abılerım bende gelım orda bı dukkan açım, bırbırımıze yoldaş oluruz canımız sıkılmaz.. :)
Printable View
abılerım bende gelım orda bı dukkan açım, bırbırımıze yoldaş oluruz canımız sıkılmaz.. :)
Arabalar konusunda sol elle hızlı vites atarım diyenlere gelsin :)
http://i.hizliresim.com/1VO5LY.jpg
http://i.hizliresim.com/LZ5rya.jpg
http://i.hizliresim.com/r6zr3V.jpg
Buda hayallerdeki ev ve araç ikilisi...
http://i.hizliresim.com/773zqP.jpg
Ben 2016 da iki kez gittim Melbourn e. 5 er ay arayla, 15 er günlüğüne.. Yerleşme mevzuları gündeme gelmesi sebepli alıcı gözle bir çok şeyi gözlemledim.
Bir kere inanılmaz uzak. Rio de Janeiro bile daha yakın varın hesap edin. Doha ya da Singapur aktarmalı gidiyorsunuz. Yazacaklarım Melbourne için geçerlidir, tahmin ediyorum Sydney'de aşağı yukarı aynı..
Gece gündüz ve mevsimler Türkiye ile tam ters durumda. Burada kış iken orada yaz, burada gece iken orada gündüz. Öncelikle ilk 1-2 gün feleğiniz şaşıyor zengin hastalığı jetlag'ın dibini yiyorsunuz. Önce bu cepte..
Havası inanılmaz temiz. Mevsim olarak kış mevsimi Antalya ya da İzmir'in kışlarına benziyor. Ilıman.. En düşük sıcaklık olarak 4-5 derece ile geçiştiriyorlar. Genelde 4/5 - 14/15 derece aralığında değişiyor kış sıcaklıkları. Kar vs bilmiyorlar. Yazlar ise öyle kavurucu değil.. 40 lı dereceleri bir iki hafta ya görüyorlar ya görmüyorlar.
Tüm kıyıları okyanus olsa da öyle fırtına kasırga vs bilmiyorlar, enteresan bir şekilde yok çünkü öyle şeyler.
Melbourne de sadece city bölgesinde büyük binalar gökdelenler görebiliyorsunuz. Onun haricinde eski bir yerleşim alanı daha var, sahili de kapsayan, orada sıra sıra apartmanlar.. Onun haricinde tüm Melbourne 2 bilemedin 3 katlı bahçeli evlerden oluşuyor.
Arazi sorunları olmadığı için alabildiğine yayılmışlar geniş geniş yaşıyorlar. Geniş yollar, geniş ev ve bahçeler, geniş araziler vsvs.. Genç kesimin hayalleri bir apartman dairesi sahibi olmak onlara çok cazip geliyor.. Tek hayalleri bu desem yeridir. Onlara tek katlı 200mt karelik bir evlerinin yine en az ev büyüklüğünde bir bahçelerinin olması kadar doğal bir durum yok.
Kendi evinin bahçesi bile olsa, evinin önündeki ağaç bile olsa, onu kesmek yasak. Budamak da aynı şekilde.. Çok büyük para cezası var. Mahkemeye vs çıkıyorsun.. Eğer kesmek istiyorsan belediyeye mantıklı bir sebep sunmak zorundasın. İnsan hayatını tehdit edecek durumda büyüdü, kurudu, gözüme batacak dalları vs, gelip kesin ya da budayın diye başvuru yapıyorsun.. İşte oranın park bahçe müdürlüğü vs gibi bir depertmandan geliyorlar, kesilecek mi budanacak mı karar veriyorlar, yapıyorlar be yapacaklarsa gidiyorlar. Kafana göre yapamazsın yoksa..
