Sanırım, motoru da scooter, kaçması filan gerekse kaçamaz :)
Printable View
Adam daki cesarete hayran kaldım ne kadar rahat yazmış radyasyonun en çok olduğu ortam da bulunduğunu
EDİTT BAYANMIŞ :D
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...ed/imag1.1.jpg
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...ed/imag4.5.jpg
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...ed/imag5.2.jpg
Motor Kawasaki :p:D
Eğer kendisi tek ise, son fotoğrafı kim çektii :) Ya da oraya bir yere sabitlemiş olabilir mi ki makineyi?
bence 2 kişi gezmişler bu motor ile . tek başına büyük delilik. hele şu gece gittiği yerler yok mu of of of :D
Alıntı:
Motosikletle Gezmek...
Hayatım boyunca motosiklet kullandım ve yıllar içinde birkaç farklı motosiklete sahip oldum. Mükemmel bir motosiklet arayışım bir Kawasaki Ninja'yla bitti; 147 beygir gücünde, bir kurşun kadar hızlı ve uzun yolculuklar için konforlu bir motosiklet.
Çok seyahat ederim ve favori güzergâhım Kiev'in kuzeyine, evimden 130km uzakta olan Çernobil'in 'Ölü Bölge'sine doğrudur. Neden mi favorim? Çünkü orada boş yollarda uzun gezintilere çıkabiliyorsunuz.
Oradaki tüm insanlar bölgeyi terk etmiş ve doğa çiçek açmış. Güzel ormanlar ve göller var.
Kamyonlar veya ordu araçları tarafından kullanılmadığı yerlerde yollar hâlâ yirmi yıl öncesinde oldukları gibi duruyor, tabi nadiren de olsa filizlenecek bir çatlak bulan otlar hariç. Zaman yollara zarar vermiyor, yani tekrar normal trafiğe açılana kadar oldukları gibi kalabilirler.... Birkaç yüzyıl sonra.
:):):) 10krktr
Valla harika paylaşım. Çoğu kişi gibi fazlasıyla gitmek istedim buraya. Ancak gece orda kalmayı totom yemez sanırım :D. Ayrıca motor kawasaki 1100 ve kız babasıyla gitmiş.
sırf bu konu okurken bile radyasyondan etkilendim :D ama kesinlikle gidip görmek isterdim
Dediğiniz gibi büyük ihtimal yanında birisi var. Çünkü fotoğraflar da kendisi de çıkmış ;
http://www.nuclearflower.com/07_7.jpg
http://www.nuclearflower.com/12_12.jpg
http://www.nuclearflower.com/15_15.jpg
http://www.nuclearflower.com/16_16.jpg
bu tarz yerler hep ilgimi çekiyor nedense. paylaşım için saol
terkedilmiş şehirlerdeki araçların hep kapıları,kaputları falan açık oluyo ben de ona kitleniyorum :D
Video ve belgesellerin hepsini bir arada toplamaya çalıştım ama çoğu yabancı dil maalesef :) Keyifli seyirler:icon_tup:
Valery Legasov'un yıkılan reaktörün parlayan merkezini helikopterden gösteren videosu (10 MB, İngilizce altyazılı)
Valery Legasov flyes over Chernobyl's reactor #4 - Video Dailymotion
"Hayalet Kasaba"videosu, 54 MB mpeg dosyası. Şarkı "Hans ve Dr.Beeker"e ait. Bu nadir Pripyat'ın tahliyesi videosunu kaydeden kişi Michail Nazarenko, kazadan sonraki ilk yıllarda hayatını kaybetti.
Ghost Town - YouTube
video "Pripyat'ın Son Günü" 18 MB mpeg dosyası.
Last Day of Pripyat - Video Dailymotion
Ünite 3'ün çatısındaki temizlik işçilerinin(biyorobotlar) videosu. Temizliğin son aşaması. Çatıdaki radyasyon seviyesi saatte 10000-12000 röntgendi. (2 MB wmv dosyası)
http://www.dailymotion.com/video/xfe...m#.USqrL1dZ65J
Reaktör 4'ün zemininden aşağıda çekilen, 'Fil Ayağı'nı gösteren video (3 MB wmv dosyası)
Under the Tchernobyl reactor #4 - Video Dailymotion
Kimyasallarla bombalanan reaktörü helikopterden gösteren video (5 MB, mpeg dosyası)
http://www.consumedland.com/videos/video3.mpg
Video "Tükenmiş Topraklar" 64 MB mpeg dosyası, Mart 2006'da yapılan bi araba gezisinden.
Consumed Land - Video Dailymotion
Eğer Çerni'nin bir motosikletin arka koltuğundan nasıl göründüğünü merak ediyorsanız izleyin. Bu benim motosikletim değil, eğer benim olsaydı kamera daha hızlı hareket ediyor olurdu. Videoya "Mesmerism" adlı bir şarkı eşlik ediyor.
Land of the Wolves - Mesmerism - Video Dailymotion
"Acı Günlerin Günlüğü" adlı filmin 6 dakikalık versiyonu. Reaktör alanına düşen helikopteri kamerayla kaydetmeyi başaran kameraman ve yönetmen Vladimir Shevchenko'nun son filmi. Videoda çalan şarkı Davydov Dimitrij'a ait "Yasak Meyve"
Eine Chronik schwerwiegender Tage - Video Dailymotion
"Nükleer Çiçek" adlı video.
