çok acımasızca terk edilmiş.
Printable View
çok acımasızca terk edilmiş.
Çok güzel bir konu içeriği ne kadar üzücü olsa da.
Bir oyun yapılmıştı bunla ilgili, 10dk oynayamadım oyunu böyle bir gerilim yok.
Kitlendim kaldim konuya iyimi
bizim evden pripyat'a bi yol tarifi alayım dedim çok da uzak sayılmaz :D
http://d1302.hizliresim.com/16/t/kh6cs.jpg
bu arada google maps ile de pripyat hakkında güzel fotolar bulunabiliyor uydudan oranın görüntüsünü görmek bile garip duygular yaşamama sebep oldu
paylaşım için teşekkürler, yazılanları okurken, fotolara bakarken insan tarifi mümkün olmayan şeyler hissediyor, kim bilir gidince neler oluyordur?
Arkadaşlar bahsi geçen bölgede oluşan yüksek radyasyondan ötürü bazı insanların uzun vade de etkilenip mutasyona uğradıkları hatta bu şekilde orda yaşamını sürdürüp yeni doğan çocukların daha doğrusu değişik bir türün o bölgede gizli saklı yaşam sürdüğünü idda eden bir yazı okumuştum bir ara.Bunun doğru olma payı varmıdır sizce :)
Konuya girmeye korkuyorum iyi mi... Yaşım itibariyle bilmiyorum bu olayı tabi ama duymuştum birkaç kaynaktan da okumuştum ancak tam detaylı değil. Meğer neler yaşanmış neler... Bilgiler için teşekkürler..
Gitmeyi en çok istediğim tek yer. sağır edici derecede bir sessizlik sahipmiş. şu fotoğrafları çeken hatun ablamız motoruna beni de atıp götürse keşke.
Paylaşım için tesekkür ederim takipteyim konuyu...
sürükleyici teşekkürler paylaşım için şuan vizyonda olan zor ölüm filmindede çernobil falan uranyum falan bahsediliyordu bu konuyu esinlenerek yapmışlar sanırım
eline sağlık güzel paylaşım. bu tip mekanlar benim de hoşma gider. böyle yıllarca terk edilmiş mekanların bir ismi vardı "buluntu" mekan mı deniyordu sanki ?
Sessiz Kasaba Poleskoye
Yolculuğumuzu sonunda, Polissia Bölgesi'nin yönetim merkezi ve Kurtların Toprakları'nın başkenti olan bu kasabayı ziyaret edeceğiz.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image42.1.jpg
Bu, kasabanın Sovyet binası.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image42.2.jpg
Sovyet yönetimi sırasında, eğer biri ev yapmak isterse, uyması gereken sıkı standartlar vardı. Sadece güçlü bağlantılar olanlar standardın dışında(daha büyük) bir ev yapabilirdi. 70 yıl boyunca komünist parti tüm insanları sosyal anlamda eşitlemeye çalıştı ancak başarısız oldu. Bazı evler hâlâ diğerlerinden daha büyük.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image42.3.jpg
Çernobil herşeyi bir günde eşitledi ve şimdi parti başkanlarıyla normal insanların evleri bir arada yanyana duruyor.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image43.1.jpg
Bunlar normal insanların evleriydi.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image43.2.jpg
Bu evden geriye sadece baca ve fırın kalmış.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image43.3.jpg
Poleskoye merkezi
Poleskoye şehir merkezi bir nükleer bombardımandan çıkmış gibi görünüyor, 1943 Stalingrad'ıyla 1945 Hiroşima'nın bir kesişimi gibi.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image44.1.jpg
Burada motosikletle gezmek asfaltta büyüyen ağaçlarla ve açık lağım kapaklarıyla bir slalom.
Burası eskiden bir oyuncakçı ve çocuk giyim mağazasıymış.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image44.2.jpg
Bu, babam; mağazadaki radyasyon seviyesini kontrol ederken. Şu an emekli ama hâlâ çevre konularında ilgili.
Birçokları gibi o da insanların tekrar burada yaşayabileceğine inanıyor. Poleskoye saatte 20 mikroröntgenlik radyasyon seviyesiyle diğer yerlerden daha temiz. Ancak bazı yerlerde hâlâ 50mikroröntgene sıçrayabiliyor. Eğer yazın seyahat edecekseniz bu değerlerin iki katını alın, çünkü yazın değerler heryerde yükseliyor.
