Motosiklet konusunda muhabbeti geçtikçe, eski zamanlar aklıma geldikçe kimi zaman tebessüm ettim, kimi zaman ah ulan keşke yapmasaydım dediğim çok şey oldu. Eski güzel anılar aklıma gelince sizlerle de paylaşmak istedim. Hem bütün anılarımı parça parça bir araya toplamış olacaktım, hemde sizlerle kimi zaman mutluluğu, kimi zaman yaşadığımız kötü olayları paylaşacaktım. Bazıları örnek olacak, bazıları da yapılmaması niteliğin de ders olacak belki de.
Yıl 2008-2009, benim baba o zamanlar motosiklet kullanıyor ve Mecidiyeköy'de çalışıyor. Çok iyi hatırlıyorum kırmızı renk bir Kanuni Bobcat motorumuz vardı. O zamanlar ne hikmetse hiç içimde motosiklete karşı bir gram heves/istek/arzu yok. Yani motosiklet bahçe de ama gözüm görmüyor bile o kadar. O zamanlar arabalara sardığım dönemler. Atatürk Oto Sanayi'de "1 kısım da OktaykanPower var belki bilenler vardır. Orada çalışıyorum. Kendileri, yeri geldi babalık, yeri geldi abilik ettiler bana. Çok emekleri var üzerimde, hakkını yiyemem hiç birinin. O zamanlar Drag, Drift yarışlarına araba hazırladıkları dönemler. Tabi bende işin bir ucundan tutuyorum, yardımcı oluyorum hemde öğreniyorum. MotorSilk fabrikasının müdürünün Honda CRX aracını yapmıştık, 400WHP civarında, kıyamet gibiydi o dönemlerde. Konya Drag'larda felan 1.liği var bir sürü binim ustaların. Zaten dükkana giden olduysa kupaları görür mutlaka.
Kendileri 30 yıl Almanya Ford fabrikasında çalışıp, sonra Ana vatana geri dönenlerde. Fakat felaket derece de bilgi sahibi ve nasıl desem bilemiyorum ama çok fazla titiz ve özverili çalışan insanlar. İçine sinmediği için bazı şeyler 3-4 kere motor indirip tekrar motor attıklarını biliyorum. Her ne olursa olsun önce kendi içlerine sinecek şekilde temiz ve kaliteli işçilik yapıyorlar. Tamamen kendilerine araç yapar gibi, kendi arabasını yükler gibi araba yapıyorlardı. Allah için yaptıkları hiç bir aracın ne kırıldığını duydum, ne patladığını.
Ben orada fazla durmadım tabi, bir yandan okuyorum o dönemlerde yaz stajı gibi bir şeydi benim için ama ben tamamen heves ve merakımdan dolayı gidip 3 ay keyfi çalıştım diyebilirim. Sonra asıl staj dönemi geldi, hemen yan tarafa Doğuş Oto Power'da Staja başladım. Tabi ustalarımın yanında öyle bir disiplin ve çalışma temposuna alışmışım ki, dükkanın içinde oturmak mı? Tövbe... Neyi be, istersen otur valla, öttürürler adamı Allah razı olsun yeri geldi sinirden ağladım, yeri geldi hep beraber güldük, yeri geldi azar işittim. Ama hala söylüyorum haklarını ödeyemeyeceğim çok nadir ve değerli insanlardandır Neclet, Nizamettin ve Necmettin ustam. İyi ki azarlamışlar, iyi ki bağırmışlar dediğim çok zamanlar oldu. Öyle bir disipline alışmışım ki orada, Doğuş'a terfi edince, parça almaya gönderiyorlar ben depara kalkıyorum resmen, koşarak gidip geliyorum, her işim hızlı, oturmak yok. Takımları teker teker toplayıp, hepsini silip hemen yerine bırakıyorum. Bunları yaparken elimizde iş olması ya da olmaması önemli değil. Alıştığım disiplin o şekilde. Bunun bana en büyük kolaylık ve getirisi aradığım takımı hemen bulmak oluyordu. O zamanlar Doğuş'ta çalışan Göktuğ ustam, bana çok kızardı toplama şu amk (spor gazatesi) takımlarını, bırak kalsınlar tezgahta diyordu. Sonra tabi huylu huyundan vaz geçmez misali, ben yine toplamaya devam ettim. Zamanla usta alıştı benim düzene. İşlerini daha rahat, hızlı yapıyordu. Çok dolu dolu 2 ay geçirdim ama anlatırsam şimdi baya uzun olacak. Muhabbette iyi sardı valla, ben bir çay suyu koyup geliyorum
