kurtbil Nickli Üyeden Alıntı
Tarih objektif olmalıdır gibi bir laf ortada dolaşır ama ne yazıkki tarih yazıcıları tarafından subjektif bir şekilde yazılır. Ama bu demek değildir ki gerçeğe ulaşamayalım. Bunun için çapraz okumalar yapılır. Misal kendi Türk tarihimizi tabiki de öncelikle kendi dilimizde okuyacağız ama sonrasında da yabancı kaynakları, komşu devletlerin hakkımızda ne yazdıklarına bakacağız. Zaten sorunun cevabı aslında günümüzdeki müfredat değişikliğinde yatıyor. Bugün müfredattan ne kadar Atatürk çıkartırlarsa bir sonraki neslin bileceği tarih bizimkilerden daha farklı olacaktır. Bu da bilmemizi istedikleri tarihi öğrettiklerini gösterir.
Arkeolojide durum az daha farklı. Bir kazı sonrasında bulunan malzemelere bakılarak yazılı kaynak yoksa coğrafya, jeoloji, antropoloji, zooloji gibi farklı bilim dallarından yararlanılıp somut veriler ortaya konulmaya çalışılır. İşin içine bilim girdiği zaman bize bir şeyleri istedikleri gibi öğretmeleri pek kolay olamaz. Yazılı kaynaklar bulunduğunda ise yine öznel bir yaklaşımın ihtimali yüksek olacağı için bu sefer de ilk örnekte söylediğim gibi farklı kaynaklardan yararlanıp çıkarımlar yapmak lazım. Misal, Mısır ve Hitit ülkesi arasında yapılan Kadeş Antlaşmasının bir kaç farklı tableti vardır. Bizim İstanbul Arkeoloji müzesindeki tablette savaşı Hititlerin kazandığı yazarken, diğer bulunan yazılı kaynaklarda mısırlıları galip geldiği yazmaktadır. Bu durumda aslında savaşın bir tarafın galip gelmesi ile sonuçlanmadığı çıkarımını yapmış oluyoruz.
Sümer tabletilerine gelince, o konuda kesin bilgiler sahip değilim. Önceki mesajımda dediğim gibi Klasik Arkeoloji (Klasik çağ diye adlandırılan kısma ağırlık vermiş olan arkeoloji dalı) mezunu olduğum için biz o konular üzerinde çok fazla durmadık. Mezopotamyaya genel bir bakışla bilgi sahibi olduğumdan tabletler hakkında bir şey diyemeyeceğim.