ToNy
10-09-2011, 12:25
Bu aralar gene israil ve yahudi muhabbetleri artmışken sizlere bir kitaptan alıntı yerler paylaşmak istiyorum, Bölgemizdeki dönen dolapların ne sebeplerden kaynaklandığına dair belki biraz bize fikir verebilir... Biraz uzun ama bu konulara meraklı arkadaşların okumalarını tavsiye ederim... :)
Hitler, dünya tarihindeki gelmiş geçmiş en faşist ve
psikopat lider olarak bilinir. Çoğu kişi Hitler'i şizofrenin eşiğinde
olan fanatik Alman milliyetçisi psikopat bir lider olarak tanır, ancak gerçekte
hiç kimse Hitler hakkında bildiklerinin kendilerine anlatılan resmi tarih
senaryosundan başka bir şey olmadığını bilmez. Hitler, hakkında en çok
komplo teorisi uydurulan tarihi liderlerden (kuklalardan) birisidir.
ABD'de sivri çıkışları ve dürüst kişiliği ile tanınan Texas Üniversitesi tarih
profesörlerinden Texe Marrs'ın 2007 Mayıs'ında çıkan kitabının adı Bilinen
Tarihin Bilinmeyen Yanları.
Kitapta
1- Dünyayı yöneten Yahudi ailesi: Rotschild
2- Osmanlı devletinin planlı olarak nasıl dağıtıldığı
3- Arap birliğinin nasıl parçalara ayrıldığı
4- 1.Dünya Savaşı
5- Kukla Diktatör Hitler
6- 2.Dünya Savaşı
7- İsrail devletinin kuruluşu
8- Kennedy Suikastı
9- MOSSAD suikastları
10- 11 Eylül saldırıları
olmak üzere 10 bölüm
yer alıyor.
Bu bölümlerde yazarın savunduğu iddialar, kanıtlarla net bir
biçimde ortaya koyuluyor. Öncelikle son yıllarda Türkiye'de ortaya çıkan
Hitler hayranlığına ve "Türk Nasyonal Sosyalizmi" gibi kavramlara bir
cevap olarak Hitler'in tarihi kimliğinin ardında yatan karanlık bağlantıları ana
hatlarıyla sizlere aktarmaya çalışacağım.
DÜNYAYI YÖNETEN AİLE: ROTSCHILD AİLESİ
Çoğu kişi Rotschild ailesinin adını bile bilmez. Bu ailenin
adı, ne Forbes dergisinin düzenlediği ''Yılın Zenginleri'' bölümünde yer
alır, ne de dünya jet-sosyetesinin partilerinde geçer. Ancak birçok
ülkenin diplomatı bu ailenin adını duydukları zaman beş dakika durmak zorundadır.
Çünkü bu aile dünya tarihi sahnesinde 1590 yılından beri vardır ve dünya,
bu Yahudi ailesinin çok gizli faaliyetleri neticesinde bugünkü şeklini
almıştır. Çoğu kişi dünyada hiçbir ailenin böylesine bir gücü elinde
tutabileceğine inanamaz. Çünkü bir ailenin böylesine siyasi ve ekonomik
bir gücü nasıl elde ettiğini bilmiyordur. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki aile
derken üç-beş kişilik çekirdek bir aileden bahsetmiyorum. Rotschild
ailesinin bugün 1000-1500 civarında ferdi olduğu bilinmektedir. Bu aile
fertlerinin her biri, dünyanın gelişmiş, ya da gelişecek olan ülkelerinde,
çok derin faaliyetler sürdürmek üzere dağılmışlardır. Dünyada olan her
siyasi ve ekonomik gelişmeyi, İsrail devletinin çıkarlarına uygun düşecek
şekilde düzenlemek en kutsal görevleridir.
Ailenin geçmişi 16.yüzyıla dayanıyor. Aile İngiliz Kraliyet
Saraylarında kralın yaverliğini yapan bir aile olarak ortaya çıkıyor
önceleri. Kralın izlemesi gereken siyaseti ve dış politika stratejilerini
bu aile belirliyor. Sadece bununla da yetinmeyip kraliyet saraylarındaki tüm
ihaleleri kazanarak bu ihaleleri başarıyla sonuçlandırıp, hatırı sayılır
bir servetin de sahibi oluyorlar.
İngiliz saraylarındaki kariyerleri sayesinde kolayca
kazandıkları astronomik paralarla tarihin ilk bankacılık faaliyetini
gerçekleştirip, İngiliz çiftçilerine de astronomik faizlerle tarım kredisi
vermeye başlıyorlar ve 50 sene geçmeden neredeyse İngiltere devletinden
daha zengin bir hale geliyorlar. Faaliyet alanını iyice geliştirip
derinleştiren Rotschild ailesi Avrupa'daki tüm imparatorlukları n saraylarında söz
sahibi oldu. Sadece İngiltere'de değil, Avrupa'nın dört bir yanında tarımla
uğraşan insanlara yüksek faizle kredi vererek, altın ve gümüş komisyonculuğ u
yaparak servetlerini iyice büyütüyorlar. Ekonomik gücü, aklın ve mantığın
sınırlarını zorlamaya başlayan Rotschild ailesi, daha da karanlık ve karlı
bir işe girişiyor.
İşin adı "Savaşa giren devletlere faizle borç vermek"
Bunun ilk icraatını İngiltere-Fransa savaşında
gerçekleştiriyorlar. İngiltere'ye savaşa girmesi için faizli borç olarak
35 ton altın veriyorlar. İngiltere, Fransa karşısında yeniliyor ve Rotschild
ailesine olan borcunu ödeyemiyor. Borcun oluşturduğu mükellefiyetten
dolayı, İngiliz Merkez Bankası yani Bank of England Rotschild ailesine
devrediliyor.
Rotschıld ailesi İngiliz devletinin bu devretme işlemini bir şartla kabul
ediyor: İngiliz sterlinini kendilerinin basması şartı. İngiliz hükümeti
bu şartı o dönemde kabul etmek zorunda kalıyor ve İngiliz sterlinini basma
yetkisi bu Yahudi ailesine veriliyor. Görünüşte ekonomi hakkında pek
bilgisi olmayan arkadaşlar için bu durum pek bir şey ifade etmeyebilir. Para basma
yetkisini başka bir kuruluşa ya da şirkete vermek demek aynı zamanda
ülkenin bağımsızlığını da bu kuruluşa satmak demektir. Çünkü bir ülkenin bankası o
ülkenin parasını basarken bastığı para karşılığında o ülkenin hazinesine
değerli maden koymak zorundadır. Örneğin Türkiye Merkez Bankası, devlet
matbaasında 20 YTL basıyorsa eğer, devlet hazinesine de 20 YTL değerindeki
altını, elması ya da petrolü koymak zorundadır. Aksi halde basılan para,
kağıt parçasından başka bir şey olmaz. İşte Rotschild ailesinin de yaptığı
şey budur. İngiliz sterlinini basarak İngiliz hükümetine faizle borç
olarak vermiş ve karşılığında altın ve elmas almıştır. Bu şekilde bir yılda 12
ton altın kar ettiği ekonomi tarihçileri tarafından söylenir. Rotschild
ailesinin en büyük girişimi ise İngiltere ile Amerika'daki kolonilerin
savaşı olmuştur. Savaş sırasında Rotschild ailesi çok gizli bir biçimde
Amerikan kolonilerini desteklemiştir. Amerika'nın İngiltere'ye karşı
direnişini yöneten kişilere yüklü miktarda silah yardımı yapılmış,
İngiltere'nin bu savaşta yenilmesinin sağlanacağı garanti edilmiş ve
karşılığında, kurulacak olan Amerika devletinin resmi para birimini basma
yetkisi istenmiştir. İngiltere ile savaş konusunda çok umutsuz olan başkan
Washington ve ekibi bu teklifi hiç düşünmeden kabul etmiştir. Aile böylece
günümüzde tüm dünyada çok popüler olan Amerikan dolarını basma yetkisini
elde etmiştir.
Savaşı Amerikan kolonileri kazanmış ve İngiltere Amerika'dan
elini ayağını çekmek zorunda kalmıştır. Savaştan yenik çıkan İngiltere bu
sefer Amerika'ya yardım ettiği için Fransa'ya saldırmıştır. İngiltere,
Rotschild ailesinin kendilerine finansal destekte bulunacağına güvenerek
bu savaşa girdiyse de Rotschild ailesinden umdukları desteği bulamamışlardır.