Nuclear Flower - YouTube
Bu videonun diğer adı "Salomon-Song", Ağustos 2006
Salomon's Song - Video Dailymotion
Discovery tarafından yayınlanan Türkçe versiyon olan sıfır saati isimli belgesel. Kazanın nasıl meydana geldiğini canlandırmışlar.
Sıfır Saati - Çernobil - YouTube
Çernobil´in Sırları - Chernobyl Diaries
Alıntı:
Avrupa'da tatile çıkan altı kişilik bir arkadaş grubu, gezilerinde rehberlik etmesi için ekstrem bir tur rehberi tutarlar. Rehber, onları Chernobil nükleer faciasından önce işçilerin ikamet ettiği ama artık terk edilmiş olan Pripyat şehrine götürür. Yıkıntıların arasında gezerken turist kafilesi aslında yalnız olmadıklarını fark edecektir.
http://img04.imgsinemalar.com/images...1340781424.jpg
linkler için çok teşekkür ler kapalı maraşta bu arada iyimiş galeride kalan arabalar falan varmış 2 yere tech olarak meting falan mı yapsak napsak :D
Kardeşim şu ablamızın seyahatinin tamamını okuyabileceğimiz link vs var mı ?
elenafilatova.com
Tabi hocam buyur.:icon_tup: Çernobil faciasının en detaylı kaynakları bence bu sitede. İncelemenizi tavsiye ederim. Bende paylaşımlarımı buradan yapıyorum.:)
Ölü kasabalar ve köyler sadece gündüz uyuyorlar. Gece hepsi uyanıyor. Hepsi kıpırdamaya, hışırdamaya başlıyor; kurbağalar vraklıyor.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image33.2.jpg
Alfa, Beta, Gama.
Bir baykuş gibiyimdir ve gece gezilerimde bana eşlik edecek birini bulamıyorum. Ne zaman birini buraya getirsem, bana rahat bir kafede bir şeyler içmek yerine neden burada kurbağa ezdiğimizi soruyorlar. Ben de onlara bir kafede iki paket sigara içmenin sağlığa Vilcha'da gezmekten daha çok zararlı olabileceğini söylüyorum. Çoğunlukla buradan kaçıp gitmek istiyorlar. İnsanlar buranın lanetli olduğunu düşünüyor...
Ben mutant ve Çernobil Kardanadamı hikayelerine inanmıyorum. Bence burası ilginç bir yer.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image34.1.jpg
Vilcha'nın dış mahallelerinde yeni nesil el geiger sayacım 109mR/saat gösteriyor. Kasaba reaktörden 45 kilometre uzakta, radyoaktif bulutların ilk uğradığı yerde bulunuyor. Sayaç dostum insanlığın bildiği her tür radyasyonu ölçebiliyor. Şimdi radyasyon türleriyle ilgili birkaç ufak şey öğrenme zamanı.
İçimizden geçebilen türe gama radyasyonu deniliyor. Birikebiliyor, yani vücudumuza verdiği zararı hesaplayabiliriz. Gama ışınları X ışınlarıyla neredeyse özdeştir. X ışınları insan yapımıdır, ama gama ışınları doğada bulunur. Kozmik radyasyon olarak da bilinir. Yüksek irtifada uçan her uçak, 25mR/saatlik bir kozmik radyasyona maruz kalır. Gama hızlı bir şekilde problemler yaratacak kadar güçlüdür. Gama bir dalgadır. Sizi saatler içinde öldüren türden görünmez kurşunlar gibidir. Ama alfa ve beta saatli bomba gibi çalışan taneciklerdir. Radyoaktif tozların solunması yoluyla insan bedenine girip orada kalırlar ve birkaç yıl içinde kanser hücrelerin oluşmasına sebep olurlar. Alfa tanecikleri üçü içinde en ağır olanlarıdır, betalar ise oldukça hafiftir, gamaların ise kütlesi yoktur. Alfa tanecikleri genellikle 4'le 12 santim arası bir mesafe katedip durur yani saf plütonyum toplarıyla bilardo oynayabilirsiniz. Derimizdeki ölü hücreler de beta radyasyonunu durdurabilir, yani plütonyum toplarıyla jonglörlük bile yapabilirsiniz.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image34.2.jpg
100mR/saat'lik radyasyon seviyesindeki bir yerde gezersek, Kiev-Londra seferi yapan bir uçaktaki bir yolcunun birkaç saatte alacağı gama radyasyonu dozunu bir saatte alırız. Londra'ya uçmadığıma göre aynı hafif dozu aldığımız Vilcha'da gezebilirim.
Malesef büyük bir risk olmasına rağmen, soluyarak aldığımız alfa ve beta taneciklerini sayamıyoruz. Felaketten sonraki bir yıllık süreçte radyoaktif partiküller yüzeyde kalıyor. O zamanlar bu toprakların üzerinde yürümüş olsaydım, ayakkabılarıma veda etmek zorunda kalırdım. Aynı şekilde, eğer geiger sayacımı radyoaktif yüzeye değdirseydim, sayacım radyasyon açısından kirlenmiş olurdu ve bozulurdu. Burada açık bir araçla gezmek plütonyum topları yutmak kadar çılgınca olurdu. Ama söylediğim gibi, şimdilerde radyasyon toprağa karışmış ve seviye düşmüş. Bu bölgede ufak bir sağlık tehlikesiyle seyahat edebildiğimiz için iyi, ancak bölgenin temizlenmesinin zorlaşmış olmasından dolayı da kötü.
