08.09.2017:
ECB Başkanı Draghi de Euro'daki değerlenmenin önüne geçemedi. Momentum o derece kuvvetli ki...
USD'nin küresel anlamda zayıflığı ve TL'nin sunduğu yüksek faiz USDTRY kurunu 3.35'e itebilir.
Başbakan Yardımcısı Şimşek'in döviz geliri olmayan şirketlerin döviz cinsinden borçlanmaları durumunda sigorta ihtiyacının oluşacağı açıklaması önemli.
Dün küresel mali piyasa gündeminin bir numaralı maddesi Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) faiz toplantısı idi. Banka, beklentilere paralel olarak, faizlerde herhangi bir değişikliğe gitmedi ve tahvil alım programını da aynen korudu. Olaya sırf bu pencereden bakıldığında kararın güvercinvari olduğu çok net. Karar sonrasında basın karşısına geçen Başkan Draghi "ortaya karışık" kıvamda bir konuşma yaptı: Büyüme tahmin ve öngörülerini yukarı güncelleyerek şahince davranırken enflasyon tahminlerini hafifçe aşağı revize edip gerekmesi durumunda tahvil alım miktarını artırabileceğini söyleyip güvercin ifadeler kullandı. Ancak, üstü örtülü ima etse de Euro'daki değerlenmenin Avrupa ekonomisini olumsuz etkilediğini net bir şekilde ifade etmemesi piyasalarda büyük bir karşılık buldu. Eminiz ki, Draghi'nin en son istediği etki bu olurdu! Ancak, dünkü bültenimizde de işaret ettiğimiz üzere Draghi'nin Euro'nun değerlenmesinden net bir şekilde şikayet etmemesi durumunda Euro'daki değerlenmenin daha da sürmesi kaçınılmaz idi. Sonuç öyle de oldu ve EURUSD paritesi bu sabah saatlerinde
1.21 seviyesini test etti.
Euro'daki değerlenme AB ekonomisini iki kanal üzerinden olumsuz etkiliyor.
İlk olarak, Euro'daki sert değerlenme Euro Bölgesi ülkelerinin dış ticarette rekabet avantajını zedeliyor. Halihazırda yüksek dış ticaret fazlası veren, başta Almanya olmak üzere, Euro Bölgesi ülkeleri, bu durumdan olumsuz etkileniyor. Azalan ihracat, büyüme üzerinde negatif bir etki yaratıyor. İkinci olarak, Euro'nun değerlenmesi ithal girdi maliyetlerini aşağı çekerken enflasyonu da aşağı yönde baskılıyor. Mevcut enflasyonun %2'lik hedefin altında olduğu Euro Bölgesi açısından bu durum tabii ki olumsuz. Bu iki etken karşısında ECB'nin eli kolu bağlanıyor.
Normal şartlarda normalleşme yönünde adımlar atması beklenen ECB dünkü toplantıyı pas geçmek zorunda kaldı. Ancak, aynı zamanda Euro'nun değerlenmesinin önüne geçemeyerek de amacına ulaşamadı. Bu noktadan sonra gözler ECB'nin bir sonraki toplantısı ve o ana kadar yaşanacak gelişmeler üzerinde olacak. Ancak, görünen o ki, her türlü çabaya rağmen öyle sert bir momentum yakalamış ki, Euro'daki sert değerlenmenin önüne geçilemiyor.
Döviz piyasasına yönelik bakış açımızı bir miktar değiştirip gelişmelere bir de ABD Doları (USD) cinsinden bakmayı deneyelim. Öncelikle, ABD Başkanı Trump'ın bizzat neden olduğu siyasal belirsizlikler USD üzerinde baskı unsuru yaratıyor. Trump'ın koltuğa oturması sekiz aya yaklaşıyor olmasına karşın henüz kritik önemde bir yasayı geçirememiş olması ekonominin genel işleyişini olumsuz etkiliyor. Bir de bunların üzerine kasırgalar eklenince ekonomik büyüme daha da ivme kaybetti. Bu tablo karşısında FED duruşunu yumuşatmak zorunda kaldı ve Aralık ayı için planladığı faiz artırımını konuşmaz oldu. Son günlerde FED cephesinden gelen yorum ve değerlendirmeler paralelinde FED'in Aralık ayında faiz artırma ihtimali %25 civarına geriledi. Bu da doğal olarak ABD Doları'nı olumsuz etkiliyor. Hem de herşey karşısında. Euro, Pound, Altın, Bakır, Bitcoin, vb. Kısacası mali piyasalardaki temel tema "zayıf USD". USDTRY kurundaki hareketi de bu kapsamda değerlendirmek lazım. TL'nin sunduğu göreceli olarak yüksek faiz de devreye girince USDTRY kuru dün 3.40 seviyesini aşağı yönde test etti.
