ıngde hesabım var, bı arastırayım
Printable View
usd 3.41 oldu. alım fırsatımı acep
Bir parça daha alım yapıldı... :)
Şu doları aldığım güne lanet olsun ya.
Alım fırsatı diye diye ay Eylül oldu. Yıl sonuna şurda 3.5 ay kaldı. Yıl sonu tahmini 3.78 ler civarı ve dolar hala düşüyor. Anlayabilmiş değilim. Şu seviyeden alım yapan sene sonuna kadar %11 kazanacak olarak görünüyor. Mali veri açıklamaları bu yönde düzeltme gelmesse.
Kasırgadan dolayı eger abd para musluklarını acarsa fena olur...
Dolar darbe zamanına donebılır. 3.35 cok onemlı.
Tabı bu ongorum uzun vade.
Benim elime geçti ya Yükselmeyi bırak sabit kalsa şaşırdım.
3.41 den alım yapıldı eger kalmaya devam ederse gene alıcam
Alıyoruz da nereye kadar bakalım :D
3.40 oldu geldikçe geri geliyor :)
3.35 onemlı....
08.09.2017:
ECB Başkanı Draghi de Euro'daki değerlenmenin önüne geçemedi. Momentum o derece kuvvetli ki...
USD'nin küresel anlamda zayıflığı ve TL'nin sunduğu yüksek faiz USDTRY kurunu 3.35'e itebilir.
Başbakan Yardımcısı Şimşek'in döviz geliri olmayan şirketlerin döviz cinsinden borçlanmaları durumunda sigorta ihtiyacının oluşacağı açıklaması önemli.
Dün küresel mali piyasa gündeminin bir numaralı maddesi Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) faiz toplantısı idi. Banka, beklentilere paralel olarak, faizlerde herhangi bir değişikliğe gitmedi ve tahvil alım programını da aynen korudu. Olaya sırf bu pencereden bakıldığında kararın güvercinvari olduğu çok net. Karar sonrasında basın karşısına geçen Başkan Draghi "ortaya karışık" kıvamda bir konuşma yaptı: Büyüme tahmin ve öngörülerini yukarı güncelleyerek şahince davranırken enflasyon tahminlerini hafifçe aşağı revize edip gerekmesi durumunda tahvil alım miktarını artırabileceğini söyleyip güvercin ifadeler kullandı. Ancak, üstü örtülü ima etse de Euro'daki değerlenmenin Avrupa ekonomisini olumsuz etkilediğini net bir şekilde ifade etmemesi piyasalarda büyük bir karşılık buldu. Eminiz ki, Draghi'nin en son istediği etki bu olurdu! Ancak, dünkü bültenimizde de işaret ettiğimiz üzere Draghi'nin Euro'nun değerlenmesinden net bir şekilde şikayet etmemesi durumunda Euro'daki değerlenmenin daha da sürmesi kaçınılmaz idi. Sonuç öyle de oldu ve EURUSD paritesi bu sabah saatlerinde
1.21 seviyesini test etti.
Euro'daki değerlenme AB ekonomisini iki kanal üzerinden olumsuz etkiliyor.
İlk olarak, Euro'daki sert değerlenme Euro Bölgesi ülkelerinin dış ticarette rekabet avantajını zedeliyor. Halihazırda yüksek dış ticaret fazlası veren, başta Almanya olmak üzere, Euro Bölgesi ülkeleri, bu durumdan olumsuz etkileniyor. Azalan ihracat, büyüme üzerinde negatif bir etki yaratıyor. İkinci olarak, Euro'nun değerlenmesi ithal girdi maliyetlerini aşağı çekerken enflasyonu da aşağı yönde baskılıyor. Mevcut enflasyonun %2'lik hedefin altında olduğu Euro Bölgesi açısından bu durum tabii ki olumsuz. Bu iki etken karşısında ECB'nin eli kolu bağlanıyor.
Normal şartlarda normalleşme yönünde adımlar atması beklenen ECB dünkü toplantıyı pas geçmek zorunda kaldı. Ancak, aynı zamanda Euro'nun değerlenmesinin önüne geçemeyerek de amacına ulaşamadı. Bu noktadan sonra gözler ECB'nin bir sonraki toplantısı ve o ana kadar yaşanacak gelişmeler üzerinde olacak. Ancak, görünen o ki, her türlü çabaya rağmen öyle sert bir momentum yakalamış ki, Euro'daki sert değerlenmenin önüne geçilemiyor.
Döviz piyasasına yönelik bakış açımızı bir miktar değiştirip gelişmelere bir de ABD Doları (USD) cinsinden bakmayı deneyelim. Öncelikle, ABD Başkanı Trump'ın bizzat neden olduğu siyasal belirsizlikler USD üzerinde baskı unsuru yaratıyor. Trump'ın koltuğa oturması sekiz aya yaklaşıyor olmasına karşın henüz kritik önemde bir yasayı geçirememiş olması ekonominin genel işleyişini olumsuz etkiliyor. Bir de bunların üzerine kasırgalar eklenince ekonomik büyüme daha da ivme kaybetti. Bu tablo karşısında FED duruşunu yumuşatmak zorunda kaldı ve Aralık ayı için planladığı faiz artırımını konuşmaz oldu. Son günlerde FED cephesinden gelen yorum ve değerlendirmeler paralelinde FED'in Aralık ayında faiz artırma ihtimali %25 civarına geriledi. Bu da doğal olarak ABD Doları'nı olumsuz etkiliyor. Hem de herşey karşısında. Euro, Pound, Altın, Bakır, Bitcoin, vb. Kısacası mali piyasalardaki temel tema "zayıf USD". USDTRY kurundaki hareketi de bu kapsamda değerlendirmek lazım. TL'nin sunduğu göreceli olarak yüksek faiz de devreye girince USDTRY kuru dün 3.40 seviyesini aşağı yönde test etti.
Küresel bazda etkili olan bu tablonun süreceğini beklersek USDTRY kurunun da 3.3500 düzeyine gerileyebileceğini belirtebiliriz.