Tek katlı bahçeli bir ev aldın, onu yıkıp iki katlı bir ev yapmak istiyorsun örneğin. Öyle istediğin gibi bir şey yok.. Komşularından imza alman gerek.. Belli bir uzaklık var 100mt çevrendeki tüm ev sahipleri diye hatırlıyorum. Onlardan tek tek izin alıyorsun ben burada 2 katlı ev yapabilir miyim diye.. Bir tanesi imza vermezse, yapamazsın.. Ha yaptın, adam seni "buraya 2 katlı ev yaptı benim temiz hava almamı engelliyor" diye şikayette bulunursa o evin üst katının traşlanması ve 1 kata indirilmesi için sana tarih veriyorlar. O tarihe kadar yaptın yaptın.. Yapamadın, kodes.. Nasıl? :)
Sahil şeridine ev yapmak yasak.. Sahil şeridine beachclub gibi tesisler de yapmak yasak.. Deniz kenarı halkın.. Kimse sahiplenemez gibi bir kuralları var. O yüzden sahil kenarında ev mev yok.. Evim denize sıfır diyen birisi varsa, evet evinin önünde deniz vardır ama o denize en az bi 200 metre uzaklık vardır.
Otomobiller genel olarak uzakdoğu ve amerikan otomobilleri.. Hepsi de büyük litreli. Büyük SUV lar çok revaçta.. Bu da doğal, zira park sorunları yok, benzin mazot türkiye fiyatlarının 3te 1i. 2-3cent zam geldiğinde moralleri bozuluyor adamların.
Otomobil fiyatları da Türkiye fiyatları ile kıyaslarsak (0 km için konuşuyorum) 2000cc 3000cc lerde hemen hemen yarısı, 3000cc 4000cc den fazla motorlu araçlarda 3te 1ine bile yaklaşıyor. Renault çok fazla yok mesela.. Clio için kampanya vardı. 16000 AUD a clio veriyorlardı. Sıfır.
Tesla örneğin.. AVM de rastlamıştık sayın kendisine, İçeride arabayı tanıtıyorlar, içine biniyorsun, birisi geliyor sana arabayı anlatıyor, tahmin ediyorum satın almak için randevu alıyorsun vs.. Ben gittiğimde AUD 2.1 TL idi. 120bin AUD dan 180bin AUD a kadar fiyatları değişiyor demişti Tesla Model S için. Türkiye ile kıyaslayın artık.
Yeni otomobil alma, otomobilini yenileme gibi bir düşünceleri yok. Otomobil aldıktan sonra bitene kadar kullanıyorlar. Eskidi bu yenisini alayım diye bir kültürleri yok. Eminim halen kullanılan milyon kilometreleri devirmiş onbinlerce araba vardır.
Her sektörde hizmet sektörü el emeği fiyatları çok pahalı. Arabanın motoru bittiğinde rektefiye ettirmek yerine gidip sıfır araba alıyorlar. Ancak oradaki arabalar da bizim TR deki araçların arasında inanılmaz bir kalite farkı var. Yollar muazzam, kaymak gibi.. Trafik yok.. Yakıt kaliteli.. Otomobiller de bizim standartlarımızdan daha kaliteli olunca arabalar yorgun olmuyor. Dolayısıyla uzun yıllar kullanılıyor. Hemen hemen her arabanın arkasında çeki demiri var. Sedan, SUV vs farketmiyor.. Hemen hemen her tip otomobilin arkasında üzerinde bir tekne, kayık vs olan bir römork görebilirsiniz.. Denizle çok iç içeler.
Direksiyonlar sağdan.. Dolayısıyla tüm Japon otomobilleri Japonyada ithal(!) (JDM? A-haa! :) )
Honda, Hyundai, Holden (Avustralya markası), En çok göreceğiniz markalar..
Eski GTR lar, Supra lar, her model Typer lar, çok fazla.. SUV olarak da LandRover ın tüm modelleri (RangeRover, LandCruiser vs), Toyota nın bildiğimiz bilmediğimiz bir sürü modeli, Ford un enterasan modelleri en fazla olan markalar.
Yolarda motosikletli kişilerle çok problem yaşamama konusunda uyarılıyorsunuz. Narkotik işlere bulaşmış çete üyesi çıkma ihtimali %90. Deri yelek ve chopper motosikleti varsa %100 öyle..