Rotschild ailesi el altından Fransa'yı destekleyerek Amerikan
kolonilerinin bağımsızlığını garantilemek istemiştir. Bir taraftan da İngiliz borsası
üzerinde spekülasyona girişmiştir. İngiltere-Fransa savaşı sırasında
borsada müthiş bir hareketlenme olmuş ve borsada oynayan halk, savaşı
kazanacakları nı düşünerek girişimlerini arttırmışlardır. Bunu fırsat bilen Rotschild
ailesi ''İngilizlerin savaşı kazandığı'' iddiasını ortaya atarak İngiliz
halkının her şeyini borsaya koymasını sağlamıştır. Ancak, generaller ve
ordudan geriye kalanlar yurda döndüğünde, İngiltere'nin savaşta kaybettiği
ortaya çıkmıştır. Borsa anormal derecede yükselmiş ve böylece kağıtları
elinde tutan Rotschild ailesi bu ticaretten en karlı çıkan isim olmuştur.
İngiliz tarihçilerin ''Kara eylül'' diye nitelendirdiğ i bu olay ile
Rotschild ailesi adeta İngiltere devletinin mülkiyetini ele geçirmiştir.
İyice gelişen Rotschild ailesi, Kenan diyarında Tanrı'nın kendilerine vaad
ettiği kutsal İsrail devletini kurmak için hazırlığa başlamıştır. Osmanlı
Devleti'nin parçalanması için gerekli olan her şeyi yapmışlardır. Osmanlı
devletine komşu olan ülkeleri finanse ederek Osmanlı'ya karşı savaşmaları
için kışkırtmışlardır. Böylelikle sudan bahanelerle Osmanlıya saldıran
Rusya, Avusturya ve diğer komşu devletler, Osmanlıyı askeri ve ekonomik
güç olarak iyice yıpratarak azınlık unsurların ayaklanmasını sağlamışlardır.
Osmanlı devleti nereye koşacağını şaşırmış ve neticede isyan
eden azınlıkların ayrı devletler kurmasına engel olamamıştır. Osmanlının
en çok dış borcu Rotschıld ailesinin sahibi olduğu Bank Of England
bankasınadır. Osmanlı Devleti, Rotschıld ailesine olan borcunu ödeyecek
durumda olmadığından Rotschıld ailesi bunu fırsat bilmiş, Osmanlıya iğrenç
bir teklifte bulunmuştur. Sultan 2. Abdülhamit ile görüşen Lord Baron
Rotschıld "Kudüs şehrinin, Filistin'in, Suriye'nin ve Güneydoğu Anadolu
bölgesinin, yeni kurulacak olan Yahudi devletine verilmesi karşılığında,
Osmanlı devletinin tüm dış borcunu silme ve Balkanlar'da, Afrika'da
kaybettikleri toprakları geri verme" teklifinde bulunmuş, ancak Abdülhamit
teklifi şiddetle reddetmiştir. Abdülhamit, dinen böyle bir tutum
sergileyerek büyük bir sevaba girmişse de Osmanlı devletinin yıkılma
sürecini hızlandırmıştır. Daha sonraları Enver Paşa, Abdülhamit'in bu
tutumunu tarihi bir hata olarak değerlendirmiş tir. Enver Paşa'ya göre
Kudüs şehri ve Kenan diyarı Yahudilere geçici olarak verilmeli ve Osmanlı tekrar
eski gücüne kavuştuktan sonra bu topraklar geri alınmalıydı. Atatürk'e
göre ise Osmanlı devleti böyle bir şey yapsaydı bile yıkılmaktan kurtulamazdı
çünkü Osmanlı üzerine korkunç oyunlar oynanıyordu. Özetleyerek anlattığım
bu süreçten sonra Rotschıld ailesi bütün gücüyle 1. Dünya savaşının çıkmasını
tezgahlamıştır. Rotshıld ailesinin hesaplarına göre 1. Dünya savaşı ve
Arabistanlı Lawrence'in faaliyetleri, Arapların birçok parçaya bölünmesi
ve İsrail devletinin kurulması için yeterliydi. Savaş gerçekleşmiş,
Almanların önderliğindeki İttifak devletleri grubu savaşı kaybetmişlerdi. Rotschıld
ailesinin hesapları tutmuş ve İsrail devletinin resmi kuruluşunun ilan
edilmesine ramak kalmıştı. Ancak tarihi rüyaya çeyrek kala Rotschild
ailesi ayrıntılarda küçük bir hata yaptığını fark etti. İsrail devleti kurulmaya
hazırdı ama, dağ ve ovalardan ibaret olan İsrail topraklarında kim
yaşayacaktı? Avrupa'nın gelişmiş kentlerindeki rahatlığa alışmış olan
Yahudiler, İsrail'de yaşamaya nasıl ikna edilecekti ? Esas sorun buydu. Bu
sorunun giderilmesi için Rotschild ailesi radikal kararlar aldı ve yeni
bir savaş için gerekli olan ortam hazırlanmaya başlandı.
KUKLA DİKTATÖR HİTLER'İN ORTAYA ÇIKIŞI VE 2. DÜNYA SAVAŞI
Almanya, Birinci Dünya savaşından adeta bir enkaz halinde ve
oldukça demoralize bir biçimde çıkmıştı. Devlet tüm ekonomik ve askeri
gücünü kaybetmişti. Ve çok ağır yaptırımlar içeren savaş tazminatı
anlaşmalarına imza atmışlardı. Ancak Almanya'nın borçlu olduğu ülkelerin
merkez bankalarının %85'i Rotschild ailesine ait olduğundan Almanya
nerdeyse sadece Yahudi Rotschild ailesine borçluydu. Rotschild ailesi, Almanya'nın,
bu yüklü borcun onda birini dahi ödeyemeyeceğini biliyordu. Rotschıld
ailesi, Alman Merkez Bankasının kendilerine devredilmesi karşılığında dış
borçlarının silinmesini teklif etti ve Almanlar teklifi kabul etmek
zorunda kaldı. Aslında bu durum sonun başlangıcıydı. Bırakın savaşacak parayı ve
silahı, savaşta askere alacak erkek vatandaşı bile kalmayan Almanya tekrar
tüm dünyaya kafa tutacak gücü nereden ve nasıl bulabilirdi ? Bunun için
ancak Tanrının yardımı gerekirdi. Ancak daha onlar intikam planını
yapmadan önce, Rotschild ailesi onlar için çok gizli bir plan yapmıştı bile. Bu
plana göre sahte ama çok inandırıcı bir faşizm rüzgarı Avrupa'da esecek ve
Yahudilere en ince ayrıntısına kadar planlanmış bir şekilde şiddet ve
baskı uygulanarak İsrail'e göç etmeye mecbur bırakılacaklardı . Bu planın ilk
bölümü Almanya'nın ekonomisinin ayağa kaldırılması ve hızla silahlanmasını
n sağlanmasıydı. Muazzam bir ekonomik ve askeri güce kavuşan Almanya'nın
başına 1. Dünya savaşında er olarak savaşan fanatik milliyetçi Hitler
getirildi. İtalya ise Alman Faşizmi'nin etkisi altında kalmış ve iktidara
Mussolini gelmiştir. Mussolini'nin iktidara gelmesi Rotschild ailesinin
bir planı değil kendiliğinden gelişmiş bir olaydı ama bu durum Rotschıld
ailesinin ekmeğine yağ sürmüştü.
Hitler, hitabet yeteneği ve ürkütücü karizması ile Alman
halkını yediden yetmişe peşinden koşturmuştur. Hitler'in konuşmalarında ve
toplantılarında ise şaşırtıcı bir biçimde ana hedef Yahudilerdir.
Hitler'in iktidara gelmesinden önce kardeş gibi bir arada yaşayan Alman ve Yahudi
halkları birbirlerine hiçbir zararlarının dokunmamasına rağmen oluşturulan
yapay kaos ortamı yüzünden birbirleri ile kanlı bıçaklı hale gelmişlerdir.
Savaştan önce Yahudi işadamlarına Nazi gençlerinin düzenlediği saldırılar,
ev kundaklamalar ve cinayetler ortamı iyice germiştir. Zengin olan
Yahudiler bir yolunu bulup Almanya'yı terk etseler de, fakir olan zararsız Yahudiler
bir yere gidecek paraları olmadığından oldukları yerde kala kalmışlardı .
O dönemler savaş dönemleri olduğundan Almanya'nın dışına çıkmak için büyük
paralar ve bazı önemli bağlantılar şarttı.