Bu günlerde, radyasyon sebzelerde ve meyvelerde yaşıyor; bu sebepten manava gittiğinizde bir geiger sayacı bulundurmak, buradayken bulundurmak kadar yararlı olacaktır. Büyük bir mesele de mantarlar. Birçok Amerikalının tükettiğinden altı kat daha fazla mantar tüketiyoruz. Mantarlardaki kimyasallar sezyum-137'den bile daha kötü(öyle ki mantarlardaki sezyum düzeyi sezyum-137'nin yarı ömrü kadar azalmamış.).
Her neyse, bu kadar bilimsel şey yeterli; yolculuğumuza gün ışığında devam edelim.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image34.3.jpg
Haritadaki boşluk.
Sınırdayız ve tabela bizi Sovyetler Birliği'nin 15 devletinin dillerinde karşılıyor. Bazen Beyaz Rusya'da gezintilere çıkıyorum. Yollar daha iyi ve benzin daha ucuz. Bu ülke Rusya'yla iyi ilişkiler içinde ve dünyanın kalanından ayrı duruyor. Beyaz Rusya yıllarca başkanları olan Lukaşenko'nun otoriter rejimi altında yaşadı. Fidel Castro'ya benzer, daimi başkandır, sadece sakalı yok.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image35.1.jpg
Yeni haritalarda kurtların toprakları büyük bir boşluk olarak görünüyor. Terkedilmiş kasabalar, köyler ve yollar silinmiş.
Yetkililer çevresel olarak güvenli olmayan yolların bir haftasonu gezgini tarafından kullanılmasını istemiyor.
Sınır geniş. Arazi mücadele etmeye değmiyor. Anayoldan ayrılır ve sınır boyunca seyahat edersek, hangi ülkeye ait olduklarını bilmeyen ölü köylerden geçeriz.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image35.2.jpg
Asfalt kaplı yollar bitene kadar aracımızla gidiyoruz ve sonra yürüyerek yolculuğumuza devam ediyoruz. Arabanızı ya da motosikletinizi başıboş bıraktığınız için endişelenmenize gerek yok, kimse bulamayacaktır. Burada birileriyle karşılaşma ihtimaliniz Antarktika'da biriyle karşılaşma ihtimaliniz kadar.
Tabela bir köye olan mesafeyi gösteriyor.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image35.3.jpg
Bu bir kuş yuvası. Sığırcıklar uçup gideli uzun zaman olmuş.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image35.4.jpg
Beyaz Rusya'daki ayrılmış bölgenin adı 'radyoaktif ekolojik orman rezervi'. Köylerin çoğu çok uzak. Birçoğunun da yolu yok. Oralara gitmek için bir traktör kullanmalı ya da yürümelisiniz.
Yorulursanız, oturacak bir bank mutlaka olacaktır.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image36.1.jpg
Ya da ayakta durup Çernobil Niagarası'nı izleyebilirsiniz. Buradaki radyasyon seviyesi Kiev'dekiyle aynı. Bu köprüde durmak, Venedik'teki herhangi bir köprüdeki kadar güvenli. Ama unutmayın, bu Çerni; birkaç yüz metre yürüyüp kendinizi çok kötü bir yerde bulabilirsiniz. Çernobil bölgesinde sekiz yüzden fazla radyoaktif hurda mezarlığı var. 1986'da oluşturuldular ve şu an nerede olduklarını bilmiyoruz. Güvenlik için geiger sayacı hep açık olmalı.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image36.2.jpg
Sonunda bir köy bulduk. Adı belli değil.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image36.3.jpg
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image36.4.jpg
Hiç kimsenin olmadığı bir köye gelmenin bende yarattığı duyguları anlatmak zor. Ama yine de deneyeceğim. Önce sanki sağırmışsınız gibi hissediyorsunuz. Sessizlik olağanüstü. Cıvıldayan kuşlar yok, rüzgar yok, bu sessizliği bozacak hiçbir şey yok. Köyler kasabalardan daha bir alışılagelmedik duruyor. Evler, kulübeler sanki gerçek değillermiş gibi geliyor. Her şey bir çizimmiş gibi, ve sanki ben bu resmin içine adım atıyorum.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image36.5.jpg
Smirnovka.
Bu, köy kulübü. İnsanları eğlenceler düzenlediği, toplandığı, film izledikleri bir yermiş.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image37.1.jpg
Şimdiyse eğlence bitmiş. Kapılar açık ama kimse içeri girmiyor. Böyle kapalı bir yerde bir yaban domuzuyla karşılaşmak pek de güvenli olmazdı.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image37.2.jpg
Köylerde bir deyiş vardır; evini tamir etmezsen yıkılır. Görünüşe göre doğru.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image37.3.jpg
Bir çok yerde, tahta haçlar üzerine aceleyle kazınmış şeyler, burada yaşanmış zengin hayatlardan kalan son şey. Muhtemelen haçlara bakıp sevdiklerine dua edenlerin de çoğu burada.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image37.5.jpg
Bu köyü birkaç yıl önce buldum, ama onu haritamda bulamadım. Köy mezarlığına bakılırsa, 1800'lerin başından 1986'ya kadar bu köyde yaşayanlar Smirnov'larmış.