Küresel anlamda jeopolitik riskler ve belirsizlikler bir miktar da olsa azalıyor. K.Kore füze denemelerine devam etse de ABD Başkanı Trump'ın dünkü açıklamasında askeri önlemlerin ilk sırada olmadığını belirtmesi konu ile ilgili riskleri bir basamak aşağı çekti. Trump'ın dün yaptığı açıklamada Katar krizinin çözümü hususunda arabuluculuk rolü üstlenebileceğini belirtmesi ilginç olarak karşılansa da riskleri aşağı çekmesi münasebetiyle olumlu karşılandı. Trump'ın iç tarafta Demokrat milletvekilleri ile anlaşıp borç tavanı mevzusunu Aralık ayına ötelemesi şu aşamada olumlu. Ancak, Cumhuriyetçilerin adayı olan Trump'ın rakip parti ile bir araya gelmesi ve hatta önümüzdeki dönemde de Demokratlar ile işbirliği yapabileceğini belirtmesi oldukça ilginç. Bu husus uzun vadede çok su kaldırabilir.
Dün iç basında yer alan ancak dikkatlerden kaçan bir hususa dikkat çekmekte yarar görüyoruz zira konu bu bültenin takipçilerinin doğrudan ilgi alanına giriyor. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, döviz geliri olmayıp da döviz cinsinden borçlanmak isteyenlerin muhakkak sigorta yapmaları gerekeceğini açıkladı. Bu yönde uzunda süredir yapılan çalışmalarda sona gelindiğini belirten Şimşek, yasal bir düzenlemenin ardından bu konuyu uygulamaya başlayacaklarınu da sözlerine ekledi, tarih olarak da yıl sonuna işaret etti. Öncelikle bu uygulama öncelikle önemli. Türkiye'de şirketler kesiminin net döviz pozisyonu 200 milyar doların biraz üzerinde bir açık veriyor. Elimizde resmi rakam olmasa da bu rakamın hatırı sayılır bir kısmının döviz geliri olmayan şirketlerde olduğu aşikâr. Zaten döviz kurunun yukarı gittiği dönemlerde şirket finansallarında yaşanan sert bozulma da bunu teyit ediyor. Bu tablo diyor ki Türkiye'de birçok şirket döviz sigortası yapmak zorunda. Başka bir ifade ile türev ürünler aracılığı ile döviz açık pozisyonunu hedge etmek zorunda. Bunun nasıl uygulanacağına bağlı olarak bu uygulama çok ciddi miktarda döviz talebi doğurabilir.
Normal şartlarda bu haberin döviz piyasasında bir miktar da olsa etki yaratması beklenirdi. Ancak konunun tam olarak anlaşılamadığı çok net ki ortada herhangi bir detay olmaması bizi de yüzeysel bir değerlendirmenin ötesine götüremiyor.
Uzun zamandır her piyasa yorumuna başladığımız üzere bugüne de mali piyasalardaki iyimserliğin süreceği kelimeleri ile başlıyoruz. Aksi yönde bir gelişme olmaması halinde mevcut iyimser görünümün piyasalar üzerinde etkili olmayı sürdürmesi beklenmeli. Sabah Asya piyasalarından gelen sinyaller de bu görüşü teyit ediyor. Bugün TSİ10.00'da Türkiye'de sanayi üretim verisi açıklanacak. Yurtdışı gündeminde piyasaların ana görünümünü etkileyecek önemde bir veri bulunmuyor. USDTRY kurunda yön aşağı; hisse senedi piyasasında hafifçe yukarı, bono&tahvil faizlerinde ise yatay bir seyir öngörüyoruz.
Arkadaşlar hepinize selamlar. Analiz yapmak için, öngörüde bulunmak için bence üstün bir ekonomi bilgisi şart değil. Rasyonel ve objektif bir gözlem yapıp, piyasaya çarşıya pazara, insanların alım gücüne, devletin attığı adımlara, uluslararası ilişkilere baktığınızda durumun çokta içaçıcı olmadığını görürsünüz. Ben doların bu seviyelerde olmasını mucize olarak görüyorum. Bir anda 4 seviyelerine geleceğini düşünüyorum. İşim gereği çok fazla yurtdışı seyahatim oluyor. Uluslararası Fuar Organizasyonu işi yapıyorum. Fuarlarımız Ekonomi Bakanlığı destekli milli katılım fuarlar olduğu için gittiğimiz her ülkenin Türkiye Ticaret Müşaviri ile yakından tanışma fırsatı buluyoruz ve haliyle ülkemizin ekonomik durumu hakkında onların değerli fikirlerini alabiliyoruz. Arkadaşlar son 2 yıldır 1 tane olumlu yorum yapan ticaret müşaviri görmedim. Çoğunuz biliyorsunuzdur, bilmeyen arkadaşlarım için açıklıyorum yanlış anlamayın lütfen, ticaret Müşavirleri, o ülkelere bizim ekonomi Bakanlığımız tarafından gönderilen, ikili ticareti geliştirmesi ve büyümesi için gönderilen ekonomi uzmanlarıdır. Yani İşkembeden sallayan insanlar değil. Bunların içinde dolar için "1 yıl içinde 5 tl seviyesine rahatlıkla ulaşabilir" diyen de var. Ben kendi yaptığım iş çerçevesinden bakıyorum, geçtiğimiz yıla kadar aylık ortalama 2500 m2 yurtdışı fuar satışımız varken bu sayı 2018 in ilk 8 ayı için aylık ortalama 1100 m2. Yani Türk firmalarımız yurtdışına fuara gitmeyi %50 den fazla azalttı. Azaltmak zorunda kaldı. Buda ihracatın düşmesi demek. Diğer taraftan, ekonomi Bakanlığı fuarlara %50 ila %70 oranında teşvik veriyordu. Yani diyelim siz ihracatçı firmasınız, ekonomi Bakanlığının "milli katılım" izni verdiği bit fuara katıldınız ve 10 bin euro para harcadınız. Devlet bu paranın 5-7 bin eurosunu 1 yıl içinde size geri ödüyordu. Şimdi ne mi oldu. Devlet bu oranı %30 lara çekti ve teşvikleri döviz üzerinden değil, tl üzerinden sabitleyip vereceğini söyledi. Mevzuatı bu yönde değiştirdi. Yani 1 yıl sonrası için dövizle borçlanmak yerine tl ile borçlanarak kendini kur farkından etkilenmeme konusunda garantiye aldı. Konuşulana göre devlet teşviklerin tamamen kaldırılması da gündemde. Şahsen ben ekonomik anlamda daha bunların çok iyi Günlerimiz olduğunu düşünüyorum.