Hitler savaşı başlatmış ve Almanya'nın sahte intikam
harekatı başlamıştı. Almanya savaşın ilk yıllarında başarı göstermiş ve
Fransa, Yugoslavya, Çekoslovakya, Avusturya ve Belçika gibi ülkelerin
tamamını çok kısa sürede ele geçirmişti. Özellikle Paris'e 2 saatte giren
Nazi orduları İngiltere ve İspanya'nın iyice ürkmesine neden olmuştur.
İngiltere'yi hava saldırıları ile darmadağın eden Nazi orduları bir
taraftan da sözde Yahudi soykırımı yapmaya başlamıştır.
Yahudiler bir bir katledilmiş ve imha fırınlarında
yakılmıştır. Ortada öyle korkunç bir ortam vardır ki, savaştan sonra
bölgeyi teftişe gelen Amerikalı generaller bile uçaklarından iner inmez havadaki
pis kokudan dolayı hava alanında kusmuşlardır. Havadaki pis kokunun nedeni ise
sürekli olarak yakılan insan cesetleri ve çürümüş cesetlerdir. Savaştan
sonra tam bir korku ülkesine dönen Almanya'da ortaya atılan iddialara göre
neredeyse hiç Yahudi bırakılmamıştır. Ancak Sovyet araştırmacılar durumun
hiç de öyle olmadığını savaşta katledilenlerin sadece %15'in Yahudi
olduğunu net ve çarpıcı belgelerle kanıtlamışlardır. Bu belgelere göre savaşta
öldürülenlerin çoğu ermeni,çingene ve Polonyalılardı . Geriye kalan zengin
Yahudiler Rotscild ailesinin kurduğu paravan şirketler aracılığı ile ve
Amerikan askerlerinin denetiminde, gizlice (Amerika'ya değil) İsrail'e
kaçırılmışlardır. İsrail'e getirildikleri dönemden İsrail devleti
kuruluncaya kadar olan süreçte tabiri caizse Allah'ın dağında prefabrik
usulü yapılmış evlerde kalmışlar ve büyük zorluk çekmişlerdi. Kaçmak için
girişimlerde bulunanlar ise Tevrat'ın emrettiği bir biçimde idam
edilmişlerdir. Neticede yaratılan sahte milliyetçi bir hava ile sözde
Yahudi soykırımı yapılmış, tüm dünyada Yahudilere yönelik şiddet eylemlerine
girişilmiş ve Yahudiler İsrail'e göç etmek zorunda bırakılmışlardır. Yani
Rotschild ailesi 1. Dünya savaşında yarım bıraktığı işi 2. Dünya savaşında
tamamlayabilmiş tir. Aşırı dindar bir aile olan Rotschild ailesi,
kendilerine göre, Tanrı'ya olan sözü yerine getirmiştir.
BAŞKAN KENNEDY'NİN ORTADAN KALDIRILMASI
2. Dünya savaşından sonra kurulan İsrail devletinde her şey
1960 yılında John Fitzgerald Kennedy'nin Amerikan başkanı olmasından sonra
değişmiştir. Kennedy Amerikan tarihinin en genç Başkan'ıdır ve aynı
zamanda ilk katolik Başkandır. Kennedy'den önce Amerika'da katolik bir
Başkan hiçbir zaman olmamıştır. John F Kennedy'nin babası
olan Joseph Kennedy de politikacı olup aynı zamanda İngiltere
büyükelçiliği yapmıştı. Ne babası, ne de Başkan Kennedy Yahudilerle iyi geçinemiyorlardı
.
Babası büyükelçilik yaptığı dönemde Londra'da Yahudilerin boy hedefi
haline gelmiş ve çeşitli saldırılara maruz kalmıştı. Sigmund Rotschild,
Kennedy'ye "Başkan seçildiğinde Ortadoğu'da İsrail tarafını tutan bir politika
izlemesi karşılığında, milyonlarca doları bulan seçim kampanyası masraflarını
karşılamayı" teklif etmiştir. Ancak Kennedy böyle bir teklifin bir daha
yapılmamasını rica etmiş ve kendisini hakarete uğramış hissettiğini
belirttirmiştir. Kennedy, İsrail lobisinin Amerikan devleti üzerindeki
faaliyetlerinden son derece rahatsızdı. Kennedy'ye göre lobilerin
faaliyetleri, Amerikan bağımsızlığına vurulmuş bir darbeydi.
KENNEDY İLE İSRAİL BAŞKANI BEN GURİON'UN NÜKLEER KAVGASI
İsrail kurulduğu günden beri Ortadoğu'da süper güç olma
hayali ile hareket etmiştir. Bu yüzden İsrail Devleti hızlı bir "nükleer
silahlanma programı" izlemeye başlamıştır. İsrail'in Dimona Çölü'nde
kurduğu nükleer santralinde peynir-ekmek gibi atom bombası ve nükleer başlıklı
füzeler üretmesi Başkan Kennedy'yi çok rahatsız etmiştir. İsrail'in
nükleer füzelerinin Ankara, İstanbul, Şam, Tahran, Bağdat ve Riyad gibi şehirleri
vuracak kapasitede ve menzilde olması Kennedy yönetimini önlem almaya
mecbur bırakmıştır. Kennedy, Ben Gurion'a yazdığı sert bir uyarı mektubunda
''İsrail'in nükleer programını durdurmaması durumunda Amerikan yönetiminin
yaptırım uygulamaktan kaçınmayacağını belirtmiştir' '. Ben Gurion da cevap
olarak gönderdiği mektupta Kennedy'ye ''Genç Adam'' diye hitap etmiş ve
bazı ağır ithamlarda bulunmuştur. Bu mektuplaşmalar iyice çığırından çıkmış ve
hakaretleşmeye dönüşmüştür. Bu durum üzerine tepki olarak Ben Gurion
istifa etmiştir. Ünlü Yahudi politikacı Henry Kissinger ''İsrail'in nükleer
programına son vermesi İsrail'e büyük zarar verir'' diyerek Kennedy'yi
ikna etmeye çalışmış ancak başarılı olamamıştır.
Kennedy bununla da yetinmemiş ve 4 Haziran 1963'te Amerikan
Temsilciler Meclisi'ne danışarak çıkarttığı 11110 sayılı kanunla Amerikan
Dolar'ını basma yetkisini Rotschild ailesine ait olan Federal Reserve
Bank'ın elinden alarak Amerikan Merkez Bankası'na vermiş ve ''bir ülkenin
parasının denetimin şahısların elinde olmasının büyük bir sorun olduğunu''
belirterek kendi sonunu hazırlamıştır. Federal Reserve Bank, İsrail'in en
büyük gelir kaynağıdır, tabiri caizse şah damarıdır. Kennedy, dolar basma
yetkisini Federal Reserve Bank'ın elinden alarak adeta İsrail'in şah
damarını kesmiştir. Neticede İsrail için Kennedy'nin etkisiz hale
getirilmesi farz olmuştur. Kennedy'nin seçimleri kaybetmesini beklemek boş
bir umuttu, çünkü Kennedy halktan büyük destek görüyordu. Kennedy'ye
seçimler kaybettirilse bile sonradan kazanması yüksek ihtimaldi. Üstelik
Kennedy'nin kardeşi de gelecek vaad eden bir politikacıydı. Tek bir çare
gözüküyordu. O da suikast idi. Kennedy bir şekilde öldürülürse Amerikan
yasaları gereği yerine yardımcısı getirilecekti. Kennedy'nin yardımcısı
Lyndon Johnson'dı. Johnson tam bir İsrail taraftarıydı. Üstelik Kennedy
ile hiç iyi geçinemiyordu, söylentilere göre Kennedy kendisini kovmaya
çalışıyordu. İsrail, suikast kararı alır ve bunu, Amerikan derin devleti
içindeki bağlantılarını kullanarak gizlice uygulamaya koyar. Kennedy'yi
öldürmek için en uygun ortam seçim kampanyaları için geleceği Dallas'tır.
Dallas'ta her zamanki gibi üstü açık araba ile halkı selamlayacak olan
Kennedy'yi korumakla görevli CIA ajanları özel olarak ayarlanacak ve
başkanın güvenliği sabote edilecekti. Böylece suikast çetesi Kennedy'yi
rahatlıkla öldürebilecekti. Suikast çetesi için değişik rivayetler vardır.
