hahhahah commodore 64 ü kurup mahallenin bebelerini eve toplar gövde gösterisi yapardım ahhaha :D Hala sıfır kondisyonunda saklarım commodore 64 ü , ama kurması kafa ayarı felan uzun iş olduğu için açmıyorum ahahaha :D :D
Printable View
commodore'cular bi baksın hele =)
Commodore 64 Efsanesi 30 Yaşında! – Bölüm 1 | TeknoSeyir
Commodore 64 Efsanesi 30 Yaşında!
Commodore 64 Efsanesi 30 Yaşında!
Commodore 64 Efsanesi 30 Yaşında!
benim alakam yok commodore ile ama izlerken çok keyif aldım eminim sizlerin çok daha hoşuna gidecektir :D
Aranızda hiç Çelik Çomak (met) oynayan yokmu yahu? .)
İki ucu sivriltilmiş yaklaşık 20 santim uzunluıgunda yuvarlak çevreli silindirik bir tahta yada ağaç parcasına elinizdeki sopalarla vurup, havaya kaldırdıktan sonra tekrar vurup uzağa bir yerlere fırlatmaya calısılırdı.. hatırlayan, oynayan?
http://m1306.hizliresim.com/1b/n/pcr20.jpg
ORTADAN VİTESLİ POLO BİSİKLET
Pete&Pete nickeloden
http://4.bp.blogspot.com/_vmQbEnbq17...%2BPete_S1.jpg
bende commodore 64 ve NES'in tadına varmış şanslılardanım :) commodore 64 bambaşkaydı.. arada emulatorle açıyorum oyunlarını bilgisayardan, ama o sararmış klavyenin başında ufak ekranda aldığım zevki vermiyor..
ilk aletim buydu, http://www.fromthedpad.com/wp-conten.../Atari2600.jpg
o kolu her hafta bozardım her seferinde de babam tamir ederdi, lehim yapmaktan illallah etmişti adam :D
Yazıldı mı bilmiyorum ama sigara kağıdı ve gazoz kapağı koplardık hepsinin bir değeri vardı yuvarlak çizer içine koyardık 5 mt'den atardık daireden çıkaran kazanırdı.
Yeni bir inşaat başlayacağı zaman harfiyat kamyonlarınına asılırdık ilk gelen kumu dağıtırdık tanker vardı o zaman traktör arkasında gelen ondaki suyu boşaltırdık inşaatcıların aletlerini çalardık saklardık.
Eski yatak kanepe bulduğumuzda 3. kattan onun üstüne atlardık sürekli kol bacak kırılırdı tabi bir sürü anı
samimiyet wardı , hoşgörü wardı , derbilerden daha ateşli mahalle maçları wardı ... mahallenin en güzel ablası wardı:):) reşat altınından daha büyük altın çululayalar wardı , çokonat daha büyüktü, commodoreda kafa ayarı wardı , lazeryon , voltran , tsubasa, gijoe, thundercat, genki ( boksör çocuk) , alf, süper baba , bizimkiler, hayat ağacı, yalan rüzgarı, güzel ve çirkin, susam sokağı , mega tasolar, kinetix iyi ayakkabıydı, haydi diye trtde yarışma wardı, hugo amca wardı , cadı sila wardı, april yengeye hastaydık, zımba oynardık, bombalama atlardık, kutukolay ezip maç yapardık, adım alıp adam seçerdik, mikasa toplara wurdukmu kendimizi şanslı hissederdik,hertürlü misket oynardık, arkadaşlar ewden arardı , dert tasa sorumluluk yoktu doğal olarak:):)
falan, filan
Valla yazilanlari okuyunca iyi bir ic cektim farkettimki cok ozlemisim o gunleri aslinda bizler hakikaten sokakta oynayan son nesil olduk sansliydik keske cocuklarimizda bizim kadar sansli olsalar :(
90lar müzesi diye süper bi site vardı kapanmış galiba bunlarda ordandı bir kısmı
:D
resimleride var burdan bakarsanız
http://www.forumuz.net/179662-90lar-....html?langid=1
Alıntı:
90'lar Müzesi
“Abi bu paraya ne var?” “250 bine ne olur abi?” gibi çoğumuzun elindeki bozuklukları bakkalın masasına vurarak sarf ettiği cümleler çocukların tüketime doğuştan ne kadar eğilimli olduğunu kanıtlar nitelikte. Elindeki parayı son kuruşuna kadar harcamak isteyen çocukların bu taviz vermez duruşu elbette ki pazarlamacıların iştahını kabartacaktı.