İç bölgelere çok gitmiyor insanlar.. Gezmeye bile.. Oralarda zaten Aborijinler yaşıyor.. İlave olarak kızıl kangurular var.. Problemli hayvanlarmış biraz.. İnsanlara araçlara saldırı vs..
E aşağıdaki gibi olunca insan doğal olarak korkuyor tabi.. Foto gerçek bu arada.. Fotoshop vs değil..
http://i.dailymail.co.uk/i/pix/2015/...3387077491.jpg
Halk karışık.. Hintli, Çinli, İngiliz, Ermeni, Rum, Türk ve Sudanlılar en fazla olan milletler olarak sayabilirim. Her milletin kendine ait mahallesi var. Ben Türk mahallesine gitmedim ama küçük Türkiye diyorlar. Marketinden berberine, kahvehanesinden dürümcüsüne kadar herşey varmış. Bir türk marketine gitmiştim ben de, orada tadelle, nuhun ankara makarnası, yörsan peyniri, pastırma, pınar tereyağ vs görünce hepsine sarılasım gelmişti. Fiyatları biraz farklı tabiiki tahmin edeceğiniz üzere.. 1 tane Tadelle 2 AUD idi.. (şu an kur 2.89TL)
Sudanlılardan uzak durulması konusunda özellikle uyarıyorlar. Çok problemli insanlar. Hırsızlıktan tutun her çeşit sorunu yaşatan insanlar bunlarda imiş.
Ancak genel olarak inanılmaz saygılı insanlar. Kurallara göre hareket ettiklerinde hayatın daha kolay olduğunu bilen insanlar.
Küçük bir örnek; otoparklarda otomobillerin park etmeleri için yere çizilen o iki çizgiye tekerlekler dokunmayacak diye 2-3 kez manevra yapmaya üşenmeyen insanlar. Eline şerit metre alıp ölçesi geliyor insanın sağ ve sol çizgilere eşit uzaklıkta mı acaba diye.. Tam benlik aslında.. Benim kafadalar :)
Benzinini vs sen alıyorsun. Petrol istasyonlarında pompacı vs yok. Ne kadarlık almak istiyorsan dolduruyorsun benzinini sonra içeri kasaya gidip ödeme yapıyorsun. Biz benzin alırken sormuştum birlikte olduğum kişiye.. Belki 40 yıldır orada yaşıyorlar..
- "E şimdi sen buradan benzini koydun, yanına kimse gelmiyor napıyon birader ya da hoşgeldin beşgittin vs diye.. Parayı vermek için içeri mi gidiyorsun" dedim,
- "Evet tabi.." dedi.
- "E dışarıda personel olarak kimse yok? O kadar pompa var, kalabalık burası, benzini alıp ödeme yapmadan gitsen kimsenin ruhu duymaz, o zaman ne olacak?" dedim,
- "Niye öyle bir şey yapasın ki.. Öyle bişey yapmazlar burada o yüzden de kimse bakmaz sana, kimse ilgilenmez seninle petrol istasyonlarında.." dedi.
Adamların kafaları bu şekilde çalışıyor. Hinlik vs yok yani.. Kültür farkı.. Ha Sudanlılar vs böyle bir şey yaparsa, içerideki adam kameradan plakasına bakıp yerinden kalkmadan polisi arıyormuş, 1 saat sonra polis o arabanın ensesinde.. Bu gibi vukuatlar da tek tük.. Akşam haberlerinde saçma sapan şeyler.. Olay yok ki memlekette.. Köpek havuza düştü, sonra yüzerek dışarı çıktı.. Buna haber diyorlar.. Yok bişey çünkü..
Hizmet sektörü çok pahalı demiştim.
Emeğin kendisi de pahalı, emek sonucu ortaya çıkarılan ürün de pahalı.. Fincan üzeri baskı örneğin.. 50 AUD.. Türkiyede 15 TL.. ya da üzeri baskılı iphone kılıfları.. 150-200TL arası bir şeydi. Onun dolar kısmını hatırlayamadım. Çevirmiştik Türk parasına, yuh demiştik. Türkiyede 30 TL ye ennn kalitelisini en custom olanını alıyorsunuz..
