Paylaşım için tesekkür ederim takipteyim konuyu...
sürükleyici teşekkürler paylaşım için şuan vizyonda olan zor ölüm filmindede çernobil falan uranyum falan bahsediliyordu bu konuyu esinlenerek yapmışlar sanırım
eline sağlık güzel paylaşım. bu tip mekanlar benim de hoşma gider. böyle yıllarca terk edilmiş mekanların bir ismi vardı "buluntu" mekan mı deniyordu sanki ?
Sessiz Kasaba Poleskoye
Yolculuğumuzu sonunda, Polissia Bölgesi'nin yönetim merkezi ve Kurtların Toprakları'nın başkenti olan bu kasabayı ziyaret edeceğiz.
Bu, kasabanın Sovyet binası.
Sovyet yönetimi sırasında, eğer biri ev yapmak isterse, uyması gereken sıkı standartlar vardı. Sadece güçlü bağlantılar olanlar standardın dışında(daha büyük) bir ev yapabilirdi. 70 yıl boyunca komünist parti tüm insanları sosyal anlamda eşitlemeye çalıştı ancak başarısız oldu. Bazı evler hâlâ diğerlerinden daha büyük.
Çernobil herşeyi bir günde eşitledi ve şimdi parti başkanlarıyla normal insanların evleri bir arada yanyana duruyor.
Bunlar normal insanların evleriydi.
Bu evden geriye sadece baca ve fırın kalmış.
Poleskoye merkezi
Poleskoye şehir merkezi bir nükleer bombardımandan çıkmış gibi görünüyor, 1943 Stalingrad'ıyla 1945 Hiroşima'nın bir kesişimi gibi.
Burada motosikletle gezmek asfaltta büyüyen ağaçlarla ve açık lağım kapaklarıyla bir slalom.
Burası eskiden bir oyuncakçı ve çocuk giyim mağazasıymış.
Bu, babam; mağazadaki radyasyon seviyesini kontrol ederken. Şu an emekli ama hâlâ çevre konularında ilgili.
Birçokları gibi o da insanların tekrar burada yaşayabileceğine inanıyor. Poleskoye saatte 20 mikroröntgenlik radyasyon seviyesiyle diğer yerlerden daha temiz. Ancak bazı yerlerde hâlâ 50mikroröntgene sıçrayabiliyor. Eğer yazın seyahat edecekseniz bu değerlerin iki katını alın, çünkü yazın değerler heryerde yükseliyor.
Bazen babamla bu işe yaramaz toprakları geziyorum. Onun kullandığı geiger sayacı 1986'da üretilmiş. Çernobil felaketinden sonra radyasyonu tespit eden cihazlar yeterli sayıda yoktu, bu sebeple yetkililer hızla sadece en fazla 100 mikroröntgen ölçebilen cihazlar ürettiler. O geiger sayaçları tamamen işe yaramazdı, çünkü Çernobil'de radyasyon seviyesi bundan yüzlerce kat daha fazlaydı. O günlerde, evimdeki, Kiev'deki radyasyon seviyesi saatte 1000mikroröntgendi... Ancak yirmi yıl sonra bu eski cihazlar kullanılabilir hale geldi.
Yetkililer burayı yaşatmaya ve kasabayı kurtarmaya çalıştılar. Asfaltı kaldırıp yeni yollar yaptılar.
Bazı binaları yıktılar ve yeni hastaneler, okullar yaptılar.
Su borularını bile kaldırdılar ve yeni bir kilise yaptılar.
Tüm bunlar radyasyon seviyesini düşürdü, ama kasabayı yeniden yaşanabilir kılmaya yetmedi.
Öyle görünüyor ki kirlenen yerlerin işi tamamen bitti, er ya da geç insanlar oraları terkedecek.
Poleskoye eski bir yer ve eski haritalarda Ukrayna dilinde 'mezara yakın' anlamında olan Mogilne ile belirtiliyor. Bunun sebebi, Kiev Dükü Ihor'un milattan sonra 945'te öldürülüp, buraya gömülmüş olmasıdır.