Bazen babamla bu işe yaramaz toprakları geziyorum. Onun kullandığı geiger sayacı 1986'da üretilmiş. Çernobil felaketinden sonra radyasyonu tespit eden cihazlar yeterli sayıda yoktu, bu sebeple yetkililer hızla sadece en fazla 100 mikroröntgen ölçebilen cihazlar ürettiler. O geiger sayaçları tamamen işe yaramazdı, çünkü Çernobil'de radyasyon seviyesi bundan yüzlerce kat daha fazlaydı. O günlerde, evimdeki, Kiev'deki radyasyon seviyesi saatte 1000mikroröntgendi... Ancak yirmi yıl sonra bu eski cihazlar kullanılabilir hale geldi.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image44.3.jpg
Yetkililer burayı yaşatmaya ve kasabayı kurtarmaya çalıştılar. Asfaltı kaldırıp yeni yollar yaptılar.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image45.1.jpg
Bazı binaları yıktılar ve yeni hastaneler, okullar yaptılar.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image45.2.jpg
Su borularını bile kaldırdılar ve yeni bir kilise yaptılar.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image45.3.jpg
Tüm bunlar radyasyon seviyesini düşürdü, ama kasabayı yeniden yaşanabilir kılmaya yetmedi.
Öyle görünüyor ki kirlenen yerlerin işi tamamen bitti, er ya da geç insanlar oraları terkedecek.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...ed/image46.jpg
Poleskoye eski bir yer ve eski haritalarda Ukrayna dilinde 'mezara yakın' anlamında olan Mogilne ile belirtiliyor. Bunun sebebi, Kiev Dükü Ihor'un milattan sonra 945'te öldürülüp, buraya gömülmüş olmasıdır.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image46.1.jpg
Kasaba birçok isimle anılmış; 13. Yüzyılda Moğol istilasından, 1933'teki büyük kıtlıktan ve 1941-1945 Büyük Vatan Muharebesi'nden sağ çıkmayı başarmış. Sonraysa, 26 Nisan 1986 Çernobil gecesinde aldığı ölümcül doz yüzünden yavaş yavaş ölmüş.
Kasaba sakinleri onu hayatta tutmak için çabalamış, 1991'de hâlâ burada yaşayan on iki bin insan varmış. Ama 1999'da saat kulesinin saati durduğunda, son bin sakini kaldığında, o da ölüm sancılarına kapılmış.
Şimdi, sonunda eski adının kaderini paylaşıyor.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image46.2.jpg
Çatılarda ağaçlar büyüyor. Belki de bu, doğanın bize herşeyin altüst olduğunu söyleme şeklidir.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image46.3.jpg
Eski Yahudi mezarlığına girmenin yolu yok.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image46.5.jpg
Eşelenmiş toprak vahşi hayvanların burada olduğunu anlatıyor.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image46.4.jpg
Bu kasabayla ilgili üzücü olan bir şeyler var; binlerce yıldır insanlar burada yaşadı, büyük akıllar fikirleri, ortalama insanlar olayları, küçük akıllar diğerlerini tartıştı. Şimdi burada hiç ses yok, yaban domuzları evleri gözlüyor, kurtlar terkedilmiş bölgede geziyor, insan eliyle yapılmış ve yıkılmış bu kasaba artık onların...
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image46.6.jpg
Poleskoye'den ayrılıp evimize doğru yola çıkıyoruz. Burada radyasyon, radyasyon seviyesi 50mikroröntgene kadar çıkabilen New York'taki Grand central İstasyonu'yla aynı seviyede.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image47.1.jpg
Burada motosikletle gezmenin heyecanı arabayla gezmeninkiyle karşılaştırılamaz. Arabadayken sadece bir turistsiniz. Ama motosikletle, bir vahşisiniz, vahşi hayatın bir parçasısınız.
Ölü bölgeden bahsederken genellikle reaktörün 30km etrafından bahsederler.
Peki ya bu köyler ve kasabalar ne oluyor? Reaktörden 60km uzaktalar.