Evliliklerin aynı aileden kişiler arasında yapıldığı bir tarikat köyü olmalı. Herkesin soyadı aynı.
Bu köyü haritama ekledim ve adını Smirnovka koydum. Ünlü bir votkaya verdiğimiz isim. Acaba burada yaşamış insanlarla Smirnoff marka votkayı yapanlar arasında bir bağ var mıdır merak ediyorum.
Tabii sadece merak edebilirim, çünkü burada sorumu cevaplayacak kimse yok.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image37.6.jpg
hepsini okudum. artık belgeseller de uygun bi saate bıraktım. ne yalan söylüyüm benim de canım gitmek gezip görmek o duyguyu yaşamak istedi. eğer alınacak radyasyon birkaç röntgenden ibaretse çok büyük bir tehlike gibi gözükmüyor :)
yangın yara-savunma egıtımlerı esnasında radyoaktıf kırlenme - korunma - olcme gıbı bı dersımız vardı.aman yani.o zaman bıle tırsmıstım kı,burayı dusunemıyorum bıle.gecmıste cokca kaynaktan ızledım , bılgı edındım burası ıle ılgılı.
radyoaktıf maddelerın hayatımızdakı yerı ıcın , kesınlıkle okuyun ;)
http://images.gittigidiyor.com/4545/...45453975_0.jpg
lakın benım asıl ılgımı ceken tıbbın gelısmesını saglayan II.dunya savası sırasındakı nazılerın ınsan deneylerı olmustur hep.
gemıde hep merak ederdım. zamana gore suda hayatta kalma surelerı vs yı.megersem bu hayvanlar tarafından bulunmus bunlar hep.bu soyledıgım en ınsancıl olanı...ıkız deneylerı felan aman yani...
Dr. Ümit Şahin
Yirminci yüzyılın teknolojik gelişmelerle anılan tıp tarihinde 3. Reich Almanya’sının özel bir yeri var. Nazi dönemi, bugün kimi yazarlarca modernizmin mantıki bir aşaması sayılıyor; öyleyse Nazi tıbbı da tıp bilgisinin gelişiminde bir aşama olarak kabul edilebilir.
En hafif deyimiyle “dehşet verici”bir aşama olan Nazi döneminde tıp dünyası insan üzerinde yapılan deneylerin en uç örneklerine tanık oldu. “İşkence”sözcüğünü bile hafif bırakan bu “deneyler”, insanın gayet soğukkanlı bir şekilde “kobay” olarak kullanıldığı uygulamalardır ve şaşırtıcı bir çeşitlilik gösterir. Nazi tıbbında herkesin adını gayet iyi bildiği birkaç “meslektaşımız”, örneğin Dr. Joseph Mengele, Dr. Sigmund Rascher vb. tarafından yapılan bu deneylerden elde edilen verilerin kullanımıyla ilgili etik tartışmalar ise hâlâ sürüyor.
Bu dönemde yapılan insan deneylerinin ideolojik, askeri ve tıbbi amaçları vardı. Nazi doktorlar yaptıkları deneyleri askeri bir gereklilik olarak savunuyorlar ve bu açıklamayı yeterli bir akıl yürütme olarak görüyorlardı. Ne var ki nasıl Yahudi soykırımının nedenlerini anlamak hiç kolay bir şey değilse, bu deneylerin yapılabilmiş olmasını anlamak da hiç kolay değil. Bu yapılanları “insanlık dışı bir vahşet” olarak adlandırmak da faşizmi anlamaya yeterli olmuyor.
Bu dönemde Nazi doktorlar tarafından yapılan başlıca deneyleri anlatmaya çalışalım şimdi. Deneyler çoğunlukla Yahudiler olmak üzere Nazilerin aşağı ırklar olarak kabul ettiği gruplar ve savaş esirleri üzerinde yapılmıştır. Elimizdeki bilgiler toplama kamplarından kurtulan kişilerin anlatımlarına ve savaş sonrası mahkemelerdeki itiraflara dayanıyor:
Dondurma-hipotermi deneyleri:Mahkumlar saatlerce buzlu su tanklarının içinde tutuluyor ve deney genellikle mahkumların donarak ölmeleriyle sonuçlanıyordu. Amaç, düşman ateşine hedef olan Alman pilotlarının Kuzey denizinin buzlu sularında kaç saat canlı kalabileceklerini bulmaktı. Kuzey denizinde bu sürenin 1-2 saatten fazla olmadığı biliniyordu. Dr. Sigmund Rascher bu soğuk koşulları Dachau’da, daha sonra da Auschwitz’de oluşturmaya çalıştı ve yaklaşık 300 mahkum kullandı. Bu deneklerin en az 80-90’ının öldüğü biliniyor.