Naçizane görüşlerimdir.
11.09.2017:
Küresel mali piyasalar makro veri akışı ile merkez bankası toplantılarının yoğun olduğu haftaya temkinli iyimser bir seyirle başlıyor.
Jeopolitik risklerin azalması ve FED'in bu yıl yeni bir faiz artırımına gitme ihtimalinin solması piyasaları olumlu anlamda etkiliyor.
TÜIK'in TSİ10.00'da açıklayacağı 2Ç dönemi GSYH büyümesi ile Hazine'nin akşam saatlerinde açıklayacağı Ağustos nakit dengesi piyasalarda önemli olabilir.
Küresel mali piyasalar yeni haftaya da teminli iyimser bir eğilimle başlıyor. İyimserliğin temel kaynağı ultra-gevşek likidite koşullarının bir süre daha korunacağına ilişkin kuvvetli inanışlar... ABD'de Başkan Trump göreve geleli yedi ay olmasına rağmen henüz önemli bir tek yasayı dahi geçirememiş olması ekonominin görünümünü bozuyor. İlk seçildiği dönemde harcamaların artırılması, vergilerin indirilmesi ve sağlık sektörü reformu gibi ekonomiyi destekleyici yönde açıklamalarda bulunan Trump'ın bu adımları yerine getirmede muktedir olamaması ekonomik büyümenin ivme kazanacağına ilişkin öngörüleri de boşa çıkardı. Zaten Amerikan 10 yıllık tahvil faizinin seyri tüm süreci açıklıyor. Trump'ın seçilmesi ile %1.7'den %2.7'ye kadar yükselen faizler geçen Cuma günü itibariyle %2.02 ile son on ayın, yani Trump'ın seçilmesinden sonraki dönemin en düşük düzeyini gördü.
Kaldı ki arada Amerikan Merkez Bankası (FED) faizlerde 50 baz puanlık bir artırıma gitmişti. Demek ki mali piyasalar FED'in önümüzdeki dönemde faizlerde artırıma gidebileceğini düşünmüyor. Vadeli kontratlar da önümüzdeki bir yıl boyunca FED'in 25 baz puanlık tam bir faiz artırımına gidemeyeceğini fiyatlıyor. Hâl böyle olunca, yani ucuz likidite koşulları sürdükçe, getiri arayışı da prim yapmaya devam edecek. Riski sevmeyen yatırımcılar için hisse senetleri ve tahviller; riski seven yatırımcılar için ise gelişen ülke finansal araçları cazip olmayı sürdürüyor. Son dönemde mali piyasalarda kaydedilen fiyat hareketlerini bu betimleme ile anlatmak hem kolay hem de faydalı olacaktır.
Gelgelelim mevcut eğilimin "temkinli" sıfatına... Küresel mali piyasalardaki aşırı fiyatlamalar son birkaç ay içerisinde bazı uzmanlardan tepki almaya başladı. Bültenimizde bu eleştirilere yer vermiş ve balon oluştuğuna ilişkin iddiaların dikkate alınması gerektiğini belirtmiştik.
İşte, temkinli sıfatının gereksinimi de bundan kaynaklanıyor.
Fiyatlamalarıda balon oluştuğu endişesi son günlerde fiyat hareketlerinin boyunu kısalttı ve yatırımcıları aza tamaha zorlamaya başladı. Ayrıca, K.Kore riski, ABD'de yaşanan kasırgalar ve Amerikan siyasetindeki tıkanıklıklar da yatırımcıları temkinli olmaya itiyor.
Türk piyasaları da küresel mali piyasalara hakim olan iyimserlikten fazlasıyla nemalanıyor. Yatırımcıların getiri arayışında en önemli duraklardan birisi Türk Lirası (TL) ve Türk hisse senetleri. Bu eğilim yaklaşık olarak beş aydır sürüyor. TL hem sunmuş olduğu yüksek nominal faiz hem de referandum sonrası azalan siyasal belirsizlikler nedeniyle değer kazanıyor. Ancak, TL'nin esas itibariyle ABD Doları'na karşı değer kazandığını not düşmekte yarar var. USDTRY kuru Cuma günü 3.40 seviyesini görerek sene başına göre TL'nin %4'e yakın değerlendiğini gösterdi. Ancak, bu sürede, EURTRY kurunun %10'un üzerinde bir yükseliş kaydettiğini not düşmekte yarar var. Demek ki, TL'deki değerlenmenin ardındaki temel hikaye ABD Doları'nın küresel anlamda değer kaybıdır. Ancak, hisse senedi piyasasında büyük bir ralli yaşandığını görmezden gelmemeliyiz. BIST100 endeksi bu yıl dünyada en çok değer kazanan borsa endeksleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Bu arada Türk tahvillerini bu kategoride zikredemiyoruz zira enflasyon görünümünün olumsuz kalmayı sürdürmesi tahvillere yönelik ilgiyi zayıflatıyor. Zira TCMB'den yakın gelecekte herhangi bir faiz indirim adımı bu aşamada beklenmiyor. Hâlbuki, geçen hafta 100 baz puan faiz indiren Brezilya ile bu hafta faiz indirmesi beklenen Rusya'nın tahvillerine yoğun bir ilgi var.
Merkez bankalarının uzunca bir süredir mali piyasaları şekillendirdiğini anlatıyoruz. Büyük ekonomilerin enflasyon yaratmakta yetersiz kalmaları nedeniyle merkez bankalarının gevşek para politikası duruşlarını sürdürmek zorunda kalmaları piyasalardaki iyimserliğin ana nedenini teşkil ediyor. Bu nedenle hem enflasyon rakamlarını hem de merkez bankalarının faiz toplantılarını yakından takip ediyoruz. Bu hafta bunlardan küresel ölçekte bolca açıklanacak. Öncelikle, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Perşembe günü Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısını gerçekleştirecek.