Kurtların Toprakları çoğu kimsenin düşündüğünden daha büyük ve büyümeye de devam ediyor. Bu günlerde, güney-kuzey doğrultusunda 300km, doğu-batı doğrultusunda 100km'lik bir alana yayılıyor
Tabii bazı yerlerde yaşayanlar hâlâ var; ama genç, başarılı ve mutlu insanlar beklemeyin. Genellikle hayatlarını memleketlerinde geçirmek isteyen yaşlılar var. Bazı yerler temiz ve yaşamak için güvenli ama bölgenin altyapısı çökmüş, iş yok ve gençleri çekecek bir şey yok. Bölge ölüyor.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image47.2.jpg
Aşağıdaki harita Çernobil'in radyasyonla zehirlediği toplam alanı gösteriyor.
Kurtların topraklarının iki kanadı burada. Şimdiye kadar 'Hayalet Kasaba' ve 'Kurtların Toprakları' başlıklarında, sadece Ukrayna ve Beyaz Rusya arasında kalan bölgede yer alan güney kanadını ziyaret ettik.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...e47.3_turk.jpg
Kuzey kanadı Beyaz Rusya ve Rusya arasında yer alıyor. Çok geniş ve bunaltıcı. Belki bir gün orayı da anlatırım.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki.../image47.4.jpg
Belgesel linklerini konunun ilk mesajına ekledim :) Keyifli okumalar.
Benim tahminim Pripyat ' ta film çekmeyi göze alamazlar, sonuçta 1 günlük olay değil o kadar prodüksiyon vs kuruluyor çekimler yapılıyor. 1 ömürlük radyasyon yiyeceklerini sanmıyorum onun için maket evlerde yapmak daha iyidir onların açısından çekimleri :D
vıdeo
Inside Chernobyl (2012) - YouTube
resımler
http://1.bp.blogspot.com/-U9U3iO6u9u...d+children.jpg
http://cdn.theatlantic.com/static/in...1_03027943.jpg
http://www.true-random.com/homepage/...yat_forest.jpg
http://www.greenfudge.org/wp-content...at-tourism.jpg
http://msnbcmedia.msn.com/i/MSNBC/Co...rnobyl-003.jpg
http://f0.bcbits.com/z/55/50/555011407-1.png
http://gallery.photo.net/photo/9216991-md.jpg
konu gerçekten mükemmel.ilgiyle takip ediyorum..
aslında toplanıp gidilebilir bence çok meraklı olanlar.çılgın bi organizasyon olur.kiev de kalırsak konaklama benden :D..kesinlikle orayı bilen bizi mağdur etmeyecek bi rehberle gitmek isterim
Nu radyasyon konusundan ziyade rusların, almanların çılgın deneyleri hakkında bilgi içeren inetnet sitelerini bilen var mıdır? :)
Stalin’in terk edilmiş tutuklu kamplarının fotoğrafları ( Bu çernobil ile ilgili değil ama yine de merak uyandırıyor insanda )
Asagidaki fotograflar Sovyet zamani calisma hapishanesi kamplarina ait ;
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...mps/camps1.jpg
Gulag “Genel Islah Isci Kamplari Mudurlugu” anlamina geliyor. Stalin’in calisma kamplari sistemi tum zamanlarin en korkunc olum fabrikasiydi, uretimin asiriligi konusunda buna 2. Dunya Savasi’ndaki Yahudi Soykirimi dahil. 40 milyon civarinda insan Gulag calisma kamplarinda öldü.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...mps/camps2.jpg
Kamplar Taiga’da, Rus Sibirya’sindaki devasa ormanlikta yerlesikti. Simdi her yer yesilliklerle kaplanmis ve ancak bir helikopter oralara ulasabiliyor.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...mps/camps3.jpg
Kamplar Stalin’in oldugu 1953 yazindan beri terk edilmis durumda. Genel bir af ilan edildi ve herkes, tutuklular ve gardiyan benzeri kisiler, hizli bir sekilde bolgeden firar etti.
