dragonflydesing
16-09-2010, 15:36
Bir blog sitesinde buldum bu metni arkadaşlar,faydalı bilgiler var :)
Uçan otomobillerin dünü ve bugünü
“Bu sözüme dikkat edin. Otomobil ve uçakların bir kombinasyonu yakında gelecek. Gülebilirsiniz, ama gelecek.” Henry Ford
Henry Ford 1940 yılında, Sky Flivver projesinin ardından bu sözleri söylediğinde gülenler olmuş mudur bilmem. Ford fabrikasını kurmaya çalışırken de boş işlerle uğraştığını, otomobillerin gelip geçici oyuncaklar olduğunu söylemişlerdi ona.
Amfibi otomobil fikrini eskiden beri desteklerim, uçan arabalardan ise oldum olası çekinmişimdir. Günümüzün trafik şartlarını, insanların kalitesini göz önüne alınca tepemizde uçan arabaların dolaşması fikri hiç hoş gelmiyor. Yerde yaşanan trafik kazaları sadece trafiği etkiliyor da, göklerde yaşanan bir kaza, kazazedelerin kafamıza düşmesiyle son buluyor.
Fikir süper, ona bir şey demiyorum. Bilim kurgu filmlerinde, çizgi filmlerde çocukluğumuzdan beri uçan arabalar gördük ve ne zaman hayatımıza gireceğini hep merak ettik. Fifth Element’te bizi etkileyen sadece Leeloo’nun güzelliği değil, gökdelenlerin arasındaki 3 boyutlu trafikti.
2000 yılında herkes alüminyum folyo gibi elbiseler giyip uçan otomobillere binecek diyorlardı, 1 Ocak 2000 sabahı uyandığımızda her şey eskisi gibi devam ediyordu. Hep kandırmışlar bizi, gösterip vermemişler.
2000 yılında hiçbir şey değişmese de teknoloji sürekli gelişti, uçan araba hayali hiç bitmedi. Devletler bu konuya pek yatırım yapmadılar, çünkü ihtiyaçları yoktu. Toplu taşımada ve savaşlarda kullanmak için uçak, helikopter, hovercraft gibi birçok seçenek vardı zaten, uçan otomobil teknolojilerine kafa yormakla uğraşmadılar.
Büyük otomobil üreticileri de pek ilgilenmediler konuyla. Kendi teknolojilerini geliştirmekle, pazar paylarını yükseltmeye çalışmakla meşgullerdi.
O nedenle alternatif enerjilerle çalışan otomobillerde ve amfibi otomobillerde olduğu gibi uçan otomobil projeleri hayalperest, idealist ve harcayacak çok parası olan küçük girişimcilere kaldı.
Uçan otomobillerle ilgilenen girişimcilerin sayıları azımsanmayacak seviyede olsa da toplamda ortaya konulan işler, pek kayda değer değil.
Oysa uçan otomobil düşüncesi, eskiden beri insanoğlunun kafasını kurcalayan bir teknoloji.
Öncelikle uçaklar ve uçan otomobiller arasındaki farkı iyi kavramak lazım. Uçaklar belli kişilerin kullanabildiği, yönetimi zor ve karmaşık olan, belli noktalarda iniş – kalkış yapan taşıtlar.
Uçan otomobiller ise otomobil kullanabilen herkes tarafından kullanılabilen, daha kolay yönetilen ve sadece havada değil, kara trafiğinde de kullanılabilen taşıtlar. Yani bir araç sadece uçmaya yarıyorsa ve kara trafiğinde bir otomobil gibi kullanılamıyorsa onun adı uçan otomobil değil, uçak oluyor.
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/watermanwhatsit.jpg
Bilinen ilk uçan otomobil taslakları, 1910’lu yıllarda hazırlanmış. Waldo Waterman’in 1911’de başlayıp 1932’de tamamladığı projesi Whatsit, bu örneklerden biri sayılabilir. Waterman Whatsit, havada ve karada herkesin kullanabileceği bir proje olarak hazırlanmıştı ama bir türlü başarı sağlanamadı. 1937’ye gelindiğinde Waterman, projesinin ismini Aerobile olarak değiştirdi, ilk test uçuşunu gerçekleştirmeyi başardı.
Uzunluğu 6.25 metre, kanat açıklığı 11 metre olan Whatsit (veya Aerobile) aynı Studebaker motoruyla havada 180 km/s, karada 90 km/s süratle ilerleyebiliyordu.