Arı Maya silgisi
İşte 90′lar çocuklarının ilk fetiş nesnesi Arı Maya silgisi. Muhteşem kokusu ve ideal dokusuyla kitleleri çıldırtan Arı Maya silgisi 90′larda ilkokula gitmiş olan herkesin aklına bir şekilde kazınmıştır.
Boynuz kulak misali Arı Maya silgisinin popülaritesi sanırım Arı Maya’yı fersah fersah aşmıştır. Zaten Arı Maya’nın bu silgiye sağladığı reklamdan fazlasını bu silgi Arı Maya’ya sağlamıştır çünkü bu olağanüstü derecede popüler olan silginin üzerinde kaka resmi olsa yine de bu kadar satılırdı. Silginin sarı yeşil ve pembe olmak üzere üç çeşidi bulunuyordu; hepsi de birbirinden güzel kokardı. Herkesin bir favorisi olsa da sevenleri mümkün olduğunca her rengini elinde bulundurmaya özen gösterirdi.
He-Man
Kaplumbağalar mutantlaşmadan dişlek Bugs Bunny sağdan soldan fırlayıp bizlere “Arkidişler” diye hitap etmeden Japonlar pokemon’larını dünyaya salmadan önce buralarda bir tek onun adı bilinir sokak oyunları onun üzerine kurulurdu. Onun dostu bizim de dostumuz düşmanı bizim de düşmanımızdı. İşte karşınızda eski dostumuz He-Man.
Sadettin Teksoy
90′lar televizyon tarihimizin evrildiği yıllardı ne de olsa özel televizyonculuk hayatımıza yeni girmişti ilk özel kanalımız İnterstar’ı kayıtsız şartsız bağrımıza basmıştık. TRT yayınlarının ağırbaşlı çizgisinden eğitici öğretici programlarından seviyeli eğlencelerinden sıkılmıştık artık dünyaya açılan bir ülkeydik her türlü yeniliğe çılgınlığa açtık bize ne gösterilirse ekran başına kurulup soluksuz izleyecektik.
Beslenme Saati
Elbet devlet okullarında beslenme saati uygulaması ve bu uygulamanın vazgeçilmezi beslenme çantası halen mevcuttur ancak 90’larda özel okul kavramı şimdiki yaygınlığından bir hayli uzak olduğundan devlet okullarında zengini fakiri birlikte 3 kişilik sıralara sığışır dolayısıyla beslenme çantası fenomeni dönemin çocuklarının büyük çoğunluğunun hayatında mühim bir yer kaplardı.
Alf
Yıl 1986. Yer Los Angeles. Tanner ailesinin babası Willy Yugoslavya‘daki bir arkadaşına telefon açmak için garajında bulunan (artık nasıl bir garajsa) özel telefona gider. Willy Belgrad’a ulaşmaya çalışırken gündelik hayatın tatlı telaşına kapılmış aile fertleri bir bir garaja dalar. Ve ne olduysa o anda olur…
Alf'in dünya ile ilk buluştuğu an.
Tuhaf garajdaki tuhaf aletlerden biri kızıl ötesi bir uyarı ile bir cisme kitlenir. Akabinde elektrikler kesilir yer sarsılmaya başlar garaja panik havası dolar. Biz ne olup bittiğini anlayamadan etraf aydınlanır artık çatıda bir delik deliğin içinde de bir uzay gemisi vardır. Uzay gemisinin bize bakan yarım küre şeklindeki penceresinin içinde de bayılıp cama yapışmış Alf…
Ev telefonu
90′lar iletişim çeşit ve kanallarının hızla çoğaldığı yıllardı. İnternetle birlikte gelen e-posta ve chat programlarıyla paralel olarak cep telefonları da dünyamıza giriyordu yavaş yavaş. Bütün bunların ve sonraki onyılda kendilerini izleyecek olan ‘smart phone’ ve sosyal ağların ortak noktası ise masum ev telefonlarının düşmanı olmalarıydı.
90'ların başındaki klasik telefonlar şimdi hipster'ların elinde bir oyuncak.
Ancak ev telefonlarının 90′lar boyunca önemini koruduğunu söyleyebiliriz. Cep telefonları mevcut olsa da tarifeler pahalı internet olsa da modemler çevirmeliydi. O yüzden bir noktada hala ev telefonuna mecburduk.
