Celal Hoca'ya cahil cühela muhabbeti yapmak istemiyorum ama başından beri İstanbul depremi hususundaki "yanılgıları" ve Üşümezsoy'un iddia, teori ve çalışmalarını önüne koyup sorduklarında hiç bir şekilde tartışmak istememesi ve "bilimsel dergide yayımlanmamış şeyi dikkate almam" diye kestirip atması, ayrıca diğer yandan asıl meslek sahibinin Celal Hoca değil aslında Şener Hoca'nın olması da aklımda baya bir soru işareti yaratıyor.
Naci Hoca için de aynı şey geçerli.
Şener Üşümezsoy bas bas başka türlü bağırıyor, buradaki fay böyle değil diyor, hatta diğerlerini de açıklıyor, Naci ve Celal Hoca 99'daki veriye göre konuşuyor, oraların böyle olmadığı çoktan kanıtlandı, Le Pichon da daha sonra buradaki analizlerinin yanlış olduğunu söyledi, orada çalışmalar yapılınca fayın dümdüz devam etmediğinin ispatlandığını söyledi.
Ancak belli ki bu isimler "medyatikliklerini" devam ettirmeye çalışıyor gibi bir algı oluştu bende çoktan. Bunda 99 depremi sonrası Celal Şengör'ün "danışmanlık" verip "bu projede oturun, sağlamdır" diye kendisine daire verildiği iddia edilen, para aldığı iddia edilen inşaat projelerinden ev sattırdığı gibi iddialar da vardı. Bunlar hiç doğru düzdün dillendirilmedi, gündeme gelmedi.
Hala da mesela kimse "peki Üşümezsoy böyle diyor" diye gidip bu hocalara sormuyor, tartıştırmıyorlar.
Üşümezsoy geçenlerde 4-5 sayfalık tweet ve haritalarla yine yayımladı. İstanbul'da olmayacak diyor. Gemlik tarafında 6.5 civarı şeklinde iddia ediyor. Ha bu arada bugüne kadar da bir çok yeri kendisinin bildiği söyleniyor. Ekşi'deki konu başlığını takip edebilirsiniz.
Bu da Yılmaz Özdil'in yazısı:
https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarl...kahin-6110739/
Haaa, İstanbul'da ciddi yıkım yapacak bir depremden bahsedersek:
Yok deprem çantası, yok bilmemne bişeysi, bunları unutun. Mesela deniliyor ki efendim kapı ağzında bırak geçerken alacaksın. Kapıdan çıkacağın ne *****? veya çıkabileceğin? Ya da bi duvar yıkıldı bir şey oldu, çantaya ulaşamadın. Zaten bitti olay. Ha tabi bu senaryo evin sağlam kaldığı düşünülerek, daha "normal" şartlar için geçerli olabilir. Büyük bi yıkımda yaramaz.
Almanya'da otelde kalırken gecenin bi yarısı yangın alarmı çalmaya başladı. Dedim burada yanlış alarm olmaz, tek yapabildiğim telefonumu aldım, terliklerimi giydim, cüzdanımı aldım, pijamayla aşağı indim. Bavulunu toplamış inmiş olan vardı :) Yanlış alarmmış, sarhoş müşterilerden biri basmış :)
Ya da yanına bilmemne aldın. 1 gün dayandı, sonra? Yok. Devleti ve "ulaşabilme" kapasitesini biliyoruz. 1 hafta bekleyeceksiniz kafadan. O yüzden kaos zaten belli.
Babam hep şunu der; "telefonmuş, paraymış, yiyecekmiş, hepsi hikaye... Öyle bi yıkımda yanında silah olacak. Çünkü 1 hafta olmadan millet yardım falan gelmediğini görünce herkes birbirinin elindekine atlamaya başlayacak. Düşün sen ekmek almışsın, diğeri alamamış, üzerine atlayacak, bıçak çekecek, öldürmeye çalışacak. Sana silah çekecek elindekileri almaya çalışacak. Ölmemek için çekip vuracaksın, onunla da ne kadar idare edebilirsin, kimi nasıl öldürürsün o da ayrı muamma ama canını kurtarmaya bakacaksın, yani sonuç olarak canlı kalmak mı kalmamak mı daha iyi bilemiyorum" diyordu.