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/fordskyflivver.jpg
Henry Ford, Sky Flivver’ı medyaya tanıtıyor.
Uçan otomobil fikrini gerçekleştirmeye çalışan ikinci girişimciyse Henry Ford oldu. Ford’un tasarımı da Whatsit gibi otomobilden ziyade uçağı andıran bir taşıttı. 1926’da hazırlanan Sky Flivver, resmi adıyla Ford Model 2A Flivver projesi aslında o kadar kötü gitmiyordu ama test sürüşlerinden birinde yaşanan kazada pilot hayatını kaybedince, proje apar topar rafa kaldırıldı. Henry Ford, seri üretimden milyonlarca dolar kazanırken bir merak uğruna geliştirdiği projesi yüzünden başını belaya sokma riskini almak istemiyordu. Merakını yenemeyip zaman zaman projesini canlandırmak istese de, Flivver hiç gerçeğe dönüşmedi. 1935 yılında Ford Model 15-P ile yeni bir hafif uçak denemesi yaptı, onda da başarısız olunca uzun süre uçak işiyle ilgilenmedi.
2. Dünya Savaşı’nda çılgınca gelişen teknolojiler uçan otomobil fikrini yeniden ortaya çıkarınca, piyasaya doluşan diğer girişimcilerden heveslenen Ford, 1950’li yıllarda hem sivil hem askeri kullanım için uçan otomobiller üretmeye karar verdi. Ancak o zamanki teknolojiler, uçuş numarasıyla kalkan hava trafiğini kontrol etmekte bile zorlandığından, herkesin kafasına göre uçak kullanmaya başlamasının çok tehlikeli olacağı düşünülerek proje yeniden iptal edildi.
1950’lerde savaş sonrası teknolojilerle ortaya çıkan çok firma vardı. Savaş öncesinde Waterman Aerobile, Ford Sky Flivver ve Stout Skycar varken, savaş sonrasında emekli askerleri bünyesine katan birçok firma uçan otomobiller üretmeye çalıştılar.
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/fultonairphibian.jpg
Fulton Airphibian’ın biri uçarken diğeri yerden onu seyrediyor.
ABD, bu konudaki en ileri ülkeydi. 1946’da Robert Fulton adında bir girişimci, Fulton Airphibian‘ı yaptı. Test amacıyla 100.000 milden fazla yol yapan Airphibian projesi, maddi yetersizlikler yüzünden yarım kaldı.
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/convairmodel118.jpg
Convair Model 118, California semalarında.
1947’de Convair Model 118 yapıldı, test sürüşlerinde gerçekleşen kazanın ardından iptal edildi.
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/tayloraerocar.jpg
Taylor Aerocar bugün de uçmaya devam ediyor.
1949’da Taylor Aerocar üretildi ve o günlerden kalan en ünlü model oldu. Çeşitli dönemlerde tam altı farklı modeli hazırlanan Aerocar’ın üzerinde o kadar çalışıldı ki, seri üretime hiç geçmemiş olsa bile ismini bugünlere bırakmayı başardı.
Aerocar’ın katlanır kanatları manuel olarak açılıp kapanıyor ve işlem beş dakika sürüyordu. Kanatlarını toplayınca normal trafikte de ilerleyebiliyor, karada 100 km/s, havada 180 km/s sürat yapabiliyordu.
1949’da üretilen ilk model N4994P EAA AirVenture Museum’da sergileniyor.
1954’te üretilen N101D, Minnesota’daki Golden Wings Museum’da sergileniyor.
1960’da üretilen N102D, Aerocar’ın uçmaya ve yürümeye devam eden tek modeli. Daha önce aktör Bob Cummings’e ait olan uçan araba, sonra Ed Sweeney tarafından satın alındı. Sweeney, uçağını hem Kissimmee Air Museum’da sergiliyor, hem de kullanmaya devam ediyor.
1956’da üretilen N103D, Aerocar’ın en aktif uçan otomobillerinden biriydi. Fidel Castro’nun kardeşi Raul Castro’yu Küba’ya taşıyan uçan otomobil, Küba’daki pistte bir ata çarpınca uzun süre kullanılamadı.
