ledinede kamera ile bakarsanız işik saçtığını görürsünüz. Gözümüz görmez, ama kamera yakalar.
İyide bunda korkacak bir şey yok ki, ctr monitör yada tüplü televizyonun tarama hızını bizim gözümüz göremez, ama kamera bu hızı yakalayabilir. Yeni nesil dijital gösterge yada ledlerdede aynı durum ömürlerini uzatmak için kullanılır. Gözümüzün seçemeyeceği kadar yüksek frekansta tarama şeklinde yanıp sönerler.
Uzaktan kumanların infrared ledinede kamera ile bakarsanız işik saçtığını görürsünüz. Gözümüz görmez, ama kamera yakalar.
Korkulsun diye vermedim zaten televizyon örneğini.
"Gözün göremediği şeyleri kamera görebilir." yargısını belirtmek için vermiştim. Yani senin dediğinle aynı şeyi söyledim ve bunu örneklendirdim.
Önceki mesaja bakarsan niye söylediğimi daha rahat anlayabilirsin. ;)
flexamin
20-01-2011, 09:04
Kanıtın yokluğu, yokluğun kanıtı değildir.. :D
Elhamdürillah müslümanız
"Elhamdülillah"
"Elhamdülillah"
:D bu iiydi işte :D
Kuran'ı Kerim de zaten belirtildği gibi 18000 alem var..çok çok 5-6 alem sayabilirsiniz...sonuçda bu sonsuz evrenin bir yerlerinde birileri yaşıyo emin olabilirsiniz.bu resimlere gelince bi yorum yapamıcam ama çogu komik sanki :)
photoshop un kralı hemde, internet böyle saçmalıklarla dolup taşmış durumda
Korkulsun diye vermedim zaten televizyon örneğini.
"Gözün göremediği şeyleri kamera görebilir." yargısını belirtmek için vermiştim. Yani senin dediğinle aynı şeyi söyledim ve bunu örneklendirdim.
Önceki mesaja bakarsan niye söylediğimi daha rahat anlayabilirsin. ;)
Benim mesajım, senin yazdıklarından sonra korkacağını söyleyen kişiyeydi. Tüm konuyu okumadan cevap atmam zaten.
Powered by vBulletin® Version 4.2.5 Copyright © 2025 vBulletin Solutions, Inc. All rights reserved.