Yüksek rakım deneyleri:1942’de Dr. Rascher’in Dachau’da yaptığı deneylerin amacı pilotların uçaktan oksijenli ya da oksijensiz olarak atladıkları zaman kullanmaları gereken araçları saptamaktı. Rascher bunun için bir basınç odasında yüksek irtifa koşullarını oluşturmuştu. Genellikle kurbanlarının beyinlerini henüz canlıyken disseke ediyor ve yükseklik hastalığının beynin subaraknoid kan damarlarındaki küçük hava kabarcıklarının bir sonucu olduğunu gösteriyordu. Denek olarak kullanılan 200 mahkumdan 80’i hemen ölmüş, kalanlar deney sonucunda öldürülmüştür.
Deniz suyu deneyleri:Deniz suyunun içilebilirliğini denemek üzere Dachau’ya 90 çingene mahkum üzerinde Dr. Hans Eppinger tarafından yapılan deneylerdir. Deneklere deniz suyu hiç değiştirilmeden ve tek sıvı kaynağı olarak verildiğinde 6-12 gün arasında ciddi fiziksel patolojilere ve ölüme neden oluyordu. Denekler o kadar ağır dehidrate oluyorlardı ki bir damla su için yerleri yaladıkları görülüyordu.
Sulfanilamid deneyleri:Alman Silahlı Kuvvetleri 1941-1943 yıllarında Rus cephesinde gazlı kangrene bağlı çok ağır kayıplar verdi. Bu kayıplar ve diğer savaş yaralarına bağlı infeksiyonlar, cerrahiden ziyade kemoterapötiklere karşı bir ilginin doğmasına neden oldu. Sulfonamidlerin keşfi, savaşa bağlı yara infeksiyonlarının tedavisi için yeni ve devrim niteliğinde bir olanak sunuyordu. Savaş yaraları sağlıklı Yahudiler üzerinde oluşturuluyor ve bu yaralarda streptokok; tetanoz ve gazlı kangren infeksiyonlarının gelişmesi sağlanıyordu. Yaranın iki yanındaki damarlar bağlanarak anaerob ortam yaratılıyor ve oluşan infeksiyonun sulfanilamidle tedavisi deneniyordu.
Tüberküloz deneyleri:Nazi doktorlar tüberküloza doğal bağışıklık olup olmadığını saptamak ve aşı geliştirmek amacıyla da deneyler düzenlediler. Dr. Heissmeyer, tüberkülozun bir infeksiyon hastalığı olduğuna dair yaygın inanışı çürütmeye çalışıyordu. Dr. Heissmeyer’in iddiası bu gibi infeksiyonlara Yahudiler gibi aşağı ırklar tarafından daha kolay yakalanıldığıydı. Heissmeyer, canlı tüberküloz basilini deneklerinin akciğerine injekte ediyordu. Ayrıca deneylerinde kullandığı 20 Yahudi çocuğun lenf nodlarını da çıkartmıştı. Yaklaşık 200 yetişkin Yahudi bu deney sonucu ölürken, söz konusu 20 çocuk Bullenhauser Barajı’nda, Heissmeyer’in deneylerini yaklaşan müttefik kuvvetlerinden gizleme çabaları nedeniyle asılarak öldürüldü.
Zehir deneyleri:Buchenwald’de bir araştırma ekibi fenol, benzin ve siyanür injeksiyonuyla Rus mahkumlar üzerinde infaz denemeleri yaptılar. Deneylerde deneklerin ölüm hızları ölçülüyordu.
Yara deneyleri:Himmler, SSaskerlerinin savaş alanlarında hemoraji nedeniyle öldüklerini görünce, Dr. Rascher’e Alman birliklerine savaş alanına gitmeden önce kullanmaları için koagülan geliştirmesini emretti. Dr. Rascher kendi geliştirdiği koagülanların, Dachau krematoryumunda canlı ve bilinci açık mahkumlarda yaptığı amputasyonlar sırasında görülen kanamalar üzerindeki etkisini araştırdı. Ayrıca Ravensbrueck toplama kampında kurbanların ampute kol ve bacaklarını birbirlerine transplante etme gibi girişimlerde bulunuldu.
Suni döllenme deneyleri:Ünlü 10. Blok deneyleridir. Himmler, Dr. Carl Clauberg’in üst düzey bir SSsubayının infertil karısını tedavi ettiğini duyunca etkilenir ve Dr. Clauberg’i Auschwitz’de çalışmak ve 10. Blok’ta bir laboratuvar kurmak üzere görevlendirir. 10. Blok’ta çoğunluğu daha önce doğum yapmamış 20-40 yaşları arasındaki evli kadınlar toplanır. Kadınlar burada sürekli olarak öldürülme, kısırlaştırılma ve Clauberg’in tecavüzüne uğrama korkusuyla yaşıyorlar ve deneyler için özel olarak seçilmiş erkek mahkumlarla cinsel ilişkiye zorlanıyorlardı.
Kısırlaştırma deneyleri:Himmler’in asıl ilgisi kısırlaştırma üzerindeydi. Clauberg’i infertilite tedavisinin tam tersi üzerinde çalışmaya ikna etti. Clauberg tüm enerjisini kitle kısırlaştırması yöntemleri geliştirmeye yöneltti. Binlerce mahkumun genital organları, kısırlaştırma için en ucuz yolun bulunması için yapılan çalışmalarda sakatlandı. Naziler bu yöntemleri milyonlarca mahkuma uygulayabilmeyi umuyorlardı. Auschwitz’de uterus ve servikslerine kostik madde injekte edilerek kısırlaştırılmak istenen kadınlar korkunç ağrılar çektiler, şiddetli kasılma ve kanamalar yaşadılar, overlerinde iyileşmeyen inflamasyonlar oluştu. Erkeklerin ise testislerinde yüksek dozlarda radyasyon ışınlaması yapılıyor, daha sonra oluşan patolojik değişikliklerin incelenmesi için de testisleri çıkarılıyordu.