Roosevelt sosyalizmin varliklari esit olarak bolerken kapitalizmin zenginleri esit olmayan bir sekilde boldugunu gozlemlemisti. Gulag esir hayati zengin ile fakir, yasli ile genc arasinda esit olcude olum dagilimi yapiyordu. Ölümün favorisi yoktu ve cinsiyet, inanç veya uyruk gozetmeksizin hepsine seve seve geldi.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...mps/camps4.jpg
Insanlar tahtadan barakalarda yasadilar. Siyasi suclular, sozde “vatan hainleri” ve sabikalilar hep birlikte tutuldular. “Dusmanlar” cogunlukla onde gelen, zeki ve kulturlu insanlardan secilmislerdi. Kampin insanlik disi sartlari altinda, medeni ve kulturlu topluluklar hayatta kalabilmek icin sabikalilardan daha az donanimli gozukuyorlardi.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...mps/camps5.jpg
Demirden kurallarini kurmak icin, komunistler dusunen ve durust insanlarin hepsinden kurtulmayi dusunduler. Despot rejime her zaman bir tehdit olacak bu tur tiplerden. Neredeyse basariyorlardi da: yirmi yil suren baskiyla yuzyillardir birikmis cogu deger, inanc ve gelenekleri kokunden soktuler.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...mps/camps6.jpg
Ulusun beynini oldurdukten sonra, Sovyet Birligi bir tur maskaraliga donustu; herkesin korktugu milli bir zorbaya donustu cunku aptal ve nukleer bomba ile doluydu.
Akilsiz bir dev gibi, Sovyet Birligi zeki veya yaratici seylere kabiliyetsizdi. Tum bilgin ve egitimli kisileri oldurmek, Sovyet Birligi’nin tum dunyanin geri kalanina bir seylerin nasil yapilmamasi gerektigi konusunda ornek olabiliyordu ancak.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...mps/camps7.jpg
Gulag’dan kacmayi deneyen kimsenin hayatta kalma sansi neredeyse hicti. Agaclarla kapli ormanlik alanda yuzlerce kilometre yurumek gerekiyordu… Gidilecek yon guclukle kestiriliyordu cunku kosacak bir yer yoktu. Tum ulke buyuk bir calisma hapishanesi kampiydi.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...mps/camps8.jpg
Votka sisesi – gardiyanlarin cogunlukla yasadisi olarak tutuklulara sattigi yasal uyusturucu.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...ps/camps10.jpg
Bir zamanlar kalabalik olan barakanin icinde hic bir sey yok. Iki sira siltesiz tahta yataklarin oldugu her bir barakada 120’den fazla mahkum yasiyordu.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...ps/camps11.jpg
Cogu tarihci baskilarin 1932 yilinda basladigina ve 1937 doruk noktasina ulastigina inaniyor. Gelen trafik ancak 1941 yilindaki Alman Sovyet Savasi’nin basinda bu kamplala birlikte yavasladi. Neden? Gulag hukumluleri cezalilar taburuna asker olarak katilmayi ve kursunlar altinda hayatlarini riske atmayi tercih edebiliyolardi. 1945 yilinda 2. Dunya Savasi bitti ve milyonlarca hukumlu kamplara geri dondu. Baskilar tam olarak 1953 yilinda Stalin’in olumune kadar surdu.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...ps/camps12.jpg
Burasi ceza hucresi.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...ps/camps13.jpg
Beslenme rafi.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...mps/camps9.jpg
Insanlar bitkinlikten, acliktan, agir calismaktan oluyordu… Marksizm-Leninizm, milyonlarca yil surecinde calismanin maymun adamin insana donusmesini ogreten evrim teorisi uzerine kuruluydu… Burada, kamplarda, bu surecin geriye isleyebilecegini kanitladilar. Agir calisma ve az yiyecek ile sadece bir kac ay icinde insanlari hayvana geri donusturebiliyorlardi.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...ps/camps14.jpg
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...ps/camps15.jpg
“Ben planimi yaptim ya siz?” diye soruyor sosyalist “poster cocugu”. Komunistler hep zorlanimli planlayici oldular, tam olarak bu kamplara ne kadar insanin gonderilecegini bile planladilar. Her bolge mahkum edilen “dusman” sayisini rapor etmek durumundaydi ve eger bolge liderleri kotalarina ulasmadiysa, kendileri “dusman” olarak goruluyor ve ayni kamplara katiliyorlardi.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...ps/camps16.jpg
Bu, hukumluler tarafindan insa edilen bircok kopruden biri. Hic kullanilmadi cunku Stalin insa tamamlanmadan once oldu.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...ps/camps18.jpg
Igarka ve Salechard sehirlerini biririne baglamasi gereken 1263 km’nin 900 kilometresini insa ettiler. 300.000 hukumlu 1943 – 1953 yillari arasinda bu yollari insa ederken oldu. Simdi bu yol, diger bir cogu gibi, hic bir yere ulasmiyor.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...ps/camps17.jpg
Zamanin buharli lokomotifleri. Otoriteler ulusal yas muzigini radyoda calmaya karar verdikleri zaman buradaki calisma ozellikle durduruldu. Bu muzik durmaksizin tum gun calindi, insanlari kendi olumlerine gittikce daha fazla ikna etti. Cok gecmeden hem tutuklu hem de gardiyanlar yanlizca ayrilip evlerine donmeyle ilgilendiler. Ne dikenli telleri ne de lokomotifleri tamir etmekle ilgilenen kimse kalmadi.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...ps/camps19.jpg
Burasi, devrimden once genc Joseph Stalin’in Koba olarak bilindigi, birkac yilini kendi tutukluluk kararini gecirdigi yer. Sonra, herkesin “Stalin’in Aniti” dedigi buyuk bir gecis hapishanesine donustu. 1953 yilindan beri terk edilmis duruma.