Kimileri Kennedy'yi Fransız suikast çetesinin öldürdüğünü, kimileri ise
Kübalı sürgünlerin öldürdüğünü iddia eder ancak kesin olan bir şey var ki,
Kennedy'yi öldürenler çok profesyonel ve acımasız keskin nişancılardan
(sniper) oluşan bir suikast timidir.
Kennedy'nin ziyaretinden önce, yani 21 Kasım 1963 akşamı
Dallas'ta bardaktan boşalırcasına yağmur yağmıştır. Ancak şehir halkı buna
rağmen başkanı en iyi şekilde karşılamak için elinden geleni yapmıştır. 22
Kasım 1963 sabahı Washington D.C.'den Air Force One uçağı ile gelen Başkan
Kennedy ve eşi, sabah 09'da şehir merkezinde Dallas valisi Connaly ile
birlikte kahvaltı ettikten sonra üstü açık bir limuzine binerek halkı
selamlamaya başlamışlardır. Tam 6 aracın olduğu kortejde en son arabada
Başkan Kennedy ve Vali Connaly vardır. Önde motosikletli SS korumalar ve
yanda CIA ajanlarının bulunduğu arabalarla Kennedy'nin arabası Kortejle
birlikte Elm caddesinden Houston'a doğru beklenmedik bir dönüş yapar. O
sırada silah sesleri yükselmeye başlar. Polisler telsizle anons etmeye
başlar: ''Korteje ateş ediyorlar yere yatın'' diye. Tam 6 el silah sesi
duyulur. Birinci mermi arabayı ıskalar ve alt geçitte bekleyen Edmund
Harris adındaki taksi şoförünün kulağını parçalar. İkinci mermi Kennedy'yi tam
omzundan vurur. Üçüncü mermi Kennedy'yi ıskalayıp ön koltuktaki vali
Connaly'i omzundan vurur. Dördüncü mermi Kennedy'yi boynundan vurur, aynı
mermi başkanın vücudundan çıkıp Vali Connaly'i sırtından vurur. Beşinci
mermi arabayı ıskalayıp dikiz aynasını kırıp dışarı çıkar. Ve Altıncı
mermi... Altıncı mermi başkan Kennedy'yi tam kafasından vurur. Başkanın
kafasını parçalayan mermi bulunamaz.
Suikasttan sonra yapılan araştırmalarda Kennedy'yi sözde
komünistlerden vatan haini Lee Harvey Oswald'ın vurduğu iddia edilir.
Ortada altı mermi olmasına rağmen Oswald'ın tek katil olduğu görüşüne varılır.
İddialara göre Oswald, Texas Okul kitapları bürosunun altıncı katındaki
pencere dibinden İtalyan yapımı "Mannlicher Caracano" marka sniper tüfeği
ile altı kez ateş ederek Başkanı öldürmeyi başarmıştır.
Lee Harvey Oswald apar topar hapsi boylamıştır. Deliller
birden çok sayıda keskin nişancının olduğunu göstermesine rağmen, İsrail
denetimindeki Amerikan derin devleti, suçu Lee Harvey Oswald'ın üzerine
atarak diğer delilleri bir bir yok etmiştir. Suikastı gören 57 kişi ölü
bulunmuş, ölümler kaza veya intihar ile açıklanmıştır. Lee Harvey Oswald ise
suikasttan iki gün sonra, mahkeme çıkışında yüzlerce FBI ajanı ve polisin
arasında Yahudi bir bar işletmecisi olan Jack Ruby tarafından
öldürülmüştür.Bu Amerikan milliyetçisi Yahudi, Lee Harvey Oswald'ı öldürmesinin nedenini
ise "komünistlerden Amerika'nın aldığı intikam" olarak yorumlamıştır.
Birden çok sayıda keskin nişancı tarafından vurulan Kennedy'nin otopsisini Amerikan ordusundaki
üst düzey amiral ve generaller yürütmüş ve otopsideki suikast delillerini bir bir sabote etmişlerdi.
Ailesi, Kennedy'nin kafasının kesilerek incelenmesini ve böylelikle gerçek
suikastçıların bulunmasını istediğinde ise, Amerikan birimleri konuyu
şiddetle reddetmişlerdir. Kennedy apar topar gömülerek konu örtbas
edilmiştir.
Başkan Kennedy'nin suikast sonucu öldürülmesinden sonra başkan adayı olan kardeşi senatör Robert Kennedy de
bir basın toplantısı sırasında İsrail işbirlikçisi Filistinli bir genç tarafından kurşunlanarak
öldürülmüştür.
KENNEDY SUİKASTININ SONUÇLARI
İsrail, Kennedy'nin kapattığı Dimona çölündeki nükleer
santralini tekrar açmış ve nükleer silah üretimine eskisi gibi devam
etmiştir.
Başkan Kennedy'nin çıkarttığı, Federal Reserve Bank'ın
elinden Amerikan dolarını basma yetkisini alan 11110 sayılı kanun iptal
edilmiş ve Amerikan dolarını basma yetkisi tekrar Rotschild ailesine ait
olan Federal Reserve Bank'a verilmiştir.
II. Dünya savaşından sonra ılımlı ve sakin bir politika
izleyen Amerika devleti özellikle Kennedy suikastından sonra soğuk savaş
sürecini de başlatmıştır. Amerika ile Sovyet Rusya arasındaki soğuk
savaştan
tüm dünya devletleri çok olumsuz yönde etkilenmiştir. Amerika ile Sovyet
Rusya arasındaki silahlanma rekabeti adeta bir sidik yarışına dönmüştür.
Amerika tüm dünya genelinde emperyalist faaliyetlerine hız
vermiş ve Vietnam'a saldırmıştır. Vietnam'da binlerce kişinin ölmesine ve
birçok ülkenin bu savaştan dolaylı olarak zarar görmesine neden olmuştur.
Amerika'da İsrail lobisi ise iyice pervasızlaşmış ve
yönetimde söz sahibi olmuştur. Amerika İsrail Devletinin yaptığı
katliamlara sesini çıkaramaz hale gelmiş ve İsrail ile suç ortaklığı yapmaya
başlamıştır. En basitinden örnek vermek gerekirse İsrail devletinin çok
gizlice yürüttüğü "Samuel Vanunu'yu kaçırma operasyonu"na istemeden şahit
olan bir Amerikan Fırkateynindeki 23 deniz piyadesi İsrail hücum botları
tarafından açılan ateşle öldürülmüştür. Denize düşüp kaçmaya çalışan
askerler bile İsrailliler tarafından öldürülmüştür. Olayın basına
sızmasına izin verilmemiş ve yahudilerin kontrolündeki Amerikan basını konuyu haber
bile yapmamıştır.
CIA tüm dünyada ''komünizmle mücadele'' doğrultusunda adına
GLADIO denilen ve Beyrut'taki gerilla kamplarında eğitilen katillerden ve
paralı askerlerden oluşan gizli bir ordu hazırlamış ve bu paralı katilleri
maaşa bağlayarak dünyanın her yerinde komünistleri ve sol düşüncelileri
öldürmekle görevlendirmiş tir. Bu bağlamda Türkiye'deki sağ-sol
çatışmaları, siyasi amaçlar için işlenen cinayetler, katliamlar, terörist eylemler,
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesi ve 12 Eylül darbesi hep Gladio'nun
eserleridir. Gladio ordularının kurulması ne tesadüfse Kennedy
suikastından hemen sonraya denk gelir.
Amerika'nın "Büyük Ortadoğu Projesi" başlamıştır. Büyük
Ortadoğu Projesinin diğer adı ise Büyük İsrail Devleti projesidir. Kennedy
suikastından sonra Büyük İsrail Devleti Projesine hız verilmiştir. Büyük
İsrail Devleti Tevrat'ta Tanrı Yehova'nın Yahudilere vaad ettiği
topraklardan oluşmaktadır. 11 Eylül saldırıları, Münih'teki eylemler ve
daha birçok terörist eylem aslında Büyük İsrail Devleti projesinin bir
parçasından başka bir şey değildir.
ve Rotschild in nakit olarak 2004 bilgisine göre paralarsı ne kadar?
30 Trilyon dolar, mülkler hariç bazı arkadaşlar Büyük Ortadoğu Projesini sanki yeni bir
şeymiş gibi algılıyorlar. Bu arkadaşlar kitap falan pek okumadıkları için
ne duysalar ona inanıyorlar. Büyük Ortadoğu projesi yeni bir şey değil ki.