Kasaba birçok isimle anılmış; 13. Yüzyılda Moğol istilasından, 1933'teki büyük kıtlıktan ve 1941-1945 Büyük Vatan Muharebesi'nden sağ çıkmayı başarmış. Sonraysa, 26 Nisan 1986 Çernobil gecesinde aldığı ölümcül doz yüzünden yavaş yavaş ölmüş.
Kasaba sakinleri onu hayatta tutmak için çabalamış, 1991'de hâlâ burada yaşayan on iki bin insan varmış. Ama 1999'da saat kulesinin saati durduğunda, son bin sakini kaldığında, o da ölüm sancılarına kapılmış.
Şimdi, sonunda eski adının kaderini paylaşıyor.
Çatılarda ağaçlar büyüyor. Belki de bu, doğanın bize herşeyin altüst olduğunu söyleme şeklidir.
Eski Yahudi mezarlığına girmenin yolu yok.
Eşelenmiş toprak vahşi hayvanların burada olduğunu anlatıyor.
Bu kasabayla ilgili üzücü olan bir şeyler var; binlerce yıldır insanlar burada yaşadı, büyük akıllar fikirleri, ortalama insanlar olayları, küçük akıllar diğerlerini tartıştı. Şimdi burada hiç ses yok, yaban domuzları evleri gözlüyor, kurtlar terkedilmiş bölgede geziyor, insan eliyle yapılmış ve yıkılmış bu kasaba artık onların...
Poleskoye'den ayrılıp evimize doğru yola çıkıyoruz. Burada radyasyon, radyasyon seviyesi 50mikroröntgene kadar çıkabilen New York'taki Grand central İstasyonu'yla aynı seviyede.
Burada motosikletle gezmenin heyecanı arabayla gezmeninkiyle karşılaştırılamaz. Arabadayken sadece bir turistsiniz. Ama motosikletle, bir vahşisiniz, vahşi hayatın bir parçasısınız.
Ölü bölgeden bahsederken genellikle reaktörün 30km etrafından bahsederler.
Peki ya bu köyler ve kasabalar ne oluyor? Reaktörden 60km uzaktalar.
Kurtların Toprakları çoğu kimsenin düşündüğünden daha büyük ve büyümeye de devam ediyor. Bu günlerde, güney-kuzey doğrultusunda 300km, doğu-batı doğrultusunda 100km'lik bir alana yayılıyor
Tabii bazı yerlerde yaşayanlar hâlâ var; ama genç, başarılı ve mutlu insanlar beklemeyin. Genellikle hayatlarını memleketlerinde geçirmek isteyen yaşlılar var. Bazı yerler temiz ve yaşamak için güvenli ama bölgenin altyapısı çökmüş, iş yok ve gençleri çekecek bir şey yok. Bölge ölüyor.
Aşağıdaki harita Çernobil'in radyasyonla zehirlediği toplam alanı gösteriyor.
Kurtların topraklarının iki kanadı burada. Şimdiye kadar 'Hayalet Kasaba' ve 'Kurtların Toprakları' başlıklarında, sadece Ukrayna ve Beyaz Rusya arasında kalan bölgede yer alan güney kanadını ziyaret ettik.
Kuzey kanadı Beyaz Rusya ve Rusya arasında yer alıyor. Çok geniş ve bunaltıcı. Belki bir gün orayı da anlatırım.
Belgesel linklerini konunun ilk mesajına ekledimKeyifli okumalar.
Benim tahminim Pripyat ' ta film çekmeyi göze alamazlar, sonuçta 1 günlük olay değil o kadar prodüksiyon vs kuruluyor çekimler yapılıyor. 1 ömürlük radyasyon yiyeceklerini sanmıyorum onun için maket evlerde yapmak daha iyidir onların açısından çekimleri![]()
vıdeo
Inside Chernobyl (2012) - YouTube
resımler
![]()
Nu radyasyon konusundan ziyade rusların, almanların çılgın deneyleri hakkında bilgi içeren inetnet sitelerini bilen var mıdır?![]()
"Korkmadık, savaştık"
Stalin’in terk edilmiş tutuklu kamplarının fotoğrafları ( Bu çernobil ile ilgili değil ama yine de merak uyandırıyor insanda )
Asagidaki fotograflar Sovyet zamani calisma hapishanesi kamplarina ait ;
Gulag “Genel Islah Isci Kamplari Mudurlugu” anlamina geliyor. Stalin’in calisma kamplari sistemi tum zamanlarin en korkunc olum fabrikasiydi, uretimin asiriligi konusunda buna 2. Dunya Savasi’ndaki Yahudi Soykirimi dahil. 40 milyon civarinda insan Gulag calisma kamplarinda öldü.