http://www.angelfire.com/extreme4/ki...ps/camps20.jpg
Belki bu fotograflar hicbir devletin kendi vatandaslarinin kemikleri uzerine bir refah kuramayacaklarini bizlere hatirlatir, dahasi eger goren tum gozlere eziyet edilir ve oldurulurse, kalanlar cok uzun sure bir korluk kralliginda yasayabilirler.
Valla yeter artık çıkmak istiyorum konudan ama çıkamıyorum her yorumu her satırı her fotografa detaylı bı sekılde bakıp okudum hepsini teker teker .d Eline saglık hocam çok güzel bi konu açmışssın
O kadar radyasyon var hiç mutasyona uğramış yada evrim geçirip sadece orada gözüken bir hayvan canlı türü yok mu ?
http://www.forkparty.com/wp-content/...125842355.jpeg
http://www.forkparty.com/wp-content/...14-580x426.jpg
http://library.thinkquest.org/3426/m...ft.lip.cow.gif
http://repairstemcell.files.wordpres...nobyl-frog.jpg
http://aibob.files.wordpress.com/201...isaster014.jpg
http://4.bp.blogspot.com/-7ZwJryA0sI...%25253D300.jpg
http://www.ratical.org/radiation/Fuk...edFoal1990.jpg
http://mygdg.org/Images/800px-Kiev-U...lMuseum_15.jpg
http://www.forkparty.com/wp-content/...38_pics-6.jpeg
e hadi yeteri kadar gazı aldık, gidelim artık şuraya :D
sen ve yukarıdakı arkadaslar cıddı mısınız gercekten?
yahu tek hatanızdan dolayı hayatınız-aılenızın-arkadaslarınızın hayatı tehlıkeye gırıo.gerek var mı bu kadar actıon'A?
geıger her daim dogru olcum yapmayabılır.ya da bazı zonelarda asırı radyasyon olur farkına varmassınız.mayın tarlası gıbı devamlı geıger ıle dolasack degılsınız sonucta.
bence hıc gerek yok boyle bı maceraya...ıllakı kontamıne olursunuz.
buraya gitmek için sabah 2 kilo yürek yemek lazım bence. hani radyasyondan korkunuz olmadıgını farz edelim ordaki sessizlik insanı dahada korkutacakdır
Nat geo adventure da chernobili anlatiyor
gelişen teknolojiyle zaten her gün aşırı derecede radyasyona maruz kalıyoruz. kiminin işinde radyasyon kadar belki daha da fazla tehlikeli durumlar var. zamanla insanı çürüten çok fazla etken var, sigara, alkol, uyuşturucu vs. Otomobillerimizi güçlendirmek namına kocaman salyangozlar takıyoruz, 300-400-500 ve daha fazlası için yerimizde duramıyoruz. Yeri geliyor illegal sokak yarışlarına katılıyoruz. top speed denemesi yapıyoruz. ufacık bir hata kendimizin ve başkalarının çok rahat ölümüne sebep olabiliyor. İşte Bunların hepsine bile bile lades diyip evet derken , yaşamı sürdürürken, 4 gün boyunca 4 röntgen çekilmiş kadar radyasyon almanın neresi anlaşılmıyor, anlaşılamıyor bilmiyorum :)
en basitinden çekilen her bir tomografi, japonyaya düşen atom bombasının 2.5 km uzağında olan bir insanın etkilenmesi kadar hasar veriyor insana. biliyormuydunuz bilemem ama gerçek böyle. sağlığımız doğrultusunda tomografi, mr vs gibi cihazlara girmememiz lazım o halde :)
bu arada geiger ölçü aleti sürekli çalışır halde üzerimizde bulunuyor. hata yapma olasılığı çok az , çünki komplike birşey değil :)
son olarak ben ve benim gibi düşünen arkadaşlar bir bağış kutusu ya da kampanyası düzenlemedi, o yüzden kendi cebimizden harcama yapacağız :) bile bile lades olunca endişelenmenize gerek yok :) radyasyon yüzünden geri gelenlerle görüşmeme seçeneğiniz elbette var ki radyasyon ne aids, ne domuz gribi ne de kırım kongo kanamalı ateşi gibi kitlesel yayılan birşeydir.
