PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Deprem Hazırlığı?



jojo59
06-08-2023, 15:52
Celal Şengör hoca istanbulu terk ediyor imiş, yaklaşan deprem dolayısı ile.
Haberi okuyunca gene bir tedirginlik sardı, istanbul ve Trakya bölgesinde yaşayan arkadaşlar ne gibi önlemler aldınız yada aldınız mı ?
Büyük bir afet yaşadık ve unutuldu bile şimdiden soğumamalı.

PiscocuK
06-08-2023, 16:04
Allah basa vermesin. Yaptigimizi yapmaya devam edecegiz. Bir arac bende herkes gibi gaza geldim. Yok arsa alalim villa yapalim eee. Tum sevdiklerimi kaybettikten sonra skeyim oyle kalan hayati.
Allah sonumuzu hayir etsin. Bu konuda kaderciyim ben

jojo59
06-08-2023, 18:43
Kader abi de birazda yaptıklarımız şekillendirmez mi acaba

neuras
06-08-2023, 20:47
Arsa işi yapan bir tanıdığımız bize, İstanbul'da deprem olursa taş taş üstünde kalmayacak. Güzel yerlerden alabildiğiniz kadar arsa alın, o arsaların üzerine depremden sonra yeni siteler yapılacak, dedi. Durum vahim, yapabiliyorsanız arsa alıp üzerine ev inşa edin. Ya da gerçekten depreme dayanıklı bir binaya yerleşin. Kayıp için 2.5M ile 4M arası dendi. Söylemek üzücü ama eğer bu deprem olursa cehennem tasviri yapmaya gerek kalmaz. Hayatta kalan depremzedeler yeryüzünde cehennemi yaşar. Atmosferi hayal bile etmek istemiyorum. En yakın arkadaşlarım İstanbul'da. Bazısı yatay geçiş ile tekrardan Trabzon'a dönecek. Herkes korku ve panik içinde artık. Deprem çantası hazırlayın, mümkünse çocuğunuzla aynı odada yatın. Belki bir ebeveyn sağ kalırsa çocuğu yaşatır. Söylenecek çok şey var da neyse... Hayırlı akşamlar.

Seyfettin777
06-08-2023, 21:09
6 Şubat depremlerini Adana'da yaşadık, 6.4 Hatay depremi de dahil tüm süreci Hatay'da yaşayan akrabalarımız da var, dolayısıyla olaydan edindiğim tecrübelerimi şöyle sıralayabilirim;

1- Yapının deprem direnci çok önemli. Yeni veya eski hiç fark etmez bilimsel olarak kanıtlanana kadar yani bir bilene incelettirene kadar her yapı gözümde risklidir. Adana'da öve öve bitiremedikleri Alpargünler'in binaları ya ciddi hasar aldı ya da yıkıldı mesela ki içlerinde yeni olanlar da vardı. Bazı binaların inşaatında 99 depremi sonrası gelen yönetmeliğe aykırı olarak nervürlü demir dahi kullanmamışlar. Aynı şekilde zemin de çok önemli, zemin etüdü mutlaka yaptırın, zeminde sıvılaşma varsa kazık çakmadan temel atılmış ise binayı isterseniz çelikten yaptırın yine çökmeler oluyor ne yazık ki. Zaten hayatta kalma şansınızın %80'ini oturduğunuz yapı ve çevresindeki yapıların deprem direnci belirleyecek. Eviniz çok sağlam dahi olsa yandaki bina zayıfsa sizin üstünüze yıkılacak, Adana'da semt pazarı(Alfa dersanesinin oradaki) arkasındaki ve Güzelyalı mahallesindeki 2 yapı yanındaki binanın üstüne yıkılması yüzünden ciddi hasar aldı, İstanbul gibi binalar arası 5cm hatta aynı duvarı paylaşan binaların olduğu yerde bu en ciddi sorun kanımca.

2- Diyelim ki binanın deprem direncini bilmiyorsunuz, sarsıntı başladı, uykudaydınız uyandınız. Sudan çıkmış balık gibi ne olduğunu idrak etmeye çalışacaksınız, bu esnada insanın aklına yüzlerce soru geliyor, durur mu, hızlanır mı, bina ayakta kalabilecek mi... En önemli sıkıntılardan biri deprem refleksi, o şoku atlatarak zihninizi işletmeniz lazım, ben bizim evde tek soğukkanlı kişiydim açıkçası, bizimkileri toparlayıp evden çıkarana kadar kendi içimde yaşadığım mental stresi anlatamam, olayın şoku yüzünden kimsenin kafası düzgün çalışmıyor, muhtemelen sizin de böyle olacak, bu refleksi kendinizde oturtmanız şart.
Bu sarsıntı sırada kaçmamak yapılacak en mantıklı şey. O kadar enkazda gönüllü çalıştık, Hatay'a ve çevre illere çok yardım götürdük, insanlar koridorlarda, merdiven boşluklarında ya da asansör boşluklarında hayatlarını kaybetmişlerdi. Hatta ayakta kalan binanın yıkılan tuğla duvarları ya da binadan çıkış sırasında binadan kopan molozların dahi hayatına mal olduğu kimseler var. O yüzden şimdi evi şöyle bir dolaşın, nispeten dayanıklı mobilya ya da beyaz eşyaların yanı en güvenilir yerler, bu tip yerleri evinizde tespit edip aile bireylerinize depremde burada toplanacağınızı söyleyin, bu noktalar binanın dış cephesine de olası bir göçme ihtimalinde kurtarılabilme kolaylığı açısından yakın olmalı. Bu tip eşyalar deprem sırasında belli bir oranda ezilse dahi büyük oranda bütünlüğünü koruyarak yanında sığınılabilecek bir boşluk bırakıyor. Bununla ilgili en çarpıcı örnek kurutulmuş biberlerin çökmeyi engellediği enkaz ya da bina altlarına park edilmiş araçların binaların tamamen göçmesini engellemesi mesela.

3- Deprem çantası diye bir olay da var. Kanımca deprem çantası artık hayatta kalma şansınızın çok düştüğü anlarda size uzatmaları oynamanızı sağlayacak bir hayat öpücüğü olmaktan öteye geçmez. Yola yıkılan binalar, bu enkazlardaki insanların kurtarılması gerekliliğinden enkazların hızlıca kaldırılamaması gibi birçok sebepten size gerekli kurumların ulaşması uzun sürebilir. Bu yüzden bu noktada şansınız gerçek anlamda düşüyor, özellikle şubat depremlerinde hava da buz gibiydi, iklim şartlarına göre hipotermi gibi çeşitli tehlikeleri de göz önüne almak gerekir.
Bu çantada en önemli şey yemek, su, powerbank, düdük ve hijyen için 1 paket ıslak mendil ve mevsime göre polar battaniye diyebilirim. Yemek tercihlerinizde bisküvi olmamalı, şeker su ihtiyacını arttırıyor, aynı şekilde çok tuzlu olması da sizi çok susatacaktır. Biraz kuruyemiş, protein bar ve protein tozları en makbul gıda. Powerbank kesinlikle şart çünkü iletişim kopsa dahi tekrar hatlar düzeldiğinde buradan cep telefonuyla insanlara ulaşma şansınız yüksek, aksi takdirde hayatta dahi olsanız kimsenin haberi olmayacağı için kurtarma ekipleri belirti olan enkazlara yönelecektir. Ekip size yaklaştığında sizi bulmakta zorlanabilir, üstünüzdeki molozdan ya da bir sağlık sorunundan dolayı sesinizi çıkarmanız güç olabilir, bunun için de en basit araç düdük.
Mendil ise sıkıştığınız yerde tuvalet ihtiyacınız için, kabus gibi ancak bunlar malesef yaşanabilecek muhtemel şeyler.

Genel olarak olay bu, ancak en önemlisi ve hayatta kalmanızı kesinleştirebilecek tek kıstas binaların sağlamlığı ve zemin. Binanın statik projesi, binadan alınan beton numunesi, donatılar, etriye aralıkları, demir tipi ve özellikleri gibi onlarca detay var. Henüz hayattayken durumunuzu kesin olarak bilmenizi sağlayacak en temel bilgi oturduğunuz yapının sağlamlığı. İstanbul'da ikamet ediyor olsaydım ilk iş binayı bir yapı denetim şirketine profesyonel olarak incelettirir ve gerekliyse güçlendirerek, güçlendirilemeyecek ise kentsel dönüşüme sokarak yeniden inşa ettirirdim. Bildiğim kadarıyla depreme direnci olmayan binalar için birçok teşvik ve kredi kolaylığı da var, raporlanıp belgelendirilmiş ise. Bu tip binalarda birden fazla malik olması bazı işlemlerin yapılmasına engel teşkil etse de, depreme dirençsizliği ispatlanmış bir binada yapılacak işlemleri kabul etmeyen maliklere karşı hukuki haklarınız mevcut, yargı süreci ne kadar sürer, deprem bu sırada gerçekleşir mi bilemem ancak hukuki olarak bunu icra ettirmeniz de mümkün....

gökan
06-08-2023, 21:26
İzmir depremini yaşamış biriyim ..binamızda tam 6 kolon kırılmış bina geriye yatmıştı …yıkılırken söylenen bina ssğlam ama alttaki dükkan yüzünden kolon kırılmış ve tek yöne çökmüştü ..hatta yan binamızda 8 kişi vefat etmişti bim yüzünden ..allah kimseye yaşatmasın evsizlik kadar zor bir şey görmedim …

ErkanCanS
06-08-2023, 22:21
İstanbul için bina ve şehir merkezinde yaşamı terketmekten başka bir hazırlığın anlamsız olduğunu düşünüyorum.

jojo59
06-08-2023, 23:29
6 Şubat depremlerini Adana'da yaşadık, 6.4 Hatay depremi de dahil tüm süreci Hatay'da yaşayan akrabalarımız da var, dolayısıyla olaydan edindiğim tecrübelerimi şöyle sıralayabilirim;

1- Yapının deprem direnci çok önemli. Yeni veya eski hiç fark etmez bilimsel olarak kanıtlanana kadar yani bir bilene incelettirene kadar her yapı gözümde risklidir. Adana'da öve öve bitiremedikleri Alpargünler'in binaları ya ciddi hasar aldı ya da yıkıldı mesela ki içlerinde yeni olanlar da vardı. Bazı binaların inşaatında 99 depremi sonrası gelen yönetmeliğe aykırı olarak nervürlü demir dahi kullanmamışlar. Aynı şekilde zemin de çok önemli, zemin etüdü mutlaka yaptırın, zeminde sıvılaşma varsa kazık çakmadan temel atılmış ise binayı isterseniz çelikten yaptırın yine çökmeler oluyor ne yazık ki. Zaten hayatta kalma şansınızın %80'ini oturduğunuz yapı ve çevresindeki yapıların deprem direnci belirleyecek. Eviniz çok sağlam dahi olsa yandaki bina zayıfsa sizin üstünüze yıkılacak, Adana'da semt pazarı(Alfa dersanesinin oradaki) arkasındaki ve Güzelyalı mahallesindeki 2 yapı yanındaki binanın üstüne yıkılması yüzünden ciddi hasar aldı, İstanbul gibi binalar arası 5cm hatta aynı duvarı paylaşan binaların olduğu yerde bu en ciddi sorun kanımca.