Yüzyıllardır var olan bir proje... Osmanlıların yıkılması, Arapların
parçalanarak bir sürü ülkeye bölünmesi, Türkiye'deki terör eylemleri ve
istikrarsızlık ve Irak, İran gibi ülkelerin periyodik olarak neredeyse her
on yılda bir sorun çıkarması rastlantı olmasa gerek !
Hitler, dünya tarihindeki gelmiş geçmiş en faşist ve
psikopat lider olarak bilinir. Çoğu kişi Hitler'i şizofrenin eşiğinde
olan fanatik Alman milliyetçisi psikopat bir lider olarak tanır, ancak gerçekte
hiç kimse Hitler hakkında bildiklerinin kendilerine anlatılan resmi tarih
senaryosundan başka bir şey olmadığını bilmez. Hitler, hakkında en çok
komplo teorisi uydurulan tarihi liderlerden (kuklalardan) birisidir.
ABD'de sivri çıkışları ve dürüst kişiliği ile tanınan Texas Üniversitesi tarih
profesörlerinden Texe Marrs'ın 2007 Mayıs'ında çıkan kitabının adı Bilinen
Tarihin Bilinmeyen Yanları.
Kitapta
1- Dünyayı yöneten Yahudi ailesi: Rotschild
2- Osmanlı devletinin planlı olarak nasıl dağıtıldığı
3- Arap birliğinin nasıl parçalara ayrıldığı
4- 1.Dünya Savaşı
5- Kukla Diktatör Hitler
6- 2.Dünya Savaşı
7- İsrail devletinin kuruluşu
8- Kennedy Suikastı
9- MOSSAD suikastları
10- 11 Eylül saldırıları
olmak üzere 10 bölüm
yer alıyor.
Bu bölümlerde yazarın savunduğu iddialar, kanıtlarla net bir
biçimde ortaya koyuluyor. Öncelikle son yıllarda Türkiye'de ortaya çıkan
Hitler hayranlığına ve "Türk Nasyonal Sosyalizmi" gibi kavramlara bir
cevap olarak Hitler'in tarihi kimliğinin ardında yatan karanlık bağlantıları ana
hatlarıyla sizlere aktarmaya çalışacağım.
DÜNYAYI YÖNETEN AİLE: ROTSCHILD AİLESİ
Çoğu kişi Rotschild ailesinin adını bile bilmez. Bu ailenin
adı, ne Forbes dergisinin düzenlediği ''Yılın Zenginleri'' bölümünde yer
alır, ne de dünya jet-sosyetesinin partilerinde geçer. Ancak birçok
ülkenin diplomatı bu ailenin adını duydukları zaman beş dakika durmak zorundadır.
Çünkü bu aile dünya tarihi sahnesinde 1590 yılından beri vardır ve dünya,
bu Yahudi ailesinin çok gizli faaliyetleri neticesinde bugünkü şeklini
almıştır. Çoğu kişi dünyada hiçbir ailenin böylesine bir gücü elinde
tutabileceğine inanamaz. Çünkü bir ailenin böylesine siyasi ve ekonomik
bir gücü nasıl elde ettiğini bilmiyordur. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki aile
derken üç-beş kişilik çekirdek bir aileden bahsetmiyorum. Rotschild
ailesinin bugün 1000-1500 civarında ferdi olduğu bilinmektedir. Bu aile
fertlerinin her biri, dünyanın gelişmiş, ya da gelişecek olan ülkelerinde,
çok derin faaliyetler sürdürmek üzere dağılmışlardır. Dünyada olan her
siyasi ve ekonomik gelişmeyi, İsrail devletinin çıkarlarına uygun düşecek
şekilde düzenlemek en kutsal görevleridir.
Ailenin geçmişi 16.yüzyıla dayanıyor. Aile İngiliz Kraliyet
Saraylarında kralın yaverliğini yapan bir aile olarak ortaya çıkıyor
önceleri. Kralın izlemesi gereken siyaseti ve dış politika stratejilerini
bu aile belirliyor. Sadece bununla da yetinmeyip kraliyet saraylarındaki tüm
ihaleleri kazanarak bu ihaleleri başarıyla sonuçlandırıp, hatırı sayılır
bir servetin de sahibi oluyorlar.
İngiliz saraylarındaki kariyerleri sayesinde kolayca
kazandıkları astronomik paralarla tarihin ilk bankacılık faaliyetini
gerçekleştirip, İngiliz çiftçilerine de astronomik faizlerle tarım kredisi
vermeye başlıyorlar ve 50 sene geçmeden neredeyse İngiltere devletinden
daha zengin bir hale geliyorlar. Faaliyet alanını iyice geliştirip
derinleştiren Rotschild ailesi Avrupa'daki tüm imparatorlukları n saraylarında söz
sahibi oldu. Sadece İngiltere'de değil, Avrupa'nın dört bir yanında tarımla
uğraşan insanlara yüksek faizle kredi vererek, altın ve gümüş komisyonculuğ u
yaparak servetlerini iyice büyütüyorlar. Ekonomik gücü, aklın ve mantığın
sınırlarını zorlamaya başlayan Rotschild ailesi, daha da karanlık ve karlı
bir işe girişiyor.
İşin adı "Savaşa giren devletlere faizle borç vermek"
Bunun ilk icraatını İngiltere-Fransa savaşında
gerçekleştiriyorlar. İngiltere'ye savaşa girmesi için faizli borç olarak
35 ton altın veriyorlar. İngiltere, Fransa karşısında yeniliyor ve Rotschild
ailesine olan borcunu ödeyemiyor. Borcun oluşturduğu mükellefiyetten
dolayı, İngiliz Merkez Bankası yani Bank of England Rotschild ailesine
devrediliyor.
Rotschıld ailesi İngiliz devletinin bu devretme işlemini bir şartla kabul
ediyor: İngiliz sterlinini kendilerinin basması şartı. İngiliz hükümeti
bu şartı o dönemde kabul etmek zorunda kalıyor ve İngiliz sterlinini basma
yetkisi bu Yahudi ailesine veriliyor. Görünüşte ekonomi hakkında pek
bilgisi olmayan arkadaşlar için bu durum pek bir şey ifade etmeyebilir. Para basma
yetkisini başka bir kuruluşa ya da şirkete vermek demek aynı zamanda
ülkenin bağımsızlığını da bu kuruluşa satmak demektir. Çünkü bir ülkenin bankası o
ülkenin parasını basarken bastığı para karşılığında o ülkenin hazinesine
değerli maden koymak zorundadır. Örneğin Türkiye Merkez Bankası, devlet
matbaasında 20 YTL basıyorsa eğer, devlet hazinesine de 20 YTL değerindeki
altını, elması ya da petrolü koymak zorundadır. Aksi halde basılan para,
kağıt parçasından başka bir şey olmaz. İşte Rotschild ailesinin de yaptığı
şey budur. İngiliz sterlinini basarak İngiliz hükümetine faizle borç
olarak vermiş ve karşılığında altın ve elmas almıştır. Bu şekilde bir yılda 12
ton altın kar ettiği ekonomi tarihçileri tarafından söylenir. Rotschild
ailesinin en büyük girişimi ise İngiltere ile Amerika'daki kolonilerin
savaşı olmuştur. Savaş sırasında Rotschild ailesi çok gizli bir biçimde
Amerikan kolonilerini desteklemiştir. Amerika'nın İngiltere'ye karşı
direnişini yöneten kişilere yüklü miktarda silah yardımı yapılmış,
İngiltere'nin bu savaşta yenilmesinin sağlanacağı garanti edilmiş ve
karşılığında, kurulacak olan Amerika devletinin resmi para birimini basma
yetkisi istenmiştir. İngiltere ile savaş konusunda çok umutsuz olan başkan
Washington ve ekibi bu teklifi hiç düşünmeden kabul etmiştir. Aile böylece
günümüzde tüm dünyada çok popüler olan Amerikan dolarını basma yetkisini
elde etmiştir.
Savaşı Amerikan kolonileri kazanmış ve İngiltere Amerika'dan
elini ayağını çekmek zorunda kalmıştır. Savaştan yenik çıkan İngiltere bu
sefer Amerika'ya yardım ettiği için Fransa'ya saldırmıştır. İngiltere,
Rotschild ailesinin kendilerine finansal destekte bulunacağına güvenerek
bu savaşa girdiyse de Rotschild ailesinden umdukları desteği bulamamışlardır.