Tamirinin ardından 1961 – 1977 yılları arasında trafik gözlem uçağı, polis uçağı gibi birçok görevde yer alan uçan otomobil, 1977’de emekliye ayrıldı. 2006’da 3.5 milyon dolara açık arttırmaya çıkarıldı, hâlâ son sahibinin elinde otomobil olarak kullanılıyor.
1966’da N107D üretildi. Aerocar’ın tasarımcısı Moulton Taylor tarafından Aerocar II adıyla, bir adet üretilen prototip, aynı model gibi görünse de sadece uçak olarak kullanılacaktı, o da devam etmedi.
Moulton Taylor, son olarak Aerocar III adıyla bir prototip üretti ancak o da seri üretime geçemeyen Aerocar modellerinden biri olarak Seattle’daki Museum of Flight’ın vitrinine düştü.
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/aerautopl5c.jpg
Aerauto PL.5C İtalya sokaklarında yürüyor.
1951’de İtalyan Carrozzeria Colli adlı firmanın eseri olan Aerauto PL.5C ortaya çıktı. Continental C85 motorla çalışan arka pervanesi, onu dönemin diğer uçan otomobillerinden ayırıyordu. Üstelik kanatları da diğer uçan arabalardan çok daha hızlı bir şekilde toplanıp açılabiliyordu. Ancak firma 1953’de projeyi rafa kaldırarak kendi bildiği işe, otomobil kaporta imalatına geri döndü.
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/bryanautoplane.jpg
Bryan Autoplane Model II kanatlarını toplamış halde.
Uçan otomobil sevdası sürerken, 1953’de Bryan Autoplane ortaya çıktı. Leland Bryan tarafından hazırlanan uçan otomobil, üç model olarak üretildi. Model I sadece 800 km test sürüşünün ardından rafa kaldırılarak Model II’ye geçildi. Model II ise 80 saatlik uçuş ve 6.400 km kara sürüşünün ardından bir trafik kazası geçirerek rafa kaldırıldı.
Bu iki modelin ardından Leland Bryan, ustalık eseri olan Bryan Autoplane Model III ile ortaya çıktı. Ana motor olarak Continental A-75, kanatları açıp toplamak için de Chevrolet Corvair motoru kullanan Model III projesi 70 saat uçuş, 1.600 km kara testinin ardından gayet iyi ilerliyordu. Ancak 1974 yılında Wisconsin’deki bir hava gösterisinde gerçekleşen büyük kaza tasarımcı Leland Bryan’ın ölümüne neden olunca, proje de tasarımcısıyla beraber mezara girdi.
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/wagneraerocar.jpg
Wagner Aerocar, Jetgiller’deki aracı andırıyor.
1965’de Almanyalı Wagner Aerocar ortaya çıktı. Resmi adıyla Wagner FJ-V3 Aerocar projesi diğerlerinden farklı olarak, helikopter formundaydı ve uçan otomobilden ziyade yürüyen helikopteri andırıyordu. Sky-trac 3 helikopter temel alınarak hazırlanan projeden pek verim alınamadı, helikopter firması HTM’e satıldı ve HTM 1971’de projeyi iptal etti.
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/avemizar.jpg
AVE Mizar California semalarında.
1971’de yine bir California şirketi ortaya çıktı. AVE Mizar adlı firma, Cessna Skymaster ve Ford Pinto’yu birleştirerek ilk prototipini ortaya koydu. Araç yerdeyken Skymaster sökülebiliyor ve trafikte normal bir Ford Pinto olarak ilerleyebiliyordu. Kokpitin otomobilin içinde olması sayesinde sadece Skymaster’ın arkası Pinto’ya ekleniyor, uçan otomobilin hem uçak, hem de otomobilin motor gücüyle havalanması sağlanıyordu. Havadayken sadece uçak motoruyla ilerleyen uçan araba, dört tekerleğin gücü sayesinde inişlerde 160 metreden daha kısa fren mesafesine sahipti.
11 Eylül 1973’teki olağan test sürüşünde kanatları gövdeye bağlayan kollardan biri yerinden çıkınca uçan otomobil düştü, tasarımcı Henry Smolinski’nin ölmesiyle proje rafa kaldırıldı.
Projenin tutmaması, tasarımcının ölmesi, ekonomik sorunlar gibi birçok sebep, uçan otomobil hayallerini sürekli baltaladılar. Devlet kurumlarının ve büyük firmaların yatırım yapmaması da uçan araba üretmeye çalışanları yalnız bırakınca, uçan arabalar yıllarca hayal olarak kaldı. Ancak girişimciler vazgeçmeye niyetli değiller.
