Detaylar demiştim, sonra salladım. Kusura bakmayın.
Motorun yağını, suyunu kontrol edip bir de huyunu göreyim dedim.
Ana röleyi, bobinleri, bujileri, hatta ve hatta (yük olmasın diye) alternatör, su pompası kayışlarını dahi söktüm.
Maksat marşa basıp yağ pompasının basınç üretip üretmediğini görebilmek.
Aküye baktım, 14 küsür Volt gösteriyor. İki gündür şarjda...
Marşa bastım, bildiğin can çekişen gergedan yavrusu.
Daha viaaa diyemeden ruhunu teslim etti akü.
Kafama şaapiim ben. Trafik mrafik olmasın diye geceyi bekledim, ama bütün gün aküye yük testi yapmadım.
Gecenin bi saatinde ne yapılır derken, aklıma Radyo/CD player için kullandığımız o meşhur genç irisi akü geldi.
Ama, onun da bir ayağı çukurda...
Dana gibi aküyü bagaja koydum, çekmecelerden birinden bulduğum kablo artıkları ile bir şekilde aküleri bağladım, şarj aletini taktım, hemen gidip çay yaptım.
Madem beklenecek, keyifle beklerim ben de.
Buyrun, zavallı akü takviyesi şeysi...
Akü yuvası, akünün kendisi de leş gibi, fotoğrafı koyarken utandım.
Ama sonra pırıl pırıl yaptım.
Kutup başı bulamadım, Kablo kıskaçlarımı da iş bittikten sonra buldum, ama elimi çekmeceye atınca küçük işkenceleri gördüm.
İşe yaradı sonuçta...