İkiz deneyleri:Bu deneyler Auschwitz’de Dr. Joseph Mengele tarafından yapıldı. Mengele’nin en “sevdiği” denekler Yahudi cüceler ve tek yumurta ikizleriydi. Dr. Mengele’nin Nazi ideolojisinin saf Aryan ırk düşüncesinden kaynaklanan saplantıları onu üreme ve çoklu doğumlarla ilgili sırları çözmeye yöneltiyordu. Amacı Aryan ırkın çoğalmasını ve dünya nüfusuna hakim olmasını sağlayacak yöntemler geliştirmekti. Bu amaçla kullanılan 1000 çift ikizden 200 çift hayatta kalabilmiştir.
Yahudi iskeletleri koleksiyonu:Dr. August Hirt, Strasburg Üniversitesi Anatomi Profesörüydü. “Nesli tükenmiş Yahudi ırkına”adanmış bir müze için Yahudi kafatasları ve iskeletlerinden oluşan büyük bir koleksiyon oluşturmak istiyordu. 1943’de bu amaçla Natzweiller toplama kampında gazlanarak öldürülen 115 kişi Strasburg Üniversitesi Anatomi bölümüne gönderilmiştir.
Nazi doktorların 2. Dünya Savaşı boyunca gerçekleştirdikleri insan deneylerinden bazıları böyle özetlenebilir. Ayrıntılarını yazarken/okurken bile dehşet içinde kaldığımız bu “bilimsel araştırmalar” da geride bırakmak üzere olduğumuz binyılın “tıbbi”olguları arasında yer alıyor. Aslında ortaçağ engizisyonundan kızılderili soykırımına; cadı avından diktatörlüklere ve kanlı savaşlara kadar 2. Binyıl acımasız vahşet sahnelerinden geçilmiyor. Ama Nazi döneminin ve yüzyılımızda yaşanan diğer faşist dönemlerin ayırıcı yanı, herhalde bugün bir parçası olduğumuz “çağdaş uygarlığın”bir aşaması ve ürünleri olması.
Daha “temiz” bir geleceğe ve “insani” bir tıbba ulaşmak için sadece yarım yüzyıl önce yaşanan tüm bu olayları da unutmamak gerekiyor.
http://24.media.tumblr.com/tumblr_mb...am8fo1_500.jpg
http://top5s.net/wp-content/uploads/2011/08/361.jpg
http://thehumanmarvels.com/blog/wp-c...itz-dwarfs.jpg
http://3.bp.blogspot.com/_Gq8Ke2chpg...Auschwitz4.jpg
http://www.holocaust.com.au/mm/image...ampmedipic.gif
http://t0.gstatic.com/images?q=tbn:A...58_bwevX1BmBJA
http://www.mengele.dk/images/exp8.jpg
http://phillipknightley.com/wp-conte...halidomide.jpg
http://3219a2.medialib.glogster.com/...i-pictures.jpg
http://www.whale.to/b/2267-Male-twin...-Verschuer.jpg
http://history.amedd.army.mil/booksd...ures/fig51.jpg
http://www.pbs.org/wgbh/nova/holocau...e_04_women.jpg
bunlar yetmemıs bı de gazla zehır testlerı yaptıkları ve yaktıkları ınsanlardan gerıdonusum yapmıslar.
Polonya'da bir enstitü tarafından yapılan bir araştırma, Alman Nazilerin savaş sırasında, gerçekten sabun üretmek için insan bedenini kullandığını ortaya koydu.
Polonya'daki IPN Enstitüsü’nün açıkladığı araştırma sonuçları, Nazilerin, Profesör Rudolf Spanner tarafından yönetilen Dantzig Tıp Akademisi Anatomi Enstitüsü’nde insan bedeninden alınan bazı maddelerle sabun yaptıklarına kuşku olmadığını gösteriyor. IPN'den Paulina Szumera, araştırmayı, bu olayları inkar eden seslere karşılık vermek için başlattıklarını,söyledi.
Szumera, Polonyalı bilim adamları tarafından, Lahey'deki uluslararası Adalet Divanı'nın arşivlerinde kalan ve Nürnberg'teki mahkemede kanıt olarak kullanılan son sabun parçası üzerindeki incelemelerde, sabun yapımında kullanılan bedenlerin Stutthof Nazi Temerküz Kampı ile Gdansk'taki cezaevleri ve bir psikiatri kliniğinden geldiğinin saptandığını söyledi.
İnsan bedeninden yapılan sabunların, profesör Spanner'in laboratuvarında masaların temizliğinde kullanıldığı saptanan araştırmada, sabunlara kötü kokmaması için badem esansı katıldığı da ortaya konuldu.
Nazilerin ve komünistlerin Polonyalılara karşı işlediği suçları araştıran bir enstitü olan IPN'nin araştırmasında, sabun yapılan insanların laboratuvarda öldürülüp öldürülmediği ya da bu sabunların piyasaya sürülüp sürülmediği konusunda bilgi verilmedi.