Otomobil ve uçak teknolojilerinin sürekli gelişmesi, uçan otomobil meraklılarına da şans vermeye devam ediyor. Araştırabildiğim kadarıyla şu anda çeşitli ülkelerden tam 14 firma uçan otomobil üretmek için çabalıyorlar. Kimisi seri üretime geçeceğini duyurdu, kimisi testlerle uğraşıyor, kimisi izinleri halletmeye çalışıyor.
Eski uçan otomobillerin bir çoğu entegre modeller değillerdi. Ya otomobile sökülüp takılabilen kanatlar ekleniyor, ya da uçak ve otomobil birleştiriliyordu. Entegre olunca da otomobilden çok uçağa benzeyen araçlar çıkıyordu ortaya. Günümüzün teknolojileriyle hazırlanan uçan otomobil projeleriyse hem daha kolay kullanılıyor, hem daha şık görünüyorlar.
LaBiche FSC-1
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/labichefsc1.jpg
LaBiche Aerospace’in kurucusu Mitchell LaBiche’nin 1980’lerden beri üzerinde çalıştığı proje. FSC-1, uçaktan otomobile dönüşümünü tek tuşla, otomatik olarak gerçekleştiren ilk uçan otomobildi. Kanatlarını topladıktan sonra sıradan bir otomobil gibi görünebilen aracın en büyük sorunu hem pilot hem sürücü ehliyeti gerektirmesiydi. 5 koltuklu, tek motorlu uçan otomobil, havada 483 km/s, karada 290 km/s sürate çıkabiliyordu.
Ancak 2007 yılında son testleri yapıldıktan sonra ne web siteleri güncellenmiş, ne de proje hakkında bir haber yayınlanmış.
Wernicke SkyCar
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/wernickeskycar.jpg
1990’ların ortasında, Dallaslı bir girişimci tarafından geliştirildi. Kısa kanatları sayesinde kanatlarını toplamasına gerek kalmadan şehir trafiğinde de ilerleyebilse de fazla geniş kalıyordu. Rüzgar tüneli ve uçuş testlerini başarıyla tamamlamasına rağmen proje iptal edildi.
PAL-V One
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/palv.jpg
Hollandalı PAL-V Europe NV tarafından 1999 yılından beri geliştirilen projeye uçan otomobil yerine uçan motosiklet desek daha doğru olur. 3 tekerlekli araç oldukça şık bir minik otomobil gibi görünürken, kanatlarını açtığında 200 km/s süratle ilerleyebilen minik bir uçağa dönüşüyor. Üstelik PAL-V seri üretime geçmiş ve 75.000 dolarlık fiyatıyla gayet iyi bir seçim gibi görünüyor.
Parajet SkyCar
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/parajetskycar.jpg
http://ressim.net/a/upload/4a9a5469.jpg (http://www.ressim.net/show.php/2276873_parajet1.jpg.html)
http://ressim.net/a/upload/36852750.jpg (http://www.ressim.net/show.php/2276874_parajet-skycar-side.jpg.html)
İngiliz paramotor üreticisi Parajet tarafından tasarlandı. İlerlemek için paramotor kullanan uçan otomobil, havada motor sorunu yaşasa bile parafoil kullanması sayesinde düşmeden süzülebiliyor. Biyodizel yakıtla çalışan uçan otomobilin dönüşümü sadece üç dakika sürüyor.
Parajet SkyCar’ın en başarılı testleri Londra – Timbuktu arasında gerçekleştirildi. Fransa ve İspanya’nın ardından Cebelitarık Boğazı’nı geçen uçan otomobil, Fas’ta iniş esnasında ufak bir kaza yapsa da tamir edildi ve Moritanya’ya ulaştı. Moritanya’daki kısa gösteri uçuşları esnasında çölün ortasında bir ağaç bulup çarpan pilot tebrik edildi ve araç yeniden tamir edilmesinin ardından aynı rota üzerinden, toplamda 9.000 km yol yapmış olarak İngiltere’ye döndü.
Parajet SkyCar’ın çalışmaları devam ediyor ve 2011 başında seri üretime geçilmesi planlanıyor. İlk etapta 50 adet üretilecek olan SkyCar’ın fiyatı 50.000 pound (76.500 USD) civarında olacak.