TCMB'den gerek faizlerde gerekse de politika duruşunda herhangi bir değişiklik beklenmiyor. Aynı gün İngiltere ve Rusya merkez bankalarının faiz kararları da piyasalarca yakından izlenecek. Haftanın enflasyon ajandasında ilk sırayı gevşek para politikasının kaynağı ABD teşkil ediyor:
Çarşamba günü ÜFE, Perşembe günü ise TÜFE enflasyonu piyasalar üzerinde etkili olabilecek potansiyeller içeriyor. Bu verileri günü geldiğinde daha derinlemesine inceleyeceğiz ancak şu aşamada belirtmekte yarar var ki, güçlü verilerin piyasaları olumsuz, zayıf verilerin ise olumlu etkilemesi bekleniyor. Öte yandan Salı günü İngiltere'de, Çarşamba ise Almanya'da açıklanacak enflasyon verileri mali piyasaların yakın radarında olacak.
Bugünün veri gündemine dönersek TSİ10.00'da Türkiye'de yılın ikinci çeyreğine ilişkin GSYH büyüme rakamları açıklanacak. Piyasa tahminleri GSYH büyümesinin %5.5 civarında olacağına işaret ediyor olsa da gerçekleşmenin daha yüksek oranda olabileceğine yönelik açıklamalar ve sinyaller de var.
Bu verinin geçmişe ait olması ve ana hatlarıyla da tahmin edilebiliyor olması nedeniyle piyasa yansımasının çok sert olmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Veride manşet kadar detayların da önemli olduğu kanaatindeyiz. Ekonominin tüketim odaklı bir performans kaydettiği ve yatırımların baskılandığına ilişkin görüşlerin doğru olup olmadığını test edeceğiz. Günün Türkiye cephesindeki ikinci önemli verisi akşam saatlerine doğru açıklanacak olan Hazine'nin Ağustos ayı nakit dengesi olacak. Bütçede bu yıl yaşanan bozulmanın Ağustos ayı itibariyle hangi düzeyde olduğunu gösterecek olan verinin de önem arzettiği kanaatindeyiz. Ancak bu verinin piyasalarda herhangi bir yansıması olmasını beklemiyoruz. Yurtdışından bugün itibariyle piyasaları etkileyebilecek önemde bir makro ekonomik veri beklemiyoruz.
Mali piyasalardaki temkinli iyimserliğin bugün de korunması bekleniyor zira Cuma gününden bugüne piyasalardaki görünümü değiştirecek ölçekte bir haber gerçekleşmedi. Öncelikle ABD Doları'nın küresel mânâda değerini izlemek lazım. Cuma günü 1.21 seviyesine yaklaşan EURUSD paritesi bu satırları yazdığımız dakikalarda 1.2000 civarında işlem görüyordu. Bugün için paritede sert bir değişime neden olacak bir haber ya da gelişme yok gibi.
Teknik olarak ise parite yükseliş kanalında. Bugün göreceli olarak sakin bir seyirle mevcut seviyelerde hareket edeceğini düşünüyoruz. USDTRY kurunda ABD Doları'nın küresel zayıflığının etkili olduğunu yukarıda belirtmiştik. Bu bağlamda, USDTRY kurunun 3.40'lı seviyelerde hareket edeceğini ancak kısa vadede 3.40 seviyesini aşağı yönde test edebileceğini öngörüyoruz. Hisse senedi piyasası Cuma gününü banka hisselerindeki satış baskısı ile aşağıda kapatmıştı. Bugünkü işlemlerde satış baskısının sürüp sürmediğini test edeceğiz. Tahvil faizlerindeki dart bantta kısa paslaşmalar tadındaki hareketin, yarın düzenlenecek olan ihraçlar arefesinde bugün de korunacağını tahmin ediyoruz.
Firtina oncesi havalar guzel...
Yükseliş olur mu 20.000 dolar yapmayı düşünüyorum tl faizinde mi kalayım?
Bence guzel seviyeler...
Gedİklİ: Merkez bankasi elİndekİ araÇlari kullanarak kurlara mÜdahİl olmalidir
gedİklİ: Kurlarin daha aŞaĞi gİtmesİ rİsklİ ÇÜnkÜ İhracati zora sokar
Alıma devam... Kademeli olarak
demişdim taaa haziranda .. ve başka yazılarımdada eylülde antep güzeldir gibi espriler yapmışdım yani 3.46 olucak demişdim esprili bir dille.. :)
bunlarda güzel günler bence bundan sonra şahsi kanaatim bu suni düşüşde durur normal değerlere doğru hızla çıkarız gibime geliyor şahsi fikrim..
12.09.2017:
K.Kore tansiyonunun düşmesi ve Irma Kasırgası'nın etkisinin hafiflemesi küresel hisse senedi endekslerini tarihi zirvelerine itti.
Türkiye'nin ikinci çeyrek büyümesi rakamsal olarak oldukça tatmin edici bir düzeyde gerçekleşirken kalite sorunu ne yazık ki sürüyor.
Haftaya yapılacak FED toplantısı öncesinde ABD Doları'nın değerinde küresel anlamda bir miktar düzeltme niteliğinde bir toparlanma olabilir.
Küresel mali piyasalardaki iyimserlik tam gaz sürüyor. 47 endeksi kapsayan MSCI dünya hisseleri endeksi dün tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı.
ABD'de endekslerin büyük bir kısmı tarihi zirvelerinde... Japonya'nın hariç tutulduğu MSCI Asya-Pasifik endeksi son 10 yılın zirvesinde... Piyasa ekranlarına baktığımız zaman yükselişe işaret eden yeşil renk her yere hâkim. İllaki dün kaydedilen piyasa hareketine bir anlam bulmamız gerekirse K.Kore kaynaklı gerginliğin azalması ve ABD'da Irma Kasırgası'nın korkulan tahribatı yapmamasını çıkarabiliriz. Ancak, piyasalardaki ana eğilimi belirleyen unsur küresel likidite koşullarının aşırı derecede elverişli olması. Öyle ki, risk olarak adledilen hususlar %0.1 gibi ufak oranda düşüşlere yol açarken bu riskin kaybolması %1'ler oranında toparlanmayı beraberinde getiriyor. Bu eğilimin bugünden yarına değişmesi beklenmiyor zira para politikalarının şeklinde yakın gelecekte anlamlı bir değişim söz konusu değil! Bu nedenle de günlük bültenlerimizde bir süre daha "küresel risk iştahı tam gaz" mealinde betimlemeler görmeye devam edeceksiniz...