Neyse işte 2 ay bitti, işten ayrılacağım. Şuan hala aynı mı bilmiyorum benim işten ayrılmam tee Müdüre kadar (Orhan Bey) gitmişti. Sebebi çok disiplinli, temiz ve hızlı çalışmamdı. Adamlar beni bırakmak istemiyor, gel burada çalış diyorlardı. Dedim tamam iyi güzel diyorsunuz, eee ben bu işe zaten bayılıyorum, sevdiğim iş ama böyle olmaz. Ben okuyacağım, okumak istiyorum dedim. Sonra çok uzatmadılar konuyu ama ilk başta işe girerken benden aldıkları iletişim bilgilerinden babama ulaşmışlar. Babam beni aradı, oğlum bir halt mı ettin, beni acil Doğuş Oto'nun müdürü Orhan bey çağırıyor. Yok dedim baba, hiç bir kabahatim olmadı, bana da bir şey demediler, her hangi bir sebepten dolayı hiç bir şey söylenmedi bana dedim. Neyse, 1-2 saat sonra babam geldi. Bende yanına gittim müdürün yanına çıktık. Orhan bey direk bana tebessümle çık dışarı, senin kabahatin büyük, seninle sonra görüşeceğiz demesiyle, babamın yüzü bir garip oldu. Şöyle bana bir baktı ben kapıyı kapatırken, resmen şunu okudum gözlerinden (Ahh ulan (spor gazatesi) ne *** yedin gene hele bir çıkalım ağzına ..... ) yalan yok yani pek hoş bir bakışı yoktu.
Meğerse Orhan bey, benim inadımı kıramadı, babamla konuşup onu ikna etmeye çalışmış bu çocuk burada çalışsın diye. Ama bunlardan yarım saat hiç haber yok. Sanki dersin ki, devlet kuruyorlar. Bakıyorum el hareketleri, mimikleri bir şeyler tartışıyorlar ama anlamıyorum. Jaluzları da yarım kapatmışlar zor görüyorum zaten. Kendi kendime "Dedim oğlum belli bu konu uzun sürdü, kesin bir b*k yedik farkında değiliz, s*çtın sen, eve gidince kıyamet kopacak" dedim ve zaten bir şey göremiyordum, aşağıya ustaların yanına gittim. Tam 1 saat geçmiş telefon çaldı, babam arıyor. Hadi gel eve gidiyoruz, seninle konuşacaklarımız var. Yine içimdeki konuşuyor (Lan olum boş ver gitme, en güzeli kabul et burada çalışmayı, yoksa baba seni akşama iyi çalıştırıp terletecek, sopa geliyor (spor gazetesi) bir hal çare düşün" diyorum kendi kendime de nafile. Bıçak kemiğe dayanmış, yumurta ağza gelmiş yapacak bir şey yok. Gittim neyse ben babamın yanına. Böyle bir ters bakışı var bana arabanın içinde, diyorum s*çtık ya belli kaçarımız yok. Direksiyon kilidi var yolcu tarafında yerde, ayağımla koltuğun altına iteliyorum suç aleti nede olsa, göze çarparsa onunla beni çarpar diyorum
Böyle bir ciddi bakıyor felan, sonra bana dedi ki, Seni buraya işe almak istiyorlarmış. Eeee dedim. Eeee'si ne; çalışmanı, saygını, disiplinini çok beğenmişler dedi. Dedim yok baba, ben okuyacağım. Olacak gibi değil, çalışma düşüncem yok. Hedefim belli dedim. Fazla bir şey demedi, sen bilirsin dedi uzatmadı daha fazla. Sonra Müdürü arayıp söylemiş işte böyle böyle diye. Oda yapacak bir şey yok o zaman demiş. (Belki de orada çalışsaydım şuan konumum çok farklı olacaktı ya da ustalarımın dediği gibi "lan olum git oku, bu eşekliği yapma kendine, biz okumadık görüyorsun halimizi. Yaşın genç, sen oku" dediler belki de onlardan etkilenmiştim. Bilmiyorum ama bildiğim bir şeyde nasip ve kısmetim de yokmuş orası. Hayırlısı olsun diyelim.
Bundan sonrası motosiklet sevdasına geçiş, bitip tükenmeyecek gibi başlayan bir 2 teker sevdası var. Her ne hikmetse.. Neyse burada bırakıyorum, dışarı çıkmam gerekiyor şuanda, ama konu yeterince uzun ve anlatacağım daha bir sürü şey var.
Kalın Sağlıcakla