Böyle yerleri deli gibi çekici bulsam dahi gitmeyi pek istemem. Ufacık bir hatanın gelecekte kansere yol açması ve hem sevdiklerimiz hem de bizler için hayatı zehir etmesi çok kolay. Zaten yeterince radyoaktif ışıma altında kalıyoruz, ihtimalleri daha fazla arttırmaya gerek yok :)
en güzeli 1 ileri 2 geri gitmek böyle durumlarda :)
Bu iş için harcayabileceğim param olsa emin olun gelirdim sizle. Cep delik cepken delik :D o yüzden hiç gitmek gelmek diyemiyorum
niyeyse bu konuya hep akşam vakitlerinde giriyorum bakıyorum bakıyorum tırsıyorum sonra sigara içmeye çıkarken ayrıca tırsıyorum.. böylelikle daha az sigara içiyorum.. teşekkürler :D
"üsttekileri maruz kaldığım radyasyonun etkisi ile yazdım" :D
Bizi oralara götüren, oraları yüreğimizde hissetmemizi sağlayan Elena Filatova ' nın röportajı..
Start Magazine röportajı (Bosna-Herzigova)
Elena’ya sorulanlar:
Elena, patlama sonrasında ölü topraklara ilk ne zaman gittin ve seyahatlerini yapmaya ne zaman karar verdin?
İlk kez 1992 yılında Çernobil’in içerilerine seyahat ettim. Babamla Beyaz Rusya’daki akrabalarımızı ziyarete gitmiştik. Ölü bölgelerin Beyaz Rusya’daki bölümünü gördüm. Saatlerce boş yollarda yolculuk ettik ve babam bana radyasyon hakkında bilgi veriyordu. İnanıyorum ki, gelecekteki Çernobil ilgimin o zaman yeşermeye başladı.
Daha sonra, kendime motosiklet alırken dükkandaki yardımcı ile konuşuyorduk, bana boş yollarda arabalar ve polisler olmadan motor kullanmanın her motosikletçinin hayali olduğunu anlattı. Gülümsüyordum, çünkü polis, trafik ışıkları, arabalar ve canlı bir şeye çarpma ihtimali olmadan hızlı sürebileceğim yeri zaten biliyordum.
Motorunuzla böyle tehlikeli yolculuklar yapmaya sevk eden şeyler neler?
Çernobil’de ne yaptığımı birkaç cümle ile ifade etmem gerekirse; yıllar boyunca maddiyatçı dünyanın her şeyi nasıl yok oluşa sevk ettiğini gözlemledim. Yolculuklarımı belgeliyorum çünkü çılgınca elde etme hırsına bürünmüş dünyada bu hırsın bizi önünde sonunda nereye götürdüğünü tüm dünyaya göstermek istiyorum.
Ölü topraklardayken aklınızdan neler geçiyor, nasıl hissediyorsunuz?
Biliyor musunuz, mahvolmuş topraklar beni Çernobil modu dediğim bir hale sokuyor. Çevremdeki her şeyin ölü olması bana yeni bir duyguyu hissettiriyor. En azından etrafımı saran alan ile kıyaslanırsa, kendimi çok canlı hissediyorum.
Düşüncelerimi foto-röportajlarla, makalelerle, kitaplarla ve video görüntüleriyle kaydediyorum. Çernobil’in düşünceleri harekete geçirtiyor. Çernobil’de günlük hayattaki gibi düşüncelerimizi bölen gürültü yok. Bana göre düşünmek nefes almak kadar gündelik, bu yüzden oradayken kendimi sudaki balık gibi hissediyorum.