Riskin yükseldiği dönemlerde yatırımcılar güvenli liman olarak adlettikleri yatırım araçlarına yönelirler. Mesela Altın alırlar. Mesela Amerikan tahvillerine park ederler. Geçen hafta da benzer türde bir eğilim gözlemlemiştik. Özellikle de K.Kore riskinin artması ve ABD'de kasırga tehdidinin büyümesi ile... Amerikan 10 yıllık tahvil faizi %2.02 ile son 10 ayın en düşük seviyesine gerilemiş Altın fiyatları ise ons cinsinden ABD Doları (USD) karşısında 1360'lara kadar yükselmişti. Dün risklerin hafiflemesi ile bu fiyatlamalarda da bir miktar düzeltme oldu: Amerikan 10 yıllık tahvil faizi %2.13'e çıkarken Altın fiyatları ise 1330 dolar/ons seviyesinin aşağısına geriledi. Bu düzeltme hareketi döviz piyasasında da karşılık buldu. USD'nin sunduğu faizin yükselmesi para birimini de destekledi ve EURUSD paritesi 1.1950 seviyesine varan bir düşüş sergiledi.
USD'deki bu toparlanmanın etkisini USDTRY kurunda dahi gözlemledik. Gün içerisinde 3.3900 ile bu yılın en düşük seviyesini gören USDTRY kuru sonrasında ABD Doları'nın soluklanması ile günü 3.4100 civarından tamamladı. Bu harekette bir miktar da olsa Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Gedikli'nin "TCMB döviz kurundaki düşüşe müdahale etsin" şeklindeki açıklaması da etkili oldu.
TÜİK dün, geçen sene gerçekleştirdiği revizyon sonrasında oldukça tartışmalı hale gelen GSYH büyümesinin 2017 yılı ikinci çeyrek sonuçlarını açıkladı. Buna göre Türkiye GSYH'si geçen yılın aynı dönemine göre %5.1 büyüdü. Piyasa beklentileri %5.5 düzeyinde idi. Takvim ve mevsim etkisinden arındırılmak suretiyle hesaplanan verilere göre ikinci çeyrek, ilk çeyreğe göre %2.1 büyüdü. KGF başta olmak üzere teşvikler ve vergi indirimlerinin bu tabloda etkili olduğunu düşünüyoruz. Büyümenin alt kırılımına baktığımızda özel sektör tüketim harcamalarının %3.6 büyüdüğünü; kamunun tüketim harcamalarının ise %4.3 daraldığını görüyoruz. Sermaye harcamalarında ise %9.5'lik etkileyici bir artış var. Ancak, geçen yılki revizyon sonrasında kamu/özel sektör ayrımını göremediğimizden ötürü bu hususta detaylı bir yorum yapmak zor. Ancak, bu büyümenin ağırlıklı olarak inşaat harcamalarından geldiğini, makina ve teçhizat yatırımlarının keskin bir şekilde daralmaya devam ettiğini teyit edebiliyoruz. Net dış ticaretin ise büyümeyi olumlu mânâda desteklediğini gözlemliyoruz. Sektörel bazda baktığımızda hemen hemen her sektörde hatırı sayılır oranda büyüme rakamları var. Tarımdaki %4.7'lik büyüme birkaç olumsuz yılın ardından umut verici... Bu veriler gösteriyor ki darbe girişimi ve yatırım yapılabilir notu kaybedişimizin neden olduğu ekonomik yavaşlama tamamı ile bertaraf edilebilmiş ve ekonomi yeniden %5'lik büyüme patikasına geri dönmüş.
Dünün bir diğer önemli verisi ise Hazine'nin Ağustos ayı nakit dengesi istatistikleri idi. Buna göre, geçici vergilerin tahsil edilmesi nedeniyle mevsimsel olarak olumlu performansa sahne olan Ağustos'ta Hazine'nin nakit dengesi 2.97 milyar TL fazla verdi. Bu performans olumlu gibi gözükse de geçen yılın aynı döneminde 5.46 milyar TL fazla verildiğini not düşmekte yarar var. Bu nedenle de 12 aylık kümülatif rakam eksi 61.8 milyar TL'den eksi 64.3 milyar TL'ye geldi.
TCMB dün Eylül ayı beklenti anketi sonuçlarını açıkladı. Piyasa katılımcılarının (finans, reel sektör ve profesyoneller) tahmin ve öngörüleri ile hazırlanan anketi sonuçlarına göre: Yıl sonu TÜFE enflasyon tahmini %9.72 oldu (önceki veri %9.46 idi). 24 ay sonrasına ilişkin TÜFE enflasyon tahmini %7.93 oldu (önceki veri %7.92 idi). Yıl sonu USDTRY kur tahmini 3.6323 seviyesine geriledi (önceki veri 3.7199 idi). Yıl sonu cari işlemler açığı tahmini 36.9 milyar dolar oldu (önceki veri 36.7 milyar dolar idi). Yıl sonu GSYH büyüme tahmini %4.6 oldu (önceki veri %4.4 idi).
Anket sonuçlarını öncelikle TCMB tahmini şeklinde yorumlamamak gerek.
Piyasa eğilimini ölçmek adına düzenlenen anket sonuçlarının gelecek hakkında fikir sunmaktan ziyade gelişmelerin ardından şekillenen, gündemi arkadan takip eden bir veri seti olduğu kanaatindeyiz.
Küresel mali piyasalar yeni güne de iyimser bir görünüm ile başlıyor.