Ama seri üretim olan şeyler ucuz.. Elektronik ucuz.. Otomobil dediğim gibi, Türkiyeye göre ucuz.
Örnek veriyorum; oto yıkama.. 70 AUD idi yanlış hatırlamıyorsam. Sen adamın yerinde yıkayacaksan 30 ya da 40 AUD idi sanırım. Türkiyeye göre çok pahalı bunlar. Oto tamircileri, oto elektrikçileri, normal eve gelen tesisatçılar vs zengin insanlar.
Orada su tesisatçısı elektrik tesisatçısı diye bir ayrım yok. O kişi hepsinden anlıyor. Tamirci.. Herşeyin tamircisi.. Öyle değişik bir şey var örneğin.
Ve hepsi aşağıdaki kamyonetten (Ute) kullanıyor ki inanılmaz beğendiğim bu çocukları.. Ute diyorlar..
Ön taraf tamamen otomobil, arka taraf kasa.. Holden Ute ve Ford Falcon Ute en çok görülen.. Tek tük Honda da var
http://only-carz.com/data_images/mod...den-ute-12.jpg
Devasa Truck lar var.. Şu Mack ler.. Gelin gibi süslemişler, kromdan yanıyor, içinde dövmeli sakallı kamyoncular.. Onlar çok güzel örneğin..
Polisler otoban kenarlarında alkol kontrolü yanında Drug kontrolü de yapıyor.. Kocaman bir otobüs çekiyorlar yol kenarına, içi laboratuvar.. Drug almış mı almamış mı direkt sonuç alıyorlar.. Öyle hastaneye sevk vs yok.. Şipşak..
Maaşlar 15 günde bir alınıyor. İşverenle yıllık olarak anlaşıyorsun.
Örneğin bizim oradaki akrabanın oğlu.. Oradaki üniversitelerin birinden yeni mezun olmuş (branş bizim buradaki işletme denkliğinde bir bölüm) bir firmanın muhasebe departmanında yeni işe girdi. Babası, yıllık 50bin AUD anlaştı, ilk giriş için fena değil napalım daha iyi olur ileride, bir yerden başlaması gerek vs dedi. Aylık maaşı TL bazında 12bin TL demektir bu.. Bu başlangıç rakamları..
Orada herşey İngiltere kraliçesinin malı.. Enteresan binaların üzerinde, "bilmem ne düküne kraliçe tarafından hediye edilmiştir", "Bu arazi (arazi de arazi.. belki 50bin dönüm) Sir Bilmem ne Edward Richards ın malıdır" vs gibi tabelalar görüyorsunuz.. Tuhaf geliyor tabi.. :)
Daha bir sürü şey var da sonra yazarım isterseniz..
Demem o ki şehir güzel.. Hele ki dil biliyorsanız çok rahat edersiniz. Ancak alışılması gereken çok fazla konu var. Ne kadar genç olursanız o kadar daha rahat adapte olursunuz böyle şeylere..
Sizi Türkiyeye bağlayan bir şeyler yoksa, yaşınız 30 altında ise ya da 30lu yaşların başındaysanız ciddi ciddi değerlendirin. Çünkü buradaki hayat standardınızı yakalamanız bir 10 yılınızı alacaktır.
Beni Türkiyeye bağlayan ailevi konular sebepli şu an değerlendiremiyorum yerleşme konusunu ki ben ve ailem için bu yerleşme konusu başka birisine göre mümkün mertebe daha kolay.
Bir kaç yıl sonra belki tekrar gündemimize gelebilir.
Ha bir de şaraplar var..
Ben bir tanesinin imalat yerine gittim hususi şarap almaya..
Heyecanla içeri girdik, dedim ki "var mı şarap satıyor musunuz.."
"Var.." dedi kadın.. "Hangi kalite olsun" diye sordu..
