2jz Nickli Üyeden Alıntı
Avrupa ya ilk gidenleri anlatan bir belgesel var. Bir bölümünde bir kadınla röpörtaj var.
Kadın Avusturya ya gidiyor. Okuma yazma bilmiyor, türkçe bile pek bilmiyor, yabancı dil haliyle bilmiyor, vasıfsız biri. Bulaşıkçılık yapıyor, eşi başka bir işte çalışıyor. Çocukları falan oluyor, bir çocukları hem fiziksel hem zihinsel engelli.
Devlet çocuğun rahat yaşaması için alplerin dibinde bir dağ evi vermiş. Kadının istediği zamanlar bir yardımcı yolluyor ve çocukla ilgileniyor. Kadın hem dinlenmiş oluyor hemde işi varsa hallediyor. Ayrıca maddi olarak yardımcı oluyor. Bunları anlatan kadın :)
Sonrasında başlıyor burada zorluk çekiyoruz ama Türkiyeye geri dönemiyoruz, burada şartlar iyi değil, ülkemizde olsak daha rahat olurduk...
Ya bu kadar nankörlük ben hayatımda görmedim.
____
Bu yurtdışına çıkanlar sanki hapishanedeki mahkum gibi konuşuyorlar. Bakıyorum durumları iyi, sosyal hayatları var, tüm ihtiyaçlarını giderebiliyorlar ama sorunca çok zor durumdalar.
"Eee gelin o zaman ne duruyorsunuz? "
"Yok ya düzenimizi nasıl değiştirelim. "
___
Benim arkadaşım lisans bittikten sonra Almanya'ya gitti. Orada master yapıp sonrasında iş buldu. Şuan yıllık 98k net iş kontratı var. Eşide sanırım 45-50 yıllık kontratı var. Toplamda yıllık 150 bin euro civarında gelirleri var net olarak. Adam hafta sonu gezeriz diye krediyle sıfır golf aldı, işe bisikletle gelip gidiyor, eşi metro kullanıyor. Türkiyedeyken çok alışveriş yapan insanlardı, burada hiç alışveriş yapmıyoruz adamlar çok sade yaşıyor diyorlar.
İlk giden nesil ve onların devamıyla, sonrasında eğitim yoluyla göç edenler arasında uçurum var. Son gidenler yurtdışında ilk giden kesimden uzak duruyor, gerekirse kendini saklıyor.