Küresel bazda etkili olan bu tablonun süreceğini beklersek USDTRY kurunun da 3.3500 düzeyine gerileyebileceğini belirtebiliriz.
Küresel anlamda jeopolitik riskler ve belirsizlikler bir miktar da olsa azalıyor. K.Kore füze denemelerine devam etse de ABD Başkanı Trump'ın dünkü açıklamasında askeri önlemlerin ilk sırada olmadığını belirtmesi konu ile ilgili riskleri bir basamak aşağı çekti. Trump'ın dün yaptığı açıklamada Katar krizinin çözümü hususunda arabuluculuk rolü üstlenebileceğini belirtmesi ilginç olarak karşılansa da riskleri aşağı çekmesi münasebetiyle olumlu karşılandı. Trump'ın iç tarafta Demokrat milletvekilleri ile anlaşıp borç tavanı mevzusunu Aralık ayına ötelemesi şu aşamada olumlu. Ancak, Cumhuriyetçilerin adayı olan Trump'ın rakip parti ile bir araya gelmesi ve hatta önümüzdeki dönemde de Demokratlar ile işbirliği yapabileceğini belirtmesi oldukça ilginç. Bu husus uzun vadede çok su kaldırabilir.
Dün iç basında yer alan ancak dikkatlerden kaçan bir hususa dikkat çekmekte yarar görüyoruz zira konu bu bültenin takipçilerinin doğrudan ilgi alanına giriyor. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, döviz geliri olmayıp da döviz cinsinden borçlanmak isteyenlerin muhakkak sigorta yapmaları gerekeceğini açıkladı. Bu yönde uzunda süredir yapılan çalışmalarda sona gelindiğini belirten Şimşek, yasal bir düzenlemenin ardından bu konuyu uygulamaya başlayacaklarınu da sözlerine ekledi, tarih olarak da yıl sonuna işaret etti. Öncelikle bu uygulama öncelikle önemli. Türkiye'de şirketler kesiminin net döviz pozisyonu 200 milyar doların biraz üzerinde bir açık veriyor. Elimizde resmi rakam olmasa da bu rakamın hatırı sayılır bir kısmının döviz geliri olmayan şirketlerde olduğu aşikâr. Zaten döviz kurunun yukarı gittiği dönemlerde şirket finansallarında yaşanan sert bozulma da bunu teyit ediyor. Bu tablo diyor ki Türkiye'de birçok şirket döviz sigortası yapmak zorunda. Başka bir ifade ile türev ürünler aracılığı ile döviz açık pozisyonunu hedge etmek zorunda. Bunun nasıl uygulanacağına bağlı olarak bu uygulama çok ciddi miktarda döviz talebi doğurabilir.
Normal şartlarda bu haberin döviz piyasasında bir miktar da olsa etki yaratması beklenirdi. Ancak konunun tam olarak anlaşılamadığı çok net ki ortada herhangi bir detay olmaması bizi de yüzeysel bir değerlendirmenin ötesine götüremiyor.
Uzun zamandır her piyasa yorumuna başladığımız üzere bugüne de mali piyasalardaki iyimserliğin süreceği kelimeleri ile başlıyoruz. Aksi yönde bir gelişme olmaması halinde mevcut iyimser görünümün piyasalar üzerinde etkili olmayı sürdürmesi beklenmeli. Sabah Asya piyasalarından gelen sinyaller de bu görüşü teyit ediyor. Bugün TSİ10.00'da Türkiye'de sanayi üretim verisi açıklanacak. Yurtdışı gündeminde piyasaların ana görünümünü etkileyecek önemde bir veri bulunmuyor. USDTRY kurunda yön aşağı; hisse senedi piyasasında hafifçe yukarı, bono&tahvil faizlerinde ise yatay bir seyir öngörüyoruz.