Çelik
İzel Çelik Ercan adlı güzide grubumuzun hep geride kalan üyesi Çelik daha sonra “bu kadarı bana yeter” deyip okul arkadaşlarıyla kurduğu trioyu terk etti. Bu ayrılıktan bir sene sonra piyasaya Ateşteyim adlı albümünü sürerek bağımsız yolculuğuna başladı.
İzel Çelik Ercan ölmüştü artık Çelik vardı.
Uzun saçları ve aerobikçi saç bandıyla Çelik 1993′te Türk popuna bir güneş gibi doğmuştu. Ateşteyim veya Meyhaneci gibi ortalığı sallayacak şarkılar hazırdı dönemin başarılı formülü olan “klip = renkli ışıklar + dans” doğrultusunda Ateşteyim’e bir klip de hazırlanmıştı.
Çelik bir grup dansçının arasında beyaz puantiyeli lacivert ceketi ve o döneki imzası olan saç bandıyla şarkısını söylüyor “dum kah kah – kah kah” ritmi eşliğinde dansını yapıyordu. Gerek Ateşteyim gerek Meyhaneci ile İzel Çelik Ercan dönemindeki tutukluğundan sıyrılmış üzerindeki ölü toprağını atmıştı. 3 sene öncesinin kendi klibinde sıkılan pek dikkat çekmeyen ve kendi halinde takılan sessiz Çelik’i gitmişyerine dinamik dans eden şarkı söyleyen hareketli bir Çelik gelmişti.
Hugo
0 900′lü hatlarla tanıştığımız yıllardı bu numaraların nice ailelerin ocağına incir ağacı diktiği sürekli anlatılırdı. İşte bu tarz bir numarayı arayarak katıldığımız Hugo’yu çeşitli maceralarda telefonumuzun 2 4 ve 6 tuşlarıyla sağa sola veya yukarı yönlendirirdik. Artık telefon hatlarında yaşanan gecikmelerden mi yoksa ne yaptığını bilmeyen çocukların beceriksizliğinden mi bilinmez Hugo en basit engellere takılır kayaların altında kalır uçurumlardan fırlar giderdi. Yarışmacılar “Tolga abi ben basıyorum basıyorum Hugo gitmiyor!” diye sızlanadursun izleyicilerin bazıları çocuklara acır bazıları da onları beceriksizlikle suçlardı.
Işıklı ayakkabı
Karşınızda dünyanın gördüğü en “doksanlar” şeylerden biri: ışıklı ayakkabı.
Bu lüzumsuzluk örneği nesneyi hatırlamak için hafızalarımızı pek de zorlamamıza gerek yok; zira bir zamanlar dünya gayet basit bir şekilde ışıklı ayakkabısı olanlar ve ışıklı ayakkabı isteyenler olarak ikiye ayrılıyordu ve bu furyaya uzak kalmış aklı başında bir çocuk bulmak imkansızdı.
Barış Manço ile 7′den 77′ye
90′lar çocuklarının en büyük kahramanlarından biri tartışmasız bir şekilde Barış Manço’ydu. Bu ilginç görünüşlü eğlenceli her şarkısı güzel olan adamı her çocuk sever ebeveynleri de onlardan geri kalmazkısaca bütün toplum kendisini ziyadesiyle severdi.
Barış Manço da bu durumun farkında olacak ki Türk televizyon tarihinin en geniş hedef kitleli programıyla yaklaşık 10 yıl boyunca her pazar günü ekranlarımıza konuk oldu. 7′den 77′ye büyük hedeflerine ulaştı ve çocuklardan dedelere bütün aileyi ekran başına toplayarak adının hakkını vermeyi başardı.
Oduncu gömlek
O kadar 90’lardan bahsediyoruz ayakkabılar harici pek moda demedik. Doğrusunu söylemek gerekirse biraz gözümüz korkmuştu ne de olsa 90’lar modası kadar tuhaf karaktersiz manasız bir modaya girdik mi çıkmamız zordu. Hele ki bu zevksizlikler silsilesinden Türkiye de nasibini fazlasıyla almışken…
Burak Kut
Burak Kut’un komple tiki döneminden önceki New York’ta motosikletiyle tozu dumana kattığı çatılardan uçtuğu serseri çağını hatırlamayanımız yoktur.
Burak Kut ve iki isimli albümü.
Bu hikayenin öncesini ve tabii ki dönemin en kült şarkılarından olan albüme adını veren çalışması Benimle Oynama’yı da.
Ancak bu noktadaki amacımız Benimle Oynama’nın gölgesinde kalmış daha az bilinen ama daha az değerli olmayan nadide bir eseri Duman Üstü’yü gün yüzüne çıkarmak.