Kaynak : Nazi vahşetine bilimsel tesbit
Çıkamıyorum konudan yaa :)
Paylaşımınız için teşekkürler. Gerçekten ürkütücü ve dudak uçuklatıcı bilgiler resmen.. Neymiş bu naziler böyle.. Denek olarak da hep mahkumlar ı kullanmışlar resmen işkenceden beter etmişler..
arkadas pripyat dedik takıldık şimdide naziler çıktı ... okumadığım sayfa , satır kalmadı .. yeter la çıkamadık :D burdan ufolara falan bağlamayın da
:):)
ufo dedıgın nazı işi yine.aman girmeyelım cıkamayız gercekten.
bombayı atıp kacıyorum o halde.
bakınız:
haunebu.
http://www.bibliotecapleyades.net/im...aunebu2-07.jpg
""Deneyler çoğunlukla Yahudiler olmak üzere Nazilerin aşağı ırklar olarak kabul ettiği gruplar ve savaş esirleri üzerinde yapılmıştı""
;)
Vallahi bende tek tek okudum sıkıntıya girdim gerçekten tehlikelide olsa gidip görmek gerek , okumadığım satır kalmadı bende konudan çıkamıyorum açan arkadaşa tebriklerimi iletiyorum.. Konuyu takip ediyorum.
Abi hadi konu iyi dedik, verilen linklere videolara sardık, insan yiyenlerin uçak kazasını da gördük en kalp dayanmaz resimleri de ancak kafayı yemeye ramak kaldı akü:(
yahu öyle bir girmişim ki konuya bahçeye sigara içmeye çıkarken tırsıyorum çünkü gözümün önüne mutasyona uğramış çocuk fotoğrafları geliyo:S
konunun özü gerçekten çoğu insanın kaldıramayacağı bilgiler içeriyo.. dediğim gibi ben kötü fotoğrafların en fazla 5ine bakabildim..
bana en dramatik gelen bilgi ise: reaktörün kapatılması için çalışan asker ve itfaiyeciler oldu.. devlet çatıya robot yolluyor robotun devreler 10saniye sonra pert.. e adamlarda çözümü! insada buluyo ve bir güzel kandırarak gencecik insanları oraya yolluyorlar..
reaktörün altına tünel kazılıp beton dökülüyor, helipkopterle reaktörün üzerine kurşun atılıyor, toprakla reaktörün üzerini örtüyorlar, işte bu 3 aşamadaki insanlar en fazla etkiyi yaşayanlar.. allah hepsini gani gani rahmet eylesin, olmasalar ne olurdu düşünmek bile istemiyorum..
biraz içine girince söylenecek o kadar çok sözü oluyor ki insanın gerçekten çok acı bir durum yaa..
Haklısınız reaktör patladıktan sonra en çabuk şekilde imha edilmesi için binlerce masum insan seferber edildi ve sonra maalesef yüksek radyasyondan dolayı çoğu yaşamını yitirdi hayatta kalanlar ise radyasyondan dolayı ağır hastalıklara yakalandılar.
Beni şu söz çok etkiledi ;
Lise zamanında bu konu o kadar ilgimi çekmiştiki bir ödevde 4 sayfalık bir makale yazmıştım kendim ve o 4 sayfaya bile sığdıramadığım pek çok şey vardı...Alıntı:
Çatıdaki iş belki de hepsi içinde en kısa süreniydi, sadece iki dakika. Bir çok askere ordudan emekli olabilmeleri için gereken süreyi dolduracak iki seçenek sunulmuştu. Biri cehennemvari bir kurşun, roket ve bomba yağmurunda, Afganistan'da iki yıldı; diğeri ise sakin, sessiz ve görünmez bir gama ışını yağmurunda, Ünite 3'ün çatısında iki dakika.
:D konu süper ilerliyor enteresan döküman paylaşacaklar devam etsin uyku yok okuyacak şeyler lazım
Eski bir arı kovanı. Arılar uçup gitmiş.
İnsanlarla birlikte köylerden barınan kedilere, köpeklere ve diğer hayvanlara ne olduğunu merak etmişimdir. Besi hayvanları katledilmiş, kediler ise doğaya geri dönmüşler.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image39.1.jpg
Bu köyün adı 'Beyaz Sahil'. Beyaz Sahil anayola yakın ve hâlâ burada yaşayan birileri var.
Bazı köylerde birileri yaşıyor dediğimde bu, orada yaşayan 2 ila 5 insan olduğu anlamına gelir. Eğer bir köyde 20-30 kişi yaşıyorsa, bu Çernobil standartlarına göre bir megapol oluyor.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image39.2.jpg
Çernobil'de isimsiz bir köyde, Büyük Vatan Muharebesi'nin(II. Dünya Savaşı Doğu Cephesi) İsimsiz Askerinin mezarı.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image39.3.jpg
Pluton'un Diyarı
Plütonyum binlerce yıl hüküm süreceğinden, Plütonyum-239'la diğer kimyasal elementlerin farkı sahnedeki krallarla gerçek hayattaki kralların farkı gibi oluyor. Aşırı derecede zehirli ve kimyasal reaktifliği oldukça yüksek, plütonyumun yarılanma ömrü 24000 yıl.