Uçan otomobillerin dünü ve bugünü
“Bu sözüme dikkat edin. Otomobil ve uçakların bir kombinasyonu yakında gelecek. Gülebilirsiniz, ama gelecek.” Henry Ford
Henry Ford 1940 yılında, Sky Flivver projesinin ardından bu sözleri söylediğinde gülenler olmuş mudur bilmem. Ford fabrikasını kurmaya çalışırken de boş işlerle uğraştığını, otomobillerin gelip geçici oyuncaklar olduğunu söylemişlerdi ona.
Amfibi otomobil fikrini eskiden beri desteklerim, uçan arabalardan ise oldum olası çekinmişimdir. Günümüzün trafik şartlarını, insanların kalitesini göz önüne alınca tepemizde uçan arabaların dolaşması fikri hiç hoş gelmiyor. Yerde yaşanan trafik kazaları sadece trafiği etkiliyor da, göklerde yaşanan bir kaza, kazazedelerin kafamıza düşmesiyle son buluyor.
Fikir süper, ona bir şey demiyorum. Bilim kurgu filmlerinde, çizgi filmlerde çocukluğumuzdan beri uçan arabalar gördük ve ne zaman hayatımıza gireceğini hep merak ettik. Fifth Element’te bizi etkileyen sadece Leeloo’nun güzelliği değil, gökdelenlerin arasındaki 3 boyutlu trafikti.
2000 yılında herkes alüminyum folyo gibi elbiseler giyip uçan otomobillere binecek diyorlardı, 1 Ocak 2000 sabahı uyandığımızda her şey eskisi gibi devam ediyordu. Hep kandırmışlar bizi, gösterip vermemişler.
2000 yılında hiçbir şey değişmese de teknoloji sürekli gelişti, uçan araba hayali hiç bitmedi. Devletler bu konuya pek yatırım yapmadılar, çünkü ihtiyaçları yoktu. Toplu taşımada ve savaşlarda kullanmak için uçak, helikopter, hovercraft gibi birçok seçenek vardı zaten, uçan otomobil teknolojilerine kafa yormakla uğraşmadılar.
Büyük otomobil üreticileri de pek ilgilenmediler konuyla. Kendi teknolojilerini geliştirmekle, pazar paylarını yükseltmeye çalışmakla meşgullerdi.
O nedenle alternatif enerjilerle çalışan otomobillerde ve amfibi otomobillerde olduğu gibi uçan otomobil projeleri hayalperest, idealist ve harcayacak çok parası olan küçük girişimcilere kaldı.
Uçan otomobillerle ilgilenen girişimcilerin sayıları azımsanmayacak seviyede olsa da toplamda ortaya konulan işler, pek kayda değer değil.
Oysa uçan otomobil düşüncesi, eskiden beri insanoğlunun kafasını kurcalayan bir teknoloji.
Öncelikle uçaklar ve uçan otomobiller arasındaki farkı iyi kavramak lazım. Uçaklar belli kişilerin kullanabildiği, yönetimi zor ve karmaşık olan, belli noktalarda iniş – kalkış yapan taşıtlar.
Uçan otomobiller ise otomobil kullanabilen herkes tarafından kullanılabilen, daha kolay yönetilen ve sadece havada değil, kara trafiğinde de kullanılabilen taşıtlar. Yani bir araç sadece uçmaya yarıyorsa ve kara trafiğinde bir otomobil gibi kullanılamıyorsa onun adı uçan otomobil değil, uçak oluyor.
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/watermanwhatsit.jpg
Bilinen ilk uçan otomobil taslakları, 1910’lu yıllarda hazırlanmış. Waldo Waterman’in 1911’de başlayıp 1932’de tamamladığı projesi Whatsit, bu örneklerden biri sayılabilir. Waterman Whatsit, havada ve karada herkesin kullanabileceği bir proje olarak hazırlanmıştı ama bir türlü başarı sağlanamadı. 1937’ye gelindiğinde Waterman, projesinin ismini Aerobile olarak değiştirdi, ilk test uçuşunu gerçekleştirmeyi başardı.
Uzunluğu 6.25 metre, kanat açıklığı 11 metre olan Whatsit (veya Aerobile) aynı Studebaker motoruyla havada 180 km/s, karada 90 km/s süratle ilerleyebiliyordu.