Beni bu ölü şehirlere çeken diğer bir faktör ise oraların sessiz sakin yaşamı, Çernobil’de zamanın matematiksel karakterleri tüm önemini yitiriyor ve zamanın durduğunu hissediyorsunuz. Çünkü zaman yaşamın yogunluguna ve insan doğasındaki olayların durumuna baglı olarak hızlı geçer veya yavaşlar. Çernobil’de hiçbir şey devam etmiyor, yaşam tamamen hadisesiz, çimlerin büyümesi ya da beceriksizce yeni lahit inşa edilmeye çalışılması gibi şeyler bile yok. Çernobil’de insan varlığı zamanın hükümdarlıgından kendisini soyutlamış, bu alanlar hükümetin despotlugundan, günlük programlar ve takvimlerden arınmış, nükleer izotopların patronlugu dışında hükümdarlık yok.
Oralardayken hiç güzel bir an yaşadınız mı ve yolculuklarınız esnasında olan en kötü şey neydi?
Mutlu anları düşünmek çok zor, mutluluk ve Çernobil kelimelerini pek bir araya getiremeyiz.
En kötüsü neydi bilmiyorum fakat seyahatim esnasında en tuhaf şeylerden birisini seyahatteyken ormanlık alanda kaybolduğumda yaşadım. Bu hikayeye geçmeden önce söylemek istiyorum ki, asla Çernobil’den bir şeyler almam, ne bulursam bulayım asla eve getirmem. Bu yolculukta birkaç ölü şehre ulaştım, ürkütücü bir yerdi ama fazla radyoaktif değildi ve ölü alanın daha içerlerinden seyahat etmem gerekiyordu. Durup bir şeyler atıştırmak için iyi bir yer olduğunu düşünmüştüm ve tuzu unutmuştum, biraz tuz bulmak umuduyla birkaç eve girdim. Bir tanesinde kitaplar olduğunu gördüm, Rus klasik kitaplarının arasından bir kitap aldım. Atıştırdım ve kitabı okumaya başladım, ilgimi çekti ve kuralı bozup kitabı eve getirmeye karar verdim. Uzaklaşmaya başladığımda tuhaf bir şey olmaya başladı, hangi yoldan gidersem gireyim yolum bu ürkütücü şehre dönüyordum. Beni buralarda tutan bir şey olduğunu düşünmeye başladım. Evlerden birinden radyo sesi duyana dek bir kısır döngüde içinde dolanıyordum. Hangi yolu takip etmem gerektiğini sormak için aceleyle yaklaştım ama kimse yoktu, halüsinasyondu. Sonra dinlenip kitaplarla dolu eve dönmeye karar verdim ve birkaç saatimi kitap okuyarak ve Sovyet zamanındaki gazetelere bakarak geçirdim sonrasında ise kitabı ait olduğu yere bırakarak çıktım. Yolumu kolayca buldum ve ıssız bölgeden çıktım, bu sefer radyo yoktu.
Ölü bölgeyi tekrar ne zaman gezmeyi planlıyorsunuz? Halen giriş izniniz var mı?
İzin sorun değil. Bu günlerde yolların çoğu devrilmiş ağaçlar, direkler, yıkılmış köprüler yüzünden kapanmış ve bu bir sorun… İzinli de izinsiz de olsanız Shakespear’e özgü serseri ruh ile seyahat etmelisiniz – tepe ve vadi üstlerinde, geçit vermeyen çalılarda, park ve çitlerin üstünde, su baskınları ve ateşlerin içerisinde.
Gelecek yolculuğum hakkında ise. Bu bahar arkadaşlarım 11 günlük Çernobil seyahatinden döndüler ve yakın arkadaşım nehrin diğer tarafında bir hayalet şehir gördüklerini söyledi, köprünün bloke olması yüzünden oraya ulaşamamışlar. O yer muhtemelen yeni istikametim olacak.
Tüm bu yaptıklarınızın sahte olduğunu düşünen grup ve forumlar var. Kimlerin olduğunu ve hakkınızda neden bu şekilde konuştuklarını biliyor musunuz? Bu kişilerin arkasında birileri mi var?
Elbette yaptıklarım enerji endüstrisi için iyi haberler değil, fakat yaptıklarımı gözden düşürmeye çalışanların arkasında sadece enerji endüstrisi yok. Koltuğundan eleştiren herkesin arkasındaki şey kendi ahmaklığı, can sıkıntısı, haseti ve kendi yapısındaki kötü karakteridir.