Kamplar Taiga’da, Rus Sibirya’sindaki devasa ormanlikta yerlesikti. Simdi her yer yesilliklerle kaplanmis ve ancak bir helikopter oralara ulasabiliyor.
Kamplar Stalin’in oldugu 1953 yazindan beri terk edilmis durumda. Genel bir af ilan edildi ve herkes, tutuklular ve gardiyan benzeri kisiler, hizli bir sekilde bolgeden firar etti.
Roosevelt sosyalizmin varliklari esit olarak bolerken kapitalizmin zenginleri esit olmayan bir sekilde boldugunu gozlemlemisti. Gulag esir hayati zengin ile fakir, yasli ile genc arasinda esit olcude olum dagilimi yapiyordu. Ölümün favorisi yoktu ve cinsiyet, inanç veya uyruk gozetmeksizin hepsine seve seve geldi.
Insanlar tahtadan barakalarda yasadilar. Siyasi suclular, sozde “vatan hainleri” ve sabikalilar hep birlikte tutuldular. “Dusmanlar” cogunlukla onde gelen, zeki ve kulturlu insanlardan secilmislerdi. Kampin insanlik disi sartlari altinda, medeni ve kulturlu topluluklar hayatta kalabilmek icin sabikalilardan daha az donanimli gozukuyorlardi.
Demirden kurallarini kurmak icin, komunistler dusunen ve durust insanlarin hepsinden kurtulmayi dusunduler. Despot rejime her zaman bir tehdit olacak bu tur tiplerden. Neredeyse basariyorlardi da: yirmi yil suren baskiyla yuzyillardir birikmis cogu deger, inanc ve gelenekleri kokunden soktuler.
Ulusun beynini oldurdukten sonra, Sovyet Birligi bir tur maskaraliga donustu; herkesin korktugu milli bir zorbaya donustu cunku aptal ve nukleer bomba ile doluydu.
Akilsiz bir dev gibi, Sovyet Birligi zeki veya yaratici seylere kabiliyetsizdi. Tum bilgin ve egitimli kisileri oldurmek, Sovyet Birligi’nin tum dunyanin geri kalanina bir seylerin nasil yapilmamasi gerektigi konusunda ornek olabiliyordu ancak.
Gulag’dan kacmayi deneyen kimsenin hayatta kalma sansi neredeyse hicti. Agaclarla kapli ormanlik alanda yuzlerce kilometre yurumek gerekiyordu… Gidilecek yon guclukle kestiriliyordu cunku kosacak bir yer yoktu. Tum ulke buyuk bir calisma hapishanesi kampiydi.
Votka sisesi – gardiyanlarin cogunlukla yasadisi olarak tutuklulara sattigi yasal uyusturucu.
Bir zamanlar kalabalik olan barakanin icinde hic bir sey yok. Iki sira siltesiz tahta yataklarin oldugu her bir barakada 120’den fazla mahkum yasiyordu.
Cogu tarihci baskilarin 1932 yilinda basladigina ve 1937 doruk noktasina ulastigina inaniyor. Gelen trafik ancak 1941 yilindaki Alman Sovyet Savasi’nin basinda bu kamplala birlikte yavasladi. Neden? Gulag hukumluleri cezalilar taburuna asker olarak katilmayi ve kursunlar altinda hayatlarini riske atmayi tercih edebiliyolardi. 1945 yilinda 2. Dunya Savasi bitti ve milyonlarca hukumlu kamplara geri dondu. Baskilar tam olarak 1953 yilinda Stalin’in olumune kadar surdu.
Burasi ceza hucresi.
Beslenme rafi.