2- Diyelim ki binanın deprem direncini bilmiyorsunuz, sarsıntı başladı, uykudaydınız uyandınız. Sudan çıkmış balık gibi ne olduğunu idrak etmeye çalışacaksınız, bu esnada insanın aklına yüzlerce soru geliyor, durur mu, hızlanır mı, bina ayakta kalabilecek mi... En önemli sıkıntılardan biri deprem refleksi, o şoku atlatarak zihninizi işletmeniz lazım, ben bizim evde tek soğukkanlı kişiydim açıkçası, bizimkileri toparlayıp evden çıkarana kadar kendi içimde yaşadığım mental stresi anlatamam, olayın şoku yüzünden kimsenin kafası düzgün çalışmıyor, muhtemelen sizin de böyle olacak, bu refleksi kendinizde oturtmanız şart.
Bu sarsıntı sırada kaçmamak yapılacak en mantıklı şey. O kadar enkazda gönüllü çalıştık, Hatay'a ve çevre illere çok yardım götürdük, insanlar koridorlarda, merdiven boşluklarında ya da asansör boşluklarında hayatlarını kaybetmişlerdi. Hatta ayakta kalan binanın yıkılan tuğla duvarları ya da binadan çıkış sırasında binadan kopan molozların dahi hayatına mal olduğu kimseler var. O yüzden şimdi evi şöyle bir dolaşın, nispeten dayanıklı mobilya ya da beyaz eşyaların yanı en güvenilir yerler, bu tip yerleri evinizde tespit edip aile bireylerinize depremde burada toplanacağınızı söyleyin, bu noktalar binanın dış cephesine de olası bir göçme ihtimalinde kurtarılabilme kolaylığı açısından yakın olmalı. Bu tip eşyalar deprem sırasında belli bir oranda ezilse dahi büyük oranda bütünlüğünü koruyarak yanında sığınılabilecek bir boşluk bırakıyor. Bununla ilgili en çarpıcı örnek kurutulmuş biberlerin çökmeyi engellediği enkaz ya da bina altlarına park edilmiş araçların binaların tamamen göçmesini engellemesi mesela.

3- Deprem çantası diye bir olay da var. Kanımca deprem çantası artık hayatta kalma şansınızın çok düştüğü anlarda size uzatmaları oynamanızı sağlayacak bir hayat öpücüğü olmaktan öteye geçmez. Yola yıkılan binalar, bu enkazlardaki insanların kurtarılması gerekliliğinden enkazların hızlıca kaldırılamaması gibi birçok sebepten size gerekli kurumların ulaşması uzun sürebilir. Bu yüzden bu noktada şansınız gerçek anlamda düşüyor, özellikle şubat depremlerinde hava da buz gibiydi, iklim şartlarına göre hipotermi gibi çeşitli tehlikeleri de göz önüne almak gerekir.
Bu çantada en önemli şey yemek, su, powerbank, düdük ve hijyen için 1 paket ıslak mendil ve mevsime göre polar battaniye diyebilirim. Yemek tercihlerinizde bisküvi olmamalı, şeker su ihtiyacını arttırıyor, aynı şekilde çok tuzlu olması da sizi çok susatacaktır. Biraz kuruyemiş, protein bar ve protein tozları en makbul gıda. Powerbank kesinlikle şart çünkü iletişim kopsa dahi tekrar hatlar düzeldiğinde buradan cep telefonuyla insanlara ulaşma şansınız yüksek, aksi takdirde hayatta dahi olsanız kimsenin haberi olmayacağı için kurtarma ekipleri belirti olan enkazlara yönelecektir. Ekip size yaklaştığında sizi bulmakta zorlanabilir, üstünüzdeki molozdan ya da bir sağlık sorunundan dolayı sesinizi çıkarmanız güç olabilir, bunun için de en basit araç düdük.
Mendil ise sıkıştığınız yerde tuvalet ihtiyacınız için, kabus gibi ancak bunlar malesef yaşanabilecek muhtemel şeyler.

Genel olarak olay bu, ancak en önemlisi ve hayatta kalmanızı kesinleştirebilecek tek kıstas binaların sağlamlığı ve zemin. Binanın statik projesi, binadan alınan beton numunesi, donatılar, etriye aralıkları, demir tipi ve özellikleri gibi onlarca detay var. Henüz hayattayken durumunuzu kesin olarak bilmenizi sağlayacak en temel bilgi oturduğunuz yapının sağlamlığı. İstanbul'da ikamet ediyor olsaydım ilk iş binayı bir yapı denetim şirketine profesyonel olarak incelettirir ve gerekliyse güçlendirerek, güçlendirilemeyecek ise kentsel dönüşüme sokarak yeniden inşa ettirirdim. Bildiğim kadarıyla depreme direnci olmayan binalar için birçok teşvik ve kredi kolaylığı da var, raporlanıp belgelendirilmiş ise. Bu tip binalarda birden fazla malik olması bazı işlemlerin yapılmasına engel teşkil etse de, depreme dirençsizliği ispatlanmış bir binada yapılacak işlemleri kabul etmeyen maliklere karşı hukuki haklarınız mevcut, yargı süreci ne kadar sürer, deprem bu sırada gerçekleşir mi bilemem ancak hukuki olarak bunu icra ettirmeniz de mümkün....

aah aah neler yaşadık...Çok geçmiş olsun sizede... Teşekkürler yazınız için bir farkındalık yaratacaktır tekrar...

Sebring
07-08-2023, 03:02
Sayın arkadaşlar, kafamı toplayayım, size mega bir post yazacağım bu konu için.
Sadece şunu diyeyim, basit bir trafik kazasında E5, tem nasıl oluyor düşünün bakalım.......

naci
07-08-2023, 07:24
6 Şubat depremlerini Adana'da yaşadık, 6.4 Hatay depremi de dahil tüm süreci Hatay'da yaşayan akrabalarımız da var, dolayısıyla olaydan edindiğim tecrübelerimi şöyle sıralayabilirim;

1- Yapının deprem direnci çok önemli. Yeni veya eski hiç fark etmez bilimsel olarak kanıtlanana kadar yani bir bilene incelettirene kadar her yapı gözümde risklidir. Adana'da öve öve bitiremedikleri Alpargünler'in binaları ya ciddi hasar aldı ya da yıkıldı mesela ki içlerinde yeni olanlar da vardı. Bazı binaların inşaatında 99 depremi sonrası gelen yönetmeliğe aykırı olarak nervürlü demir dahi kullanmamışlar. Aynı şekilde zemin de çok önemli, zemin etüdü mutlaka yaptırın, zeminde sıvılaşma varsa kazık çakmadan temel atılmış ise binayı isterseniz çelikten yaptırın yine çökmeler oluyor ne yazık ki. Zaten hayatta kalma şansınızın %80'ini oturduğunuz yapı ve çevresindeki yapıların deprem direnci belirleyecek. Eviniz çok sağlam dahi olsa yandaki bina zayıfsa sizin üstünüze yıkılacak, Adana'da semt pazarı(Alfa dersanesinin oradaki) arkasındaki ve Güzelyalı mahallesindeki 2 yapı yanındaki binanın üstüne yıkılması yüzünden ciddi hasar aldı, İstanbul gibi binalar arası 5cm hatta aynı duvarı paylaşan binaların olduğu yerde bu en ciddi sorun kanımca.

2- Diyelim ki binanın deprem direncini bilmiyorsunuz, sarsıntı başladı, uykudaydınız uyandınız. Sudan çıkmış balık gibi ne olduğunu idrak etmeye çalışacaksınız, bu esnada insanın aklına yüzlerce soru geliyor, durur mu, hızlanır mı, bina ayakta kalabilecek mi... En önemli sıkıntılardan biri deprem refleksi, o şoku atlatarak zihninizi işletmeniz lazım, ben bizim evde tek soğukkanlı kişiydim açıkçası, bizimkileri toparlayıp evden çıkarana kadar kendi içimde yaşadığım mental stresi anlatamam, olayın şoku yüzünden kimsenin kafası düzgün çalışmıyor, muhtemelen sizin de böyle olacak, bu refleksi kendinizde oturtmanız şart.
Bu sarsıntı sırada kaçmamak yapılacak en mantıklı şey. O kadar enkazda gönüllü çalıştık, Hatay'a ve çevre illere çok yardım götürdük, insanlar koridorlarda, merdiven boşluklarında ya da asansör boşluklarında hayatlarını kaybetmişlerdi. Hatta ayakta kalan binanın yıkılan tuğla duvarları ya da binadan çıkış sırasında binadan kopan molozların dahi hayatına mal olduğu kimseler var. O yüzden şimdi evi şöyle bir dolaşın, nispeten dayanıklı mobilya ya da beyaz eşyaların yanı en güvenilir yerler, bu tip yerleri evinizde tespit edip aile bireylerinize depremde burada toplanacağınızı söyleyin, bu noktalar binanın dış cephesine de olası bir göçme ihtimalinde kurtarılabilme kolaylığı açısından yakın olmalı. Bu tip eşyalar deprem sırasında belli bir oranda ezilse dahi büyük oranda bütünlüğünü koruyarak yanında sığınılabilecek bir boşluk bırakıyor. Bununla ilgili en çarpıcı örnek kurutulmuş biberlerin çökmeyi engellediği enkaz ya da bina altlarına park edilmiş araçların binaların tamamen göçmesini engellemesi mesela.