Rotschild ailesi el altından Fransa'yı destekleyerek Amerikan
kolonilerinin bağımsızlığını garantilemek istemiştir. Bir taraftan da İngiliz borsası
üzerinde spekülasyona girişmiştir. İngiltere-Fransa savaşı sırasında
borsada müthiş bir hareketlenme olmuş ve borsada oynayan halk, savaşı
kazanacakları nı düşünerek girişimlerini arttırmışlardır. Bunu fırsat bilen Rotschild
ailesi ''İngilizlerin savaşı kazandığı'' iddiasını ortaya atarak İngiliz
halkının her şeyini borsaya koymasını sağlamıştır. Ancak, generaller ve
ordudan geriye kalanlar yurda döndüğünde, İngiltere'nin savaşta kaybettiği
ortaya çıkmıştır. Borsa anormal derecede yükselmiş ve böylece kağıtları
elinde tutan Rotschild ailesi bu ticaretten en karlı çıkan isim olmuştur.
İngiliz tarihçilerin ''Kara eylül'' diye nitelendirdiğ i bu olay ile
Rotschild ailesi adeta İngiltere devletinin mülkiyetini ele geçirmiştir.
İyice gelişen Rotschild ailesi, Kenan diyarında Tanrı'nın kendilerine vaad
ettiği kutsal İsrail devletini kurmak için hazırlığa başlamıştır. Osmanlı
Devleti'nin parçalanması için gerekli olan her şeyi yapmışlardır. Osmanlı
devletine komşu olan ülkeleri finanse ederek Osmanlı'ya karşı savaşmaları
için kışkırtmışlardır. Böylelikle sudan bahanelerle Osmanlıya saldıran
Rusya, Avusturya ve diğer komşu devletler, Osmanlıyı askeri ve ekonomik
güç olarak iyice yıpratarak azınlık unsurların ayaklanmasını sağlamışlardır.
Osmanlı devleti nereye koşacağını şaşırmış ve neticede isyan
eden azınlıkların ayrı devletler kurmasına engel olamamıştır. Osmanlının
en çok dış borcu Rotschıld ailesinin sahibi olduğu Bank Of England
bankasınadır. Osmanlı Devleti, Rotschıld ailesine olan borcunu ödeyecek
durumda olmadığından Rotschıld ailesi bunu fırsat bilmiş, Osmanlıya iğrenç
bir teklifte bulunmuştur. Sultan 2. Abdülhamit ile görüşen Lord Baron
Rotschıld "Kudüs şehrinin, Filistin'in, Suriye'nin ve Güneydoğu Anadolu
bölgesinin, yeni kurulacak olan Yahudi devletine verilmesi karşılığında,
Osmanlı devletinin tüm dış borcunu silme ve Balkanlar'da, Afrika'da
kaybettikleri toprakları geri verme" teklifinde bulunmuş, ancak Abdülhamit
teklifi şiddetle reddetmiştir. Abdülhamit, dinen böyle bir tutum
sergileyerek büyük bir sevaba girmişse de Osmanlı devletinin yıkılma
sürecini hızlandırmıştır. Daha sonraları Enver Paşa, Abdülhamit'in bu
tutumunu tarihi bir hata olarak değerlendirmiş tir. Enver Paşa'ya göre
Kudüs şehri ve Kenan diyarı Yahudilere geçici olarak verilmeli ve Osmanlı tekrar
eski gücüne kavuştuktan sonra bu topraklar geri alınmalıydı. Atatürk'e
göre ise Osmanlı devleti böyle bir şey yapsaydı bile yıkılmaktan kurtulamazdı
çünkü Osmanlı üzerine korkunç oyunlar oynanıyordu. Özetleyerek anlattığım
bu süreçten sonra Rotschıld ailesi bütün gücüyle 1. Dünya savaşının çıkmasını
tezgahlamıştır. Rotshıld ailesinin hesaplarına göre 1. Dünya savaşı ve
Arabistanlı Lawrence'in faaliyetleri, Arapların birçok parçaya bölünmesi
ve İsrail devletinin kurulması için yeterliydi. Savaş gerçekleşmiş,
Almanların önderliğindeki İttifak devletleri grubu savaşı kaybetmişlerdi. Rotschıld
ailesinin hesapları tutmuş ve İsrail devletinin resmi kuruluşunun ilan
edilmesine ramak kalmıştı. Ancak tarihi rüyaya çeyrek kala Rotschild
ailesi ayrıntılarda küçük bir hata yaptığını fark etti. İsrail devleti kurulmaya
hazırdı ama, dağ ve ovalardan ibaret olan İsrail topraklarında kim
yaşayacaktı? Avrupa'nın gelişmiş kentlerindeki rahatlığa alışmış olan
Yahudiler, İsrail'de yaşamaya nasıl ikna edilecekti ? Esas sorun buydu. Bu
sorunun giderilmesi için Rotschild ailesi radikal kararlar aldı ve yeni
bir savaş için gerekli olan ortam hazırlanmaya başlandı.
KUKLA DİKTATÖR HİTLER'İN ORTAYA ÇIKIŞI VE 2. DÜNYA SAVAŞI
Almanya, Birinci Dünya savaşından adeta bir enkaz halinde ve
oldukça demoralize bir biçimde çıkmıştı. Devlet tüm ekonomik ve askeri
gücünü kaybetmişti. Ve çok ağır yaptırımlar içeren savaş tazminatı
anlaşmalarına imza atmışlardı. Ancak Almanya'nın borçlu olduğu ülkelerin
merkez bankalarının %85'i Rotschild ailesine ait olduğundan Almanya
nerdeyse sadece Yahudi Rotschild ailesine borçluydu. Rotschild ailesi, Almanya'nın,
bu yüklü borcun onda birini dahi ödeyemeyeceğini biliyordu. Rotschıld
ailesi, Alman Merkez Bankasının kendilerine devredilmesi karşılığında dış
borçlarının silinmesini teklif etti ve Almanlar teklifi kabul etmek
zorunda kaldı. Aslında bu durum sonun başlangıcıydı. Bırakın savaşacak parayı ve
silahı, savaşta askere alacak erkek vatandaşı bile kalmayan Almanya tekrar
tüm dünyaya kafa tutacak gücü nereden ve nasıl bulabilirdi ? Bunun için
ancak Tanrının yardımı gerekirdi. Ancak daha onlar intikam planını
yapmadan önce, Rotschild ailesi onlar için çok gizli bir plan yapmıştı bile. Bu
plana göre sahte ama çok inandırıcı bir faşizm rüzgarı Avrupa'da esecek ve
Yahudilere en ince ayrıntısına kadar planlanmış bir şekilde şiddet ve
baskı uygulanarak İsrail'e göç etmeye mecbur bırakılacaklardı . Bu planın ilk
bölümü Almanya'nın ekonomisinin ayağa kaldırılması ve hızla silahlanmasını
n sağlanmasıydı. Muazzam bir ekonomik ve askeri güce kavuşan Almanya'nın
başına 1. Dünya savaşında er olarak savaşan fanatik milliyetçi Hitler
getirildi. İtalya ise Alman Faşizmi'nin etkisi altında kalmış ve iktidara
Mussolini gelmiştir. Mussolini'nin iktidara gelmesi Rotschild ailesinin
bir planı değil kendiliğinden gelişmiş bir olaydı ama bu durum Rotschıld
ailesinin ekmeğine yağ sürmüştü.
Hitler, hitabet yeteneği ve ürkütücü karizması ile Alman
halkını yediden yetmişe peşinden koşturmuştur. Hitler'in konuşmalarında ve
toplantılarında ise şaşırtıcı bir biçimde ana hedef Yahudilerdir.
Hitler'in iktidara gelmesinden önce kardeş gibi bir arada yaşayan Alman ve Yahudi
halkları birbirlerine hiçbir zararlarının dokunmamasına rağmen oluşturulan
yapay kaos ortamı yüzünden birbirleri ile kanlı bıçaklı hale gelmişlerdir.
Savaştan önce Yahudi işadamlarına Nazi gençlerinin düzenlediği saldırılar,
ev kundaklamalar ve cinayetler ortamı iyice germiştir. Zengin olan
Yahudiler bir yolunu bulup Almanya'yı terk etseler de, fakir olan zararsız Yahudiler
bir yere gidecek paraları olmadığından oldukları yerde kala kalmışlardı .
O dönemler savaş dönemleri olduğundan Almanya'nın dışına çıkmak için büyük
paralar ve bazı önemli bağlantılar şarttı.