Nazan Öncel
Nazan Öncel bugün Türkiye’nin en önemli üç beş söz yazarından biri. Çoğu yerli sanatçının birlikte çalışmak için can atacağı bir isim. Nazan Öncel 80′lerin başında çıkardığı ufak bir albümü saymazsak şöhretle 90′larda tanıştı ve Türkiye’nin en önemli söz yazarları ve bestecileri arasına bu onyılda girdi.
Albüm kapağı formatı Allah'ın emri.
Bir Hadise Var adlı albümü 1991 yılında piyasaya çıkan Nazan Öncel albüme adını veren bu karanlık ve umutsuz şarkıyla dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştı. Aynı albümdeki Gitme Kal Bu Şehirde de yıllar sonra bir Nazan Öncel klasiği olarak dönemin genç dimağları üzerindeki etkisini korurken albümdeki Aynı Nakarat ve Aşık Değilim Olabilirim gibi diğer şarkılar da neredeyse bütün Türkiye’nin yeni tanıştığı bu yeni ismin ne kadar dikkate değer olduğunu kanıtlıyordu.
Tsubasa
Kim derdi ki 90′ların en efsane çizgi filmlerinden biri Japon dostlarımızın futbol yorumlaması olacaktı? Tahmin etmesi kolay değildi ancak Japonya’dan çıkıp gelen Kaptan Tsubasa gençlerimizi er ya da geç tanışacakları futbol ateşiyle peşin peşin tanıştırmakla kalmamış 90′ların da en unutulmaz yapıtlarından biri olmayı başardı
Tsubasa Nankatsu klubünde ve Japon milli takımında forma giyen golü koklayan forvet arkası bir ileri orta saha oyuncusuydu. Son derece yetenekli olan Tsubasa mesafe tanımayan şutları özel teknik vuruşları ve her zaman beklenmeyeni yapmasıyla kalecilerin korkulu rüyasıydı. İstisnai bir teknik kapasiteye sahip Tsubasa’nın en büyük hayali Dünya Kupası’nı Japonya’ya kazandırmaktı.
Kaygısızlar
İşte karşınızda Türk dizi tarihinin belki de en absürt dizisi. Yola 1994 yılında Gani Müjde ve Fatih Solmaz ile başlayan bu saçmalıklar dizisinin zamanının ötesinde olduğu yayınlandığı prime time’da pek tutulmamasından belliydi. Ancak tekrar bölümleri gündüzleri yayınlanmaya başladığında Türk halkı bu diziyi anlayabilecek seviyeye gelmişti. Böylece bu kalitesiz (veya acayip kaliteli) ama şüphesiz ki komik yapım 90′lar gençliğinin en sevdiği çocukluk dönemi unsurlarından biri haline geldi.
Ronaldo
Defalarca yılın futbolcusu ödülünü kazanan sürekli sakatlanıp aylarca sahalardan uzak kalan sadece dünyanın en iyi klüplerinde oynayan 90′larda sahneye çıkan çıktığı gibi bir efsane olan bir futbolcuda şimdi sıra. İşte karşınızda belki de dünyanın en yetenekli ve en şanssız futbolcusu Ronaldo.
18 yaşında geldiği PSV’de ayağının tozuyla harikalar yaratmaya başlayan Ronaldo 57 maçta 54 gol atarak dudak uçuklatan bir performans yakaladı ve hiç vakit kaybetmeden Avrupa’nın dev klüplerinin dikkatini çekti.
Hatıra Defteri ve Anket Defteri
‘Sevgili 90′lar müzesi
Bana kalbin kadar temiz bu sayfayı ayırdığın için çok teşekkür ederim. Seni o kadar çok seviyorum ki herkes seni en çok ben seviyorum dese de ben seni onlardan daha çok seviyorum. Onlar seni sonsuz seviyorsa ben seni onlardan sonsuz kere fazla seviyorum. Siyah önlükte başarılar beyaz gelinlikte mutluluklar.
Hatıra hatıra dedin
Başımın etini yedin
İşte sana bir hatıra
Al ömür boyu sakla.
S.Ç.S.V. D . S.O.A.’
Boris Yeltsin
Soğuk Savaş ABD ve SSCB demekti. SSCB ise 1980′leri zar zor çıkardı ve yeni onyılın başlarında daha fazla dayanamayıp kendini feshetti.