3- Deprem çantası diye bir olay da var. Kanımca deprem çantası artık hayatta kalma şansınızın çok düştüğü anlarda size uzatmaları oynamanızı sağlayacak bir hayat öpücüğü olmaktan öteye geçmez. Yola yıkılan binalar, bu enkazlardaki insanların kurtarılması gerekliliğinden enkazların hızlıca kaldırılamaması gibi birçok sebepten size gerekli kurumların ulaşması uzun sürebilir. Bu yüzden bu noktada şansınız gerçek anlamda düşüyor, özellikle şubat depremlerinde hava da buz gibiydi, iklim şartlarına göre hipotermi gibi çeşitli tehlikeleri de göz önüne almak gerekir.
Bu çantada en önemli şey yemek, su, powerbank, düdük ve hijyen için 1 paket ıslak mendil ve mevsime göre polar battaniye diyebilirim. Yemek tercihlerinizde bisküvi olmamalı, şeker su ihtiyacını arttırıyor, aynı şekilde çok tuzlu olması da sizi çok susatacaktır. Biraz kuruyemiş, protein bar ve protein tozları en makbul gıda. Powerbank kesinlikle şart çünkü iletişim kopsa dahi tekrar hatlar düzeldiğinde buradan cep telefonuyla insanlara ulaşma şansınız yüksek, aksi takdirde hayatta dahi olsanız kimsenin haberi olmayacağı için kurtarma ekipleri belirti olan enkazlara yönelecektir. Ekip size yaklaştığında sizi bulmakta zorlanabilir, üstünüzdeki molozdan ya da bir sağlık sorunundan dolayı sesinizi çıkarmanız güç olabilir, bunun için de en basit araç düdük.
Mendil ise sıkıştığınız yerde tuvalet ihtiyacınız için, kabus gibi ancak bunlar malesef yaşanabilecek muhtemel şeyler.

Genel olarak olay bu, ancak en önemlisi ve hayatta kalmanızı kesinleştirebilecek tek kıstas binaların sağlamlığı ve zemin. Binanın statik projesi, binadan alınan beton numunesi, donatılar, etriye aralıkları, demir tipi ve özellikleri gibi onlarca detay var. Henüz hayattayken durumunuzu kesin olarak bilmenizi sağlayacak en temel bilgi oturduğunuz yapının sağlamlığı. İstanbul'da ikamet ediyor olsaydım ilk iş binayı bir yapı denetim şirketine profesyonel olarak incelettirir ve gerekliyse güçlendirerek, güçlendirilemeyecek ise kentsel dönüşüme sokarak yeniden inşa ettirirdim. Bildiğim kadarıyla depreme direnci olmayan binalar için birçok teşvik ve kredi kolaylığı da var, raporlanıp belgelendirilmiş ise. Bu tip binalarda birden fazla malik olması bazı işlemlerin yapılmasına engel teşkil etse de, depreme dirençsizliği ispatlanmış bir binada yapılacak işlemleri kabul etmeyen maliklere karşı hukuki haklarınız mevcut, yargı süreci ne kadar sürer, deprem bu sırada gerçekleşir mi bilemem ancak hukuki olarak bunu icra ettirmeniz de mümkün....

Öncelikle Deprem doğanın bir gerçeği, mevlam cümlemizi korusun.
Bilgilendirici bir yazı olmuş, teşekkürler. Yalnız alıntıdaki koyu ve altı çizgili yeri anlayamadım. Kurutulmuş biberler nasıl çökmeyi engelliyor?

mcemrek
07-08-2023, 07:52
Öncelikle Deprem doğanın bir gerçeği, mevlam cümlemizi korusun.
Bilgilendirici bir yazı olmuş, teşekkürler. Yalnız alıntıdaki koyu ve altı çizgili yeri anlayamadım. Kurutulmuş biberler nasıl çökmeyi engelliyor?

bina bodrumlarına yada giriş dükkanlara yığma çuvallarla biber, fıstık vs depolama yapan çok. benim anladığım bu şekilde tam anlamıyla preslenmediği. çünkü depremde yıkılan binalarda eğer bina tamamen çürük değilse içi dolu baza kenarlarında yaşam boşluğu kalıyor. yada aynı şekilde beyaz eşya, sağlam mobilyaların yanında filan örnek birkaç fotograf bırakıyorum

https://www.emergency-live.com/wp-content/uploads/2013/06/triangle_of_life_earthquake_building_collapse_debr is_rescue_emergency_disaster.jpg

https://yasamucgeni.net/wp-content/uploads/2022/05/Yasam-ucgeni-enkaz-icerisinde-yasamucgeni.net_.jpg


yapı sağlam değilse hayatta kalma ihtimali çok düşük. maltepe de yıkılan binayı düşünelim örneğin. bina tamamen deniz kumu ve çürümüş haldeydi. kendi halinde yıkıldı. kolon kesme vardı yoktu bilemem. ancak yıkıldıktan sonra tüm beton tuz buz oldu. yaklaşık 1 hafta boyunca kurtarma çalışmaları sürdü ve normal arama kurtarma çalışmaları yapılamadı. kovalarla tuz buz olan beton taşındı. yaşam üçgeni bile kalmamıştı binada.

biraz sağlam binalar yıkıldığında en azından kurtulma şansı oluyor insanların. çünkü tamamen çökmüyor bir kısmı yıkılıyor yada yıkılırken kendi kolon kirişlerinden yaşam üçgenleri oluşuyor vs. buna karşılık deprem bölgesinde sapasağlam duran binalar mevcut. düzgün yapılmış sağlam yapılarda oturabilmek lazım. ancak bu ekonomik şartlarda ve bu kalabalıkta imkansız durumda. imkanı olan müstakil evlerde yaşamalı bence.

kendi adıma fırsatını bulduğum anda bu şehirden gideceğim. istanbul da olan 5.8 büyüklüğündeki depremde bile günlerce operatörler çalışmadı. bu depremin büyüklüğü daha fazla olsaydı ne olurdu kim bilir. bayram tatillerinde bile şehirden çıkmak için günlerce trafikte kalıyoruz. arama kurtarma çalışmaları için hiç bişey diyemiyorum. sadece sağ ve kendi imkanlarıyla binalardan çıkanların beslenmesi bile nasıl bir iş düşünmek bile anksiyeteye sebep oluyor.


gelelim kendi adıma yaptıklarıma. aracımın deposunu 3/4 den aşağı hiç bir zaman düşük tutmuyorum. sağ kalırsam ve yollar açılırsa en azından kendi imkanlarımla şehir dışına yakıt almak zorunda kalmadan gidebilmeyi istiyorum.
aracımın bagajında devamlı 2 tane uyku tulumu ve çadırım bulunuyor. tabi her hafta kampa gittiğim için indir bindir uğraşmamak için de duruyor o ayrı.
2 tane deprem çantam var biri araçta diğeri evde bulunuyor.
gelelim en çok uğraştığım kısma memurum ve her fırsatta tayin için uğraş veriyorum.

jojo59
07-08-2023, 08:35
En basitinden deprem sonrası için, telefonlar devredışı kalacağı için hele ki İstanbul depreminde radyoya sahip olmak bile çok önemli bir hal alıyor.Çanta içerisinde olmazsa olmazlar arasında bemce termal battaniye ile birlikte.Siparişlerimi verdim ivedi bir şekilde sabitleme yapacağım.

tequila818
07-08-2023, 08:36
ben imkan var ise İstanbul'dan taşınmak gerektiğini düşünüyorum. Sebebi ise siz kendi önleminizi alsanız bile Allah korusun orta şiddetinde bir depremde bile kaos çıkacaktır. Gerçi ticari anlamda kaos tüm Türkiye'de çıkar ancak en azından konum olarak daha uzak bir yerde bulunmuş olursunuz.

Biz deprem değil ancak ekonomik sebeplerden dolayı 7 sene önce İstanbul'dan İzmir'e taşındık ve çok iyi bir adım attığımızı düşünüyoruz. Üstüne bir de deprem riski eklendi.

naci
07-08-2023, 08:38
bina bodrumlarına yada giriş dükkanlara yığma çuvallarla biber, fıstık vs depolama yapan çok. benim anladığım bu şekilde tam anlamıyla preslenmediği. çünkü depremde yıkılan binalarda eğer bina tamamen çürük değilse içi dolu baza kenarlarında yaşam boşluğu kalıyor. yada aynı şekilde beyaz eşya, sağlam mobilyaların yanında filan örnek birkaç fotograf bırakıyorum

https://www.emergency-live.com/wp-content/uploads/2013/06/triangle_of_life_earthquake_building_collapse_debr is_rescue_emergency_disaster.jpg

https://yasamucgeni.net/wp-content/uploads/2022/05/Yasam-ucgeni-enkaz-icerisinde-yasamucgeni.net_.jpg


yapı sağlam değilse hayatta kalma ihtimali çok düşük. maltepe de yıkılan binayı düşünelim örneğin. bina tamamen deniz kumu ve çürümüş haldeydi. kendi halinde yıkıldı. kolon kesme vardı yoktu bilemem. ancak yıkıldıktan sonra tüm beton tuz buz oldu. yaklaşık 1 hafta boyunca kurtarma çalışmaları sürdü ve normal arama kurtarma çalışmaları yapılamadı. kovalarla tuz buz olan beton taşındı. yaşam üçgeni bile kalmamıştı binada.

biraz sağlam binalar yıkıldığında en azından kurtulma şansı oluyor insanların. çünkü tamamen çökmüyor bir kısmı yıkılıyor yada yıkılırken kendi kolon kirişlerinden yaşam üçgenleri oluşuyor vs. buna karşılık deprem bölgesinde sapasağlam duran binalar mevcut. düzgün yapılmış sağlam yapılarda oturabilmek lazım. ancak bu ekonomik şartlarda ve bu kalabalıkta imkansız durumda. imkanı olan müstakil evlerde yaşamalı bence.