Insanlar bitkinlikten, acliktan, agir calismaktan oluyordu… Marksizm-Leninizm, milyonlarca yil surecinde calismanin maymun adamin insana donusmesini ogreten evrim teorisi uzerine kuruluydu… Burada, kamplarda, bu surecin geriye isleyebilecegini kanitladilar. Agir calisma ve az yiyecek ile sadece bir kac ay icinde insanlari hayvana geri donusturebiliyorlardi.
“Ben planimi yaptim ya siz?” diye soruyor sosyalist “poster cocugu”. Komunistler hep zorlanimli planlayici oldular, tam olarak bu kamplara ne kadar insanin gonderilecegini bile planladilar. Her bolge mahkum edilen “dusman” sayisini rapor etmek durumundaydi ve eger bolge liderleri kotalarina ulasmadiysa, kendileri “dusman” olarak goruluyor ve ayni kamplara katiliyorlardi.
Bu, hukumluler tarafindan insa edilen bircok kopruden biri. Hic kullanilmadi cunku Stalin insa tamamlanmadan once oldu.
Igarka ve Salechard sehirlerini biririne baglamasi gereken 1263 km’nin 900 kilometresini insa ettiler. 300.000 hukumlu 1943 – 1953 yillari arasinda bu yollari insa ederken oldu. Simdi bu yol, diger bir cogu gibi, hic bir yere ulasmiyor.
Zamanin buharli lokomotifleri. Otoriteler ulusal yas muzigini radyoda calmaya karar verdikleri zaman buradaki calisma ozellikle durduruldu. Bu muzik durmaksizin tum gun calindi, insanlari kendi olumlerine gittikce daha fazla ikna etti. Cok gecmeden hem tutuklu hem de gardiyanlar yanlizca ayrilip evlerine donmeyle ilgilendiler. Ne dikenli telleri ne de lokomotifleri tamir etmekle ilgilenen kimse kalmadi.
Burasi, devrimden once genc Joseph Stalin’in Koba olarak bilindigi, birkac yilini kendi tutukluluk kararini gecirdigi yer. Sonra, herkesin “Stalin’in Aniti” dedigi buyuk bir gecis hapishanesine donustu. 1953 yilindan beri terk edilmis duruma.
Belki bu fotograflar hicbir devletin kendi vatandaslarinin kemikleri uzerine bir refah kuramayacaklarini bizlere hatirlatir, dahasi eger goren tum gozlere eziyet edilir ve oldurulurse, kalanlar cok uzun sure bir korluk kralliginda yasayabilirler.
Valla yeter artık çıkmak istiyorum konudan ama çıkamıyorum her yorumu her satırı her fotografa detaylı bı sekılde bakıp okudum hepsini teker teker .d Eline saglık hocam çok güzel bi konu açmışssın
Sizi gülümsetebilen insanların peşine takılın çünkü sadece bir gülümseme karanlık bir günü aydınlatabilir.
O kadar radyasyon var hiç mutasyona uğramış yada evrim geçirip sadece orada gözüken bir hayvan canlı türü yok mu ?
Schumi.Projects
106 GTI | 206 RC | 2008 SUV 1.2 PureTech EAT8 | 3008 SUV 1.6 HDi EAT6 | Citroen AX GTI
Never drive faster than your guardian angel can fly
106 RC - 106 GTI with 2 liter engine
e hadi yeteri kadar gazı aldık, gidelim artık şuraya![]()
Öküz 40 yaşına da gelse öküzdür, zekanın mantığın derecesi yaş ilerledikçe artmıyor
sen ve yukarıdakı arkadaslar cıddı mısınız gercekten?
yahu tek hatanızdan dolayı hayatınız-aılenızın-arkadaslarınızın hayatı tehlıkeye gırıo.gerek var mı bu kadar actıon'A?
geıger her daim dogru olcum yapmayabılır.ya da bazı zonelarda asırı radyasyon olur farkına varmassınız.mayın tarlası gıbı devamlı geıger ıle dolasack degılsınız sonucta.
bence hıc gerek yok boyle bı maceraya...ıllakı kontamıne olursunuz.
buraya gitmek için sabah 2 kilo yürek yemek lazım bence. hani radyasyondan korkunuz olmadıgını farz edelim ordaki sessizlik insanı dahada korkutacakdır
Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)