Atlaslarımızda ansiklopedilerimizde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği için büyüklerimiz “Artık öyle bir şey yok” diyordu. Ancak artık öyle bir ülke olmamasına rağmen hep duyduğumuz ‘Sovyetler’ lafı aklımızı bulandırıyordu ancak sonunda şunu anlamıştık: adı SSCB olan o dev ülke artık biraz daha küçüktü ve Rusya adını almıştı.
ALINTIDIR
90larmuzesi.com'dan derlenmistir
Alıntı:
ICQ
Çevirmeli modem dönemiydi. Yapacak bir şeyimiz varsa internete bağlanır AltaVista’da ne aratacaksak aratır anne babamız telefonla konuşacaksa çıkardık o kara günlerde. İnternet Türkiye’ye gelip kitlelerle buluşmaya başlamıştı ancak 10-15 sene sonra hükümetleri devirecek olan bu yeni platform kafaları karıştırmıştı. Henüz nasıl kullanılacağını neler yapabileceğimizi tam çözememiştik.
Derken Mirc ve ICQ geldi ve anneleri babaları delirten “chat” faslı başladı. Online kalan insanların sayısı gitgide arttı telefon faturaları kabardı. Özellikle ICQ’nun bilgisayarlara bir bir kurulmasıyla iletişim çılgınlığı dünyada ve Türkiye’de başlamış oldu.
1996′da İsrailli Mirabilis firması tarafından geliştirilen ICQ dünyanın ilk dev çaplı anında mesajlaşma programıydı. Adını İngilizce “I seek you” (Seni arıyorum) cümlesinin okunuşundan alan ICQ kısa sürede büyük bir popülarite yakaladı ve çabucak kendi kültürünü yarattı.
Körfez Savaşı
SSCB‘nin çözülmesi ile ipleri eline alan Amerika Birleşik Devletleri 1991′de yepyeni tek kutuplu dünya düzenini kutlamak ve petrolüne el sürdürtmemek için daha sonra Körfez Savaşı olarak anılacak maceraya atıldı.
Savaşı gece gündüz izleyebiliyorduk.
Saddam İran’dan sonra Kuveyt’e saldırınca ABD duruma müdahale ederek Irak’a karşı savaş açtı. Asya’daki kara savaşlarıyla arası pek iyi olmayan ABDbu sefer Saddam’a karşı nispeten kolay bir zafer kazandı.
Ortadoğu’da zaten savaş eksik olmuyordu. Bu savaşı 90′lar halkı için sıradışı kılan şey ise savaşın televizyondan yayınlanması oldu.
Muhabbet Kuşu
Avustralya’dan çıkıp gelip Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan yurdumuzun neredeyse bütün evlerini fetheden bir furyada şimdi sıra : muhabbet kuşu.
Egzotik ve rengarenk oluşuyla büyük bir sükse yapan bu şımarık ve geveze papağanlar yüzlerce yıllık ürkek bülbüllerimizin kanaryalarımızınsakalarımızın ekmeğiyle oynayarak onları ve el emeği tahta kafeslerini hemen herkese unutturdu.
Resim Sevinci
İşte karşınızda çocukluk kahramanlarımızdan başka bir tanesi: ressam Bob Ross. Pazar günleri öğleden sonra TRT 2′de karşımıza çıkıp genç dimağları büyüleyen eli çabuk ressamımız. Bu komik saçlı ressam 5 dakikada biz çocuklar için Van Gogh’dan farksız olan tablolar yapar aklımızı alır bizi dünyanın en yetenekli insanı olduğuna inandırırdı.
Yarım saatte resmimiz hazırdı. İnanılmaz ama gerçek.
Bob Ross’un ressam olmasının ilginç bir hikayesi var aslında. Florida Orlando doğumlu Ross ressam olmadan önce ABD Hava Kuvvetleri’nde savaş pilotuymuş. Florida’da yaşarken Alaska’ya tayin edilmiş ve bu eyaletin dağına taşına hayran olmuş. 10 yıllık pilotluk kariyerini hemen bir kenara bırakmış iki fırça kapıp gördüklerini çizmeye başlamış.
Kupon biriktirmek
Her şey gazetelerin biraz daha fazla satmak istemesiyle başladı. Ufak kitaplar Nobel ödüllüler serisi derken rakip gazeteler çıtayı sürekli ufak ufak yükseltti. İşin içine okuyucuyu kendine mahkum etme isteği de girince ortaya 90′ların unutulmaz kupon kültürü çıktı.