"Kalite önemli değil.. En kalitesiz de olur.. Sizden şarap almak istiyorum" dedim.
Kadın direkt sordu.. Türk müsün.. :)
Evet dedim Türküm.. :)
Buraya geliyorlar arada, biliyorum konuyu dedi gülerek.. :)
Neyse, 5 şişe şarap aldım çıktım..
Şunlardan..
https://whatimdrinkingatthetime.file...deaux-2011.jpg
Sonuna sesli güldüm :)
Benim aklımda buradaki malı mülkü satıp orada Cafe açmak var..
Hanım da finans sektöründe kredi risk analisti, illaki bulur bir iş orda
Gül gibi geçiniriz gibi geliyor..
Valla geçenlerde konuştuk hanımla
Abisi orada, kendi şirketi var.. İlk başta o şirkette çalışıyor gibi gösterilme imkanı olduğunda vatandaşlık da kolay sanırım.
Sonrasında orada ne yapabilirimi düşünücem artık. Biraz bakıp araştırmak lazım ne iyidir ne kötüdür.
Dürüm olur, steakhouse, cafe olur... Talebe bakmak lazım
Yemek işi yapılacaksa önce belki burada kursa gidip ders / sertifika da alırım
Seni buraya bağlayan bişey yoksa, eşinin abisi gibi bir durum da varsa değerlendirilebilir.
Ama önce bi 15-20 günlüğüne git kal biraz.. Çok farklı bir kültür orası.. O kadar düzenli ki o kadar olması gerektiği gibi ki herşey, enteresan gelmeye başlıyor sana bunlar..
Kıyaslama yapıyorsun alışkanlıkları ister istemez ve aslında ne kadar öküz olduğunu anlıyorsun ki kuralcıyımdır ve elimden geldiğince herşeyi düzgün yapmaya çalışan birisiyim..
Uzaklık beni çok ürküttü örneğin.. Ha deyince gelemiyorsun Türkiyeye.. O an uçak bileti bulup o an koltuğa otursan 1 gün sürüyor yolculuk..
Almanya gibi 3-4 saatlik bir uzaklıkta olsa orası, daha olabilir gelecek de, şu uzaklık ürkütüyor..
Benim bir durum olduğunda anında TR de olmam gerek..
Ben inanmazdım hadi lan derdim, ilk gittiğimde 3 haftaya yakın kalmıştım, ciddi özlüyorsun ülkeyi.. O enteresan bir şey..
Şarabın markası bir tek benim mi dikkati mi çekti? :D:D:D
"YARRA YERING"
:o
Aman abi sydneydeki turk mahallesi gta lardaki kotu ara sokaklara benziyor :D 1 defa canimiz sucuk cekti girip ciktik. Dedim bir daha sucuk mucuk yok :D Cogu arap kokenli gibiydi kesinlikle bir daha girmem :D bir anda sydneyden orta doguya girmis gibi hissettim :D
Quantum, yazı için teşekkürler, zevkle okudum, çok faydalı oldu ; sayende o şarabın gerçek olduğunu da öğrendim :)
Aynen, kim gidecekse gitmeden önce 2-3 hafta yaşamalı
İsviçre'de de çok garipsemiştim ilk gittiğimde kuralları, düzeni.. Alışıyorsun ve seviyorsun aslında bir süre sonra..
Hele bu memleketin keşmekeşinden, kuralsızlığından, düzensizliğinden bıkmış biriysen daha çok seviyorsun kuralı, düzeni.. Geçen yıl yunandaydım misal, 1 haftada alıştım oradaki trafiğin düzenine.. Türkiye'ye döndüğümde sınırdan İstanbul'a kadar baya bi afalladım.
Uzaklık problem cidden. O yüzden konuşuyoruz hanımla ne yapsak diye. Uzak olsa da en cazip yer orası gibi duruyor
Zaten iş için de bir adım atmadan önce orada 2-3 ay geçirip toplumun eğilimlerini, taleplerini incelemek lazım..