http://www.angelfire.com/extreme4/kiddofspeed/pluto.jpg
Şans eseri, Çernobil bir uranyum reaktörüydü, bölgedeki tüm plütonyum(miktarı reaktörün yaşına bağlı) uranyum ürünüydü. Bazıları küçük bir miktar olacağını söylüyor, zaten fazlasına da gerçekten ihtiyacımız yok. Elimizdeki bilgilere dayanarak, 1 pound(yarım kilodan az) plütonyumun dünyadaki tüm insanları öldürmeye yeteceğini söyleyebiliriz.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...eed/pluto2.jpg
Plütonyum atom bombalarında ve 'hızlı üretken reaktörlerde' yakıt olarak kullanılır. Adını kendine yakışır şekilde, ölülerin tanrısı ve yeraltı dünyasının hükümdarı Pluto'dan alır.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...eed/pluto3.jpg
Amerikyum
Köylerden bazıları ağır derecede zehirlenmiş. Burada radyasyon reaktör yakınlarında olduğundan bile daha yüksek.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image40.1.jpg
Geiger sayacımızla yol üzerinde ve yoldaki bir bitki üzerinde ölçüm yapıp değerleri karşılaştırırsak, bitkide asfaltın 8.5 katı radyasyon olduğunu görürürüz, çünkü radyasyon yaşayan organizmalarda yoğunlaşıyor. Bu radyasyonun kaynağı Amerikyum.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image40.2.jpg
Başlarda burada durum çok kötü değildi. Bölge Plütonyum-241'le zehirlenmişti. Plütonyumun tuhaf bir özelliği vardır; başlarda o kadar da radyoaktif değildir. 14.4 yıl boyunca sessizce bekler ve sonra Amerikyum-241'i de içeren bileşenlerine ayrılır. Amerikyum güçlü gama ışınları yayar; onu oluşturan plütonyumun yaydığı gama ışınlarıyla karşılaştırırsak, amerikyum kaynaklı ışınlar top güllesi gibiyken, plütonyum kaynaklı ışınlar ancak tüfek fişeği olabilir
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image40.7.jpg
O gün gösterimde olan filmler ve yakında gelecekler bu karatahtaya yazılırdı. Bir sonraki gösterim 400 yıl sonra.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image40.4.jpg
Bu sınıfta da artık ders yok. Şimdi burada öğretilen tek ders, Plütonyum-241'in kardeş izotopu olan amerikyum-241'in yarılanma süresinin 400 yıldan fazla olduğu...
Bizden kuşaklar sonraki akrabalarımız bile hala bu bozunma sürecinin etkilerini görecek, kemiklerimiz toza dönüştükten çok sonra bile.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image40.5.jpg
Resmi olmayan kaynaklardan fotoğraflar ;
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image41.1.jpg
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image41.7.jpg
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image41.2.jpg
Kirlenmiş köyler yaşayan çiftçiler, dört boynuzlu buzağıların, aşırı büyük gözlü domuzların doğduğunu bildiriyorlar.
Bu bilgi ne kadar güvenilir bilmiyorum ama, eğer o köylerden geçecek olursam, fotoğraf makinamın pillerinin dolu olduğundan emin olacağım.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image41.3.jpg
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image41.4.jpg
Bu hikayenin en trajik kısmı Çernobil çocukları.
Gazetelerde ve televizyonlarda gösterilen bir çok fotoğraf var. Bazıları onların böyle olmasının sebebinin Çernobil olduğunu söylese de, kimileri de bu tip çocukların kazadan önce de olduğunu, onların buralarda çok olan alkoliklerin ya da uyuşturucu kullananların çocukları olduğunu söylüyor.
Ölen insanlarla ilgili bilgimiz az, yetkililer hepsini inkar ediyor. Doğru bilgi eksikliği söylentiler, güvensizlik ve panik yaratıyor.
Ben konunun söylentilere değil bilimsel bir araştırmalara konu olması gerektiğini düşünüyorum. İki şekilde de, Çernobil'in çocukları olsalar da olmasalar da, onlar zavallı çocuklar, yaşamaya zar zor değecek bir hayat yaşıyorlar.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image41.5.jpg
dün gece çıktıkdan sonra paylasım varmı diye sabah saba ilk işim konuya girmek oldu :)
geçmişte en çok ilgimi çeken olay bu, fotoğraflara bakarken de call of duty aklıma geldi :) müsait zamanda oturup okuncak bi konu olmuş bu ayaküstü okunmaz :)
Konuyu hazirlayan arkadasa ve eklenti yapanlara cok tesekkurler.cok etkileyici olaylar yitip giden binlerce ve etkilenen yuzbinlerce insan.buyuk bir dram acaba o gunleri yasayan insanlar nerede ne yapiyorlar ne hikayeler vardir kimbilir.
Çok güzel bir paylaşım ellerinize sağlık, insan dalıp gidiyor okudukça ve resimleri gördükçe..
Olay başlıktan sapıyorsa bir önerim olacak;
İşkenceci Nazi Almanyası - Sömürgeci İngiliz Hegemonyası - Türkiye Cumhuriyeti'nin yüzkarası İnönü iktidarı arasında kaybolup gitmiş 700'den fazla hayat için,
Halit Kakınç - Struma
Mutlaka okuyun...