kendi adıma fırsatını bulduğum anda bu şehirden gideceğim. istanbul da olan 5.8 büyüklüğündeki depremde bile günlerce operatörler çalışmadı. bu depremin büyüklüğü daha fazla olsaydı ne olurdu kim bilir. bayram tatillerinde bile şehirden çıkmak için günlerce trafikte kalıyoruz. arama kurtarma çalışmaları için hiç bişey diyemiyorum. sadece sağ ve kendi imkanlarıyla binalardan çıkanların beslenmesi bile nasıl bir iş düşünmek bile anksiyeteye sebep oluyor.


gelelim kendi adıma yaptıklarıma. aracımın deposunu 3/4 den aşağı hiç bir zaman düşük tutmuyorum. sağ kalırsam ve yollar açılırsa en azından kendi imkanlarımla şehir dışına yakıt almak zorunda kalmadan gidebilmeyi istiyorum.
aracımın bagajında devamlı 2 tane uyku tulumu ve çadırım bulunuyor. tabi her hafta kampa gittiğim için indir bindir uğraşmamak için de duruyor o ayrı.
2 tane deprem çantam var biri araçta diğeri evde bulunuyor.
gelelim en çok uğraştığım kısma memurum ve her fırsatta tayin için uğraş veriyorum.

Teşekkür ederim bilgilendirme için. Tayin isteğiniz umarım en kısa zamanda gönlünüze göre olur. Memur olarak sizi anlıyorum.

Ormanci
07-08-2023, 08:52
Celal Hoca'ya cahil cühela muhabbeti yapmak istemiyorum ama başından beri İstanbul depremi hususundaki "yanılgıları" ve Üşümezsoy'un iddia, teori ve çalışmalarını önüne koyup sorduklarında hiç bir şekilde tartışmak istememesi ve "bilimsel dergide yayımlanmamış şeyi dikkate almam" diye kestirip atması, ayrıca diğer yandan asıl meslek sahibinin Celal Hoca değil aslında Şener Hoca'nın olması da aklımda baya bir soru işareti yaratıyor.

Naci Hoca için de aynı şey geçerli.

Şener Üşümezsoy bas bas başka türlü bağırıyor, buradaki fay böyle değil diyor, hatta diğerlerini de açıklıyor, Naci ve Celal Hoca 99'daki veriye göre konuşuyor, oraların böyle olmadığı çoktan kanıtlandı, Le Pichon da daha sonra buradaki analizlerinin yanlış olduğunu söyledi, orada çalışmalar yapılınca fayın dümdüz devam etmediğinin ispatlandığını söyledi.

Ancak belli ki bu isimler "medyatikliklerini" devam ettirmeye çalışıyor gibi bir algı oluştu bende çoktan. Bunda 99 depremi sonrası Celal Şengör'ün "danışmanlık" verip "bu projede oturun, sağlamdır" diye kendisine daire verildiği iddia edilen, para aldığı iddia edilen inşaat projelerinden ev sattırdığı gibi iddialar da vardı. Bunlar hiç doğru düzdün dillendirilmedi, gündeme gelmedi.

Hala da mesela kimse "peki Üşümezsoy böyle diyor" diye gidip bu hocalara sormuyor, tartıştırmıyorlar.

Üşümezsoy geçenlerde 4-5 sayfalık tweet ve haritalarla yine yayımladı. İstanbul'da olmayacak diyor. Gemlik tarafında 6.5 civarı şeklinde iddia ediyor. Ha bu arada bugüne kadar da bir çok yeri kendisinin bildiği söyleniyor. Ekşi'deki konu başlığını takip edebilirsiniz.

Bu da Yılmaz Özdil'in yazısı:
https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/yilmaz-ozdil/kahin-6110739/

Haaa, İstanbul'da ciddi yıkım yapacak bir depremden bahsedersek:

Yok deprem çantası, yok bilmemne bişeysi, bunları unutun. Mesela deniliyor ki efendim kapı ağzında bırak geçerken alacaksın. Kapıdan çıkacağın ne *****? veya çıkabileceğin? Ya da bi duvar yıkıldı bir şey oldu, çantaya ulaşamadın. Zaten bitti olay. Ha tabi bu senaryo evin sağlam kaldığı düşünülerek, daha "normal" şartlar için geçerli olabilir. Büyük bi yıkımda yaramaz.

Almanya'da otelde kalırken gecenin bi yarısı yangın alarmı çalmaya başladı. Dedim burada yanlış alarm olmaz, tek yapabildiğim telefonumu aldım, terliklerimi giydim, cüzdanımı aldım, pijamayla aşağı indim. Bavulunu toplamış inmiş olan vardı :) Yanlış alarmmış, sarhoş müşterilerden biri basmış :)

Ya da yanına bilmemne aldın. 1 gün dayandı, sonra? Yok. Devleti ve "ulaşabilme" kapasitesini biliyoruz. 1 hafta bekleyeceksiniz kafadan. O yüzden kaos zaten belli.

Babam hep şunu der; "telefonmuş, paraymış, yiyecekmiş, hepsi hikaye... Öyle bi yıkımda yanında silah olacak. Çünkü 1 hafta olmadan millet yardım falan gelmediğini görünce herkes birbirinin elindekine atlamaya başlayacak. Düşün sen ekmek almışsın, diğeri alamamış, üzerine atlayacak, bıçak çekecek, öldürmeye çalışacak. Sana silah çekecek elindekileri almaya çalışacak. Ölmemek için çekip vuracaksın, onunla da ne kadar idare edebilirsin, kimi nasıl öldürürsün o da ayrı muamma ama canını kurtarmaya bakacaksın, yani sonuç olarak canlı kalmak mı kalmamak mı daha iyi bilemiyorum" diyordu.

Seyfettin777
07-08-2023, 09:10
naci abi mcemrek fotoğraflarını koymuş sağ olsun, bazı nesneler sıkışmaz ya da belli bir miktar sıkışır daha fazla sıkıştıramazsın. Mesela büyük kağıt blokları gibi, biberler de mevcut binada tamamen sıkışmadığı için binanın tamamen göçmesini engellemişler.

Bu tip tamamiyle sıkıştıralamayan nesneler genellikle yanlarında bir yaşam alanı bırakıyor.
Burada biberlerle ilgili olanın haber linki de mevcut görsel olarak belki zihinde canlandırması daha kolay olur;
https://www.aa.com.tr/tr/asrin-felaketi/kurutulmus-biber-cuvallari-binanin-yikilmasini-engelledi/2829878

ardicli2000
07-08-2023, 09:56
Bahsedilen büyüklük ve yıkımdaki bir İstanbul depreminde tüm yoların tıkanıp kapanacağı, sıkışık yerleşme yerlerinde ulaşımın mümkün olmayacağı, Maraş depreminde bu illerin yardımına koşan devasa imkanlara sahip İstanbul Belediyesi gibi bir Belediye kalmayacağından, afet durumunda yönetimde söz alacak kişilerin de işlevini yitireceğinden, şahsi kanaatim bireysel olarak kurtulmanın depremden daha büyük bir soruna yol açacağı kanısındayım.

Bir de üzerine düşünün ki ülkenin finans sistemi de en az 1 hafta belki 1 ay çökecek. Diğer illerdekiler bile büyük sorun yaşayacak.

jojo59
07-08-2023, 10:20
Teşekkürler bilgi için abi, umarım ikiside haksız çıkar hiç biyerde olmaz..

Ssamet
07-08-2023, 12:17
Kahramanmaraş depremini yaşamış biri olarak ben de bikaç bişey söyleyeyim.

İşin açığı çok bilinçli değildim bu konuda ama son 1 yılda sürekli küçük deprem olmasından ben büyük bir deprem olur herhalde diyordum kendi kendime.

Benim şahsi görüşüm , İstanbulda oluşacak deprem sonrası ortamı saymazsak , oturduğumuz binanın sağlam olması.Günümüzde artık rahatça böyle bir tercih yapamıyoruz ama sağlam bir binada oturduğunu bilmek ilk ve en büyük şart bence.Özellikle Kahramanmaraş ve Hatayda eski ve sağlam zeminde olmayan yapılar yıkıldı.Daha doğrusu ikisinin bir arada olduğu binalar.Altından dere geçen yere adam 8-9 kat bina yapmış ve 98-99 yılında yapılmış.Çalmış , çırpmış ve kontrol eden olmamış.


Yukarda örnek verilen yaşam alanı içinse şunu söylemek istiyorum.Bazı binalar öyle yıkılmıştıki ne kolon , ne kiriş ne de her katın tablası hiç bir şey görünmüyor.Bina yıkılırken toz halina gelmiş.Yaşam alanı diyecek hiçbir şey kalmamış.O yüzden en temel şart binamızın sağlam olması.Diğer şeyler içinse İstanbul için olan durumlar da zor gerçekten.Bence imkanı olan kendini gerçekten sağlama almalı.

Allah yardımcımız olsun.Ülkemiz inşallah böyle bir depremi yaşamaz diye temenni ediyorum.

Anıl E.
07-08-2023, 12:29
Bahsedilen büyüklük ve yıkımdaki bir İstanbul depreminde tüm yoların tıkanıp kapanacağı, sıkışık yerleşme yerlerinde ulaşımın mümkün olmayacağı, Maraş depreminde bu illerin yardımına koşan devasa imkanlara sahip İstanbul Belediyesi gibi bir Belediye kalmayacağından, afet durumunda yönetimde söz alacak kişilerin de işlevini yitireceğinden, şahsi kanaatim bireysel olarak kurtulmanın depremden daha büyük bir soruna yol açacağı kanısındayım.

Bir de üzerine düşünün ki ülkenin finans sistemi de en az 1 hafta belki 1 ay çökecek. Diğer illerdekiler bile büyük sorun yaşayacak.

1 ay iyimser bir süre. Allah korusun görülmemiş bir felaket yaşarız.