Çılgınlık ansiklopedilerle başladı. Wikipedia için internet internet için de bilgisayar gerektiğinden bu seçenek söz konusu bile değildi tabii ki 1990′larda. O yüzden bilgiye aç okuyucu ansiklopedileri çok sevdi bu formülün tuttuğunu gören diğer ana akım gazeteler de bu furyadan geri kalmadı. Ana Britannica Temel Britannica Memo Larousse Meydan Larousse Junior Larousse Gelişim Hachette derken evler üçer beşer tuhaf isimli onlarca ansiklopediyle dolmaya başladı.
Çılgın Bediş
Özden Öğrük’ün Gırgır”daki başarılı karakterinden yola çıkılarak oluşturulan Çılgın Bediş dönemin çocuklarına bir şekilde kendini izletmeyi bilmiş bir “eğlenceli gençlik dizisi” idi. Başrollerinde 90′lı yılların yanık sesli dansçı yıldızı Yonca Evcimik ve dönemin kariyeri nihayete erememiş jön adaylarından Cenk Torun’un (ki kendisi Nurdan Torun’un oğlu oluyor) bulunduğu Çılgın Bediş önce 1996 yılında Kanal D’de pazartesi akşamları yayına başlamıştı; daha sonraları ise hafta içi her gün öğleden sonra kuşağına terfi ederek boş dimağlara bir daha asla çıkmamacasına girmişti.
Sertab Erener
90′larda çeşitlenen müzik dinleme alışkanlıklarımızın doğrultusunda ortaya bir “Sezen Aksu destekli popçular” takımının çıktığı su götürmez bir gerçek. Bunların arasında en öne çıkan isimlerden biri de Sertab Erener. Bugün hala severek dinlediğimiz yurtdışında da tanınan Eurovision’u kazanarak koltuklarımızı kabartan Sertab Erener de 90′ların bize kattığı değerlerden.
Sertab Erener ta 1992'de kitleleri sağduyuya davet ederken.
Türkiye Sertab Erener ismini 1992 yılında “Hişt hişt sakin ol” sözleriyle duydu. Gerek lahmacundan utananları gerekse entellere düşman olanları halka şikayet etmesi ve 20 yıl önceden toplumsal uzlaşı peşinde koşması Sertab’ı gerçek bir vizyoner kılıyordu kılmasına ancak albümün başka incileri de vardı.
Carmen Sandiego
Türk çocukları 1990′larda birbirinden renkli eğlenceli çılgın çizgi filmlerle tanıştı. Başta Star 1 olmak üzere özel kanallarda yayınlanan çizgi filmler hafta sonu sabahları erkenden ayağa dikilen çocukların bir numaralı dostuydu.
Taso
İşte 90′lar çocuklarının futbolcu kartlarından sonraki statü ve para birimi: tasolar. Cipsler çakıl taşı verse çakıl taşı biriktirecek olan geri zekalı çocuklarımızın kapıldığı furyalar arasında en popülerlerden biriydi taso.
Basit tasolardan çabuk sıkıldık.
Önce çentiksiz tek boy pokemonsuz delikanlı Looney Tunes tasoları vardı. Çılgınlık bunlarla başladı. Çocuklar ellerinde tasolarla sokaklara dökülüyor okula tasoyla gidiyor bunları üst üste dizip devirip bir şekilde eğlencesini yaratıyordu. Yazı tura misali yere düşen tasonun resimli mi yoksa resimsiz tarafının mı yukarı baktığına göre tasolar el değiştiriyordu. Oyuncular yere düşen tasoları da çeşitli hareketlerle çevirmeye çalışıyorbecerebilen çevirdiği tasoyu cebine indiriyordu
Kenan Doğulu
Bugünkü starlarımızdan Kenan Doğulu da çıkışını 90′larda yapanlardan. Türk popunun patlama yaptığı dönemin meyvelerinden olan Kenan Doğulukendisiyla aşağı yukarı aynı dönemde piyasaya çıkan Tayfun‘la Hakan Peker‘le Burak Kut‘la veya Mustafa Sandal’la kıyaslandığında çok daha kalıcı ve başarılı olmuştur.
Ancak bu durum tabii ki 90′ların kalitesizliğinden yırtabildiği anlamına gelmiyor.
Kenan Doğulu'nun 1993 yılında piyasaya çıkan "Yaparım Bilirsin" adlı albümü.
90′lar gençliği Kenan Doğulu’yu hafif tombul uzun saçlı ve daha sonra da güneş kolyeli adam olarak tanıyıp sevdi. Tabii kitleler tarafından kucaklanmasının en büyük sebeplerinden biri de dönemin popüler isimlerine göre daha başarılı işlere imza atmasıydı.