Misal masa ortasında mangal konsepti ( Bostancı çınaraltı, pişti gibi ) düşündüm ama orada parklar bu konseptte masalar ile doluymuş. Kimse gelmez restauranta hal bu iken
steakhouse olabilir, cafe olabilir, legalse sisha house olabilir.. düşünüyorum bir çok şey..
Ben gidersem sanırım hiç şaşırmam, bugüne kadar beni en çok Japonya şaşırtmıştı (insanların saygısı, inşaat yapılırken etrafın çamur olmaması...vs), daha da şaşırmam. Olması gereken zaten o heriflerin kuralları, saygısı...vs'si.
@Evrenoz Bro ne zaman gidiyoruz :)
Yahu gittinizde uzaklik kaldi :D Ben her 2-3 ayda bir geliyorum Tr ye yaklasik 11 saat ucuyorum . Gidinde uzun ucuslara
Zaten alisirsiniz :D
Max 13 saat uçtum ben
Singapur direkt uçuştu. Çok zorlamadı, jetlag vs de yaşamadım. Singapur dönüşü daha da uzun sürmüştü aslında; phuketten singapura uçuş, aktarma için bekleme, sonra İstanbul devam
Pekinden dönüş de uzun bir uçuştu, o da çok kastırmadı.
Film milm geçiyor bir şekilde. Uykusuz uçağa binmek önemli, ister istemez geliyor uykun ve yolun bir kısmı uçuşta geçiyor
Aşağı yukarı bizde her akşam konuşuyoruz, düşünüyoruz. Evet ha deyince olmuyor ama benim için artık tek bir krıter kaldı. Hakikaten sıkıldım ve inan hiçbirşeyden keyif almıyorum. Yol yol değil, insan insan değil, saygı, sevgi, terbiye, kültür onlar zaten yok olmuş gitmiş. Bazen bazı insanlara sen nerenin sığırısın diyesim geliyor. (Arjantinden de sığır geliyor ya o bakımdan, baba Arjantin anne Konya, oğlan haliyle yine Arjantin sığırı oluyor ya o hesap :D :D )
Yusuf. İstanbul'a indiğinde hemen uçak değiştirip tekrar döndüğünü düşün.
Cidden çok uzak yahu. :) Bitmiyor bitmiyor..
Bu arada gitmek isteyenler gidecekler THY den başka bir firmayla gitmesin. Gerçi o da Singapur a kadar gidiyor. Oradan sonra muhtemelen Qantas ile devam edersiniz. Vasat bir havayolu.
İkinci seçenek Qatar Airways. İstanbul Doha, Doha Melbourne gidiyor. Vasat üzeridir.
Ama Singapur airlines a sakın bulaşmayın. 300 500 daha verin THY kovalayın.
Avustralya'ya hiç gitmedim fakat commonwealth ülkelerinden biri olduğu için Kanada'ya benzediğini düşünüyorum.
Hayat hiç bir ülkede kolay değil, uzaktan gözüktüğü gibi toz pembe olmuyor ne yazık ki.
1 yıllık kira parasını tek seferde masaya koyduğunuzda bile ev kiralayamadığınızda dediğimi anlarsınız. En önemli şeylerden biri kredi geçmişi ve sizin kredi geçmişiniz yoksa kredi kartı bile alamıyorsunuz.
Ne kadar ilginç geliyor kulağa değil mi? Kredi kartı ile kredi geçmişi oluşturabiliyorsunuz, fakat kredi geçmişiniz yoksa kredi kartı alamıyorsunuz.
Zannetmeyin ki işsizlik oranı az diye, iş bulması kolay. Türkiye'de okuduğunuz okulun, çalıştığınız firmanın hiç bir kıymeti yok. Sizin başvurduğunuz işe belki 1000 kişi başvuracak, %90'ı da orada doğmuş büyümüş (native) kişiler, gerisini tahmin edin ne kadar şansınız var.
Ben buraya Türkiye'de kariyerini bırakıp gelen, sonra bin pişman olup geri dönen çok kişi tanıdım. Cesaret ettikleri şey gerçekten güven özveri tecrübe istiyor. Hele çoluk çocuk varsa!