GokhanRS
07-08-2023, 13:13
maalesef deprem olursa kurtuluş pek görünmüyor. bütün dünya yardıma gelse istanbul 1 sene de toparlanamaz.

Ben bu konularda artık hükümetlere kızamıyorum, maalesef okumuş adamlar bile sorunlu artık ülkemizde. düşünsenize ilkokul mezunu da olsa, doçent de olsa insanlar evlerine tespit yaptırmaya korkuyor. Çünkü tespit sonucu yıkım kararı çıkarsa durup dururken evinden olacak. Milyonlarca liralık maddi bir değeri insanlar çoluğunun çocuğunun hayatının üstünde tutuyor.

O iş öyle değil diyen çıkarsa da soruyorum arkadaşlar, kaçınız binanıza tespit yaptırdınız? Tespit taleplerinin istatistikleri ortada İstanbul için! Ciddi düşük!

jojo59
07-08-2023, 13:52
İstanbul gerçekten domino etkisi yaratacaktır malesef...

said_
07-08-2023, 14:14
öncelikle binanın sağlam olduğundan emin olmak gerekiyor. Biz belediyenin tespit işlemini yaptırdık. A sınıfı çıktı, ve yapımında yer alan kişiler, projenin detaylarını bildiği için bina konusunda içimiz rahat, en azından olası bir senaryo da, ayakta kalabileceğini umuyoruz.

kendi aldığım önlemler;

arabalarımızdan birisi hep dışarıda sokağa park ediyoruz, kapalı garajda kalan arabayı çıkarmak mümkün olmayabilir. Şanslıyız, bulunduğumuz konum çok geniş açıklık yakında yüksek bina yok.

yarım depodan daha az yakıt olmuyor hep dolu tutmaya çalışıyorum. Barınma için araba çok önemli olucak.

Deprem çantasında, 2-3 gün idare edebilecek bakım malzemeleri ve bazı dayanıklı gıdalar hazırladık. Polar vs. gibi kalın ve ağır şeyler değil, decathlondan thermal battaniye aldık, incecik.

En güvenli yer belirlediğimiz yatak odasında ki bütün mobilyaları duvara sabitledik. düşük kırılacak süs eşyalarını kaldırdık.

Bunun dışında afet esnası ve sonrası olarak eylem planı oluşturduk eşimle. O esnada hangi oda da olmalıyız, bitmesini bekledikten sonrada, istanbul şehir dışına çıkmak için en geniş yolların olduğu, bir kaç rota düşündüm kafamda.

Bunlar tabiki o esnada karşılaşacağımız duruma göre değişecektir fakat soğuk kanlı olmak ve düşünmek çok önemli.

Maalesef asıl plan yapması gerekenler yapmadığı için kendimizce o zorlu durumu belki bir nebze kolaylaştıracak bazı planlar yapıyoruz.

Herkes böyle birşeyin gece olmasından korkuyor ama Istanbul gibi bir yerde gündüz olması daha büyük felaket olur.

DOHC
07-08-2023, 14:40
Gerçekten İstanbul depremi olacaksa, bence herkes başının çaresine bakmak zorunda olacak.
Yardım mardım gelemeyecek, hiçbir yere gidilemeyecek. Elektrik su zaten iptal olacak.
Sokaklar bina enkazlarından tıkanmış olacak, otobanlar hasar görecek, viyadükler yıkılacak, üst geçitler çökecek. Dım dızlak herkes ortada kalacak.
Havadan yardım atarlarsa ne mutlu bize. En kötü marketlerden "ödünç" alırsın fırsatın olursa, ürün kalırsa sen gidene kadar.
Ayrıca her zaman sağlam olduğuna inandığın evde olamıyorsun. 24 saatin en az 14 saati çocuk okulda, sen iştesin, yoldasınız vs. Bu binaların sağlamlığı ne acaba? Yukarıda yazdığım gibi sokaklar, yollar iptal olunca evine, çocuğun okuluna nasıl gideceksin? Herkes kendi başının çaresine bakmaya çalışacak.
Deprem gerçekten kötü ama böyle 2-3 yılda bir temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp insanları korkutmak yakışıklı bir durum değil.
Sonuçta herkes için hayırlısı olsun, yaşarsak depremi gerçekten zor olacak.

vatan78
07-08-2023, 14:49
6 Şubat depremlerini Adana'da yaşadık, 6.4 Hatay depremi de dahil tüm süreci Hatay'da yaşayan akrabalarımız da var, dolayısıyla olaydan edindiğim tecrübelerimi şöyle sıralayabilirim;

1- Yapının deprem direnci çok önemli. Yeni veya eski hiç fark etmez bilimsel olarak kanıtlanana kadar yani bir bilene incelettirene kadar her yapı gözümde risklidir. Adana'da öve öve bitiremedikleri Alpargünler'in binaları ya ciddi hasar aldı ya da yıkıldı mesela ki içlerinde yeni olanlar da vardı. Bazı binaların inşaatında 99 depremi sonrası gelen yönetmeliğe aykırı olarak nervürlü demir dahi kullanmamışlar. Aynı şekilde zemin de çok önemli, zemin etüdü mutlaka yaptırın, zeminde sıvılaşma varsa kazık çakmadan temel atılmış ise binayı isterseniz çelikten yaptırın yine çökmeler oluyor ne yazık ki. Zaten hayatta kalma şansınızın %80'ini oturduğunuz yapı ve çevresindeki yapıların deprem direnci belirleyecek. Eviniz çok sağlam dahi olsa yandaki bina zayıfsa sizin üstünüze yıkılacak, Adana'da semt pazarı(Alfa dersanesinin oradaki) arkasındaki ve Güzelyalı mahallesindeki 2 yapı yanındaki binanın üstüne yıkılması yüzünden ciddi hasar aldı, İstanbul gibi binalar arası 5cm hatta aynı duvarı paylaşan binaların olduğu yerde bu en ciddi sorun kanımca.

2- Diyelim ki binanın deprem direncini bilmiyorsunuz, sarsıntı başladı, uykudaydınız uyandınız. Sudan çıkmış balık gibi ne olduğunu idrak etmeye çalışacaksınız, bu esnada insanın aklına yüzlerce soru geliyor, durur mu, hızlanır mı, bina ayakta kalabilecek mi... En önemli sıkıntılardan biri deprem refleksi, o şoku atlatarak zihninizi işletmeniz lazım, ben bizim evde tek soğukkanlı kişiydim açıkçası, bizimkileri toparlayıp evden çıkarana kadar kendi içimde yaşadığım mental stresi anlatamam, olayın şoku yüzünden kimsenin kafası düzgün çalışmıyor, muhtemelen sizin de böyle olacak, bu refleksi kendinizde oturtmanız şart.
Bu sarsıntı sırada kaçmamak yapılacak en mantıklı şey. O kadar enkazda gönüllü çalıştık, Hatay'a ve çevre illere çok yardım götürdük, insanlar koridorlarda, merdiven boşluklarında ya da asansör boşluklarında hayatlarını kaybetmişlerdi. Hatta ayakta kalan binanın yıkılan tuğla duvarları ya da binadan çıkış sırasında binadan kopan molozların dahi hayatına mal olduğu kimseler var. O yüzden şimdi evi şöyle bir dolaşın, nispeten dayanıklı mobilya ya da beyaz eşyaların yanı en güvenilir yerler, bu tip yerleri evinizde tespit edip aile bireylerinize depremde burada toplanacağınızı söyleyin, bu noktalar binanın dış cephesine de olası bir göçme ihtimalinde kurtarılabilme kolaylığı açısından yakın olmalı. Bu tip eşyalar deprem sırasında belli bir oranda ezilse dahi büyük oranda bütünlüğünü koruyarak yanında sığınılabilecek bir boşluk bırakıyor. Bununla ilgili en çarpıcı örnek kurutulmuş biberlerin çökmeyi engellediği enkaz ya da bina altlarına park edilmiş araçların binaların tamamen göçmesini engellemesi mesela.

3- Deprem çantası diye bir olay da var. Kanımca deprem çantası artık hayatta kalma şansınızın çok düştüğü anlarda size uzatmaları oynamanızı sağlayacak bir hayat öpücüğü olmaktan öteye geçmez. Yola yıkılan binalar, bu enkazlardaki insanların kurtarılması gerekliliğinden enkazların hızlıca kaldırılamaması gibi birçok sebepten size gerekli kurumların ulaşması uzun sürebilir. Bu yüzden bu noktada şansınız gerçek anlamda düşüyor, özellikle şubat depremlerinde hava da buz gibiydi, iklim şartlarına göre hipotermi gibi çeşitli tehlikeleri de göz önüne almak gerekir.
Bu çantada en önemli şey yemek, su, powerbank, düdük ve hijyen için 1 paket ıslak mendil ve mevsime göre polar battaniye diyebilirim. Yemek tercihlerinizde bisküvi olmamalı, şeker su ihtiyacını arttırıyor, aynı şekilde çok tuzlu olması da sizi çok susatacaktır. Biraz kuruyemiş, protein bar ve protein tozları en makbul gıda. Powerbank kesinlikle şart çünkü iletişim kopsa dahi tekrar hatlar düzeldiğinde buradan cep telefonuyla insanlara ulaşma şansınız yüksek, aksi takdirde hayatta dahi olsanız kimsenin haberi olmayacağı için kurtarma ekipleri belirti olan enkazlara yönelecektir. Ekip size yaklaştığında sizi bulmakta zorlanabilir, üstünüzdeki molozdan ya da bir sağlık sorunundan dolayı sesinizi çıkarmanız güç olabilir, bunun için de en basit araç düdük.
Mendil ise sıkıştığınız yerde tuvalet ihtiyacınız için, kabus gibi ancak bunlar malesef yaşanabilecek muhtemel şeyler.