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/fordskyflivver.jpg
Henry Ford, Sky Flivver’ı medyaya tanıtıyor.
Uçan otomobil fikrini gerçekleştirmeye çalışan ikinci girişimciyse Henry Ford oldu. Ford’un tasarımı da Whatsit gibi otomobilden ziyade uçağı andıran bir taşıttı. 1926’da hazırlanan Sky Flivver, resmi adıyla Ford Model 2A Flivver projesi aslında o kadar kötü gitmiyordu ama test sürüşlerinden birinde yaşanan kazada pilot hayatını kaybedince, proje apar topar rafa kaldırıldı. Henry Ford, seri üretimden milyonlarca dolar kazanırken bir merak uğruna geliştirdiği projesi yüzünden başını belaya sokma riskini almak istemiyordu. Merakını yenemeyip zaman zaman projesini canlandırmak istese de, Flivver hiç gerçeğe dönüşmedi. 1935 yılında Ford Model 15-P ile yeni bir hafif uçak denemesi yaptı, onda da başarısız olunca uzun süre uçak işiyle ilgilenmedi.
2. Dünya Savaşı’nda çılgınca gelişen teknolojiler uçan otomobil fikrini yeniden ortaya çıkarınca, piyasaya doluşan diğer girişimcilerden heveslenen Ford, 1950’li yıllarda hem sivil hem askeri kullanım için uçan otomobiller üretmeye karar verdi. Ancak o zamanki teknolojiler, uçuş numarasıyla kalkan hava trafiğini kontrol etmekte bile zorlandığından, herkesin kafasına göre uçak kullanmaya başlamasının çok tehlikeli olacağı düşünülerek proje yeniden iptal edildi.
1950’lerde savaş sonrası teknolojilerle ortaya çıkan çok firma vardı. Savaş öncesinde Waterman Aerobile, Ford Sky Flivver ve Stout Skycar varken, savaş sonrasında emekli askerleri bünyesine katan birçok firma uçan otomobiller üretmeye çalıştılar.
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/fultonairphibian.jpg
Fulton Airphibian’ın biri uçarken diğeri yerden onu seyrediyor.
ABD, bu konudaki en ileri ülkeydi. 1946’da Robert Fulton adında bir girişimci, Fulton Airphibian‘ı yaptı. Test amacıyla 100.000 milden fazla yol yapan Airphibian projesi, maddi yetersizlikler yüzünden yarım kaldı.
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/convairmodel118.jpg
Convair Model 118, California semalarında.
1947’de Convair Model 118 yapıldı, test sürüşlerinde gerçekleşen kazanın ardından iptal edildi.
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/tayloraerocar.jpg
Taylor Aerocar bugün de uçmaya devam ediyor.
1949’da Taylor Aerocar üretildi ve o günlerden kalan en ünlü model oldu. Çeşitli dönemlerde tam altı farklı modeli hazırlanan Aerocar’ın üzerinde o kadar çalışıldı ki, seri üretime hiç geçmemiş olsa bile ismini bugünlere bırakmayı başardı.
Aerocar’ın katlanır kanatları manuel olarak açılıp kapanıyor ve işlem beş dakika sürüyordu. Kanatlarını toplayınca normal trafikte de ilerleyebiliyor, karada 100 km/s, havada 180 km/s sürat yapabiliyordu.
1949’da üretilen ilk model N4994P EAA AirVenture Museum’da sergileniyor.
1954’te üretilen N101D, Minnesota’daki Golden Wings Museum’da sergileniyor.
1960’da üretilen N102D, Aerocar’ın uçmaya ve yürümeye devam eden tek modeli. Daha önce aktör Bob Cummings’e ait olan uçan araba, sonra Ed Sweeney tarafından satın alındı. Sweeney, uçağını hem Kissimmee Air Museum’da sergiliyor, hem de kullanmaya devam ediyor.
1956’da üretilen N103D, Aerocar’ın en aktif uçan otomobillerinden biriydi. Fidel Castro’nun kardeşi Raul Castro’yu Küba’ya taşıyan uçan otomobil, Küba’daki pistte bir ata çarpınca uzun süre kullanılamadı.
Tamirinin ardından 1961 – 1977 yılları arasında trafik gözlem uçağı, polis uçağı gibi birçok görevde yer alan uçan otomobil, 1977’de emekliye ayrıldı. 2006’da 3.5 milyon dolara açık arttırmaya çıkarıldı, hâlâ son sahibinin elinde otomobil olarak kullanılıyor.