Ülke çok güzeldir ona lafım yok, fakat biraz bu tarz işler için maddi manevi motivasyon lazım. Çok kalifiye bir sektörde çalışmıyorsanız ve orada okumadıysanız minimum 6 ay - 2 sene arası işsiz kalmayı maddi ve manevi olarak kaldırabilmeniz lazım mesela.
Bu tarz işler yapılacaksa, 25 yaş altı, kariyerine yeni başlamış ya da yeni mezun kişi tarafından yapılırsa, daha kolay atlatılır zorluklar.
Tabi her zorluk zamanla atlatılıyor. Biraz da şansla alakalı.
çocukluk arkadaşım 2 yıllık üniversite bitirdikten sonra hem buralardan sıkıldığından hemde dil okulu için avustralya gitti , okulu 6aylıktı sonrasında bir 6 ay daha uzattı vs derken orda yaklaşık 2 sene kaldı
tr ye donuş yaptı burda okulunu 4 yıllık muhendisliğe tamamlayıp hem yaşamak için hemde yuksek yapmak için geri gitti , sanırım totalde 3-4 sene oldu ciddi memnun hayatından
nasıl yaşıyor dersen , motor mekanik konusunda ciddi bilgili idi zaten makine muh. olarak gitti , kamyon şoforluğu yapıyor ve ek olarak özellikle ust kapak contası yanık ikinci el araçları, arızalı motorsikletleri çok ucuza alıp evinin garajında toparlayıp ciddi uyguna onararak orda işçiliğin vs çok pahalı olduğunu soyledi iyi rakamlara gelir elde ediyor en son garajında 3 motor 2 araba vardı
ama direk gidiyim yaşayabilidim denilicek biryer değil once okul vs olarak bir sure gidip kalıp gozlemlemek lazım
Deeperblack in fotoğrafını koyduğu evlerin kiraları haftalık 500 ile 900 aud arasında değişiyor. City de apartman daireleri çok daha pahalı. 1200-2000 aud.
Yine o fotodaki gibi 500-900aud luk evlerin fiyatları 2 milyon aud civarında.
Fotodaki önünde GTR olan evin konumu; Victoria, Wheelers Hill
Aylık kira yaklaşık 6000tl - 10.000 tl arası diyebiliriz. Biraz daha somutlaşsın rakamlar kafanızda.
City de Apartman daireleri ise 13-14bin den başlıyor denilebilir..
Dandenong taraflarında rakamlar hemen hemen yarı yarıya daha uygun. Haftalık 300-600 aud aralığı kiralar.
Ama yaşayanların profili çok düşük. Wheelers Hill e göre Yarıdan daha fazla düşük diyebilirim..
8-9 ay önceki rakamlar bu şekilde idi. Çok fazla değişiklik olmamıştır.
Sydney'de 1 yıl kalan bir arkadaşım 100 bini bıraktım, aktı gitti tutamadım dediydi. Tabi kendisi ekonomi yapacak biri değildi ama ciddi pahalı olduğunu söylüyordu. Perth'e de gitmişti oranın daha uygun olduğunu söylemişti. Quantum'un anlattığı gibi burada haberleri bir görsen saçma sapan şeyler var derdi. Adamların derdi başka tabi... Hayat hiç bir yerde kolay değil zaten. Ama burada ki gibi yoğun değil. İş, güç zaten kovalayan insanlarız. geçim derdini bilen, yaşayan insanlarız bunun yanında birde trafiktir, saçma sapan vergilerdir, karmaşadır, terördür, yönetimdir, insanıdır filan bunalan çok kişi var... Büyük risk, çok uzak. Hiç bir şeyin garantisi yok. 1 yıl sonra açıkta kalabilir, zorlanabilirsiniz. Önerilen şeyler banada mantıklı geliyor. Hatta imkan varsa 3-6 ay arası dil okulu ya da mesleki bir kurs ya da yapmak öğrenmek istediğiniz bir eğitim ile gidip orayı tartıp biçmek önemli. Her şey güzel gitmeyebilir orada da... Bol şans...