Genel olarak olay bu, ancak en önemlisi ve hayatta kalmanızı kesinleştirebilecek tek kıstas binaların sağlamlığı ve zemin. Binanın statik projesi, binadan alınan beton numunesi, donatılar, etriye aralıkları, demir tipi ve özellikleri gibi onlarca detay var. Henüz hayattayken durumunuzu kesin olarak bilmenizi sağlayacak en temel bilgi oturduğunuz yapının sağlamlığı. İstanbul'da ikamet ediyor olsaydım ilk iş binayı bir yapı denetim şirketine profesyonel olarak incelettirir ve gerekliyse güçlendirerek, güçlendirilemeyecek ise kentsel dönüşüme sokarak yeniden inşa ettirirdim. Bildiğim kadarıyla depreme direnci olmayan binalar için birçok teşvik ve kredi kolaylığı da var, raporlanıp belgelendirilmiş ise. Bu tip binalarda birden fazla malik olması bazı işlemlerin yapılmasına engel teşkil etse de, depreme dirençsizliği ispatlanmış bir binada yapılacak işlemleri kabul etmeyen maliklere karşı hukuki haklarınız mevcut, yargı süreci ne kadar sürer, deprem bu sırada gerçekleşir mi bilemem ancak hukuki olarak bunu icra ettirmeniz de mümkün....

Sizede geçmiş olsun.
Yazdıklarınız güzel sadece son satıra ilave yapmak istedim.
Binanızdan numune alan yapı denetim şirketi size bu bina sağlamdır diye rapor vermez.
Beton kalitesi şu yönetmelik, korazyon durumu, demir kesiti, ve etriye plan projeye uygun mu diye yazar...
Bina sağlamlığını bir çok faktör etkediği için bir kaç noktaya takılma olmamalı...
>Deprem yönetmeliklerimiz var ama hala sıfır binada sağlamlık sorguluyoruz!!!
En çok kızdığım noktaların başında geliyor.
Sağlamlık yönünden Tünel kalıp ve perde duvarlı sistemler bir sıfır önde bana göre..
Bunlarda zeminle barışıksa,rezonans düşünüldüyse korkmaya gerek yok..

vatan78
07-08-2023, 14:56
Celal Hoca'ya cahil cühela muhabbeti yapmak istemiyorum ama başından beri İstanbul depremi hususundaki "yanılgıları" ve Üşümezsoy'un iddia, teori ve çalışmalarını önüne koyup sorduklarında hiç bir şekilde tartışmak istememesi ve "bilimsel dergide yayımlanmamış şeyi dikkate almam" diye kestirip atması, ayrıca diğer yandan asıl meslek sahibinin Celal Hoca değil aslında Şener Hoca'nın olması da aklımda baya bir soru işareti yaratıyor.

Naci Hoca için de aynı şey geçerli.

Şener Üşümezsoy bas bas başka türlü bağırıyor, buradaki fay böyle değil diyor, hatta diğerlerini de açıklıyor, Naci ve Celal Hoca 99'daki veriye göre konuşuyor, oraların böyle olmadığı çoktan kanıtlandı, Le Pichon da daha sonra buradaki analizlerinin yanlış olduğunu söyledi, orada çalışmalar yapılınca fayın dümdüz devam etmediğinin ispatlandığını söyledi.

Ancak belli ki bu isimler "medyatikliklerini" devam ettirmeye çalışıyor gibi bir algı oluştu bende çoktan. Bunda 99 depremi sonrası Celal Şengör'ün "danışmanlık" verip "bu projede oturun, sağlamdır" diye kendisine daire verildiği iddia edilen, para aldığı iddia edilen inşaat projelerinden ev sattırdığı gibi iddialar da vardı. Bunlar hiç doğru düzdün dillendirilmedi, gündeme gelmedi.

Hala da mesela kimse "peki Üşümezsoy böyle diyor" diye gidip bu hocalara sormuyor, tartıştırmıyorlar.

Üşümezsoy geçenlerde 4-5 sayfalık tweet ve haritalarla yine yayımladı. İstanbul'da olmayacak diyor. Gemlik tarafında 6.5 civarı şeklinde iddia ediyor. Ha bu arada bugüne kadar da bir çok yeri kendisinin bildiği söyleniyor. Ekşi'deki konu başlığını takip edebilirsiniz.

Bu da Yılmaz Özdil'in yazısı:
https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/yilmaz-ozdil/kahin-6110739/

Haaa, İstanbul'da ciddi yıkım yapacak bir depremden bahsedersek:

Yok deprem çantası, yok bilmemne bişeysi, bunları unutun. Mesela deniliyor ki efendim kapı ağzında bırak geçerken alacaksın. Kapıdan çıkacağın ne *****? veya çıkabileceğin? Ya da bi duvar yıkıldı bir şey oldu, çantaya ulaşamadın. Zaten bitti olay. Ha tabi bu senaryo evin sağlam kaldığı düşünülerek, daha "normal" şartlar için geçerli olabilir. Büyük bi yıkımda yaramaz.

Almanya'da otelde kalırken gecenin bi yarısı yangın alarmı çalmaya başladı. Dedim burada yanlış alarm olmaz, tek yapabildiğim telefonumu aldım, terliklerimi giydim, cüzdanımı aldım, pijamayla aşağı indim. Bavulunu toplamış inmiş olan vardı :) Yanlış alarmmış, sarhoş müşterilerden biri basmış :)

Ya da yanına bilmemne aldın. 1 gün dayandı, sonra? Yok. Devleti ve "ulaşabilme" kapasitesini biliyoruz. 1 hafta bekleyeceksiniz kafadan. O yüzden kaos zaten belli.

Babam hep şunu der; "telefonmuş, paraymış, yiyecekmiş, hepsi hikaye... Öyle bi yıkımda yanında silah olacak. Çünkü 1 hafta olmadan millet yardım falan gelmediğini görünce herkes birbirinin elindekine atlamaya başlayacak. Düşün sen ekmek almışsın, diğeri alamamış, üzerine atlayacak, bıçak çekecek, öldürmeye çalışacak. Sana silah çekecek elindekileri almaya çalışacak. Ölmemek için çekip vuracaksın, onunla da ne kadar idare edebilirsin, kimi nasıl öldürürsün o da ayrı muamma ama canını kurtarmaya bakacaksın, yani sonuç olarak canlı kalmak mı kalmamak mı daha iyi bilemiyorum" diyordu.

Şener üşümezsoyu uzun zamandır takip ediyorum.
Büyükçekmece/Silivri arası 6,5 civarı bekledikleri....
7 üzeri dillendiriklerinin ilki şarköy tarafında olacak.
Bu fay tarihte en küçük 7,2 ile kırılmış.
Her kırıldığında istanbul hasar almış.
Diğeri iznik tarafı burası içinde tarihi verilere göre 7,5 civarı deniliyor.

Sebring
07-08-2023, 23:28
Sayın arkadaşlar, önce kendimden bahsedeyim.
Jeoloji Mühendisiyim. Ama sektör olarak inşaat sektöründeyim. Uzmanlık alanım hafriyat ve altyapı işleridir.
Kendime göre tecrübeliyim. Anlayacağınız inşaat işinin tüm itliğini-çakallığını-fırıldağını bilirim. Bu nedenle taşeronlar beni sevmezler. Çünkü katakulli-hırsızlık denemeleri hep başarısız olur.

Ama ben size inşaat teknolojisi veya jeoloji ile ilgili bilimsel konulardan bahsetmeyeceğim. Bu konularda beni 9'a katlayıp ters çevirecek bilgide insanlar var.Size başka şeylerden bahsedeceğim.

Tarih boyunca İstanbul'da yıkıcı depremler olmuş. Şiddeti büyüklüğü falan boşverin. Bu demektir ki,ileride de olacak.İsteyen açar bakar, binlerce makale-video var.

Şimdi,kendimize bazı sorular sorup cevapları birlikte arayalım;
1- Mütayit (dikkat ederseniz müteahhit yazmadım :) ) deyince aklınıza gelen insan profili nedir?
Benim cevabım şudur: İnşaat işleri adı altında her türlü antin-kuntin işleri yapan, yanında çalıştırdığı adama maaşını gününde vermemek için 40 takla atan, ucuz diye suriyeli amele çalıştıran, ama pavyondan çıkmayan,rus kadınlarla takılan,aldığı ilk hakedişle veya sattığı ilk daire ile alabildiği en pahalı otomobili alan adama 'Mütayit' denir.
Kentsel dönüşüm yapacağız diyoruz.İstanbul gibi tarihi,turistik,doğal güzellilkleri olan (kalmadı aslında,ona da gireriz),jeopolitik konumu tartışılmaz olan bir şehri bu model adamların insiyatifine mi bırakacağız yani?
Çalıştırdığı işçisine ögle yemeği bile vermeyen adamlar, inşaatın kalitesini,sağlamlığını düşünecek he mi?
Mütayit sadece parayı düşünür.En ucuza en hızlı şekilde bitirip satabildiği en yüksek fiyattan satmaya çalışır.
Bu sebeple,kentsel dönüşüm denen konu, hiçbir şekilde bu insanlara emanet edilemez. Tüm disiplinlerden oluşan bir bilim kurulunun çok ciddi denetimi altında,rant kavgasına en küçük müsamaha göstermeden, İstanbul'un tarihi dokusuna ve şıklığına yakışır bir şekilde binalarla yapılmalı.

2-İstanbul'un şu andaki durumundan memnun musunuz?
Cevap veriyorum:HAYIR.
Böyle bir kalabalık olamaz. İki yarımadadan oluşan bir şehire 20 milyon adam dolmasına izin verilmemeliydi. Sanayi,finans ve ticaret bu şehire hiç bulaştırılmamalıydı. Tarihi ve doğal güzellikleri ile pamuklara sarılıp korunmalı idi. Sadece kültür ve turizm merkezi olarak kalmalı idi. Bu tren kaçtı geçmiş olsun.

3-Trafik durumları nasıl?
Cevap veriyorum:Felaket.
Bırakın bir depremi,tampon tampona değdiğinde bile İstanbul'un tamamı kilitleniyor. Olası bir depremde nasıl olur acaba bu trafik işi?

Kadyr
08-08-2023, 05:10
Kendimizce deprem çantası yaptık ama sağ kurtulsak bile istanbul kaderine terk edilecek. Yardım gelemeyecek. İnsanlar enkaz altında ölecek. Binaya test yaptırdık projeye uygun çıktı ama hiç bir binaya güvenmiyorum. Allah ‘a emanetiz. İstanbul daha önce olduğu gibi yine yerle bir olacak.