Bugünün veri gündemi düne göre oldukça hafif. İngiltere'de enflasyon ve perakende satışlar; ABD'de ise iş imkanları endeksi açıklanacak. Türkiye'de ise Hazine'nin 2 ayrı tahvil ihracını izleyeceğiz. Hazine, 5 yıl sabit kuponlu ve 10 yıl TÜFE'ye endeksli tahvillerin yeniden ihracını gerçekleştirecek. Eylül ayında 5 ayrı ihraç gerçekleştirecek olan Hazine, piyasalardan toplamda 9.6 milyar TL borçlanmayı hedefliyor (5.7 milyar TL'lik piyasa itfasına karşılık olarak). İhalelerin son dönemdeki yabancı ilgisi paralelinde olumlu geçeceğini öngörüyoruz. EURUSD paritesinin 1.20 seviyesinin üzerinde kalmakta zorlanması (en azından önümüzdeki hafta düzenlenecek olan FED toplantısı öncesinde) 1.18'li seviyelere doğru bir geri çekilmeyi de beraberinde getirebilir. Avrupa Merkez Bankası (ECB) cephesinden gelen Euro'nun değerine ilişkin eleştiriler de bu hareketi destekleyebilir. Bu paralelde USDTRY kurunda da yukarı yönde sınırlı bir miktar düzeltme yaşanabilir. Ancak, hisse senedi cephesindeki olumlu havanın korunacağını, tahvil faizlerinde ise yatay bir eğilimin süreceğini öngörüyoruz.
cuneytbasaran's avatar
cuneyt basaran
@cuneytbasaran
TCMB'nin swap ihaleleri sonrası içeride TL faizi % 12.Bir ara TCMB'nin yetişmeye çalıştığı Londra'da haftalık TL faizi ise % 9.75 e geriledi
2 saatte 3.40 dan 3.43'e geldik hamdolsun, 2 cümle ile $'ın seyrine yön veriyorlar.
VARLIK FONU NE OLDU Ya
https://i.hizliresim.com/rJY9r3.png
6 kat artmış nerdeyse
13.09.2017:
Küresel mali piyasalardaki iyimserlik tam gaz korunuyor. Borsa endekslerinin çoğu tarihi zirve seviyelerinde...
Türk bankacılık sisteminde döviz likiditesinin azalması dün TL'nin olumsuz ayrışmasına neden oldu.
TSI09:00 Almanya enflasyonu; TSI11:30 İngiltere istihdam raporu; TSİ15:30 ise Amerikan ÜFE enflasyonu yakından izlenecek.
Küresel ile Türk mali piyasaları arasında dünkü işlemlerde ayrışma yaşandı.
Yurtdışında olumlu hava tam gaz korundu. K.Kore tansiyonunun azalması ve ABD'de Irma Kasırgası'nın etkisini yitirmesi küresel mali piyasaları olumlu mânâda desteklemeyi sürdürdü. Hisse senedi endeksleri tarihi zirvelerini bir adım daha yukarı taşıdı. ABD Doları (USD), ABD'de açıklanacak enflasyon verileri öncesinde bir miktar değer kazandı. Risk iştahındaki artışın yansıması olarak emtia fiyatları yukarı giderken aynı güdü ile Amerikan ve Alman tahvil faizleri de günü yükselişle tamamladı. Kısacası, Batı cephesinden dün yeni bir haber gelmedi.
Türk mali piyasaları dünü hareketli ve dünyadan olumsuz anlamda ayrışan bir eğilimle geçirdi. Güne 3.4100 civarında başlayan USDTRY kuru gün içerisinde hızlı bir yükselişle 3.44'lere kadar yükseldi. Teknik nedenlere bağlı olan bu olguyu doğru bir şekilde açıklayabilmek için biraz çaba sarfetmemiz gerekecek. Bankacılık sektörü TL kaynak anlamında sorun yaşıyordu. TL cinsi kredi/mevduat oranının %150'ye yaklaşması da bunu teyit ediyor. Kredi Garanti Fonu (KGF) kapsamında verilen kredilerde TL kaynak olmadığı için bankalar swap işlemleri yoluyla TL kaynak yaratmıştı (swap işlemleri ile bankalar ellerindeki dövizi geçici süreliğine TL ile değişmiş yani işlem günü döviz satıp TL almış, ileri vadede de sattığı dövizi geri alıp TL'sini geri verme taahhüdüne girmişti). Bu işlemler öncelikle döviz likiditesini azalttı. Ancak asıl etki döviz kuru düşünce başgösterdi. Bankaların swap işlemlerinin ikinci ayağı, yani sattığı dövizi geri alıp TL'yi geri verdiği vadeli işlem muhasebesel olarak zarar yazmaya başladı (aslında gerçek bir zarar yok). Bu zarar karşılığı bankalar karşı tarafa teminat vermek zorunda kaldılar. Bu tutarın 2-3 milyar dolar arasında olduğu belirtiliyor. Bu da doğal olarak döviz likiditesini azalttı. Bankaların son günlerde depo ihalesinde yüksek miktarda talep göstermesi de bunu teyit ediyor. Buraya kadarı konunun sadece bir ayağı... Yurtdışı tarafında yabancı yatırımcılar son günlerde hızlanarak döviz satıyorlar. Kurun aşağı gitmesine neden olan bu durum yabancı yatırımcıların elinde TL likiditesini artırmıştı. Normal şartlarda bu likiditeyi Türk bankalarına plase edip yüksek faizden faydalanırlar. Ancak, Türk bankalarının elinde bu likidite karşılığı verebilecek döviz likiditesi kalmayınca bu işlemlere giremediler ve bu da Londra piyasasında TL likiditesinin fazla kalmasıyla sonuçlandı. Bu da swap faizlerini dün itibariyle iyice aşağı çekti. Yabancı yatırımcının döviz satmasının ardındaki temel güdü TL'nin sunduğu yüksek faizden nemalanmaktır. Ancak, swap faizleri gerileyince bu imkân da zayıflamış oldu. Bu nedenle döviz satan bazı yatırımcılar geri dönüp dövizlerini almayı yeğledi. Özellikle de en son satanlar. Acaba "irrasyonel coşkuyu çok mu abarttık!" mealinde düşünen yatırımcıların döviz talebi ile kur da yukarı geldi. Bu kalıcı bir durum değil. Sektördeki döviz likiditesi açığı bankaların rezerv opsiyon mekanizması ile önümüzdeki hafta Cuma günü düzeltilir. Ancak, bankacılık sektörünün hareket alanının oldukça sıkıştığını not düşmekte ve likidite sorununun sert piyasa dalgalanmalarına yol açabileceğini düşünmekte yarar var.