Hitler savaşı başlatmış ve Almanya'nın sahte intikam
harekatı başlamıştı. Almanya savaşın ilk yıllarında başarı göstermiş ve
Fransa, Yugoslavya, Çekoslovakya, Avusturya ve Belçika gibi ülkelerin
tamamını çok kısa sürede ele geçirmişti. Özellikle Paris'e 2 saatte giren
Nazi orduları İngiltere ve İspanya'nın iyice ürkmesine neden olmuştur.
İngiltere'yi hava saldırıları ile darmadağın eden Nazi orduları bir
taraftan da sözde Yahudi soykırımı yapmaya başlamıştır.
Yahudiler bir bir katledilmiş ve imha fırınlarında
yakılmıştır. Ortada öyle korkunç bir ortam vardır ki, savaştan sonra
bölgeyi teftişe gelen Amerikalı generaller bile uçaklarından iner inmez havadaki
pis kokudan dolayı hava alanında kusmuşlardır. Havadaki pis kokunun nedeni ise
sürekli olarak yakılan insan cesetleri ve çürümüş cesetlerdir. Savaştan
sonra tam bir korku ülkesine dönen Almanya'da ortaya atılan iddialara göre
neredeyse hiç Yahudi bırakılmamıştır. Ancak Sovyet araştırmacılar durumun
hiç de öyle olmadığını savaşta katledilenlerin sadece %15'in Yahudi
olduğunu net ve çarpıcı belgelerle kanıtlamışlardır. Bu belgelere göre savaşta
öldürülenlerin çoğu ermeni,çingene ve Polonyalılardı . Geriye kalan zengin
Yahudiler Rotscild ailesinin kurduğu paravan şirketler aracılığı ile ve
Amerikan askerlerinin denetiminde, gizlice (Amerika'ya değil) İsrail'e
kaçırılmışlardır. İsrail'e getirildikleri dönemden İsrail devleti
kuruluncaya kadar olan süreçte tabiri caizse Allah'ın dağında prefabrik
usulü yapılmış evlerde kalmışlar ve büyük zorluk çekmişlerdi. Kaçmak için
girişimlerde bulunanlar ise Tevrat'ın emrettiği bir biçimde idam
edilmişlerdir. Neticede yaratılan sahte milliyetçi bir hava ile sözde
Yahudi soykırımı yapılmış, tüm dünyada Yahudilere yönelik şiddet eylemlerine
girişilmiş ve Yahudiler İsrail'e göç etmek zorunda bırakılmışlardır. Yani
Rotschild ailesi 1. Dünya savaşında yarım bıraktığı işi 2. Dünya savaşında
tamamlayabilmiş tir. Aşırı dindar bir aile olan Rotschild ailesi,
kendilerine göre, Tanrı'ya olan sözü yerine getirmiştir.
BAŞKAN KENNEDY'NİN ORTADAN KALDIRILMASI
2. Dünya savaşından sonra kurulan İsrail devletinde her şey
1960 yılında John Fitzgerald Kennedy'nin Amerikan başkanı olmasından sonra
değişmiştir. Kennedy Amerikan tarihinin en genç Başkan'ıdır ve aynı
zamanda ilk katolik Başkandır. Kennedy'den önce Amerika'da katolik bir
Başkan hiçbir zaman olmamıştır. John F Kennedy'nin babası
olan Joseph Kennedy de politikacı olup aynı zamanda İngiltere
büyükelçiliği yapmıştı. Ne babası, ne de Başkan Kennedy Yahudilerle iyi geçinemiyorlardı
.
Babası büyükelçilik yaptığı dönemde Londra'da Yahudilerin boy hedefi
haline gelmiş ve çeşitli saldırılara maruz kalmıştı. Sigmund Rotschild,
Kennedy'ye "Başkan seçildiğinde Ortadoğu'da İsrail tarafını tutan bir politika
izlemesi karşılığında, milyonlarca doları bulan seçim kampanyası masraflarını
karşılamayı" teklif etmiştir. Ancak Kennedy böyle bir teklifin bir daha
yapılmamasını rica etmiş ve kendisini hakarete uğramış hissettiğini
belirttirmiştir. Kennedy, İsrail lobisinin Amerikan devleti üzerindeki
faaliyetlerinden son derece rahatsızdı. Kennedy'ye göre lobilerin
faaliyetleri, Amerikan bağımsızlığına vurulmuş bir darbeydi.
KENNEDY İLE İSRAİL BAŞKANI BEN GURİON'UN NÜKLEER KAVGASI
İsrail kurulduğu günden beri Ortadoğu'da süper güç olma
hayali ile hareket etmiştir. Bu yüzden İsrail Devleti hızlı bir "nükleer
silahlanma programı" izlemeye başlamıştır. İsrail'in Dimona Çölü'nde
kurduğu nükleer santralinde peynir-ekmek gibi atom bombası ve nükleer başlıklı
füzeler üretmesi Başkan Kennedy'yi çok rahatsız etmiştir. İsrail'in
nükleer füzelerinin Ankara, İstanbul, Şam, Tahran, Bağdat ve Riyad gibi şehirleri
vuracak kapasitede ve menzilde olması Kennedy yönetimini önlem almaya
mecbur bırakmıştır. Kennedy, Ben Gurion'a yazdığı sert bir uyarı mektubunda
''İsrail'in nükleer programını durdurmaması durumunda Amerikan yönetiminin
yaptırım uygulamaktan kaçınmayacağını belirtmiştir' '. Ben Gurion da cevap
olarak gönderdiği mektupta Kennedy'ye ''Genç Adam'' diye hitap etmiş ve
bazı ağır ithamlarda bulunmuştur. Bu mektuplaşmalar iyice çığırından çıkmış ve
hakaretleşmeye dönüşmüştür. Bu durum üzerine tepki olarak Ben Gurion
istifa etmiştir. Ünlü Yahudi politikacı Henry Kissinger ''İsrail'in nükleer
programına son vermesi İsrail'e büyük zarar verir'' diyerek Kennedy'yi
ikna etmeye çalışmış ancak başarılı olamamıştır.
Kennedy bununla da yetinmemiş ve 4 Haziran 1963'te Amerikan
Temsilciler Meclisi'ne danışarak çıkarttığı 11110 sayılı kanunla Amerikan
Dolar'ını basma yetkisini Rotschild ailesine ait olan Federal Reserve
Bank'ın elinden alarak Amerikan Merkez Bankası'na vermiş ve ''bir ülkenin
parasının denetimin şahısların elinde olmasının büyük bir sorun olduğunu''
belirterek kendi sonunu hazırlamıştır. Federal Reserve Bank, İsrail'in en
büyük gelir kaynağıdır, tabiri caizse şah damarıdır. Kennedy, dolar basma
yetkisini Federal Reserve Bank'ın elinden alarak adeta İsrail'in şah
damarını kesmiştir. Neticede İsrail için Kennedy'nin etkisiz hale
getirilmesi farz olmuştur. Kennedy'nin seçimleri kaybetmesini beklemek boş
bir umuttu, çünkü Kennedy halktan büyük destek görüyordu. Kennedy'ye
seçimler kaybettirilse bile sonradan kazanması yüksek ihtimaldi. Üstelik
Kennedy'nin kardeşi de gelecek vaad eden bir politikacıydı. Tek bir çare
gözüküyordu. O da suikast idi. Kennedy bir şekilde öldürülürse Amerikan
yasaları gereği yerine yardımcısı getirilecekti. Kennedy'nin yardımcısı
Lyndon Johnson'dı. Johnson tam bir İsrail taraftarıydı. Üstelik Kennedy
ile hiç iyi geçinemiyordu, söylentilere göre Kennedy kendisini kovmaya
çalışıyordu. İsrail, suikast kararı alır ve bunu, Amerikan derin devleti
içindeki bağlantılarını kullanarak gizlice uygulamaya koyar. Kennedy'yi
öldürmek için en uygun ortam seçim kampanyaları için geleceği Dallas'tır.
Dallas'ta her zamanki gibi üstü açık araba ile halkı selamlayacak olan
Kennedy'yi korumakla görevli CIA ajanları özel olarak ayarlanacak ve
başkanın güvenliği sabote edilecekti. Böylece suikast çetesi Kennedy'yi
rahatlıkla öldürebilecekti. Suikast çetesi için değişik rivayetler vardır.
Kimileri Kennedy'yi Fransız suikast çetesinin öldürdüğünü, kimileri ise
Kübalı sürgünlerin öldürdüğünü iddia eder ancak kesin olan bir şey var ki,
Kennedy'yi öldürenler çok profesyonel ve acımasız keskin nişancılardan
(sniper) oluşan bir suikast timidir.