1966’da N107D üretildi. Aerocar’ın tasarımcısı Moulton Taylor tarafından Aerocar II adıyla, bir adet üretilen prototip, aynı model gibi görünse de sadece uçak olarak kullanılacaktı, o da devam etmedi.
Moulton Taylor, son olarak Aerocar III adıyla bir prototip üretti ancak o da seri üretime geçemeyen Aerocar modellerinden biri olarak Seattle’daki Museum of Flight’ın vitrinine düştü.
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/aerautopl5c.jpg
Aerauto PL.5C İtalya sokaklarında yürüyor.
1951’de İtalyan Carrozzeria Colli adlı firmanın eseri olan Aerauto PL.5C ortaya çıktı. Continental C85 motorla çalışan arka pervanesi, onu dönemin diğer uçan otomobillerinden ayırıyordu. Üstelik kanatları da diğer uçan arabalardan çok daha hızlı bir şekilde toplanıp açılabiliyordu. Ancak firma 1953’de projeyi rafa kaldırarak kendi bildiği işe, otomobil kaporta imalatına geri döndü.
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/bryanautoplane.jpg
Bryan Autoplane Model II kanatlarını toplamış halde.
Uçan otomobil sevdası sürerken, 1953’de Bryan Autoplane ortaya çıktı. Leland Bryan tarafından hazırlanan uçan otomobil, üç model olarak üretildi. Model I sadece 800 km test sürüşünün ardından rafa kaldırılarak Model II’ye geçildi. Model II ise 80 saatlik uçuş ve 6.400 km kara sürüşünün ardından bir trafik kazası geçirerek rafa kaldırıldı.
Bu iki modelin ardından Leland Bryan, ustalık eseri olan Bryan Autoplane Model III ile ortaya çıktı. Ana motor olarak Continental A-75, kanatları açıp toplamak için de Chevrolet Corvair motoru kullanan Model III projesi 70 saat uçuş, 1.600 km kara testinin ardından gayet iyi ilerliyordu. Ancak 1974 yılında Wisconsin’deki bir hava gösterisinde gerçekleşen büyük kaza tasarımcı Leland Bryan’ın ölümüne neden olunca, proje de tasarımcısıyla beraber mezara girdi.
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/wagneraerocar.jpg
Wagner Aerocar, Jetgiller’deki aracı andırıyor.
1965’de Almanyalı Wagner Aerocar ortaya çıktı. Resmi adıyla Wagner FJ-V3 Aerocar projesi diğerlerinden farklı olarak, helikopter formundaydı ve uçan otomobilden ziyade yürüyen helikopteri andırıyordu. Sky-trac 3 helikopter temel alınarak hazırlanan projeden pek verim alınamadı, helikopter firması HTM’e satıldı ve HTM 1971’de projeyi iptal etti.
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/avemizar.jpg
AVE Mizar California semalarında.
1971’de yine bir California şirketi ortaya çıktı. AVE Mizar adlı firma, Cessna Skymaster ve Ford Pinto’yu birleştirerek ilk prototipini ortaya koydu. Araç yerdeyken Skymaster sökülebiliyor ve trafikte normal bir Ford Pinto olarak ilerleyebiliyordu. Kokpitin otomobilin içinde olması sayesinde sadece Skymaster’ın arkası Pinto’ya ekleniyor, uçan otomobilin hem uçak, hem de otomobilin motor gücüyle havalanması sağlanıyordu. Havadayken sadece uçak motoruyla ilerleyen uçan araba, dört tekerleğin gücü sayesinde inişlerde 160 metreden daha kısa fren mesafesine sahipti.
11 Eylül 1973’teki olağan test sürüşünde kanatları gövdeye bağlayan kollardan biri yerinden çıkınca uçan otomobil düştü, tasarımcı Henry Smolinski’nin ölmesiyle proje rafa kaldırıldı.
Projenin tutmaması, tasarımcının ölmesi, ekonomik sorunlar gibi birçok sebep, uçan otomobil hayallerini sürekli baltaladılar. Devlet kurumlarının ve büyük firmaların yatırım yapmaması da uçan araba üretmeye çalışanları yalnız bırakınca, uçan arabalar yıllarca hayal olarak kaldı. Ancak girişimciler vazgeçmeye niyetli değiller.
