13.09.2017:
Küresel mali piyasalardaki iyimserlik tam gaz korunuyor. Borsa endekslerinin çoğu tarihi zirve seviyelerinde...
Türk bankacılık sisteminde döviz likiditesinin azalması dün TL'nin olumsuz ayrışmasına neden oldu.
TSI09:00 Almanya enflasyonu; TSI11:30 İngiltere istihdam raporu; TSİ15:30 ise Amerikan ÜFE enflasyonu yakından izlenecek.
Küresel ile Türk mali piyasaları arasında dünkü işlemlerde ayrışma yaşandı.
Yurtdışında olumlu hava tam gaz korundu. K.Kore tansiyonunun azalması ve ABD'de Irma Kasırgası'nın etkisini yitirmesi küresel mali piyasaları olumlu mânâda desteklemeyi sürdürdü. Hisse senedi endeksleri tarihi zirvelerini bir adım daha yukarı taşıdı. ABD Doları (USD), ABD'de açıklanacak enflasyon verileri öncesinde bir miktar değer kazandı. Risk iştahındaki artışın yansıması olarak emtia fiyatları yukarı giderken aynı güdü ile Amerikan ve Alman tahvil faizleri de günü yükselişle tamamladı. Kısacası, Batı cephesinden dün yeni bir haber gelmedi.
Türk mali piyasaları dünü hareketli ve dünyadan olumsuz anlamda ayrışan bir eğilimle geçirdi. Güne 3.4100 civarında başlayan USDTRY kuru gün içerisinde hızlı bir yükselişle 3.44'lere kadar yükseldi. Teknik nedenlere bağlı olan bu olguyu doğru bir şekilde açıklayabilmek için biraz çaba sarfetmemiz gerekecek. Bankacılık sektörü TL kaynak anlamında sorun yaşıyordu. TL cinsi kredi/mevduat oranının %150'ye yaklaşması da bunu teyit ediyor. Kredi Garanti Fonu (KGF) kapsamında verilen kredilerde TL kaynak olmadığı için bankalar swap işlemleri yoluyla TL kaynak yaratmıştı (swap işlemleri ile bankalar ellerindeki dövizi geçici süreliğine TL ile değişmiş yani işlem günü döviz satıp TL almış, ileri vadede de sattığı dövizi geri alıp TL'sini geri verme taahhüdüne girmişti). Bu işlemler öncelikle döviz likiditesini azalttı. Ancak asıl etki döviz kuru düşünce başgösterdi. Bankaların swap işlemlerinin ikinci ayağı, yani sattığı dövizi geri alıp TL'yi geri verdiği vadeli işlem muhasebesel olarak zarar yazmaya başladı (aslında gerçek bir zarar yok). Bu zarar karşılığı bankalar karşı tarafa teminat vermek zorunda kaldılar. Bu tutarın 2-3 milyar dolar arasında olduğu belirtiliyor. Bu da doğal olarak döviz likiditesini azalttı. Bankaların son günlerde depo ihalesinde yüksek miktarda talep göstermesi de bunu teyit ediyor. Buraya kadarı konunun sadece bir ayağı... Yurtdışı tarafında yabancı yatırımcılar son günlerde hızlanarak döviz satıyorlar. Kurun aşağı gitmesine neden olan bu durum yabancı yatırımcıların elinde TL likiditesini artırmıştı. Normal şartlarda bu likiditeyi Türk bankalarına plase edip yüksek faizden faydalanırlar. Ancak, Türk bankalarının elinde bu likidite karşılığı verebilecek döviz likiditesi kalmayınca bu işlemlere giremediler ve bu da Londra piyasasında TL likiditesinin fazla kalmasıyla sonuçlandı. Bu da swap faizlerini dün itibariyle iyice aşağı çekti. Yabancı yatırımcının döviz satmasının ardındaki temel güdü TL'nin sunduğu yüksek faizden nemalanmaktır. Ancak, swap faizleri gerileyince bu imkân da zayıflamış oldu. Bu nedenle döviz satan bazı yatırımcılar geri dönüp dövizlerini almayı yeğledi. Özellikle de en son satanlar. Acaba "irrasyonel coşkuyu çok mu abarttık!" mealinde düşünen yatırımcıların döviz talebi ile kur da yukarı geldi. Bu kalıcı bir durum değil. Sektördeki döviz likiditesi açığı bankaların rezerv opsiyon mekanizması ile önümüzdeki hafta Cuma günü düzeltilir. Ancak, bankacılık sektörünün hareket alanının oldukça sıkıştığını not düşmekte ve likidite sorununun sert piyasa dalgalanmalarına yol açabileceğini düşünmekte yarar var.