Kennedy'nin ziyaretinden önce, yani 21 Kasım 1963 akşamı
Dallas'ta bardaktan boşalırcasına yağmur yağmıştır. Ancak şehir halkı buna
rağmen başkanı en iyi şekilde karşılamak için elinden geleni yapmıştır. 22
Kasım 1963 sabahı Washington D.C.'den Air Force One uçağı ile gelen Başkan
Kennedy ve eşi, sabah 09'da şehir merkezinde Dallas valisi Connaly ile
birlikte kahvaltı ettikten sonra üstü açık bir limuzine binerek halkı
selamlamaya başlamışlardır. Tam 6 aracın olduğu kortejde en son arabada
Başkan Kennedy ve Vali Connaly vardır. Önde motosikletli SS korumalar ve
yanda CIA ajanlarının bulunduğu arabalarla Kennedy'nin arabası Kortejle
birlikte Elm caddesinden Houston'a doğru beklenmedik bir dönüş yapar. O
sırada silah sesleri yükselmeye başlar. Polisler telsizle anons etmeye
başlar: ''Korteje ateş ediyorlar yere yatın'' diye. Tam 6 el silah sesi
duyulur. Birinci mermi arabayı ıskalar ve alt geçitte bekleyen Edmund
Harris adındaki taksi şoförünün kulağını parçalar. İkinci mermi Kennedy'yi tam
omzundan vurur. Üçüncü mermi Kennedy'yi ıskalayıp ön koltuktaki vali
Connaly'i omzundan vurur. Dördüncü mermi Kennedy'yi boynundan vurur, aynı
mermi başkanın vücudundan çıkıp Vali Connaly'i sırtından vurur. Beşinci
mermi arabayı ıskalayıp dikiz aynasını kırıp dışarı çıkar. Ve Altıncı
mermi... Altıncı mermi başkan Kennedy'yi tam kafasından vurur. Başkanın
kafasını parçalayan mermi bulunamaz.
Suikasttan sonra yapılan araştırmalarda Kennedy'yi sözde
komünistlerden vatan haini Lee Harvey Oswald'ın vurduğu iddia edilir.
Ortada altı mermi olmasına rağmen Oswald'ın tek katil olduğu görüşüne varılır.
İddialara göre Oswald, Texas Okul kitapları bürosunun altıncı katındaki
pencere dibinden İtalyan yapımı "Mannlicher Caracano" marka sniper tüfeği
ile altı kez ateş ederek Başkanı öldürmeyi başarmıştır.
Lee Harvey Oswald apar topar hapsi boylamıştır. Deliller
birden çok sayıda keskin nişancının olduğunu göstermesine rağmen, İsrail
denetimindeki Amerikan derin devleti, suçu Lee Harvey Oswald'ın üzerine
atarak diğer delilleri bir bir yok etmiştir. Suikastı gören 57 kişi ölü
bulunmuş, ölümler kaza veya intihar ile açıklanmıştır. Lee Harvey Oswald ise
suikasttan iki gün sonra, mahkeme çıkışında yüzlerce FBI ajanı ve polisin
arasında Yahudi bir bar işletmecisi olan Jack Ruby tarafından
öldürülmüştür.Bu Amerikan milliyetçisi Yahudi, Lee Harvey Oswald'ı öldürmesinin nedenini
ise "komünistlerden Amerika'nın aldığı intikam" olarak yorumlamıştır.
Birden çok sayıda keskin nişancı tarafından vurulan Kennedy'nin otopsisini Amerikan ordusundaki
üst düzey amiral ve generaller yürütmüş ve otopsideki suikast delillerini bir bir sabote etmişlerdi.
Ailesi, Kennedy'nin kafasının kesilerek incelenmesini ve böylelikle gerçek
suikastçıların bulunmasını istediğinde ise, Amerikan birimleri konuyu
şiddetle reddetmişlerdir. Kennedy apar topar gömülerek konu örtbas
edilmiştir.
Başkan Kennedy'nin suikast sonucu öldürülmesinden sonra başkan adayı olan kardeşi senatör Robert Kennedy de
bir basın toplantısı sırasında İsrail işbirlikçisi Filistinli bir genç tarafından kurşunlanarak
öldürülmüştür.
KENNEDY SUİKASTININ SONUÇLARI
İsrail, Kennedy'nin kapattığı Dimona çölündeki nükleer
santralini tekrar açmış ve nükleer silah üretimine eskisi gibi devam
etmiştir.
Başkan Kennedy'nin çıkarttığı, Federal Reserve Bank'ın
elinden Amerikan dolarını basma yetkisini alan 11110 sayılı kanun iptal
edilmiş ve Amerikan dolarını basma yetkisi tekrar Rotschild ailesine ait
olan Federal Reserve Bank'a verilmiştir.
II. Dünya savaşından sonra ılımlı ve sakin bir politika
izleyen Amerika devleti özellikle Kennedy suikastından sonra soğuk savaş
sürecini de başlatmıştır. Amerika ile Sovyet Rusya arasındaki soğuk
savaştan
tüm dünya devletleri çok olumsuz yönde etkilenmiştir. Amerika ile Sovyet
Rusya arasındaki silahlanma rekabeti adeta bir sidik yarışına dönmüştür.
Amerika tüm dünya genelinde emperyalist faaliyetlerine hız
vermiş ve Vietnam'a saldırmıştır. Vietnam'da binlerce kişinin ölmesine ve
birçok ülkenin bu savaştan dolaylı olarak zarar görmesine neden olmuştur.
Amerika'da İsrail lobisi ise iyice pervasızlaşmış ve
yönetimde söz sahibi olmuştur. Amerika İsrail Devletinin yaptığı
katliamlara sesini çıkaramaz hale gelmiş ve İsrail ile suç ortaklığı yapmaya
başlamıştır. En basitinden örnek vermek gerekirse İsrail devletinin çok
gizlice yürüttüğü "Samuel Vanunu'yu kaçırma operasyonu"na istemeden şahit
olan bir Amerikan Fırkateynindeki 23 deniz piyadesi İsrail hücum botları
tarafından açılan ateşle öldürülmüştür. Denize düşüp kaçmaya çalışan
askerler bile İsrailliler tarafından öldürülmüştür. Olayın basına
sızmasına izin verilmemiş ve yahudilerin kontrolündeki Amerikan basını konuyu haber
bile yapmamıştır.
CIA tüm dünyada ''komünizmle mücadele'' doğrultusunda adına
GLADIO denilen ve Beyrut'taki gerilla kamplarında eğitilen katillerden ve
paralı askerlerden oluşan gizli bir ordu hazırlamış ve bu paralı katilleri
maaşa bağlayarak dünyanın her yerinde komünistleri ve sol düşüncelileri
öldürmekle görevlendirmiş tir. Bu bağlamda Türkiye'deki sağ-sol
çatışmaları, siyasi amaçlar için işlenen cinayetler, katliamlar, terörist eylemler,
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesi ve 12 Eylül darbesi hep Gladio'nun
eserleridir. Gladio ordularının kurulması ne tesadüfse Kennedy
suikastından hemen sonraya denk gelir.
Amerika'nın "Büyük Ortadoğu Projesi" başlamıştır. Büyük
Ortadoğu Projesinin diğer adı ise Büyük İsrail Devleti projesidir. Kennedy
suikastından sonra Büyük İsrail Devleti Projesine hız verilmiştir. Büyük
İsrail Devleti Tevrat'ta Tanrı Yehova'nın Yahudilere vaad ettiği
topraklardan oluşmaktadır. 11 Eylül saldırıları, Münih'teki eylemler ve
daha birçok terörist eylem aslında Büyük İsrail Devleti projesinin bir
parçasından başka bir şey değildir.
ve Rotschild in nakit olarak 2004 bilgisine göre paralarsı ne kadar?
30 Trilyon dolar, mülkler hariç bazı arkadaşlar Büyük Ortadoğu Projesini sanki yeni bir
şeymiş gibi algılıyorlar. Bu arkadaşlar kitap falan pek okumadıkları için
ne duysalar ona inanıyorlar. Büyük Ortadoğu projesi yeni bir şey değil ki.
Yüzyıllardır var olan bir proje... Osmanlıların yıkılması, Arapların
parçalanarak bir sürü ülkeye bölünmesi, Türkiye'deki terör eylemleri ve
istikrarsızlık ve Irak, İran gibi ülkelerin periyodik olarak neredeyse her
on yılda bir sorun çıkarması rastlantı olmasa gerek !