Dün iç kaynaklı bir diğer önemli gelişme ise Hazine Müsteşarlığı'nin düzenlediği tahvil ihraçları idi. 5 yıl vadeli sabit kuponlu tahvil ile 10 yıl vadeli TÜFE'ye endeksli tahvillerin ihracı sonucu toplam piyasa borçlanması net 5.68 milyar TL oldu. Kamuya ise 0.65 milyar TL'lik bir satış yapıldı. Bu rakam beklentilerin oldukça üzerinde idi. Hazine Müsteşarlığı'nın faizleri yükseltmemek kaydıyla "borçlanabildiğin kadar yüksek borçlan" stratejisinin bir parçası olduğu kanaatindeyiz. Hazine ayın geri kalan kısmında 3 ayrı ihale daha yapacak. Ayın genelinde 9.6 milyar TL'lik bir piyasa borçlanması hedefleniyor. Görünen o ki bu ay da hedefin üzerine çıkılacak. Hazine'nin bu davranışı hem faizlerin düşmesini engellerken hem krediye gidebilecek parayı kendine yönlendiriyor (literatürdeki crowding out ya da Türkçesi ile dışlama etkisi). Ancak, bütçe dinamiklerindeki bozulma nedeniyle de başka bir çıkar yol olmadığı aşikâr. Kaldı ki mevcut konjönktürde de en doğrusu bu gibi... Şu an küresel risk iştahı olumlu olduğu için Hazine'nin bu davranışı ikincil piyasa faizleri üzerinde olumsuz bir etkide bulunmuyor. Ancak, yılın geneli itibariyle %140'ın üzerine çıkması beklenen iç borç döndürme oranında bu seviyelerin en son 2001 krizinde görüldüğünü söylemek herhalde riski anlatmaya yetecektir.
Bugün küresel mali piyasaların veri gündemi oldukça yoğun olacak.
İngiltere'de TSİ11.30'da açıklanacak olan istihdam raporu (özellikle de raporda yer alan ortalama gelirler) önemli olacak. Dünkü yüksek enflasyon rakamlarının ardından Pound'da yaşanan değerlenmenin akıbeti hakkında bugünkü verilerin belirleyici olacağını öngörüyoruz. TSİ09.00'da açıklanacak Almanya enflasyonu Euro'nun seyri açısından önemli...
TSİ15.30'da ABD'den gelecek ÜFE enflasyonu ise yarınki kritik TÜFE enflasyonu öncesinde yakından takip edilecek. Bu verilerin genel itibariyle döviz piyasalarında volatilite yaratma ihtimali kuvvetli. TL tarafında ise dünkü teknik faktörün dünden bugüne çözüme kavuşması beklenmiyor. Yukarıda tasvir ettiğimiz ROM mekanizmasının yeniden ayarlanması haftaya Cuma günü... Ancak, bu hususun TL'de çok sert bir değer kaybı yaratma potansiyeli yok. TL'nin seyri açısından küresel risk iştahının çok daha önemli bir değişken olduğu net. Bu nedenle de ABD'de yarın açıklanacak olan TÜFE enflasyonu sonrasında FED'in Aralık ayında faiz artırma ihtimali TL'nin seyri açısından daha önemli bir değişken olacaktır.
Bugun 3.43 den bi miktar daha alim yaptim
3,25 3,35 Öngörücğ bir abimiz
Societe General Gelişen Ülkeler Strateji Direktörü Phoenix Kalen Bloomberg HT'ye dolar/TL beklentisini anlattı.
Yılın ilk çeyreğine kadar TL'de değer kazancı beklediklerini belirten Kalen Merkez Bankası'nın sıkı para politikasının yanı sıra hükümetin kredi teşviklerinin gelecek birkaç çeyrekte de sürebileceğini, bunun da para birimine yansıyacağını söyledi.
Kalen "Bu nedenle TL'de değer kazancının süreceğini düşünüyoruz. Dolar/TL için yıl sonu beklentimiz 3.35, 2018'in ilk çeyreğinin sonunda ise 3.25 seviyesinde yatay seyir bekliyoruz" diye konuştu.
Bugün TCMB'den faiz oranlarında bir değişiklik beklemediklerini ifade eden Kalen "Merkez Bankası'nın ihtiyatlı olduğunu düşünüyoruz. Yüksek enflasyon da hala sıkı para politikasını gerektiriyor" şeklinde görüş bildirdi.
Beyler bayaca bir yorum doların 3.30 olacağı hatta yıl sonunuda o seviyelerde göreceği yönünde. Sağlam tüyo alan birileri varmı. Yani terse yatırdı ekonomidtler bizi. 3.56 lardan aldık buralara düştük, dahada zarar etmeyelim
3,20 diyenler bile var ciddi ciddi bende kararsız kaldım
Eee sene sonu beklenti açıklamaları ne oldu?Bir yanıltmaca mıydı yani?
Doların değerini Fed belirler.. Gerisi hava civa ... Birde Mb'nın faiz oranı tabiki....
Son gelen ABD Enflasyon verisi oldukça iyi.. Dolayısıyla Fed faiz artırmaz diyenler şimdi tekrar fed'den faiz artırımı beklemeye başladı.. Şu an olasılık %50'ye çıktı... :D
Ben Altıncıyım... Abd 10 yıllık faizleri şu anda yükseliyor dolayısıyla Altın ons düşüyor ama Altının düşmesinin önünde bir engel var o da Kuzey Kore yeni füze denemesi yapacak haberleri... Altın fed faiz artırımı olasılığı arttıkça Ons olarak düşer ki şöyle bir 1.200 Usd'lere gelirse full Altına dalıcam ... Şu anda Dolar ucuz olduğu için dolardayım... Sene sonu dolar yine yükselir (Tl değer kaybeder) .. Daha sene sonuna çok var
mrkez bankası öngörüsünü 3.60 a çekti. Ben ise yurt dışı kredi vb değerlendirme kuruluşlarının yıl sonu tl/dolar beklentisine bakıyorum. İbre hep aşağı doğru çünkü
Türkiye Sıcak Parayı Nasıl Çekiyor?