Dinozorlar Dergisi
1990′larda gücünün iyice farkına varmasıyla birlikte insanlığın kendine güveni arttı. Bu güven alternatif gelecek senaryolarına da yansıdı. Önceki onyılların sıklıkla işlediği ‘uzayda yaşam’ teması artık çok sıradandı. Tabii ki uzaya er ya da geç çıkacaktık tabii ki günün birinde arka bahçemiz olacaktı… Uzaya 50 yıl önceki adam da çıkardı artık yeni şeyler söylemek lazımdı. Böylece popüler kültür 90′larda büyük bir sıçrama yakalayan genetiği keşfetti. Hücre çekirdeği parçalanıyor koyunlar kopyalanıyor kısacası insan artık kendi canlılarını kendi yaratabiliyordu.
Ayna
“Ayna Erhan Güleryüz ve Cemil Özeren tarafından 1996 yılında kurulmuş bir Türk Rock müzik grubudur. Türkiye deki Rock/Metal tarihinin miladı sayılmaktadır.” Ayna’nın Wikipedia sayfasındaki bu satırlar iyimser bir tahminle iflah olmaz bir Ayna fan’ı tarafından daha kötücül bir bakış açısıyla ise Erhan Güleryüz’ün ta kendisi tarafından yazılmış. Amacımız daha objektif bir yorumla Ayna grubunu anımsamak…
Sek sek
Sek sek de yılların eskitemediği ama 90′lardan sonra orta sınıf çocuklarının ilgi alanından tamamen çıkan ilkokul bahçelerinden silinen neredeyse ‘nostaljik’ sıfatını kazanan oyunlarımızdan. Kızların hoplama zıplama sevdasını dindiren oyunların en düşük maliyetlisi olması da günümüzdeki toplumsal ayrışma sonucunda ‘beyaz Türk’ evreninden ırağa düşmesini açıklıyor aslında… Bir tebeşir (o yoksa kiremit parçası da olur) bir de taşla saatlerce zıplamanız garantiydi. Grup oyunu olması da ‘bastın-basmadın’ ‘çıktı-çıkmadı’ kavgalarıyla ortamın renklenmesine olanak verir canlar hiç sıkılmazdı. Amaç basitti: Karelerin kenarlarına basmadan taşın olduğu kareye kadar zıplamak sonra taşı yerden alıp geri dönmek. Tek ayak üzerinde sekerek saatlerini geçirmek kızlara yetişkin yaşamlarında ne gibi faydalar sağlamıştır bilinmez ama körpecikken sınırları geçmemek konusunda çirkeflikle terbiye edildikleri katı bir disiplin edindikleri tartışılmaz.
Caesar III
90′larda oyun dünyası birikimin ve seçeneklerin artmasıyla yıllar sonra bile çekiciliğinden hiçbir şey kaybetmeyen birçok klasik kazandı.
Impressions Games ve Sierra’nın 90′ların uzatmalarında çıkardığı Caesar III de bunlardan biri. 1998′de piyasaya çıkan Caesar III adından da anlaşılabileceği gibi serinin üçüncü oyunu ancak haleflerinden kat kat başarılı olduğundan çoğu kişi için serinin belki de tek oyunu. Şehir kurma serileriyle ünlü Sierra’ya bu ünü ve sonsuz kredisini kazandıran oyun da temel olarak Caesar III. “Built a better Rome” ile kitleleri avlayan Caesar IIItıpkı vaat ettiği gibi bizlere Roma İmparatorluğu’nda kendi şehrimizi kurma imkanımızı veriyordu.
Caterpillar Bot
90′lar marka çılgınlığının patlama onyılıydı. Daha önceleri bir Levi’s kot alabilmek için Amerikan Pazarı’nı tavaf eden gençlerin aksine 90′lar gençliği şanslıydı 2000′ler gençliği ise bir nevi küçük Amerika’da yaşamanın nimetlerinden sonuna kadar faydalanacak 100 metre aralıklarla dizilmiş Starbucks'larından karamel macchiato’larını alabileceklerdi.