Dün iç kaynaklı bir diğer önemli gelişme ise Hazine Müsteşarlığı'nin düzenlediği tahvil ihraçları idi. 5 yıl vadeli sabit kuponlu tahvil ile 10 yıl vadeli TÜFE'ye endeksli tahvillerin ihracı sonucu toplam piyasa borçlanması net 5.68 milyar TL oldu. Kamuya ise 0.65 milyar TL'lik bir satış yapıldı. Bu rakam beklentilerin oldukça üzerinde idi. Hazine Müsteşarlığı'nın faizleri yükseltmemek kaydıyla "borçlanabildiğin kadar yüksek borçlan" stratejisinin bir parçası olduğu kanaatindeyiz. Hazine ayın geri kalan kısmında 3 ayrı ihale daha yapacak. Ayın genelinde 9.6 milyar TL'lik bir piyasa borçlanması hedefleniyor. Görünen o ki bu ay da hedefin üzerine çıkılacak. Hazine'nin bu davranışı hem faizlerin düşmesini engellerken hem krediye gidebilecek parayı kendine yönlendiriyor (literatürdeki crowding out ya da Türkçesi ile dışlama etkisi). Ancak, bütçe dinamiklerindeki bozulma nedeniyle de başka bir çıkar yol olmadığı aşikâr. Kaldı ki mevcut konjönktürde de en doğrusu bu gibi... Şu an küresel risk iştahı olumlu olduğu için Hazine'nin bu davranışı ikincil piyasa faizleri üzerinde olumsuz bir etkide bulunmuyor. Ancak, yılın geneli itibariyle %140'ın üzerine çıkması beklenen iç borç döndürme oranında bu seviyelerin en son 2001 krizinde görüldüğünü söylemek herhalde riski anlatmaya yetecektir.
Bugün küresel mali piyasaların veri gündemi oldukça yoğun olacak.
İngiltere'de TSİ11.30'da açıklanacak olan istihdam raporu (özellikle de raporda yer alan ortalama gelirler) önemli olacak. Dünkü yüksek enflasyon rakamlarının ardından Pound'da yaşanan değerlenmenin akıbeti hakkında bugünkü verilerin belirleyici olacağını öngörüyoruz. TSİ09.00'da açıklanacak Almanya enflasyonu Euro'nun seyri açısından önemli...
TSİ15.30'da ABD'den gelecek ÜFE enflasyonu ise yarınki kritik TÜFE enflasyonu öncesinde yakından takip edilecek. Bu verilerin genel itibariyle döviz piyasalarında volatilite yaratma ihtimali kuvvetli. TL tarafında ise dünkü teknik faktörün dünden bugüne çözüme kavuşması beklenmiyor. Yukarıda tasvir ettiğimiz ROM mekanizmasının yeniden ayarlanması haftaya Cuma günü... Ancak, bu hususun TL'de çok sert bir değer kaybı yaratma potansiyeli yok. TL'nin seyri açısından küresel risk iştahının çok daha önemli bir değişken olduğu net. Bu nedenle de ABD'de yarın açıklanacak olan TÜFE enflasyonu sonrasında FED'in Aralık ayında faiz artırma ihtimali TL'nin seyri açısından daha önemli bir değişken olacaktır.