R.I.P
08-08-2023, 07:47
şubattan sonra belediyeden binanın statik, denetim raporları, zemin etüdü gibi evrakları aldım. b+z+2 kat oturduğum bina ve 2011 yapımı. zemin yaşadığım şehrin tamamında kötü. radyel temel zorunlu. 1. sınıf deprem bölgesi olarak geçiyor. blokların hiçbirisinin altında dükkan veya ticari işletme yok. genel itibarı ile bundan daha güvenli diyebileceğim ev ancak müstakil olur benim için.

evde iki oda belirledik, o odalara pet şişede su ve proteini yüksek paketli gıdalar, fener ve termal battaniye koyduk oralara da. arabada ise yarım depo altına inmiyorum.

Ormanci
08-08-2023, 08:24
Bu arada evlerimiz iyi hoş güzel diyoruz da, atıyorum günümün 8 saati iş yerinde geçiyor? :) Bu da bence insanın kendisini kandırdığı yanılgılardan biri olabilir.
Ya da işimiz sağlam evimiz sağlam, dandik apartmanın olduğu bakkala girdik, deprem oldu patladık :) Bu saçma risk maalesef her zaman var. O yüzden evin sağlam olmasından ziyade, şu senelerdir becerilememiş olan yapı sağlamlığı, yapı standardı işine odaklanılması lazım. Ama aynı tas aynı hamam, görüyoruz.

Dün Üşümezsoy Celal Şengör'ün üzerine tekrar bir açıklama yaptı Twitter'da. 6.5 en fazla dedi İstanbul için. Ha tabi bu "olmayacak", "hafif olacak" gibi yorumlanmasın, adam şimdilik tehlike geçti, büyük deprem burada beklenmiyor diyor, ancak bi Silivri tarafına doğru bi uçta, bir de Mudanya tarafına doğru diğer uçta beklerim beklersem diyor.

Diğer yandan, Prof.Dr.Şerif Barış idi yanılmıyorsam, eşimin üniversitede hocası imiş. Evet eşim Jeofizikçi :P
Hoca ile İstanbul'da çok gezinmişler, ölçümler şunlar bunlar yapmışlar zamanında. Tarihi yerleri dolaşmışlar falan filan. Hoca bu Tarihi Yarımada'daki yapıları falan göstermiş, örneğin Dikilitaş hiç yıkılmamış, Ayasofya ciddi hasar almamış, vesaire vesaire... O da bu bakımdan İstanbul'da büyük deprem beklemiyor mesela.

Bilmiyorum, böyle mi inanmak istiyoruz ama bunları birleştirince mantıklı hale geliyor bu iş. İnşallah hiç bir yerde olmaz. Tabi artık bu duayı geçmemiz gerekiyor. Japonya gibi bir bilince ulaşılıp, ben her girdiğim binanın içinde ölmeyeceğimi bilir halde yaşayacak hale gelmemiz gerekiyor. Da bu kafalarla zor. Bi 100 sene daha geçmesi gerekiyor herhalde. O zamana kadar mal mal sebeplerle ölmezsek, torunlarla falan birazını görürüz belki.

d3n1s
08-08-2023, 08:33
Felaket tellalligi yapmak istemem, ancak yikici bir Istanbul depreminde normal binek aracla mesafe kat edebilecek misiniz? Nufus ve yapi yogunlugu olarak Istanbul'un yakinindan gecemeyecek 10 ilimizde etkili olan depremde sehirlere gunlerce girilemedi hatirlarsiniz. Sag kaldiginiz takdirde ATV, cross motorlar gibi arazide gidebilen tasitlarla belki bir yerlere gidilebilir. Depreme gece yakalanmaniz olasiligina karsi hazirladiginiz deprem cantalarinizi yataginiza yakin, hatta mumkunse yanina koymaniz daha mantikli. Bir de unutmayin, deprem oldurmuyor, esyalar ve yanlis yapilmis bina olduruyor. Binanizin saglamligindan eminseniz eger butun mobilyalarinizi duvarlara sabitlemenizi siddetle tavsiye ederim. Kacis yolunuza yikilmis agir bir dolap sizin icin hayatta kalmakla olmek arasinda duruyor olabilir.

jojo59
08-08-2023, 10:20
Sayın arkadaşlar, önce kendimden bahsedeyim.
Jeoloji Mühendisiyim. Ama sektör olarak inşaat sektöründeyim. Uzmanlık alanım hafriyat ve altyapı işleridir.
Kendime göre tecrübeliyim. Anlayacağınız inşaat işinin tüm itliğini-çakallığını-fırıldağını bilirim. Bu nedenle taşeronlar beni sevmezler. Çünkü katakulli-hırsızlık denemeleri hep başarısız olur.

Ama ben size inşaat teknolojisi veya jeoloji ile ilgili bilimsel konulardan bahsetmeyeceğim. Bu konularda beni 9'a katlayıp ters çevirecek bilgide insanlar var.Size başka şeylerden bahsedeceğim.

Tarih boyunca İstanbul'da yıkıcı depremler olmuş. Şiddeti büyüklüğü falan boşverin. Bu demektir ki,ileride de olacak.İsteyen açar bakar, binlerce makale-video var.

Şimdi,kendimize bazı sorular sorup cevapları birlikte arayalım;
1- Mütayit (dikkat ederseniz müteahhit yazmadım :) ) deyince aklınıza gelen insan profili nedir?
Benim cevabım şudur: İnşaat işleri adı altında her türlü antin-kuntin işleri yapan, yanında çalıştırdığı adama maaşını gününde vermemek için 40 takla atan, ucuz diye suriyeli amele çalıştıran, ama pavyondan çıkmayan,rus kadınlarla takılan,aldığı ilk hakedişle veya sattığı ilk daire ile alabildiği en pahalı otomobili alan adama 'Mütayit' denir.
Kentsel dönüşüm yapacağız diyoruz.İstanbul gibi tarihi,turistik,doğal güzellilkleri olan (kalmadı aslında,ona da gireriz),jeopolitik konumu tartışılmaz olan bir şehri bu model adamların insiyatifine mi bırakacağız yani?
Çalıştırdığı işçisine ögle yemeği bile vermeyen adamlar, inşaatın kalitesini,sağlamlığını düşünecek he mi?
Mütayit sadece parayı düşünür.En ucuza en hızlı şekilde bitirip satabildiği en yüksek fiyattan satmaya çalışır.
Bu sebeple,kentsel dönüşüm denen konu, hiçbir şekilde bu insanlara emanet edilemez. Tüm disiplinlerden oluşan bir bilim kurulunun çok ciddi denetimi altında,rant kavgasına en küçük müsamaha göstermeden, İstanbul'un tarihi dokusuna ve şıklığına yakışır bir şekilde binalarla yapılmalı.

2-İstanbul'un şu andaki durumundan memnun musunuz?
Cevap veriyorum:HAYIR.
Böyle bir kalabalık olamaz. İki yarımadadan oluşan bir şehire 20 milyon adam dolmasına izin verilmemeliydi. Sanayi,finans ve ticaret bu şehire hiç bulaştırılmamalıydı. Tarihi ve doğal güzellikleri ile pamuklara sarılıp korunmalı idi. Sadece kültür ve turizm merkezi olarak kalmalı idi. Bu tren kaçtı geçmiş olsun.

3-Trafik durumları nasıl?
Cevap veriyorum:Felaket.
Bırakın bir depremi,tampon tampona değdiğinde bile İstanbul'un tamamı kilitleniyor. Olası bir depremde nasıl olur acaba bu trafik işi?

Haklısınızz hocam. Keşke dikey mimariden uzak bi ülke olsaydık.. Kontrolsüz göçü engelleseymişiz...

GokhanRS
08-08-2023, 12:05
Bu arada evlerimiz iyi hoş güzel diyoruz da, atıyorum günümün 8 saati iş yerinde geçiyor? :) Bu da bence insanın kendisini kandırdığı yanılgılardan biri olabilir.
Ya da işimiz sağlam evimiz sağlam, dandik apartmanın olduğu bakkala girdik, deprem oldu patladık :) Bu saçma risk maalesef her zaman var. O yüzden evin sağlam olmasından ziyade, şu senelerdir becerilememiş olan yapı sağlamlığı, yapı standardı işine odaklanılması lazım. Ama aynı tas aynı hamam, görüyoruz.

Dün Üşümezsoy Celal Şengör'ün üzerine tekrar bir açıklama yaptı Twitter'da. 6.5 en fazla dedi İstanbul için. Ha tabi bu "olmayacak", "hafif olacak" gibi yorumlanmasın, adam şimdilik tehlike geçti, büyük deprem burada beklenmiyor diyor, ancak bi Silivri tarafına doğru bi uçta, bir de Mudanya tarafına doğru diğer uçta beklerim beklersem diyor.

Diğer yandan, Prof.Dr.Şerif Barış idi yanılmıyorsam, eşimin üniversitede hocası imiş. Evet eşim Jeofizikçi :P
Hoca ile İstanbul'da çok gezinmişler, ölçümler şunlar bunlar yapmışlar zamanında. Tarihi yerleri dolaşmışlar falan filan. Hoca bu Tarihi Yarımada'daki yapıları falan göstermiş, örneğin Dikilitaş hiç yıkılmamış, Ayasofya ciddi hasar almamış, vesaire vesaire... O da bu bakımdan İstanbul'da büyük deprem beklemiyor mesela.

Bilmiyorum, böyle mi inanmak istiyoruz ama bunları birleştirince mantıklı hale geliyor bu iş. İnşallah hiç bir yerde olmaz. Tabi artık bu duayı geçmemiz gerekiyor. Japonya gibi bir bilince ulaşılıp, ben her girdiğim binanın içinde ölmeyeceğimi bilir halde yaşayacak hale gelmemiz gerekiyor. Da bu kafalarla zor. Bi 100 sene daha geçmesi gerekiyor herhalde. O zamana kadar mal mal sebeplerle ölmezsek, torunlarla falan birazını görürüz belki.