Türkiye’ye ihracat gelirleri, turizm gelirleri gibi kanallarla giren dövizler dışındaki döviz girişleri nereden kaynaklanıyor? Bu sorunun yanıtı doğrudan yabancı sermaye girişleri ve portföy yatırımı girişleri olarak verilebilir. Yılın ilk 6 ayı itibariyle doğrudan yabancı sermaye girişleri toplamı 4,9 milyar, portföy yatırımı girişleri toplamı da 17,6 milyar Dolar. Demek ki 2017 yılının ilk 6 ayında Türkiye’ye yatırım amacıyla gelen toplam 22,5 milyar Doların % 78’i sıcak para, yüzde 22’si ise doğrudan yatırım amacıyla gelmiş. Sıcak para niçin Türkiye’ye bu kadar hevesle geliyor? Bu soruyu yanıtlamaya çalışalım.
Sıcak para, tanımı gereği, yüksek getiriden yararlanmak üzere risk alarak gelen, risklerde artış hissettiği zaman kazancını alıp çıkan para olduğuna göre bu tanımın Türkiye’deki yansımasına bir bakalım.
CDS Primi 2016 sonu 273 ----Eylül 2017 de 164
Gösterge Faiz. 2016 sonu %10,63 - Eylul 2017 11.65
USD Kuru 2016 sonu 3.52- Eylül 2017 3.40
Tabloya göre yabancı yatırım fonu için 2017 yılında Türkiye’de ideal sayılacak bir durum ortaya çıkmış. Risk primi düşerken Dolar kuru da düşmüş ve buna karşılık faiz artmış. Amiyane deyimle tam anlamıyla çifte kaymaklı ekmek kadayıfı denilen durum oluşmuş. Dolayısıyla parasını Türkiye’ye getirip tahvil alan ya da TL mevduata yatıran yabancı, hem yüksek faizden hem de TL’nin değer kazanmasından çift taraflı kazanç elde etmiş.
Bunun nasıl olduğunu bir örnekle açıklayalım.
Diyelim ki yılbaşında kur 3,52 ve tahvil faizi yüzde 10 (net) iken bir Amerikalı yatırımcı Türkiye’ye 1 milyon Dolar getirip TL’ye çevirerek elde ettiği (1 milyon Dolar x 3,52 =) 3.520.000 TL’yi tahvile yatırmış olsun. Tahvil faizinin değişmediğini varsayalım. 10 Eylül 2017 itibariyle 250 günlük sürede bu paradan elde edeceği faiz (3.520.000 x 0,10) / 360 x 250 =) 244.444 TL olur. Anapara ve faiz toplamı (3.520.000 + 244.444 =) 3.764.444 TL eder. Bunu bugünkü kurla Dolara çevirirsek (3.764.444 / 3,39 =) 1.110.455 Dolar buluruz. Demek ki bu Amerikalı yatırımcı, 2017 yılının ilk 250 gününde Türkiye’de tahvilde tuttuğu 1 milyon Dolarını 1.110.455 Dolara çıkarmış oluyor. Demek ki 2017 yılının ilk 250 gününde 1 milyon Dolarını Türkiye’de tahvile yatıran bir Amerikalı bu yatırımından (110.455 / 1.000.000 =) % 11 faiz geliri elde etmiş olur. Bunu yıllığa çevirirsek (360 x 11 / 250 =) yüzde 15,8 faiz oranı buluruz. Amerika’da yıllık enflasyon oranı yüzde 1,5 dolayında olduğundan bu nominal faiz kazancı kabaca yüzde 14 reel faiz kazancına denk gelir. Bu Amerikalı parasını Amerikan Hazine Tahviline yatırsa yıllık reel faiz kazancı eksi olacaktı (1 yıllık tahvilin faizi yüzde 1,20.)
Bu hesap, sıcak paranın niçin Türkiye’ye geldiğini anlatmanın yanı sıra TL’nin niçin değer kazandığını da açıklıyor. Yüksek faiz yabancı fonları sıcak para olarak çekiyor, bir yandan Trump’ın katkısıyla bir yandan da döviz girişi arttıkça USD kuru düşüyor, döviz bollaşıp kur düştükçe CDS primi de düşüyor. Birbirini besleyen bir süreç çalışıyor. Türkiye’ye bol döviz girişi iyi bir durummuş gibi gözükse de bu dövizleri getirenlerin sonuçta üzerimizden inanılmaz oranda para kazandığını gözden kaçırmamak gerekir. Türkiye, sıcak paraya dünyanın en yüksek bedelini ödeyen ülkelerden birisi konumunda bulunuyor. * **
Aslında bu durum övünülecek bir durum değil, son derecede üzücü bir durumdur.*
Mahfi Egilmez yazisidir.Yazılarını takip ederim genelde çok açıklayıcı yazar yine örnekle güzel açıklamış okumanızı tavsiye ederim. Simdi bu yazilana gore siz yabanci yatirimin sürekli artarak devam edeceğini düşünüyorsanız bence TL de kalabilirsiniz ama ben şahsi fikrim olarak bu yabancı fonlar nerede fırsat, nerede para kazanabileceğini düşünürse oraya gider diye düşünüyorum . Yarın Brezilyada fırsat görürler oraya yumulurlar. O yüzden kararınızı buna göre verin. Üretimle büyümeyen bir ülkeyiz paramizin degerlendigi yok ,zaten eurusd paritesine bakarsanız 1.20 lere geldi yani usd küresel değer kaybetti. Bide şöyle bir olayımız var bizim. Türkiye ham maddeyi dolar olarak alıp avrupaya euro ile satıyor. Yüksek eurusd de ihracciya ekstra avantaj. Yarın eurusd tekrar düşünce onunda ekstra maliyeti olacaktır.