Ben onların bu baskılarına alışkınım, bu budalalar ile baş edebilecek zekayı gösterebileceğim tek şey onlara hiç bulaşmamak, bu yüzden onların forumlarda hakkımda yazdıklarını okumuyorum.
İnternet forumlarındaki problemin koltuğundan eleştirenlerin ve tüm ahmakların gürültülü ve faal olup, mantıklı ve düzgün insanların sessiz ve pasif olmasından kaynaklandıgına inanıyorum. Bu yüzden göze çarpan şeyler yapıyorsanız düzgün insanların iyi niyetine ve kötü insanların kötü niyetlerine maruz kalıyorsunuz. Bu, eger haksızca akıl hastanesine kapatılınırsa ve böyle bir çevre insanları iyi şeyler yapmaktan korkuturmuş izlenimi kolayca uyandırıyor… Bu sadece internet forumlarındaki sorun değil, halkın tamamında bu sorun var ve insanları yönlendirmek kolay. Özellikle gençler için, neyin iyi neyin kötü olduğunu göremezler, milyonlar tarafından begenilen düzenbaz bir oyuncu gerçekleri söyleyen bu insanlara yalancı dediginde nedenini anlayamazlar, hangi yöne gitmeleri gerektigini bilmiyorlar. Benim için yalancı ve sahtekar denmesi en büyük övgü, bu sayede iyi bir şey yaptığımı biliyorum, çünkü iftira atıyorlar ve sayelerinde bilakis her şey tersine dönüyor: Onların HAYIR ı EVET, EVET leri ise HAYIR. Böylece onların HAYIR ı benim izlediğim yol gösterici yıldızım oldu, hakkımda kötü konuştuklarında doğru yolda olduğumu biliyorum…
Web sayfanızı yaparken herhangi bir tehdit aldınız mı? Neler oldugunu ve nedenini anlatır mısınız?
Ciddi tehditler olmadı.
Will Smith’in oynadığı Efsane – I’m legend – filmindeki lider karakteri gördünüz mü? New York’da geçen benzer bir durumu konu ediyor. Eger izlediyseniz, film radyoaktif bölgede olmanın ve yaşamanın nasıl bir his olduğunu ne kadar iyi gösteriyor?
Maalesef “I’m legend” filmini izlemedim. Bilgi için teşekkürler. Filmi bulmaya çalışacağım. “Die Wolke” (Duman) filmini izledim, Almanya’da Çernobil benzeri bir durumu gösteriyor. İyi film. Rusya’da “Aurora” yayınlandı ancak aynı şeyleri söyleyemem, çünkü televizyonlarımızda gösterilirken her 20 dakikalık film gösteriminin ardından 40 dakika reklam arası olarak gösterildi. Yalnızca ilk bölümü gördüm, belki bir dahaki yıldönümünde tamamını izleyecegim. Ama korkarım nükleer enerjiye olana talebin gittikçe büyümesi yüzünden reklam araları daha uzun olacak.
Bize geçiminizi saglamak için neler yaptıgınızı anlatabilir misiniz, hayatınız şimdi nasıl ve web sayfanızı yapmanız hayatınızı nasıl degiştirdi?
Geçimimi saglamak için yaptıgım işler gerçekten önemsiz, çeşitli işler yapıyorum, genelde kendime epey boş zaman bırakacak şekilde sorumlulugu az olan işler yapıyorum. Bu sayede projelerime devam edecek zaman ve enerjim kalıyor.
Web sitemdeki çalışma tabii ki hayatımı degiştirdi. İnternet sayesinde insanlarla direkt olarak iletişim kurabiliyorum. Aramızda hiçbir reklamcı, sansürcü ve eleştirici olmuyor. İşte bu, internetin gerçek gücü. İnternet olmasaydı şu anda özgür düşünen halkın soyu tükenmiş olurdu.
Bu proje ile ortaya çıktıgınızdan beri nükleer enerji sorununu çözmek için destek veya gelişme oldugunu gördünüz mü?
22 yıldır Çernobil ölçeginde bir nükleer kaza olmadı. Bu bizim başarımız ve bunda benim de payım olduğunu biliyorum.
Semir Mujkić/Start /May 2008
#199
Oralardayken hiç güzel bir an yaşadınız mı ve yolculuklarınız esnasında olan en kötü şey neydi?
Bu sorunun cevabını okurken bi ince tırstım :)