Herkesi düzeltemeyiz, kendimizden başlamak zorundayız. Ben binama ölçüm talep edersem, sen edersen zamanla herkes eder. Maalesef Türkiye de radikal kanun değişiklikleri ile zorla yaptırılmazsa bu değişim çok uzun sürecek. Ne kadar istemesekte iyi ve vatanperver kaliteli bir diktatör lazım :D

GokhanRS
08-08-2023, 12:15
Sayın arkadaşlar, önce kendimden bahsedeyim.
Jeoloji Mühendisiyim. Ama sektör olarak inşaat sektöründeyim. Uzmanlık alanım hafriyat ve altyapı işleridir.
Kendime göre tecrübeliyim. Anlayacağınız inşaat işinin tüm itliğini-çakallığını-fırıldağını bilirim. Bu nedenle taşeronlar beni sevmezler. Çünkü katakulli-hırsızlık denemeleri hep başarısız olur.

Ama ben size inşaat teknolojisi veya jeoloji ile ilgili bilimsel konulardan bahsetmeyeceğim. Bu konularda beni 9'a katlayıp ters çevirecek bilgide insanlar var.Size başka şeylerden bahsedeceğim.

Tarih boyunca İstanbul'da yıkıcı depremler olmuş. Şiddeti büyüklüğü falan boşverin. Bu demektir ki,ileride de olacak.İsteyen açar bakar, binlerce makale-video var.

Şimdi,kendimize bazı sorular sorup cevapları birlikte arayalım;
1- Mütayit (dikkat ederseniz müteahhit yazmadım :) ) deyince aklınıza gelen insan profili nedir?
Benim cevabım şudur: İnşaat işleri adı altında her türlü antin-kuntin işleri yapan, yanında çalıştırdığı adama maaşını gününde vermemek için 40 takla atan, ucuz diye suriyeli amele çalıştıran, ama pavyondan çıkmayan,rus kadınlarla takılan,aldığı ilk hakedişle veya sattığı ilk daire ile alabildiği en pahalı otomobili alan adama 'Mütayit' denir.
Kentsel dönüşüm yapacağız diyoruz.İstanbul gibi tarihi,turistik,doğal güzellilkleri olan (kalmadı aslında,ona da gireriz),jeopolitik konumu tartışılmaz olan bir şehri bu model adamların insiyatifine mi bırakacağız yani?
Çalıştırdığı işçisine ögle yemeği bile vermeyen adamlar, inşaatın kalitesini,sağlamlığını düşünecek he mi?
Mütayit sadece parayı düşünür.En ucuza en hızlı şekilde bitirip satabildiği en yüksek fiyattan satmaya çalışır.
Bu sebeple,kentsel dönüşüm denen konu, hiçbir şekilde bu insanlara emanet edilemez. Tüm disiplinlerden oluşan bir bilim kurulunun çok ciddi denetimi altında,rant kavgasına en küçük müsamaha göstermeden, İstanbul'un tarihi dokusuna ve şıklığına yakışır bir şekilde binalarla yapılmalı.

2-İstanbul'un şu andaki durumundan memnun musunuz?
Cevap veriyorum:HAYIR.
Böyle bir kalabalık olamaz. İki yarımadadan oluşan bir şehire 20 milyon adam dolmasına izin verilmemeliydi. Sanayi,finans ve ticaret bu şehire hiç bulaştırılmamalıydı. Tarihi ve doğal güzellikleri ile pamuklara sarılıp korunmalı idi. Sadece kültür ve turizm merkezi olarak kalmalı idi. Bu tren kaçtı geçmiş olsun.

3-Trafik durumları nasıl?
Cevap veriyorum:Felaket.
Bırakın bir depremi,tampon tampona değdiğinde bile İstanbul'un tamamı kilitleniyor. Olası bir depremde nasıl olur acaba bu trafik işi?


Mütayit dedin aklıma geldi. Almanya ve Türkiye nüfusu birbirine çok yakın. Almanya da 3800 kişinin müteahhitlik yapma yetkisi var. Türkiye de 350.000 kişi mütayit!

Bir ülkede belli branşların dışında mütayit olunabiliyorsa orada sağlam ev filan bulmak çok zordur. İstanbul da yaşarken yan komşum manav amca miras kalınca bir anda mütayit oldu :D Bu adam 100lerce daire sattı. Her binasına o minik kare renkli btbleri ile arapça olarak besmele motiflerini işledi :) Düşün yaptığı binaları kim koruyor.

Koca ülkede bu durumu değiştirebilecek 1 tane yürekli başbakan başkan ya da bakan çıkamadı!

Ormanci
08-08-2023, 12:33
Herkesi düzeltemeyiz, kendimizden başlamak zorundayız. Ben binama ölçüm talep edersem, sen edersen zamanla herkes eder. Maalesef Türkiye de radikal kanun değişiklikleri ile zorla yaptırılmazsa bu değişim çok uzun sürecek. Ne kadar istemesekte iyi ve vatanperver kaliteli bir diktatör lazım :D

Hocam talep etmesek bile olabiliyor, "istenirse"...

Kuzenim Türkmenistan'da Çalık'a ait bir sürü projede çalıştı zamanında. Adamlar eski SSCB'den kalan Bakanlıkları aynen korumuşlar.
Belki biliyorsundur sen de, işte yok Yangın Bilmemne Bakanlığı, İnşaat Cart Curt Bakanlığı veya o ilgili Bakanlık neyse, onun içinde bölümler, şunlar bunlar... Projeyi yapıyorsun, onaylatıyorsun, yapıyorsun ona göre, klasik işte yapım aşamasında gelip gidip kontrol. Orası böyle olacak, burası projede yok vesaire vesaire. Ama tabi diyor bizdeki gibi değil, deli gibi ölçüp biçiyorlar, şurası yanlış, yık bir daha yap falan şeklinde.

Sonra proje bitiyor, bitti, gelin abi onay için. Atıyorum hastane yapmışlar, hastane şartlarında diyor ki burası böyle olacak şurası şöyle olacak. O Yangın Bilmemne Bakanlığı'ndan gelip koridorlardaki yangın söndürücüleri ve aralarındaki mesafeleri saydı adamlar demişti. Tabi sonrasında periyodik kontrolleri falan filan da var.

Şimdi düşünelim, bize dönelim, bu adamları küçümseriz, bu tip kural kaide durumlarında acayip bi bilinç-kültür düzeyindeler. Bizimkiler Afganistan...

Sebring
08-08-2023, 14:22
Kendimize sorular sorup cevaplar aramaya devam edelim.
4-İstanbul'da insan kalitesi nasıl? Kendinizi güvende hissediyor musunuz?
Cevap veriyorum:Tabi. Çok yüksek.Herkes birbirine saygılı. Kapıları kilitlemiyoruz. (Kesinlikle okul okumaktan veya maddi durumdan bahsetmiyorum.Temel insanlık değerlerinden bahsediyorum) :hehe:
Yahu İstanbul'da sokağa çıkınca radar gibi oluyorum. Karşımdan gelen,arkamdan gelen insanları takip etmekten,devamlı cüzdanı telefonu kollamaktan başıma ağrılar giriyor. Çevreyolunda solladı diye silah çekilen,otopark yüzünden insanların öldüğü bir şehir burası. Birkaç semt dışında millet gece sokağa çıkamıyor. Köşebaşında uyuşturucu satılıyor.
Herşeyin dini-imanı para olduğu bu şehirde çıkacak bir kaosta,bu modeller nasıl tepkiler verecek? İyilik meleği mi olacaklar?
Kahramanmaraş merkezli depremlerde millet bu konuda avantajlı idi.Nüfusu az şehirlerdi.Millet birbirini tanıyordu.Herkes birbirine yardım etti. Asayiş olayları hep dışarıdan gelenler sebebiyle oldu.
İstanbul'da ise kendi zırtolarımız yetmiyor gibi,kaç milyon belli olmayan ortadoğu modelleri geldi.Kimdir,nedir bilen yok. Bir gördüğün adamı bir daha görmüyorsun.Karşı komşusunun yüzünü görmeyen milyonlar var.
Forumda Kahramanmaraşlı,Adıyamanlı arkadaşlar var.Sorun bakalım nasılmış ortalık? Cebindeki nakit para ile millet ekmek alamadı,su alamadı,benzin alamadı.
Bu modeller olacak bir kaosta nasıl tepkiler verecek acaba?

Cimmeria
08-08-2023, 15:32
Ben olsam deprem cantasina mutlaka silah da koyardim. olasi bir yikim-yagmalama senaryosunda kesinlikle lazim olacaktir.

fthdrn
08-08-2023, 18:55
Allah göstermesin deprem olursa ve sağ kurtulmayı başarırsak deprem sonrası yaşanılacak kötü senaryolara da kendimizi hazırlamalıyız. Ülke parçalanmanın eşiğine gelir, ekonominin kalbi istanbulda atıyor. Ve gelişimini tamamlayamamış ilkel topluluklar memleketin her yerine yayılmış durumda. Yağma vs gibi durumlar için kendinizi ve sevdiklerinizi koruyabilecek kadar donanımlı olmalısınız. Bir parça ekmek için insanlar birbirini öldürebilecek kadar felaket bir ortam oluşabilir.

wolrath
08-08-2023, 21:52
Adam Japonya'da deprem olunca binalara kaçıyor, biz binadan kaçıyoruz. Ne acı degil mi?

jojo59
09-08-2023, 12:40
Adam Japonya'da deprem olunca binalara kaçıyor, biz binadan kaçıyoruz. Ne acı degil mi?

İki sallanıp işe devam ediyorlar, eğitim işte...

yyk
09-08-2023, 15:39
ne yazık ki coğrafya kader oluyor böyle işte

meganes
09-08-2023, 22:54
Acil durumda kendimi idare edecek herşeyim var, telsizim jeneratörüm çadırım ısıtıcım fenerim vs vs ama bilin bakalın ne yok :) ailemin inadı yüzünden 20 senelik apartmanda oturuyorum, kurtulmak için her şeyi deniyorum inşallah başarılı olurum