Bende hangi yolla gidebilirim araştırıyorum.
Doktora başvurusu yapacağım öncelikle. Yeniden yüksek lisans veya 3. Kez lisans bile yapabilirim. Hatta liseye bile başvurabilirim :)
Direkt olarak çalışma izni alamayacağımız için mecbur okul bakıyorum sürekli.
@semavi Ne oldu sizin green card mulakati?
Sağlık taramasını yaptırdık tek haneli günlere düşündük... Final yakın. Umarım bir aksilik çıkmaz her şeyimiz tam...
Valla felaket tellali olmiyim ama immigration isleri inanilmaz yavas su anda . Herkes birseyler icin aylarca bekliyor hatta yil bekleyen var . Ben Amerikan Vatandasligi sinavi / mulakatini gectim gecen eylul ayinda, su an sadece yemin toreni davetiyesi bekliyorum 5 ay oldu . Umarim sizinki uzun surmez.
Quantum başta olmak üzere herkes çok güzel yazmış, teşekkür ederim. Geçiş aşaması zor olacak tabi ki. Mesafenin uzak olması benim için en son problem. Öncelikle refah seviyemi yükseltmek istiyorum. Şu an ilk etapta IELTS ( TOEFL gibi bir İngilizce sınavı) sınavına çalışıp geçerli notu alacağım. Bir yandan da mesleğimin oradaki yeterlilik seviyesini öğrenmek amacıyla araştırmalara devam ediyorum. Meslek ile ilgili duruma göre ya makine mühendisi ya da kitesurf hocası olarak orada yaşamımı sürdürebilir miyim buna karar vereceğim. Maaş = ev kirası + kredi kartı borcu senaryosundan kurtulabileceğim her türlü senaryo benim için okey şu anda.
GC işleri çok hızlı ve zamanında gidiyor GC forumlarından takip ettiğim kadarıyla. Randevu usulü *****. Ama o %1-2 lik olumsuz olma ihtimali insanı ağır bir paranoyaya sokuyor... Umarım uzamaz, çünkü çok hızlı bir şekilde geleceğiz okul dolayısıyla... Bu arada DC ye gelme işi olmadı, Kutsal Türk mekanı Houston'dan başlayacağız ilk etapta...
@tequila818 Türkiye'de çok başarılı insanlar olduğu gibi, başarısızlarda var... AYnısı orada da geçerli. Gidip psikolojisi bozulanlar olduğu gibi, vasat özelliklerde olsa da kişi, sistemli bir ülkede Türkiye'de yakalayamayacağı refahı yakalayanlarda var...
Ötekileştirme olayına hiç takılmıyorum ben... Sanki burada yaşamadık... Önce birilieri birilerini ötekileştirdi... Sonra o ötekiler o birilerini yakaladı berikileştirdi, yarın biri de hani bana hani bana deyip hepsini mikileştirecek... Bu devirdaim maalesef devam ediyor... Gelişmiş demokrasi yada birlikte yaşama kültürü fazla olan ülkelerde doğu toplumları kadar sert geçişler olmuyor genellikle...
Ben daha önceki tecrübelerimde hiç bir sorun yaşamadım... BU yaşamayacağım anlamına gelmez. Olumsuz bir yaşanmışlık olmadığı için yurt dışına yerleşmeyi uygun gördüm. Sorun yaşarsam dönerim bu kadar basit...
ama 6 ay zor doyabilme, 2 yıl az kazanmaya hazırlıklı geliyorum... Tozpembe olmadığını çok iyi bildiğim gibi, tıkır tıkır ilerleme ihtimali de yok değil... ya nasip!
@semavi , Yolun açık olsun. Darısı bizim başımıza. Ben Amerika'ya sıcak bakmıyorum o yüzden hiç düşünmedim ama kuş cıvıltılarıyla uyanmak istediğim yerlere bakıyorum. Kısmet artık.