Amerikan menşei markalar belli bir zümrenin tekelinden çıkmış halka inmişti artık geri dönüşü olmayan bu yolda ergenliğe yeni giriş yapan veletlerin de hedefleri yeni bir Barbie ya da Action-Man’den sapmıştı elbette misal ben Sümerbank’tan alınma mavi ilkokul önlüğüme bakmadan ortaokul gençliğinin ayağında bitivermeye başlayan Caterpillar’lara bakıp hayıflanmaya başlamıştım yavaştan kılık kıyafet konusunda tornadan çıkmış gibi giyinmemizin tohumları o yıllarda böyle böyle atılmıştı. Caterpillar botlar da kırmızı Puma’lardan boksör ayakkabılarına uzanan bu uzun yolda bir mihenk taşıydı.
Özledim
İzel-Çelik-Ercan… İki erkek bir kızdan oluşan bir müzik grubundan kime ne hayır gelir zaten? Hele ki bu üçlü ilkokul korosu misali şarkıları hep bir ağızdan söylemeyi şiar edindiyse… Zaten 90′lar pop müziğine baktığımızda grup kavramının bir hayli yanlış anlaşıldığını görürüz neyse ki ‘madem grubuz haydi senkronize terennüm edelim’ düşüncesi çabuk terk edildi de dinleyiciler rahat bir nefes aldı.
İki şarkıcı ve bir spor yazarından oluşan İzel Çelik Ercan.
İzel-Çelik-Ercan önce İzel-Ercan’a dönüştü daha sonra bu 3 genç şarkıcımız da Türk pop müziğinin taşlı yollarında yalnız yürümeye karar verdi.
Leon
Romantik filmlerin en kanlısı kanlı filmlerin en romantiği.…
Luc Besson’un 1994 yılında yazıp yönettiği ve hala daha ekmeğini yediği Leon 90′ların en kült filmlerinden. 40 yaşında bir seri katil ile 12 yaşındaki bir öksüz yetim kızın aşkını anlatıyordu bu sıra dışı film. Böyle dillendirince kulağa saçma gelse de müthiş karakterler ve doğal olay dizisi sayesinde izleyicilerin hiç birinin bu sıra dışı aşkı sorguladığını sanmıyorum.
Jurassic Park
70′lerdeki uzay merakıyla boy ölçüşecek kadar büyük çapta olmasa da 90′lara dikkatli bakan biri genetiğin popüler kültürdeki tohumlarını görebilir. 90′lar gerek renkli civcivler olsun gerek ilk kopya koyunumuz Dolly veya dinozorlar filan olsun insanlığın ve de dolayısıyla popüler kültürün genetikle imtihan yıllarıydı.
transformers çizgi filmleri ve oyuncakları.batman oyuncakları majorette arabaları.legolar
majorettenin tüm serisi vardı bende deliriyodum majorettelerim için.
commadore 64 bnde yoktu kuzenlerimde vardı sonra bana verdiler ama kırdım döktüm hep pehh değerini bilemedik en çokta ona üzülürüm
sahane pazar vardi hic izliyemezdim cok uzulurdum...
simit oynardik ne doverdik birbirimizi hea
Capri Sun Meyve Suyu İstiyorum :D
Vay arkadas yazılanların biçoğunu gördüğüm,yasadıgım için acayip mutluyum :) :)
http://3.bp.blogspot.com/-yk1i3bjbAa...10946805_n.jpg
http://img03.alkislarlayasiyorum.com...1217204631.jpg
http://b.vimeocdn.com/ts/104/021/104021095_640.jpg
https://fbcdn-sphotos-g-a.akamaihd.n...02123866_n.jpg
http://im.haberturk.com/galeri/2012/...abb269a1_k.jpg
http://3.bp.blogspot.com/-RqSkVyj8HE...-mc3bczesi.jpg
http://vthumb.ak.fbcdn.net/hvthumb-a...0061_660_t.jpg
http://imgim.com/lezzo.jpg
http://img181.imageshack.us/img181/3889/catapatbm8.jpg
http://t2.gstatic.com/images?q=tbn:A...zHH43d8SQ0T7RJ
http://img01.alkislarlayasiyorum.com...1117181526.jpg
http://img01.alkislarlayasiyorum.com...1104160514.jpg
http://g1.milliyet.com.tr/Detail/201...yo-1253023.jpg
http://img05.alkislarlayasiyorum.com.../117211_18.jpg
http://4.bp.blogspot.com/_Z1Wk1gC9e1...770%5B1%5D.jpg
http://m.friendfeed-media.com/f37950...907368699eca73
http://resim.donanimhaber.com/upfile...9E9407956C.jpg
Gazoz kapağını,gafçilik cilleri saymıyorum bile :D :D
Peki son olarak pipet şeklinde naylonun içinde renkli renkli oraletler olurdu hatırlayan var mı? :D