Otomobil ve uçak teknolojilerinin sürekli gelişmesi, uçan otomobil meraklılarına da şans vermeye devam ediyor. Araştırabildiğim kadarıyla şu anda çeşitli ülkelerden tam 14 firma uçan otomobil üretmek için çabalıyorlar. Kimisi seri üretime geçeceğini duyurdu, kimisi testlerle uğraşıyor, kimisi izinleri halletmeye çalışıyor.
Eski uçan otomobillerin bir çoğu entegre modeller değillerdi. Ya otomobile sökülüp takılabilen kanatlar ekleniyor, ya da uçak ve otomobil birleştiriliyordu. Entegre olunca da otomobilden çok uçağa benzeyen araçlar çıkıyordu ortaya. Günümüzün teknolojileriyle hazırlanan uçan otomobil projeleriyse hem daha kolay kullanılıyor, hem daha şık görünüyorlar.
LaBiche FSC-1
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/labichefsc1.jpg
LaBiche Aerospace’in kurucusu Mitchell LaBiche’nin 1980’lerden beri üzerinde çalıştığı proje. FSC-1, uçaktan otomobile dönüşümünü tek tuşla, otomatik olarak gerçekleştiren ilk uçan otomobildi. Kanatlarını topladıktan sonra sıradan bir otomobil gibi görünebilen aracın en büyük sorunu hem pilot hem sürücü ehliyeti gerektirmesiydi. 5 koltuklu, tek motorlu uçan otomobil, havada 483 km/s, karada 290 km/s sürate çıkabiliyordu.
Ancak 2007 yılında son testleri yapıldıktan sonra ne web siteleri güncellenmiş, ne de proje hakkında bir haber yayınlanmış.
Wernicke SkyCar
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/wernickeskycar.jpg
1990’ların ortasında, Dallaslı bir girişimci tarafından geliştirildi. Kısa kanatları sayesinde kanatlarını toplamasına gerek kalmadan şehir trafiğinde de ilerleyebilse de fazla geniş kalıyordu. Rüzgar tüneli ve uçuş testlerini başarıyla tamamlamasına rağmen proje iptal edildi.
PAL-V One
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/palv.jpg
Hollandalı PAL-V Europe NV tarafından 1999 yılından beri geliştirilen projeye uçan otomobil yerine uçan motosiklet desek daha doğru olur. 3 tekerlekli araç oldukça şık bir minik otomobil gibi görünürken, kanatlarını açtığında 200 km/s süratle ilerleyebilen minik bir uçağa dönüşüyor. Üstelik PAL-V seri üretime geçmiş ve 75.000 dolarlık fiyatıyla gayet iyi bir seçim gibi görünüyor.
Parajet SkyCar
http://www.pitcafe.com/wp-content/uploads/parajetskycar.jpg
http://ressim.net/a/upload/4a9a5469.jpg (http://www.ressim.net/show.php/2276873_parajet1.jpg.html)
http://ressim.net/a/upload/36852750.jpg (http://www.ressim.net/show.php/2276874_parajet-skycar-side.jpg.html)
İngiliz paramotor üreticisi Parajet tarafından tasarlandı. İlerlemek için paramotor kullanan uçan otomobil, havada motor sorunu yaşasa bile parafoil kullanması sayesinde düşmeden süzülebiliyor. Biyodizel yakıtla çalışan uçan otomobilin dönüşümü sadece üç dakika sürüyor.
Parajet SkyCar’ın en başarılı testleri Londra – Timbuktu arasında gerçekleştirildi. Fransa ve İspanya’nın ardından Cebelitarık Boğazı’nı geçen uçan otomobil, Fas’ta iniş esnasında ufak bir kaza yapsa da tamir edildi ve Moritanya’ya ulaştı. Moritanya’daki kısa gösteri uçuşları esnasında çölün ortasında bir ağaç bulup çarpan pilot tebrik edildi ve araç yeniden tamir edilmesinin ardından aynı rota üzerinden, toplamda 9.000 km yol yapmış olarak İngiltere’ye döndü.
Parajet SkyCar’ın çalışmaları devam ediyor ve 2011 başında seri üretime geçilmesi planlanıyor. İlk etapta 50 adet üretilecek olan SkyCar’ın fiyatı 50.000 pound (76.500 USD) civarında olacak.